Sanik Carsten S.’in mudahil dava avukatlari tarafindan sorgulanmaisna devam edildi.Gun isigina cikan yeni bir sey olmasa da S.’nin ifadelerinden bazilari Anayasayi Koruma Dairesi’nin Tino Brandt gibi muhbirler ve (camiadan ayrilmis) diger Neonazilerle ilgili ne kadar bilgisi oldugu gibi onemli bir soruyu yeniden gundeme getirdi.
11. Duruşma Günü 09:50’de başladı. Geçen haftanın tamamında olduğu gibi müdahil davacıların hiçbiri şahsen salonda değillerdi. Başhakim Manfred Götzl, Carsten S.’nin 4 Nisan 2006’da Dortmund’da öldürülen Mehmet Kubaşık’ın yakınlarının müdahil dava avukatları tarafından sorgulanmasına devam edilmesini istedi. Ama S.’nin avukatı Johannes Pausch tarafından sözü kesildi. Pausch öncelikle müvekkilinin ekleyeceği bir şey olduğunu söyledi. S., Nazi camisasından uzaklaşmasının ardından ortadan kaybolan üçlüyle ilgili olarak Daniel S.’in kendisiyle konuştuğunu belirtti. Daniel S. de camiadan uzaklaşmış ve o zamanlar Federal Anayasayı Koruma Dairesi ile bağlantı kurmuştu. Bunun dışında Sandro T. ile de üçlü hakkında konuşmuştu. Bu 2000 yılının en sonlarında gerçekleşmiş olmalıydı. T. ona üçlüyle bağlantısının olup olmadığını sormuş ve o da olduğunu söylemişti. T. bunun üzerine sinirlenmiş, Tino Brandt’ın bunu bilip bilmediğini sormuş ve S. bildiğini söylemişti. T. bu cevaba da sinirlenmişti. Hakim Götzl bunun üzerine konuyla ilgili sorular sordu. Hakim Götzl, S.’nin T. ile konu hakkında bir daha konuşup konuşmadığını bilmek istiyordu. S. konuşmadığını söyledi. T.’nin sinirli olduğunu nasıl anladığını sorunca S. bunu artık tam olarak hatırlayamadığını söyledi. T.’nin, Tino Brandt’ın Anayasayı Koruma Dairesi’nin muhbiri olduğunu belki de o zamanlar zaten biliyor olduğunu düşünmüş, tepkisini böyle yorumlamıştı. Bunu sormanın tuhaf olacağını düşündüğünden konu hakkında daha fazla düşünmemişti. Brandt’ın bunu bilmesi zaten problem olmazdı.
Ardından Antonia von der Behrens sanığı sorguladı. Von der Behrens, S.’ye yeni ifadeleriyle ilgili sorular sordu. Daniel S. ile olan görüşmesi S.’ye göre onun camidan ayrılmasından sonra, 2000 ya da 2001 yılında olmalıydı. Daniel S.’in Anayasayı Koruma Dairesi’nin aNazi camiasından ayrılanlar için hazırladığı programda olup olmadığından emin değildi ama kesin olan bir şey var ki Berlin’e taşınmıştı ve taşınmasının masrafları karşılanmıştu. S.’ye hiçbir şeyi ele vermek istemediğinden üçlüyle bir bağlantısının olmadığını söylemişti. Daniel S.’nin ona bu konuyu açması zaten tuhaftı.
Von der Behrens bunun üzerine S.’nin ne zamandan itibaren kendini bu camiaya ait gördüğünü öğrenmek istedi. S. 1997’de Saalfeld’de gerçekleşen ve Thüringen Vatan Koruma’nın çıkartmasının da bulunduğu protestonun ardından Thüringen Vatan Koruma’ya (THS) katılmıştı. THS’nin Jena’daki çekirdek kadrosu Ralf Wohlleben, André K. ve Christian K.’den oluşuyordu. Sorular üzerine kendisini de Jenalı THS’nin çekirdek kadrosuna dahil saydı. Ama hiçbir katılım ritüelini gerçekleştirmemiş, sadece kendini dahil hissetmişti. Jena Yoldaşlığı’ndan ilk olarak Beate Zschaepe’nin evindeki bayrak çalındığında haberi olmuştu. ‘Ulusal Jena Direnişi’ni üzerinde bu isim yazılı bir t-shirt giydiği bilinmesine rağmen tam bir yere oturamıyordu. Jena’nın sağ camiasındaki herkes kendini ‘Ulusal Direniş’ten sayıyordu. Ayrıca bu yalnızca JN’deki gençlere karşı “sorumluluk duygusundan” iki etkinliğe katıldığı son faal döneminde gerçekleşmişti. Von der Behrens buna karşı eski sorgusundan bir ifadesini okudu. Buna göre NPD hızla politize olmuş ve iki kez SPD’li Belediye Başkanı ile buluşup gayet normal bir şekilde konuşmuşlardı. S.’nin cevabı şöyle oldu: “Bu etkinlikler başlangıçta ilginçti, ama sonra hep aynı olmaya başladılar ve sıkıcılaştılar.” Von der Behrens dedi ki: “Bir kez daha düşünün. Politika ve ideoloji sizin için ne anlama geliyordu? Bu konuşma bize çok bir şey anlatmıyor.” S. bunu tespit etmesinin zor olduğunu söyledi. Ronny A.’nın, S’nin onu ve başkalarını Saalfeld otobüsünde taşkınlık yaparken uyarıp sessizliğe davet ettiği iddiasına yönelik olarak, meselenin bir şişe içkiyle ilgili olduğunu ve alkol yasağı olduğunu söyledi.
Von der Behrens S.’yi çoğunlukla hatırlayamadığını söylediği başka NPD etkinlikleriyle ilgili sorgulamaya devam etti. Onun da katıldığı ve 30 Ocak 1998’de Saalfeld’de gerçekleşen bir DGB etkinliğinde çıkan karışıklığı hatırlamıyordu. 2000 yılında Bad Berka’daki bir yas yürüyüşünün topluluk başı olmasının planlandığını hatırlayamıyordu. 2000 Eylül’ünde halen Ronny A. ile birlikte Thüringen İçişleri Bakanı’yla bir TV tartışmasına katılmasının neden düşünülmüş olduğunu da açıklayamıyordu.
Sonrasında, Anayasayı Koruma Dairesi’nin sağ camida nasıl algılandığı konusuna gelindi. S. uzun bir süre Steve H.’nin muhbir olduğunu düşündüğünü ama bu fikrinin daha sonra değiştiğini söyledi. Zschaepe’nin evinden alınan siyah-beyaz-kırmızı bayrağın asılması gibi eylemlerin Anayasayı Koruma Dairesi’nden beklenip beklenmeyeceğini sordu von der Behrens. S. bunun üzerine “Polis, Anayasayı Koruma Dairesi, Eyalet Kriminal Dairesi, aralarında bir şekilde ayrım yapmadık. Bir kez daha hatırladım ki orada duruyordu ve biraz da provokasyon için onu aldım.” Tino Brandt’ın muhbir olduğunu öğrendikten sonra endişelenip endişelenmediği sorulduğunda, onun üçlüyle bağlantısı olduğunu zaten bildiğini söyledi. Bu konu hakkında hiç düşünmemişti. Camiada polisin Rudolf-Hess-Eylem haftaları için planladığı eylemler ya da Thüringen Vatan Koruma’ya gelecek olası bir yasağa dair bilgilerin André K. veya von Brandt’tan geldiğini söyledi.
Wohlleben’in ırkçı konumunu S. hatırlamıyordu. Von der Behrens buna karşı Christina H.’nin bir tanık ifadesini öne sürdü. İfadeye göre André K. ve Wohlleben “en hastalıklı zihinlerdi.” Döner yemek on şınav çekmek ve bu esnada kırbaçlanmakla cezalandırılıyordu. S. bunu kendisinin de yeni okuduğunu, bu konu hakkında hiç bir şey duymamış olduğunu söyledi. Sanıklardan G.’nin iddia ettiği gibi Wohlleben’in sağ kolu olup olmadığı sorusuna cevaben “öyle olduğunu söyleyemem” dedi. Wohlleben’in veya Jena camiasının Sachsen ile bağlantıları ona yabancıydı. Christian K.’nin “Eichenlaub” grubunu biliyordu, onunla Hoyerswerda’da bir konsere de gitmişti. Eichenlaub’un üçlüyle ilgili şarkısı ona tanıdık gelse de esas olarak dosyalardan biliyordu bunu. Patrick Wieschke’yi (Thüringen’li Neonazi, bir Türk büfesine saldırıya azmettirmekten hüküm giydi) tanıyordu, ama ona yöneltilen suçlamaları sadece raporlardan biliyordu.
Konu sonra üçlüyle bağlantısının kesilmesine geldi. Son telefon görüşmesinin zamanlamasını hatırlayamıyordu. Gözaltı sonrasında kartı Wohllben’la kararlaştırdığı üzere yoketmişti. Bundan önce ortadan kaybolanlarla ne zaman görüşmüş olduğunu söyleyemiyordu. Soru üzerine bunun iletişimin nihai olarak sonlandırılması olup olmadığı üzerine kafa yormamış olduğunu tahmin ettiğini söyledi. Von der Behrens: “Ortadan kaybolan üç kişiyle uzun bir süre komploya dair bir bağlantı kurdunuz, bu bağlantı kesildi ve sonrasında ve nasıl devam edeceği ile ilgili konuşulmadı. Bunu gerçeğe uzak buluyorum.” S. konunun onun için bitmiş olduğunu, çünkü kartın gözaltı çerçevesindeki arama sırasında geri verildiğini söyledi. Von der Behrens: “Yani kasti olarak el koyulmadı?” S.: “Öyle bir olasılık vardı. “ S. camiadan ayrılışının tam tarihini veremiyordu, ama gözaltının üç-dört hafta sonrasındaydı. Wohlleben’la da bu konu hakkında konuşmuştu. Sonrasında avukat von der Behrens ona Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi’nin belgelerinden bir kayıt okudu. Buna göre S. bir camiadan çıkma teklifini reddetmiş ve Jena Devlet Güvenliği’ne şikayette bulunmuştu. Von der Behrens’in kendisine böyle bir program teklif edildi mi diye sorması üzerine “hayır” cevabını verdi.
Kısa bir aranın ardından avukat Sebastian Scharmer ile devam edildi. Scharmer ilk olarak S.’in niye federal orduya alınmadığını sordu. S. bunun resmi olarak organizasyonla ilgili sebeplerden olduğunu, ama camiada ordunun sağ camiadan kişilerin asker olmasını engellemek istediğinin bilindiğini söyledi.
Ama itirazda bulunmuştu. Askerlik yoklaması sırasında politik görüşlerine dair soru sorulmamıştı. Ancak Sandro T. ve Ronny S. orduya alınmışlardı. Scharmer ona Askeri Karşı İstihbarat Hizmeti’nin bir kaydını okudu. Buna göre S.’e 2001 yılında bir camiadan çıkma programının teklif edildiği resmi olarak biliniyordu. Ancak o halen kendisini ulusal harekete dahil hissettiğinden bunu reddetmişti. S. Jena Devlet Güvenliği’nden Bay K.’ya şikayette bulunmuştu. Scharmer: “Bu bilgileri kimin vermiş olabileceğine dair bir bilginiz var mı?” S. olmadığını söyledi. Scharmer’e göre bu Anayasayı Koruma Dairesi’nin kaydından daha ileri gidiyordu. S. : “Hayır, K. veya K. ile (iki yetkilinin adı) olan görüşmede bana 2001 yılında halen bir etkinlikte düzen sağlayıcı olarak göründüğümü söyledi. Ben de bunun mümkün olmadığını söyledim. O da düzen sağlayıcı olarak kayıtlı olduğumu söyledi.” NPD’nin sicili temiz düzen sağlayıcılara ihtiyacı olmasıyla açıklamıştı bu durumu.
Scharmer S.’in Jena Polisi ile konuştuğu zaman Devlet Güvenliği’nden olan bu kişinin ismini nereden bildiğini bilmek istedi. “Camiada tanınıyorlardı, biri Devlet Güvenliği diğeri de Anayasayı Koruma Dairesi’ndendi.” Bir tanesini de arama sürecindeki bir sorgulama sırasında tanımıştı. Hangisinin nereden olduğunu, Anayasayı Koruma mı Polis’ten mi olduğunu bilip bilmediğini soran Scharmer’e: “Bunu bugüne kadar hala öğrenemedim.” Birinin Anayasayı Koruma’da çalıştığını camiadakilerden biliyor olmalıydı.
Scharmer daha sonra döner büfesine yapılan saldırılarla ilgili soru sordu. S. “onlara” bununla ağızlarının payını vermek istediklerini söyledi. Saldırının motifiyle ilgili sorunun şekillendirilmesinde yine zorluk çıktı. Scharmer “onlar” ile tam olarak kimleri kastettiğini bilmek istedi. S: “İşletmeciler yani. Türk mü Alman mu olduklarını bilmiyorum.” S., kendisinin göçmenler için asla aşağılayıcı sözler sarfetmediğini söyledi. Scharmer bunun dışında S’nin silah satıcısı Andreas S.’nin yanında “üçlü”den bahsetmiş olup olmadığını sordu. S. cevap verdi: “Bundan bahsetmiş olup olmadığımı haftasonu saatlerce düşündüm ama bir sonuca varamadım.” Scharmer: “ Sağ camiada o zamanlar bu “üçlü” tanımına yüklenen başka anlamlar var mı, bir “efsaneleştirme” var mı diye sordu. S. böyle bir şeyi bilmediğini söyledi.
Sonra sıra avukat Peter Stolle’ye geldi. Stolle’nin soruları arasında S.’nin geçen hafta üçlüyle ilk olarak iletişim kurduğundan bahsettiği Jürgen H.’nin rolü vardı. S. bu kanıya bugün dosyalardan dolayı vardığını söyledi. Stolle o zaman neden H.’nin ona zorla eve girmelerinde yardımcı olarak tavsiye edilmiş olduğunu sordu. S. müdahale etti: “Tavsiye edilmedi, söylendi.” H.’nin Wohhleben’in iyi bir arkadaşı olduğunu biliyordu. H’nin hangi eve girileceğinden haberi olduğu sonucuna daha yeni varmıştı.
Hans Günter Eisenecker ile yapılan bir görüşmenin haricinde Mecklenburg-Vorpommern’deki Rostock’da bir yürüyüşte bulunmuştu, David Petereit’ı tanımıyordu. “Beyaz Kurt” dergisini (NSU’ya selam yollayan fanzin) sadece dosyalardan biliyordu. Stolle, S.’e üçüncü şahıslara destek eylemleriyle ilgili bilgi vermemesi konusunda baskı altında tutuluyor mu diye sorunca S. buna “hayır” cevabını verdi.
12’deki öğle arasının ardından 13:30’da duruşmaya devam edildi.
Avukat Ünlüçay S.’ye JN’deki rolü ve idolojik bağları hakkında soru sordu. S., JN’nin konularıyla kendini özdeşleştirmiş olduğunu söyledi. Ünlüçay bunun üzerine “o zamanlar, özellikle Türk nüfusunun ülkeyi terk etmesini istiyor muydunuz” diye sordu. Wohlleben’in avukatı Nicole Schneiders bu soruyu yönlendirici olarak değerlendirse de Götzl soruya izin verdi. S: “Böyle bir konu vardı.” Turan Ünlüçay “Yabancıların göçe zorlanmaları mı?” S: “Evet.” Ünlüçay,üçlünün yabancı düşmanı tavrının S.’nin onlara yardım etmesinin nedeni olup olmaıdğını bilmek istiyordu.
S. ortadan kaybolanlara yardım etmek istediğini yalanladı. Ünlüçay bunun üzerine silah için gerekli olan para yanında mıydı diye sordu. S. “hayır” dedi. Gerekli miktarı öğrenmiş, Wohlleben’a gitmiş ve ondan parayı edinmişti. Andreas S. ile de susturucudan dolayı daha yüksek bir fiyat hakkında konuşmamıştı.
Avukat Sidiropoulos, birinin vurulduğu bilgisinin belki S.’in camiadan ayrılmasıyla ilgili bir tetikleyici olup olmadığını sorunca S. böyle bir şey hatırlamadığını, bunun bir hata olduğunu düşünmesi üzerine geri çekildiğini söyledi.
Avukat Sfatkidis S.’e Christian K’nin bir ifadesini okudu. Buna göre S.’in güvenilir und daha sonra da ayrıca istikrarlıydı ve inanmadığı halde bir eyleme katılmayacağı açıktı. Sfatkidis: “Bu cevapta kendinizi buluyor musunuz?” S. “Belli bir anlamda evet.”
Sfatkidis’in bunun üzerine sorduğu sorular arasında Tino Brandt’a dair olanlar da vardı. S., Brandt’ın başlangıçta hep André K. ile bilrikte geldiğini söyledi. Brandt organizatördü. Gotha’daki bir Rudolf-Hess protestosunda Brandt arayana kadar beklemişlerdi. “Ve sabah erken saatlerde kamera ekibini, Rainer Fromm’u beklemiştik. Onlar geldikten sonra artık gidebilirdik. Bu hep Tino Brandt üzerinden de yürümüştü. “Ama Brandt’ın arkasından da eşcinsel veya biseksüel olup olmadığı hakkında konuşuluyordu.”
Avukat Boğazkaya Chemnitz’deki silah teslimini ve orada silahın kime ait olduğunun konuşulup konuşulmadığını sordu. S. buna olumsuz yanıt verdi.
Kubaşık’ın müdahil dava avukatlarının ardından 6 Nisan 2006’da Kassel’de öldürülen Halil Yozgat’ın yakınlarının avukatları söz aldı. Avukat Dierbach, S’nin Böhnhardt’ın neden hapse girmek zorunda kaldığını bilip bilmediğini sordu. S. bunu bilmiyordu ve bulunan bomba imalathanesinden dolayı olduğunu tahmin ettiğini, ancak ne Wohlleben ile ne de her iki Uwe ile bu konular hakkında konuşmadığını söyledi. Üçlünün yurtdışına gitme planlarıyla ilgili olarak da konuşmamıştı. “Wohlleben gözetlenirken kendisinin de gözetleniyor olabileceğini hiç düşünmemiş miydi” sorusu üzerine böyle fikirlere hiç kapılmamış olduğunu söyledi.
Avukat Bliwier buna karşı Andreas S.’nin bir ifadesini okudu. Andreas S., susturucunun sipariş verilmiş olduğunu söylemişti. Carsten S. bu ifade karşısında susturucunun ısmarlanmış olmadığına dair ifadesinde direniyor muydu? “Evet” yanıtını verdi S. Bliwier Anayasayı Koruma Dairesi’nin bir raporundan alıntı yaptı. Buna göre Jena Yoldaşlığı’nın 1999 yılındaki JN kongresi ziyareti sırasında istihbaratçıya göre S.’den cep telefonunu kapamasını istemişler, Wohlleben gözlendiğinden dolayı üçlüyle bağlantıdan artık onun sorumlu olduğunu söylemişlerdi. S. böyle bir şeyi hatırlamadığını söyledi. Bunu Tino Brandt söylemiş olmalıydı. Sadece ona bilgi vermişti, başka biri söz konusu olamazdı. Bliwier raporun devamında S.’e Wohlleben’dan bir kısa mesaj geldiğinin, bunun üzerine telefonunu kapayıp telefon açmaya gittiğin belirtildiğini söyledi. S: “Bunu cep telefonlarımız üzerinden yaptığımızı hatırlamıyorum.” Yine aynı raporda belirtilen yurtdışında kalış konusuyla ilgili bilgileri de sadece dosyalardan biliyordu. Thorsten Heise ile hiç konuşmamıştı. Manfred Roeder ile ilgili olarak yurtdışı bağlantılarını ortaya çıkarma görevi verilmişti. “Bağlantıları ortaya çıkarma görevini almış olmalıyım. Ama daha sonra bir hayır cevabı aldım ve bu hayırı geri bildirdim.” Bliwier sormaya devam etti: “1999 yılından bu kapsamlı bilgiler 2011 Aralık ayında bir araya getirildi. Hiç kendinize sordunuz mu, eğer her şey böyle yayıldıysa neden sahiden de kimse harekete geçmesi?” Anayasayı Koruma Dairesi’nin cep telefonu ile kurduğunuz bağlantının ne kadar yakınında olmuş olduğunu okuyunca, neden kinsenin bir sorumluluk üstlenmediğini hiç kendinize sormadınız mı?” S.: “Başlangıçta kendimi Chemnitz ve diğerleri ile ilgili bir şey bilen tek kişiymiş gibi hissettim. Sonrasında benimle konuşulmadan önce Chemnitz’in zaten bilindiğini öğrenmek tabii ki acıydı.”
Bir diğer aranın ardından avukat Kienzle ile devam edildi. Gözaltı sürecinde S. için planlanan Çek Cumhuriyeti ikameti sordukları arasındaydı. S. planlanan yolculuğun tam yerini gözaltına alınması öncesinde bilmiyor olduğunu söyledi. Çek Cumhuriyeti’nin sağ camiada bir merkez noktası olduğunu da bilmiyordu. Daha önce anlattığı gibi ortadan kaybolanlarla telefonlaşmak için bir keresinde Wohlleben’ile Cheb’e gitmişti. Orada bir Vietnam pazarında kendine bir Landser CD’si ile bir mızrap almıştı. Üçlüyle bağlantılı olarak Berlin hakkında bir konuşmayı ise hatırlamıyordu.
Sonrasında 19 Ocak 2001’de 19 yaşındaki birinin ağır yaralanmasına neden olan Köln’deki Probsteigasse’deki bombalı saldırının mağdurları ve ailelerinin avukatları söz aldı. Avukat Lunnebach silah satışıyla ilgili sordu: “O (Andreas S.) size fiyatı söylediğinde para yanınızda mıydı?” S. paranın yanında olmaıdğını söyledi. Lunnebach: “O halde tekrar Wohlleben’e gittiniz. Parayı hazırlamış mıydı?” S.: “Ertesi gün oraya gidip gitmediğimi bilmiyorum. Demek istediğim onda para hazırdı.” Ardından Lunnebach, Klemke, Sturm ve Götzl arasında bir sorunun uygun formulasyonuyla ilgili uzun süren tartışmalar yaşandı. Sonunda Götzl Lunnebach’a sorusunu yeniden hazırlaması için zaman vermek üzere salonu terketti. Lunnebach ortadan kaybolma gerçeğinin sağ camiada nasıl değerlendirildiğini, hayranlık veya saygıyla mı karşılandığını ve S.’in camiadan kiminle böyle konuşmalar yürüttüğünü bilmek istiyordu. S. ortadan kaybolmalarının “kabullenildiğini” söyledi. Jena’daki sağ camianın Köln’le bağlantıları hakkında fikri yoktu. Lunnebach S.’e daha önce bahsetmiş olduğu sağ eğitimleri sordu. Birden fazla eğitime katılmıştı. Başlangıçta Christian K. birşeyler anlatmıştı ve dosyalarda Mario Ralf B.’nin verdiği eğitimlerle ilgili bir şeyler okumuştu. Ama ne olduklarını tam hatırlamıyordu. Lunnebach: “NPD çevrelerinden daha başka kişiler de muhtemelen sözkonusu, Bayan Schneiders gülüyor. Avukat Schneiders tarafından da eğitim aldınız mı?” S.: “Böyle bir şey hatırlamıyorum.”
Avukat Clemm S.’i camiadan çıkmasıyla ilgili sorguya tuttu. Camiadan ayrılışı bir “bitiş” idi, yani camiada artık bir şey yapmamaktı. S.’in ayrılmaktan anladığı neydi? “İçinde bulunduğum çevreyi terketmek, bir şekilde yalnız durabilmek, korkular, Jena’da normalde bulunduğum etkinliklerde, partilerde, barlarda hep sağ camiadan tanıdık birilerine, holiganlara rastlıyordum.Bu insanlarla rastlaşmak başlangıçta bana zor geldi.”
Clemm korunmaya ihtiyacı olabileceğini hiç düşünmüş olup olmadığını bilmek istiyordu. “Hayır” dedi S. İki kez eski yoldaşları tarafından etrafı sarılmıştı, ondan sonra eski yoldaşlara rastlamamaya çalışmıştı. Wohlleben’la ayrılışı üzerine konuşmuş ve kimseye bir şey anlatmayacağını söylemişti. S: “Bunu genel anlamda mı yoksa üçlüyle ilgili olarak mı söyledim bilmiyorum. Ama camiadan ayrılırsam hiçbir şey söylemeyeceğim kesindi.” Onu Tino Brandt’a Wohlleben yollamıştı, ama ortadan kaybolanlarla ilgili konuşmaların kesin sebeplerini artık hatırlamıyordu. Wohlleben’a Chemnitz’de bahsedilen el feneri hakkında hiçbir şey anlatmamış, başka kimseyle de bu konu hakkında konuşmamıştı. Clemm sonra Jena papazı Lothar König’e 1997 yılında yapılan bir saldırıyı sordu. S. buna katılmamıştı ve bu konu hakkında konuşulduğunu da hatırlamıyordu. Ama König camiada bir düşman olarak görülüyordu. Saalfeld’de 1997 yılında genç bir kızın (Jana G.) sağcılar tarafından öldürüldüğünü hatırlamıyordu. Clemm bunun üzerine camiadaki silahlarla ilgili de soru sordu. Ceska’yı satın alana kadar ateşli silahlar hakkkında hiçbir şey duymamıştı. Paramiliter eğitimler hakkında bilgisi yoktu. Sadece daha önce bahsettiği yürüyüşlere katılmıştı. Başka bir şehirde bir yabancı öldürüldüğünde basının isimlerini lekeleyeceğini düşünüyorlardı.
Clemm, Tom T. İsminde birini tanıyor mu diye sordu. S.: “Yabancı gelmiyor. Dosyalardan olmalı” Clemm: “Vergeltung grubuyla bağlantılı olarak?” S.: “Takma bir ismi vardı herhalde.” Onunla hiç görüşmemişti. Christian K.’nın üçlüyle bağlantısı olup olmadığını bilmek istiyordu. K üçlü konusuyla karşı karşıya geldiğinde şaşırmış görünüyordu, sonra da Wohlleben araya girmişti.”
Kendisine sorulan bir sorunun ardından S., ortadan kaybolanlarla bağlantı konusunda Jürgen H.’den asla yardım istemediğini söyledi. Clemm H.’nin bir ifadesini ona karşı sundu. Buna göre H. bir teslimde yardım edip edemeyeceğini sormuştu. Bunu kendine açıklayamadığını söyledi S. Clemm bunun ardından Andre K.’nın iki kadına saldırısı hakkında soru yöneltti. S. bu olay esnasında orada olduğunu söyledi. Bir kaç kişilerdi. Christian K. bir araba yakmıştı.Tino Brandt da. Christian K. bir şekilde “güzel araba kılıfların var” diyen solcu bir kızla konuşmuştu ve bunun üzerine kızın yangınla bir ilgisi olabileceğini düşünüp onunla randevulaşmıştı. Solcuların gelme ihtimaline karşı bir kenarda beklemişlerdi. S.’e göre Andre L’nin bunun üzerine iki genç kadından birini tehdit ettiğinden söz edilmişti. S: “Parmaklıklara dayayıp arabayı kimin yaktığını söylemelerini istedi, sonra içmeye gittiler ve tekrar normal konuştular.”
Clemm bununla ilgili bir davanın gerçekleştiğine dikkat çekti. S: “Evet, ve bu bağlamda olaydan haberim oldu. 2000 ya da 2001 yılında mıydı hatırlamıyorum. Şu an aklıma 2001 yılında Jena’daki sağ camia hakkındaki bir broşür geldi. Orada bir saldırı teşebbüsü olduğunu okumuştum.” Clemm sonra Jena camiasından kimi isimler hakkında bilgi almak istedi.
Hakim Götzl 16:38’de duruşmayı sonlandırdı.
Müdahil dava avukatı Dr. Björn Elberling
“Carsten S.’in tekrar tekrar öne sürdüğü “Türklere karşı önyargısının olmadığı” yönündeki iddiası, bir Döner büfesine saldırıyı anlatıp sahiplerinin nereli olduklarını bilmediklerini söyleyince tamamen absürdleşti. Thüringen Vatan Koruma’daki, NPD’deki ve Genç Nasyonaldemokratlardaki bütün politik faaliyetlerini küçültmeye çalışıyor. Henüz 2000 yılında Thüringen Vatan Koruma’nın şefi Tino Brandt’a ortadan kaybolan üçlüyle olan bağlantısından bahsetmesi ilginç olan tek şey. Brandt o noktadan itibaren her ihtimalde konu hakkında bilgilenmiş olmalı. Tino Brandt bütün bu süre boyunca Anayasayı Koruma Dairesi’nin muhbiriydi. Bunun dışında o zaman Anayasayı Koruma Dairesi ile bağlantısı olan ve camiadan ayrıldığını iddia eden başka biri de 2000 yılında kasıtlı olarak ona üçlüyü sormuştu. Ta o erken dönemde bile ortadan kaybolanlar ve destekçilerinin Anayasayı Koruma Dairesi’nin görüş alanında olduğu netlik kazanıyor.”