Bir önceki duruşma gününün aksine 12 Haziran 2013, normalde bekleneceği üzere sıradan geçti.: Carsten S.’in hakim Götzl tarafından sorgulanmasına devam edildi, ardından sıra iddia makamına geldi. S.’ye tekrardan sorular sorularak konuşmasındaki bazı ifadeleri netleştirmesine çalışıldı. Ayrıca sanığı poliste ve Fedaral Başsavcılık’ta verdiği ifadelerle karşı karşıya getiren kimi iddialarda bulunuldu.
Sanıklardan biri “rahatsız” olduğundan duruşma gecikmeli başladı. Söz konusu olan kişi tahminen Beate Zschäpe idi. Avukatlarının sıklıkla sanıkların duruşma öncesi ve aralarda tutuldukları bölgeye gitmesi bu tahmini doğrular nitelikteydi.
10:50’de sanıklar ve onun kısa süre ardından mahkeme heyeti salona girdi. Yoklamanın ardından mahkeme başkanı Manfred Götzl, gerekli belgelere başvurulması ve ifadelerin alınması için Carsten S. tarafından bir önceki gün ima edilen saldırıya açıklık getirilmesi gerektiğini belirtti. Ardından doğrudan Carsten S.’in sorgusuyla devam edildi. Götlz, S.’in bir önceki duruşmada verdiği ifadelere, özellikle de Mundlos ve Böhhardt’ın Nürnberg’de yerleştirdikleri el feneriyle ilgili anlattıklarına dair çok sayıda soru sordu.
Carsten S., bir önceki duruşma gününde herşeye açıklık getirmiş olduğunu öne sürdü. Daha önce kimi şeyleri gizli tutmasının nedeni Ralf Wohlleben’in çocuklarını babasız bırakmak istememesiydi. Bugün bunun “aptalca” olduğunu biliyordu. Götzl tekrar Chemnitz’deki silah teslimiyle ilgili soru sordu. İkisi Nürnberg’deki bir dükkana yerleştirdikleri, ama işe yaramayan bir el lambasından bahsetmişlerdi. İkisinden hangisinin bu ifadede bulunduğunu hatırlamıyordu. Zschäpe yanlarına geldiğinde “neşeli bir merhabalaşma” olmuştu, onu uzun zamandır görmemişti. “Avukat vekaletnameleri ile ilgili iş” de orada olmuş olmalıydı. Zschäpe’nin vekaletnameleri nasıl imzaladığını hatırlamıyordu sadece olayın olduğunu hatırlıyordu. Zschäpe oradayken neler konuşulduğunu bilmek isteyen Götzl’e yanıt verdi: “Sadece “N’aber?” diye sorduğunu hatırlıyorum, ama her şekilde neşeli bir ortam vardı.” Zschäpe kısa süre sonra gitmişti. O ve iki Uwe de gitmişti, ama vedalaşmalarını da hatırlayamıyordu. Götzl, ikilinin ona silahlı olduklarını söylemelerinin ardından silahı onlara teslim etmemekle ilgili iyice düşünüp düşünmediğini bilmek istiyordu. Rahatsız olmuş, kendiyle “dalga geçildiğini” hissetmiş, ama yine de bunu yapmıştı. Silah teslimini kafasında “banka soygunlarıyla” ilişkilendirmişti. Sıralama olarak da önce Böhnard S.’nin cep telefonuyla oynayıp parmak izini bırakmış ve sonra tekrardan silmişi. Ardından konu el fenerine gelmişti. Sonrasında Zschäpe gelince Uwe’ler “şşşt” dediklerinden dolayı öyle olmalıydı. “Demek Zschäpe’nin bir şey bilmemesi gerekiyor” şeklinde yorumlamıştı bunu.
Uwe’lerin el feneriyle ilgili söyledikleri hakkındaysa ilk olarak bir iki gün sonra yatağındayken düşünmeye başlamıştı, ama bu düşünceler hemen yokolmuşlardı. Bu tanımlara uyan bir olayın varlığını da araştırmamıştı. Tamamen bir kenara itmişti olanları. Bu durumun silahı teslim etme kararına da bir etkisi olmamıştı.
Götzl neden Zschäpe’ye değil de ona güvenniş olduklarını açıklayabiliyor mu diye sordu. O zamanlar bunun üzerine düşünmemişti. Orada olmuş olabilecek olayları bu sabah avukatlarından öğrenmişti. “Ama “olmadı” dediklerini ve bunun üzerine benim de sanki rahatladığımı hatırlıyorum.” Kendisinin Nürnberg’le bir bağlantısı yoktu. Neden susturucuyu vermemeyi düşündüğünü sordu Götzl. S. önce susturucu ısmarlamadıklarından dolayı bunu düşündüğünü söyledi. Ama silahın üzerindeki vida dişinden dolayı fikrini değiştirmişti. Götzl ısrarla sorunca bu sefer “ aptalca düşüncelere kapılmamaları için “dedi. Götzl bunun farklı bir düşünce olduğuna söyleyerek karşılık verdi. S. üçlünün kötü bir şey yapacağını beklememiş olduğunu söyledi. Bugün bildiklerini o zamanlar düşündükleriyle uyuşturmak “çok zordu”. Öğlen arasından sonra Götzl, satış esnasında orada silah modelleri var mıydı diye sordu. Susturuculu iki silah görmüştü ve daha uzun susturucusu olanı tercih etmişti. O noktada müdahale eden Zschäpe’nin avukatı Heer, S.’nin silah modeliyle ilgili sorguya çekilmemesi gerektiğini, çünkü bunun önce duruşmada ibraz edilmesi gerektiğini söyledi.
Wohlleben’in ortadan kaybolanların birini vurmuş olduğunu gülerek anlattığı telefon konuşmasının zamanını silah tesliminden sonra diye tahmin ediyordu, çünkü “umarım o silahla değildir” diye düşündüğünü hatırlıyordu. Gülmesiyle ilgili de şu yorumda bulunmuştu: “Bilmiyorum, sanki şu manada söylemişti: Aptallar birini vurmuşlar. “ Bir bekçiyle ilgili bir şeyler vardı aklında ve bunu kafasında bir banka soygunuyla örtüştürmüştü. Parayı teslim aldığında da bandrolleri görmüştü hem. Bağlantı buydu. Orada küçük banknotların yalnızca bir banka soygundan olabileceğini düşünmüştü Ama daha sonra bu konu üzerine kafa yormamış ve Bohnhardt, Mundlos, Zschäpe ya da Wohlleben ile konu hakkında konuşmamıştı.
Götzl, S.’i “Wohlleben’in çocuklarını babasız bırakmak istemiyordu” ifadesiyle ilgili olarak sorguladı. Bunun üzerine Zschäpe’nin avukatı Stahl müdahale ederek mahkeme başkanının soruları çok kez tekrarlamasını yanlış bulduğunu belirtti. Sorgulaması kuşkusuz yönlendirici bir sorgulamaydı.
S. soruya cevap vermek istedi. Wohlleben onu çocuklarıyla tanıştırmıştı. Bu onunla son kontağı olmuştu. Bir süre boyunca çok sık iletişim içindelerdi. Zamanlama olarak bakarsa camida önce Christian K. ile çok fazla iletişim içinde olmuştu. Ardından Wohlleben’le ve sonra da aralarında Steve H., Ronny A. ve Daniel S.’in de olduğu JN (Genç Nasyonaldemokratlar) grubuyla.
11:55’de verilen aranın ardından 12:20’de devam edildi.
Öncelikle yeniden “el feneri” konusuna değinildi. Götzl S.’e bir el fenerinin düğmesini neden bir fitille ilişkilendirdiğini sordu. S. öyle bir çağrışım yaptığını söyledi. Bağlantı kurup sonuca varmıştı. “Bir el fenerinin üzerinde farklı olan nedir ve biri neden onu bir dükkana yerleştirir?”
Götlz sonrasında çoğunlukla S.’e karşı iddialarda bulunup onu polis ve Federal Başsavcılık’ta verdiği ifadelerle yüzleştirdi. Üçlüyle yaptığı son telefon görüşmesini belli bir zaman oturtamıyordu. Ancak görüşmeler telefon kulübelerinde gerçekleşmişti ve sonra, S. bir tanıdık vasıtasıyla bir kontörlü hat edindikten sonra cep telefonuyla sürmüştü. S. alesinin eviyle ilgili sorulara cevap verdi. Annesi sağ camiada olduğu süre içerisinde ona karşı çıkmış, normalde politik olarak tarafsız olan babasıysa bazen onunla aynı fikirde olmuştu.
Irkçılık konusuyla ilgili olaraksa, ırkçı müzikler dinlemiş, çifte vatandaşlığa karşı imza toplamış ve “yabancı düşmanlığı” NPD standlarında her zaman bir konu olmuştu, ama bu konuya karşı özel bir tavrı olmamıştı. Thorsten Heise veya ortadan kaybolanların bir yurtdışı gezisiyle ilgili söyleyebileceği bir şey yoktu. Zamanında yakın arkadaş olduğu Ronny A. ve o zamanlar André K. ile birlikte olan Jana A. hakkında konuştu. Thüringen Vatan Koruma, şefleri olarak gördüğü Tino Brandt ve Neonazi grubunun çeşitli üslerini anlattı ve bu bağlamda Jörg K. ve Marcel E. gibi daha başka isimlerden söz etti. Thüringen Vatan Koruma’ya yasak gelmesi söz konusu olunca NPD’ye girme talimatı verilmişti.
Wohlleben hakkında sorgulanırken onun kumarbaz olduğunu bildiğini doğruladı. Ama bunu Wohlleben’in kendisinden öğrenmemişti. Wohlleben hatırladığı kadarıyla “politik meselelerin” yaptırımında şiddete karşıydı. Daha önce anlatmış olduğu ve Wohlleben’in de katıldığı kavgalar istisnalardı.
13:00’da verilen öğlen arasının ardından 14:40’da davaya devam edildi.
S. camiadan üç kişiyle, ortadan kaybolanlar hakkında konuşmuş olduğunu hatırlıyordu. Üçlünün iyi olduğunu söylemişti. Onlara hava atmak istemişti, ama konuştuğu kişilerin kim olduğunu artık hatırlamıyordu. Ortadan kaybolanlar için planlanan motor hırsızlığıyla ilgili olarak önce Steve H. ile konuşarak yardım istemişti. Motorsikletlerin ne için lazım olduğunu ona söylememişti ve H. de yardım etmeyi reddetmişti.
Sonra konu ‘Jena Dayanışması’na geldi. S. ‘Jena Dayanışması’ tabirinin onun zamanında camiada bir rol oynamadığını anlattı. “Ben katıldığımda, Christian K. üç harfli bir şeyden bahsetmişti, Jena Ulusal Direnişi, böyle bir şey söylemişti. Ve bir süre sonra Thüringen Vatan Koruma ortaya çıktı.” Jena Yoldaşlığı’nı ilk kez Wohlleben’e, Zschäpe’nin evine girdiklerinde arakladığı bayrağı verdiğinde duymuştu. Orada Wohlleben bunun “eski bir yoldaşlık bayrağı” olduğunu söylemişti. Götzl bir sorgulama sırasında kendilerine bu ismi veren ”Wohlleben kliğinden” bahsetmiş olduğunu söyledi. S. bu konuda bir şey diyemeyeceğini ve ayrıca böyle bir şşey söylediğini hatırlayamadığını belirtti. Götzl ve Zschäpe’nin savuması arasında bu ifadenin verildiği sorgunun uzunluğu –S.’e göre 9 saat- ve akışı üzerine bir tartışma başladı. S. önce sorgulamanın nasıl gittiğini tasvir etmeliydi.
S. soru üzerine silahın nakliyesi surasında polis tarafından yakalanırsa ne olacağı üzerine hiç düşünmediğini anlattı. Ama hiçbir şey söylemeyeeği kesindi. Sağcı eğitimleri, özellikle de Mario Ralf B.’ninkini ziyaret etmeye devam ediyordu. 10 ile 15 arası üyesi olan JN grubunun “otonom” olduğu ifadesini doğruladı. Ama bununla grubun o zamanlar daha çok Internet (Wohlleben) ya da Black Metal (K.) ile uğraşan yaşı daha büyük Neonazilerden bağımsız olduğunun kastedildiğini düşünüyordu.
Bununla birlikte mahkeme heyetinin sorgusu sona erdi. Aranın ardından 15:50’de Federal Savcılık’ın sorgusuyla devam edildi.
Federal Yüksek Mahkeme başsavcısı Weingarten S.’e politik olarak kendini nerede konumlandırdığını sordu. S. kendini “nasyonal sosyalist olarak” tanımlamıştı. Weingarten bunu tarihi nasyonal sosyalizmle ne şekilde ilişkilendirdiği ya da ilişkilendirip ilişkilendirmediğini, soykırıma karşı tavrının ne olduğunu bilmek istiyordu. S. buna kaçamak bir cevap verdi. Weingarten: “Bay S., açık konuşun!” dedi. S. soykırımı reddetmiş olduğunu söyledi: “Böyle yaşamak daha kolaydı.” Weingarten bunun üzerine S.’in kendini “üstün insan” olarak mı gördüğünü sorunca, S. bunu reddetti. Weingarten sonrasında S.’e tekrar tekrar yabancı düşmanlığının dereceleri olup olmadığını, örneğin Almanya’da yaşayan İsveçlilerden Almanya’da yaşayan Türkler kadar nefret edip etmediğini sordu. S.’in ten renginin düşmanlığında bir rol oynadığını ifade edecek noktaya gelmesi çok uzun sürdü.
Weingarten silahın parasıyla ilgili de soru sprdı. S.’in önceki ve şimdiki ifadeleri arasında fark vardı. S. burada Chemnitz’de teslim ettiği silah için para aldığını söylemişti. Ancak başka bir sorgulama sırasında Chemnitz’de parayı “telefon kartı için ya da herhangi bir şey için gerekirse diye” aldığını söylemişti. S. parayı silah için aldığı konusunda ısrar etti, ama bir kısmını Wohlleben’a mı vermişti, yoksa tamamını mı kendi almıştı hatırlamıyordu. Silahı Andreas S.’den satın almak için gereken parayı her ihtimalde Wohlleben’den almıştı. Chemnitz’deki silah ve para teslimi onun için “kesin olan bir olaydı”. S., Weingarten’ın paranın silahın ücretini karşılamak için mi verildiği sorusuna “evet” cevabını verdi.
Weingarten sonrasında el fenerine dair ifadesiyle ilgili olarak uzun süren sessizliğinin nedenini sordu. S. gerekçe olarak “Wohlleben’in çocuklarını babasından ayırmak istemediğini” söyledi. O ilk sorgulamalarını tamamlarken Wohlleben’in nerede olduğunu biliyor muydu sorusuna “evet, hapishanede” diye cevap verdi S. Weingarten, Wohlleben’e o zaman silahla ilgili olarak nasıl bir rol atfetmiş olduğunu hatırlıyor mu bilmek istiyordu. S. hatırladığını söyledi. Weingarten: “Ve bugün Bay Wohlleben’in başına kötü bir şey gelmemesini istediğinizi söylüyorsunuz. Bunu anlamıyorum.” dedi. S. bunun akılcı olmadığını, aptalca olduğunu bildiğini söyledi. Weingarten, S.’in tutuklandıktan sonraki itiraf tutumunu artık anlayamadığını söyledi. Onu bir kez daha el feneriyle ilgili sorguya tabi tuttu. İşleyişe dair verdiği ifade gözönünde tutularak, ona, o zamanlar Chemnitz’de kendisine daha fazlasını anlatıp anlatmadıklarını söyleme fırsatı vermek istedi. S. anlatmadıklarını söyledi.
Götzl sorgulamaya ara vermeye niyetlendi. Öncelikle müdahil davacılar ve ardından savunmaya soru hakkı vermek istediğini söyledi. Wohlleben’in avukatı Klemke bunun üzerine savunmaya müdahil davacılardan önce söz hakkı verilmesi talebinde bulundu.Bu talebini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayandırdı. Savunmanın şahitleri yüzleştirici bir şekilde sorgulamaya hakkı vardı. Carsten S. gibi ifade veren sanıklara da şahit gibi davranılmıştı. S. müvekkillerinin aleyhindeki baş şahitti. Müdahil davacıların ve avukatlarının sayısından dolayı eğer müdahil davacılar savunmadan önce sorgulama hakkına sahip olurlarsa yüzleştirici bir sorgulama hakkı artık söz konusu olmayacaktı. Diemer buna karşı çıktı. Müdahil davacılardan talebe hem itiraz hem onay geldi.
Saat 16:40’da Götlz o günkü duruşmayı sonlandırdı.
Müdahil dava avukatları Peter Stolle ve Sebastian Scharmer duruşma gününe dair düşüncelerini 12 Haziran 2013 tarihli basın bildirilerinde belirttiler.
Avukat Stolle 1999 yılındaki bir diğer NSU saldırısına dair şüpheyle ilgili olarak şunları dedi:
“Tüm dava katılımcılarının, Federal Kriminal Dairesi ve Federal Savcılık’ın NSU’ya atfedilmesinin mümkün olduğunu düşündükleri kanıtlanmamış tüm vakalar hakkında bilgilerinin olması şu anda çok önemli. Carsten S.’in tahminen NSU tarafından el feneri olarak kamufle edilmiş bir bomba ile teşebbüs edilen bir saldırıya dair ifadesi belgelerin şeffaflığını öncekinden de gerekli kılıyor. Federal Savcılık’ın bu konuya açıklık getirmesi gerekiyor.”
Avukat Scharmer Carsten S.’in sorgusunu yorumladı:
“Carsten S.’in gerçeğin sadece parçalarını anlattığı ve uzun zamandır kendinin de aleyhinde olan gerçekleri masaya dökmediği izlenimine kapıldım. Bu belli bir baskı yüzünden mi yoksa bilinçli olarak mı oluyor henüz tahmin etmek mümkün değil. En yakın ihtimal, Carsten S.’in cinayetlere yardım ve yataklıktaki kendi kastını olduğundan az gibi göstermeyi denemesi.
Carsten S.’in ifadesi ayrıca Zschäpe ve Woohlleben’i doğrudan, sanıklar Holger G. ve Andre E.’yi de en azında dolaylı olarak suçluyor. Çünkü en azından Mundlos ve Böhnhardt ondan başlangıçta beklendiğinden çok daha az şeyi saklamışlardı. Wohlleben’in hakkında çok daha az bilgi sahibi oldukları ve kendilerinden oldukça genç bir yardımcısına aralarında makinalı bir tüfeğin de olduğu silahlarından gayet rahat bir şekilde bahsetmişlerdi. ‘Ortadan kaybolanlar’ olarak statüleriyle ve Nürnberg’deki olası başka bir saldırıyla hava atmışlardı. Andre E. ve Holger G. üçlüyle çok daha yakın ikişkiler içinde olduklarından onların Carsten S.’den daha az bilgiye sahip olmaları ihtimali pek yüksek değildi. Uwe’lerin Zschäpe’nin yanında susmasını istemeleri Zschäpe’yi temize çıkarmıyordu ayrıca. (…) İşbirlikçilerinin fiilen tanımadıkları birine övünmelerini öğrenmemesi gerektiği, eylemlerden haberi olmadığı anlamına gelmiyordu.”