Abdurrahim Özüdoğru’nun otopsisini yapmış olan bir adli tıpçı ve Bavyera Eyalet Kriminal Dairesi’nden bir uzman, bilgileri dahilinde Özüdoğru’ya başından ne şekilde iki kez ateş edildiğini ve nasıl bir kaç dakika içerisinde ölmüş olması gerektiğini anlattılar. Zwickau’daki NSU çekirdek kadrosunun komşuları olan H. çifti sokaktaki yangının gerçekleştiği ve üçlünün kaçmaya başladığı zamanlarda Zschäpe ile olan karşılaşmalarını anlattılar.
Duruşma 09:44’te başladı. Daha önce iki kez (11.06) duruşmada olan Thüringen’li Neonazi Steffen R. yeniden ziyaretçi locasındaydı. R.’e eşlik eden birisi daha vardı.
Hakim Götzl yoklamanın ardından öncleikle ilk uzmana döndü. Bu kişi 14 Haziran 2001 tarihinde Nürnberg’de, cinayet kurbanı Abdurrahim Özüdoğru’nun otopsisini gerçekleştirmiş olan Erlangen Üniversitesi’nden adli tıpçı Prof. Dr. Beetz idi. Beetz, Özüdoğru’nun sağ şakağında bir kurşun ile sağ burun deliğinin altında başka bir kurşun bulunmasını anlattı. Beetz baş bölgesindeki çeşitli yaralanmaları açıkladı. Bunun yanında cesedin ağız bölgesinde sıvı ve kısmen pıhtılaşmış kan bulunmuştu. Uzman, ölüm nedeni olarak baş bölgesine isabet eden mermiler sonucu merkezi bir felç ile kan aspirasyonunun bileşimini gösterdi. Götzl, Özüdoğru’nun kendisine ateş edilmesinin ardından hala yaşayıp yaşamadığını sordu. Beetz, halen nefes almakta olduğunu, sonrasında da kanın burun-boğaz bölgesine aktığını, yani bir kaç dakika boyunca nefes almanın gerçekleştiğini söyledi. Götzl Beetz’in deri örnekleri alıp almadığını sordı. Beetz aldığını söyledi, organları çıkarılmış ve gövde bölgesinden deri parçaları alınmıştı. Bu esnada yutar hücreler çoktan oluşmaya başladığından ölümün beş günden daha uzun bir süre önce gerçekleştiği tespit edilmişti. Götzl, Beetz’in olay yerinde yapılan ve adli tıptan başka bir meslektaşının yürüttüğü araştırmalarla ilgili verebileceği bir bilgi var mı diye sordu. Beetz, o sırada Özüdoğru’nun nasıl bulunduğu ve ölüm zamanı konusuyla ilgilenildiğini söyledi. Vücut ısısı ölçülmüş ve elektriksel uyarımı test edilmişti. O esnada üst gözkapağında belirgin bir çekilme olmuştu. Ölü katılaşması başlamış ve ölü lekeleri üzerlerine baskı yapıldığında kaybolur haldeydi. Otopsi yapılacak olması nedeniyle başka önlemler uygulanmamıştı.
Ardından Bavyera Eyalet Kriminal Dairesi’nden uzman Welter söz aldı. Welter, deri parçalarının yanında, önünde Özüdoğru’nun cesedinin bulunduğu oda kapısının bir parçasını incelemiş ve başka incelemeler de yapmıştı. İki deri parçasından biri üst dudak ve burna, diğeri şakak bölgesine aitti. Parçaları Nürnberg Emniyet Müdürlüğü aracılığıyla adli tıptan almıştı. Ateş edildiğinin en önemli izleri olan olası kurşun parçaları incelenmişti. Yakından ateş edildiğine dair ipuçlarının sadece şakaktan alınan deri parçasında bulunduğu görülmüştü. İki iz de adli tıp tarafından kurşun yarası olarak tespit edilmişti. Atış uzaklığı olarak sadece kabaca tahminler yapılabilirdi. Ancak şakaktaki kurşun yarası 40 ila 80 cm arasındaki daha yakın bir mesafeden ateş edilmesi sonucu gerçekleşmişti. Welter, lapıdan alınan parçayla ilgili olarak, kurşun izinin tam tamına 7,65 kalibrelik bir mermiye denk düştüğünü söyledi. Olayları bağlantılandıran, mermilerden birinin kafatasının içerisinden geçmiş, diğerininse kafatasına saplanmış olmasıydı. Kapıdaki mermi izi kafatasını delip geçen mermi sonucunda oluşmuştu. Mermi kafatasından sonra kapıya isabet edip ize neden olmuştu. Eylül ayında bir vitrin mankeni ve araştırma robotu yardımıyla bir rekonstrüksiyon yapılmıştı. Orada kişilerin nerede duruyor olduğu, vuurş sırasının nasıl olduğu ve vuruş mesafesinin ne kadar olduğu soruları aydınlatılmalıydı. Bulgular Özüdoğru’nun kapının önündeki merdivenlerin orada yatar halde bulunduğunu gösteriyordu. Olay yerinde iki kovan ve bir mermi bulunmuştu, ikinci mermiyse otopsi esnasında bulunmuştu. Bu olaylar esas alındığında belirlenen cephane parçacıklarının sayısı yaralanmalara denk düşüyordu. Kafasını delip geçen kurşun kapıdaki izi bırakmıştı. Bu da kurbanın o esnada ayakta olduğunu ve kafaya saplanan kurşunun yerde yatan, yani yere düşen kurbana sıkıldığını gösteriyordu. Susturucu kullanıldığında dair o zaman bir ipucu yoktu, ama bu ihtimal gözardı edilmemişti. Welter, Götzl’ün sorusu üzerine bir merminin namludan çıktıktan sonra bir objeye ilk kez isabet ettiği sırada ikinci bir halkanın oluştuğunu söyledi. Şakağa sıkılan kurşunda bu tespit edilmişti, burna sıkılandaysa edilememişti. Bunun sebebi silahın ilk atışı sırasında hala temiz olması olabilirdi, ama silah ve kurban arasında başka bir nesnenin bulunması da olabilirdi. Diğer olaylardaki gibi bir poşetin kullanıldığına dair bir ipucu ise yoktu.
Ardından Welter öne gitti. Rekonstrüksiyonun fotoğrafları incelendi. Mankenlerin ve mankenlern içine sokulup kurşun yaralarını işaretleyen çubukçukların resimleri gösterildi.Sonra da kovan ve mermilerin bulundukları yerlerin kuşbaşı çizimi gösterildi. Son olaraksa ahşap kapıdaki bir izin resmi gösterildi. İz, tamı tamına 7,65 kalibrelik bir mermiye denk düşüyordu. Başsavcı Greger burna ateş edilirkenki mesafeyi sordu. Welter, 40 ile 80 cm arasındaki bütün pozisyonların mümkün olduğunu söyledi. Bunun üzerine Carsten S.’in avukatı Pausch, silah seslerinin duyulma olasılığı üzerine yapılan incelemeye ve susturucu kullanılma olasılığına dair soru sordu. Welter, terzide deneme atışları yaptığını, çünkü bir kulak tanığı olduğunu söyledi. O zamanlar susturucu kullanıldığına dair bir bilgi yoktu. Silah sesleri dükkanın dışındaki polisler tarafından duyulmuştu, ancak denemeler sırasında oradan geçen yayalar hiçbir şey yokmuş gibi yollarına devam etmişlerdi. Welter’in dediğine göre vitrin dolayısıyla silah sesleri kırbaç sesi benzeri etkilerini kaybediyor olabilirlerdi. Silahın ateşlenmesini bekleyen polisler bu sesleri algılayabiliyordu, ama oradan geçen yayalar belki algılayamıyordu. Pausch, Welter’in susturucu kullanılma ihtimaline dair ilave araştırmalar yürütüp yürütmediğini öğrenmek istedi. Welter olumsuz cevap verdi. Ardından tanığın gitmesine izin verildi.
Müdahil dava avukatı Matt, tanık B.’nin dünkü duruşma gününde verdiği ifadeye dair bir açıklama okudu. Konu, internet geçmişi ve form verilerinden bilgisayarda “Liese” kullanıcı adıyla kayıtlı kişinin kamp yerleri, karavan kiralama firmaları, tren yolculukları ve Zwickau’daki Sparkasse ile ilgilenmiş olduğunun tespit edilmesiydi. Önemli olan başka bir noktaysa bu kullanıcı profilinin kullanılmadığı zamanlardan şahısların orada bulunmadıkları zamanların tespit edilebilir olmasıydı. Avukat Sturm, tanığın ifadesine dair tutanağın tamamlanmadığını söyleyerek itiraz etti. Kısa bir tartışmanın ardından avukat Matt, tutanağın aslında hazır olduğunu söyledi. Bunun ardından Götzl sanık Holger G.’ye ifade vermek isteyip istemediğini sordu. G.’nin avukatı Hachmeister: “G.’nin bir kez daha ifade verme hakını mahfuz tutuyoruz, ama bu bugün gerçekleşmeyecek. Ve dava katılımcıları için söyleyelim, yaz tatilinden önce de gerçekleşmeyecek. Ardından Götzl’ün daha önce vakit bulabilirler mi diye sormak üzere akşamüstü ifadeleri alınacak tanıklara ulaşmaya çalıştığı kısa bir ara verildi. On dakika sonra duruşmaya devam edildi. Götzl tanıklara ulaşamadığını duyurdu. 10:34’de öğlen arası verildi.
13:05’de duruşmaya yeniden başlandı. Bu sefer tanık Frühlingstraße 26’dan bir komşu olan Bayan H. idi. 4 Kasım 2011’de saat 15’e doğru kızıyla birlikte arabasıyla Frühlingstraße’ye giderken komşu evin nasıl yanmakta olduğunu gördüğünü anlattı. Bisikletini yanda oturan ailesinin girişine park etmişti. Sonra binada oturan kadını görmüş ve ne olduğunu sormuştu. Kadın ona dönmüştü, çok korkmuş görünüyordu, iki kedi sepetini yere koyup H.’ye onlara çok kısa bir süre bakabilir mi diye sormuştu. Sonra binaya doğru, Veilchenweg yönüne geri dönmüştü. H. de itfaiyeyi aramak gerektiğini düşünmüş ve bunu kendi yapmıştı. Götzl’ün sorusu üzerine konuşmayı tam olarak hatırlamadığını, burada neler oluyor diye sorduğunu söyledi. Kadının ifadesi çok korkmuş gibiydi ve H. o anda kadının belki de ocağı açık unutmuş olduğunu düşünmüşü. Ardından sepetleri yere koyabileceğini, onlara bakacağını söylemişti. H. arabası ile daha küçük bina numaralarının olduğu evlerin tarafından geldiği bilgisini vermişti. Aslında garajına gelmek için 26 numarayı da geçmesi gerekiyordu, çünkü Veilchenweg tek yönlü bir caddeydi. Ailesinin evinin girişi ile köşedeki yaya yolu arasında kadına rastlamıştı. Götzl, H.’nin kadının korkmuş olduğunu yüz ifadesinden mi yoksa söylediklerinden mi anladığını sordu. H., ikisinden de dedi. Kadın “hayret bir olay” gibisinden bir şeyler demişti. H. kadının giysilerini tarif edemeyeceğini söyledi. Kadın o anda ne yaptığını da söylememişti. Soru üzerine H. kadını daha önce görmüş olduğu için tanıdığını söyledi. Onun 26 numarada ve üst katta oturduğunu düşünüyordu. Orada iki erkeğin oturduğunu tam olarak bilmese de “tahmin ediyordu”, çünkü “birilerini girip çıkarken görüyordu.” Bu kişilerle ilgili söyleyecek bir şeyi yoktu aslında. Onu kadın selamlıyordu, erkekler değil. Hiç konuşmamışlardı. Götzl, kadının elinde bir çanta ya da başka bir nesne gördü mü diye sorunca hiçbir şey görmediğini, cep telefonu da görmediğini söyledi. Götzl bunun üzerine eşi bir şeyler görüp anlattı mı diye sordu. Eşi de kadınla kısa bir konuşma yapmış olduğunu ve ona itfaiyeyi aradı mı diye sorduğunu söylemişti. Eşi biraz daha arazinin orada durmuştu. Kendisiyse çocuğunu bakımevinden almış ve ardından eşi ve çocuğuyla birlikte mezarlığa gitmişti. İki erkeği daha ayrıntılı şekilde tarif edemiyordu. Kısa saçları vardı ve 1.70-1.80 arasındaydılar. Bir tanesi daha çok 30 başlarında, diğeriyse 30 ortası ve sonları arasında gibiydi. H. kadının hangi hızla uzaklaştığını hatırlayamıyordu. Yangının devamını izlememeye çalışmıştı, bir patlamayı farketmemişti. Götzl bunun ardından sorgu tutanaklarından alıntılar yaptı. H. bir ifadesinde kadının her iki elinde bir sepet taşıdığını, kadına gidip doğal olarak orada neler olduğunu sorduğunu, çünkü binada oturduğunu bildiğini söylemişti. Kadın şaşırmış şekilde dönerek “kahretsin” demişti. H. bunu doğruladı. Ardından Götzl, H.’nin kocasının daha sonra kadınla kendisinin de konuşmuş olduğunu ve kadının elinde bir cep telefonu olduğunu ifadesinde belirtmiş olduğunu hatırlattı. Zschäpe’nin avukatı Heer soruya itiraz etti. Tanığın canlı bir hafızası vardı. Zschäpe’nin savunması Götzl’ün, burada genellikle yapıldığı gibi eski ifadeleri duruşmaya dahil etmesini uygun bulmuyordu. Eski ifadelerin okunması hafıza tazelemeye yaramalıydı, cep telefonu ile ilgili bir soru sorulmamıştu. Götzl cep telefonuyla ilgili soru sorduğunu, eski ifadelerin sorguya yardımcı olduğunu ve durumun verilen cevaba göre değiştiğini söyledi. Götzl H.’ya kocasının cep telefonundan bahsedip bahsetmediğini sordu. H., kadınla itfaiyeyi arama konusunda konuştuğundan bahsettiğini söyledi. Doğru hatırlıyorsa kadının elinde bir cep telefonu olduğunu söylemişti. Kocası, H.’nin anlattığına göre, kadının Veilchenweg’in aşağısına doğru gittiğini söylemişti. Götzl kedilere ne olduğunu sordu. H: “Onları Asayiş Müdürlüğü aldı.” Erkeklerin ve kadının birbirleriyle nasıl bir ilişki içerisinde olduklarını bilmiyordu. Götzl, H.’nin erkeklerden birini kadının erkek arkadaşı olarak tanımlayabileceğini ifadesinde belirtmiş olduğunu söyledi. H. erkeklerden birini kadının erkek arkadaşı, diğeriniyse erkek kardeşi veya başka bir arkadaşı olarak düşünmüştü.
Bunun ardından, gösterilen fotoğraf örnekleri konuşuldu. H. öne çıkarak hakim masasının oraya gitti. Dediğine göre kimin kim olduğunu hiçbir yerde yüzde yüz olarak söyleyememişti. Tahminen bir tatilden olan ve Zschäpe’nin profilden gözüktüğü bir fotoğraf gösterildi. H. sorgu sırasında buradaki kişinin 26 numarada oturan kişi olabileceğini söylemişti. Mundlos’un resmi içinse bu kişinin kadınla bağlantısı olan kişi olabileceğini söylemişti. Götzl, H.’nin adamı kadınla birlikte daha önce görmüş olduğu ifadesini vermiş olduğunu söyledi. H. şu anda bu konuyla ilgili daha fazla bilgi veremiyordu. Götzl’ün belirttiğine göre başka bir sorgulama sırasında elinde kedi sepetleri taşıyan kadından “Bayan Zschäpe” olarak bahsetmişti. Götzl, H.’nin nasıl bu fikre kapıldığını öğrenmek istedi. H.: “Mutlaka o dönemde bu isimden bahsediliyor olmasından dolayı.” İsim zaten açıklanmış olduğundan farkında olmadan öyle tahmin etmişti. Ardından kısaca yangından bahsedildi. Götzl sonrasında, kadınla konuşması sırasında binadaki başka kişilerden bahsedip bahsetmediklerini sordu. H. bahsetmediklerini söyledi. Kadın bir hakim, kaldırımda başka bir kadın var mıydı diye sordu. H. olduğunu, kadının da oraya park ettiğini söyledi. Bir kez daha evin tasnifiyle ilgili soru soran avukat Langer’in ardından avukat Schön, H.’nin 26 ve 26a’nın başka sakinlerini tanıyıp tanımadığını sordu. H. iki adam ve yaşlıca bir kadından söz etti. Bay B. isimli birini (27. duruşma gününün tanığı) şahsen tanımıyordu. Schön orada herkes böyle izole bir şekilde mi yaşıyor diye sordu. H. böyle söylenemeyeceğini, ama çalışıtğını ve boş zamanını kendi istediği gibi şekillendirdiğini söyledi. B.’deki toplaşmalardan haberi yoktu. Avukat Stolle “Siedlerfest” adı verilen festivali sordu. H. kesin bir şey söylemek istemese de festivalin muhakkak 10 yıldan bu yana gerçekleştiğini söyledi. Weißenborner yerleşim yerinin sakinleri düzenliyordu festivali. Avukat Kaniuka Bayan H.’nin binada yapılan çiçek sandıkları benzeri yapısal değişiklikleri farkedip farketmediğini sordu. H. farketmediğini söyledi. Ardından avukat Heer ikinci kadınla ilgili soru sordu. H. bu kadını daha ayrınıtlı bir şekilde tarif edemiyordu. Orada bulunan başka kişileri de hatırlamıyordu. Tanık sorgusundan yapılan alıntının üzerine orada başka insanlar da bulunmasının çok olası olduğunu, çatı penceresindeki biriyle itfaiyeyi araması gerekiyor mu diye konuştuğunu söyledi. Heer, H. ile elinde kedi sepetleri olan kadın arasındaki mesafeyi sordu. H.’ye göre belki bir iki metre kadardı. Ardından H.’ye polisteyken kişilerin ve araçların yerlerini çizmiş olduğu taslaklar gösterildi. H.’nin dediğine göre ikinci taslak kadının hangi yöne doğru gitmiş olduğunu gösteriyordu. Konuşma kısa sürmüştü, 30 saniyeyi geçmemişti. Daha sonra Heer bölgedeki suç eylemlerini öğrenmek istedi. H. evlere zorla girilip yapılan hırsızlıklardan bahsetti. Birinde bir adamı bağlamış sonra da öldürmüşlerdi. İki hırsızlık vakasını hatırlıyordu ama kesin daha fazlası vardı. Zschäpe’nin avukatı Sturm, H. kadına ne sıklıkla rastladığını kestirebilir mi diye sordu. H.ye göre ayda bir kez gibiydi. Sturm, iki erkeğin orada oturduğundan emin olup olmadığını bilmek istedi. Bunu sordu, çünkü H. eski bir sorgulamada erkeklerden birinin kadının erkek arkadaşı olduğunu düşündüğünü söylemişti. Götzl bunun daha önce sorulmuş olduğu hususunda şikayet etti. Kısa bir tartışmanın ardından Sturm H.’ye , verdiği ifadede kadını iki adamla birlikte bisikletleriyle geldikleri sırada da gördüğünü belirtmiş olduğunu söyledi. O sırada adamların orada oturduğunu konuşmamışlardı. Sturm H.’ye o zamanlarda adamların o evde oturduğunu düşünüyor muydu diye sordu. H.: “Evet, öyle olduğunu hissetmiştim.” Ardından bir kez daha Götzl söz aldı. H. yanmakta olan arsada başkalarının olduğunu farketti mi diye sordu. H. bunun hakkında hiçbir şey bilmediğini, sadece diğer komşulardan içeride yaşlı bir kadının olduğunu ve akrabaları tarafından binadan çıkarıldığını öğrendiğini söyledi.
Daha sonra son tanığın kocası olan tanık H. ile devam edildi. 4 Kasımda olanların hızlıca anlatıldığını söyledi. Arabasını Veilchenweg’deki garaja parketmişti. Ardından şiddetli bir patlama duydu ve dev bir toz bulutunun üzerine doğru geldiğini görmüştü. Bulut uzaklaşırken 26 numaranın birinci katında şiddetli bir yangın olduğunu görebilmişti,çünkü orada artık duvar yoktu. Sokaktayken cep telefonuyla itfaiyeyi aramıştı. Bunun kısa bir süre ardından sanık hızlı adımlarla gelip enkazın üzerine çıkmıştı. Buna şaşırmıştı. Onun hizasına geldiğinde kendisine neler olduğunu ve itfaiyeye haber verip vermediğini sormuştu. Kadın “”evet” cevabını verip Veilchenweg yönünde aşağı doğru gitmişti. Kendisiyse ailesine gitmişti ve sonra itfaiye gelmişti. H. garajına giden yolu anlattı. İlk olarak Frühlingstraße 26 numaranın önünden geçmesi gerekmişti,ama o sırada yangına dair bir belirti görmemişti. Götzl’ün sorusu üzerine sanığı sadece görünüşünden tanığını söyledi. Orada iki genç erkekle birlikte oturuyordu. İkisinin de kısa saçları vardı, biri diğerinden biraz daha uzundu. İkisiyle de hiç konuşmamıştı, sanıkla da, ona daha önce selam bile vermemişti. Yangın günü karısına giderken etrafta bir çok kişi görmüştü. Kedi sepetlerini görmemişti, ama karısı ona daha sonra anlatmıştı. Daha sonra kadın bir polis gelip sepetleri almştı. Kadının kıyafetlerine dair bir şey diyemiyordu, ama sol elinde renkli bir telefon tuttuğunu hatırlıyordu. O anda telefon açmaya niyetlendiğini düşünmüştü. İlk şoku atlattıktan sonra kadının çökmediğinden emin olmak için onu Veilchenweg/Fliederwg köşesine kadar takip etmişti. Hem etrafta raylar da vardı. Olayların akışıyla ilgili olarak ilk olarak itfaiyeye ulaşmaya çalıştığını, bunun biraz zaman aldığını, itfaiyenin geldiğini duyduğunu, bunun üzerine sabırsızlığının azaldığını, sonra sanığın nereye gittiğine bakmak için peşinden gittiğini, ve sonra da ailesinin yanına gittiğini anlattı. Götzl kadınla ne zaman konuşmuş olduğunu sordu. H. itfaiyeye ulaşmaya çalıştıktan sonra olduğunu söyledi. Civarda oturanların gündelik alışkanlıklarını pek bilmiyordu. Kadın çamaşır asıp fırına gidiyordu. Çeşitli araçlar görmüştü, ama kime ait olduklarını bilmek zordu. Eisenach’da duranın aynısı ya da aynı model olan bir karavan görmüştü. Ne zaman olduğunu söylemek güççü, ama yazın bir ara 1,5 hafta boyunca orada durmuştu. Kadın panikteymiş gibi bir izlenim vermemişti, onunla karşılaştığında hızlıca gitmişti. Yangını anlattı, kopan duvar parçalaro Veilchenweg’de duruyordu. Patlamanın ne zaman olduğunu söyleyemiyordu, saat 15’e doğru oraya varmışlardı. Götzl eski bir idadesinden 15:08’de itfaiyeyi aramış olduğunu, çünkü saatine bakmış olduğunu söylediğini okudu. H., o zaman öyledir dedi. Avukat Heer, tanığın hatırladıklarının ayırdına tam olarak varamadığını söyledi. Götzl bir kez daha sordu. H. tutanağa o şekilde geçirildiyse öyle demiş olması gerektiğini söyledi. Kısa süre sonra kadına rastlamıştı. Götzl, H.’nin orada oturanlarla ilgili olarak “çok Spartan” olduklarını söylemiş olduğunu, bununla ne kastettiğini sordu. H. arada br gelip, sonra altı hafta boyunca ortadan kaybolduklarını söyledi. Götzl “Tüm halka ilişkileri kadın yürütüyordu” demiş olduğunu hatırlattı. Bununla kastettiği kadının fırına gidip çamaşırları yıkadığıydı. Adamlar hiç dışarıda değillerdi ya da bahçe çitinin oraya bile gelmemişlerdi. Götzl, H.’nin bir sorgusunda kadını kibar olmak adına selamlamış olduğunu iddia ettiğini söyledi. H: “Peki, o zaman öyledir.” Genç adaları bisikletleriyle görüp görmediği sorusu üzerine gördüğü zamanlar üçünün birlikte bisikletleriyle akşamları geç saatte avluya geldiklerini ama bisikletleriyle bir yere giderken onları hiç görmediğini söyledi. Belli bir düzen tespit etmemişti. Bisikletler beyazdı ve “yapı marketi bisikleti” değillerdi. Götzl H.’ye yangının öncesindeki günlerde karavanı görmüş olduğunu bir ifadesinde belirttiğini söyledi. H. bunu doğruladı. Adamların karavanı nasıl doldurduklarını görmüş ve bu genç insanların yeniden seyahate çıkacaklarını düşünmüştü. Onları nadiren görüyordu, bazen birkaç gün üstüste görüp sonra haftalarca görmüyordu. Evin storları hep kapalıydı ve komşu olarak şikayet edebilecekleri şekilde gürültülü müzik dinlemiyorlardı. Sonra H.’nin daha eski sorgulamalar sırasında bahsetmiş olduğu T4/T5 otobüsleri konuşuldu. H., onların da tepesinde bisikletlerin olduğunu doğruladı. Sanığın arkadaşlarının geldiği de olmuştu ama onlara dair bir bağlantı yoktu aklında. Ziyaretlerin sıklığı hakkında bir şey diyemiyordu ve bu kişileri tariff edemiyordu. Bir aranın ardından 15:12’de devam edildi. Götzl, H.’ye kadınla ilgili olarak bir gözlük hatırlıyor mu diye sordu. H. hatırlamıyordu. Götzl kadının gözlüğü olduğunu söylemiş olduğunu hatırlattı. O zaman doğrudur, dedi H. Artık hatırlamıyordu, kıyafetlerini de hatırlamıyordu. Götzl, kırmızı bir cep telefonundan bahsetmiş olduğunu söyledi. H.: “Her ihtimalde renkliydi, onu biliyorum.” Ardından fotoğraf örneklerine geçildi. Fotoğraflar incelenirken H. bunların ona daha önce gösterilmiş olan fotoğraflar olduğunu söyledi. Sanık André E.’nin bir resmiyle ilgili olarak, bu kişiyi tanımadığını söyledi. İki resimde bu kişilerin ona tanıdık geldiğini, bunların orada oturan genç adamlar olduğunu söylemişti. Zschäpe’nin olduğu 8 numaralı resimde sanığı tanımıştı. Geri kalanı ona bir şey ifade etmiyordu. Götzl o zaman Mundlos’un olduğu 4 numaralı resim için bu kişinin iki genç adamdan biri olduğunu ve 8 numaralı resimdeki genç kadınınsa yangından sonra binadan ona doğru yürüyen kadın olduğunu söylemiş olduğunu belirtti. Ardından Zschäpe’nin kırmızı bir ceketle görüldüğü, Sparkasse’nin güvenlik kanerasından bir görüntü hakkında konuşuldu. H.’nin dediğine göre orada giysi konuşulmuştu. H. yangın günündeki giysisinin de yaklaşık olarak böyle olduğunu söyledi. Daha sonra kendine gösterilen giysi parçalarıyla ilgili bir şey söyleyemedi. Federal Savcılık, H.’nin üçlüyü çocuklarla görüp görmediğini sordu. H. hatırlamıyordu. Üçü arasında farkettiği bir tartışma da olmamıştı. Müdahil dava avukatı Kanikua enkazla ilgili soru sordu. Yolun ortasında duruyorlardı ve genç kadının ona doğru bu kadar kararlı bir şekilde ilerlemesine şaşırmıştıu. Bu çok korkusuzcaydı. “Aman Allahım, bu genç kadın burada ne yapıyor.” diye düşünmüştü. Kadının binadan çıktığını görmemişti, Veilchenweg’in ortasındayken ona doğru yürümüştü. Avukat Stolle’nin sorusu üzerine patlamanın sanığı görmeden önce gerçekleşmiş olduğunu söyledi. Bir müdahil dava avukatı demiryolunun binaya olan uzaklığını sordu. H. yaklaşık bir kilometre olduğunu, taksi durağı olmaıdğını ve otobüsün düzensiz şekilde çalıştığını söyledi. Avukat Matt, H .patlamanın ardından başka sesler duydu mu diye sorunca, H. duymadığını söyledi. Avukat Erdal, H.’nin kadının koşmadığı bilgisini vermiş olduğunu söyledi. H. bunu doğruladı. Erdal: “Bu, büyükanneyi kurtarmak üzere acele etmediği anlamına mı gheliyor?” Götzl konunun büyükanne olmadığını söyleyerek buna itiraz etti. Zschäpe’nin avukatı Heer, sorgunun akışını sorunca H. hangi sorgudan bahsettiğini sordu. Heer, H.’nin sadece bir kez sorgulandığını cevabını verdi, ama Götzl bu yanlışı düzeltti. Ardından 16 Kasım 2011’deki sorgulamayı sordu. H. genç bir kadın polisin tutanağı kelimesi kelimesine tuttuğunu, soru ve cevaplar arasında ayrım yapıldığını ve özetlenmediklerini söyledi. Kadının yetişebilmesi için arada sırada durması gerekiyordu. Halkla ilişkiler tabiri kendine aitti. Heer bununla ne kastettiğini sordu. Ne zaman “kamu işleri” söz konusu olsa bunu Zschäpe üstleniyordu. Götzl, soruyu kendisinin zaten sormuş olduğu konusunda şikayette bulundu. Ardından avukat Sturm söz aldı. Konuşmayı yaptıkları sırasında kadın hala H.’ye doğru mu yürüyor du yoksa onu geçmiş miydi öğrenmek istedi. H. konuşmanın tabiri caizse birbirlerinin yanından geçtikleri esnada gerçekleştiğini söyledi. Kadına bir şey demişti, o da ona bakarak cevap vermişti. Sonra da arkasını dönmeden uzaklaşmıştı. Onu takip etmeye başlayana kadar ne kadar zaman geçtiğini sordu Sturm. H. bir kaç dakika geçtiğini söyledi. Arada geçen sürede yanmakta olan eve bakmıştı. Kadına garajda olan mesafesi belki bir metre kadardı. H., Wohlleben’in avukatı Schneiders’in sorusu üzerine yangını bir saat kadar daha izlediğini söyledi. Çocuğunu ailesine bırakmıştı. Kendilerinin nerede kaldıklarını artık hatırlamıyordu. Söndürme çalışmalarını ve kepçenin yardıma gelmesini kendi evinden izlemişti. Her yeri kapatmışlardı. Schneiders bir inşaat çiti görmüş müydü diye sordu. İlk olarak söndürme çalışmaları sırasında set çekilmişti, her şey bir felaket operasyonunu andırıyordu. Geniş bir alana set çekilmişti. Schneiders, ilgili kişilerin H.’lerin arazisine girip giremediklerini sordu. H. girilemediğini, her yerin kapatılmış olduğunu söyledi. Psikiyatri uzmanı Saß’ın ardındna yangın uzmanı Setzensack, patlama ve Zschäpe ile karşılaşması arasında ne kadar süre geçtiğini sordu. H. bunu söylemesinin zor olduğunu, bir ya da iki dakika olabileceğini söyledi. Götzl bir kez daha patlamanın ardından gelen diğer gürültüleri sordu. H. çatı katının hoşuna gitmediğini, kendi binasıyla ilgili korkuya kapıldığını söyledi. Orada boğuk bir patlama olmuştu, nereden geldiğini söylemek güçtü. Götzl, H.’nin daha önce üç boğuk patlama sesinden bahsetmiş olduğunu sötledi. H., boğuk sesleri hatırlayabildiğini söyledi. Sturm, H.’nin bir şoktan bahsetniş olduğunu söyledi. Ne zaman şoka girdiğini hissettiğini bilmek istedi. H.: “Yani, şoktan ziyade korkmuştum.” Bulutun üzerine geldiği sırada öyle hissetmişti, yani kadın yanından geçmeden önce. Avukat Matt, H.’nin kadının arkasından gittiği sıradaki alansal mesafesini sordu. H. kadını göremeyecek kadar olduğunu söyledi: “Bu yeterince alansal mı?”
Duruşma günü 16:01’de sona erdi.