9 Temmuz’dan 18 Temmuz’a kadar çok sayıda davaya bakıldı ancak hiçbiri hakkında bir sonuca varılamadı. Bazı günler üç farklı konu görüşüldü ve yedi kadar şahit dinlendi. Federal Savcılık ve müdahil davacılar arasındki amaç çatışması gittikçe daha görünür hale geldi.
10 Temmuz’daki duruşmanın başında davanın 2014 yılının sonuna kadar devam edeceği bildirildi.
17 Temmuz’da Müdahil Avukat Kienzle 28 Şubat’taki ifadeye davet sıralamaları konusuna geri dönülmesini talep eden bir dilekçe verdi. Buna göre önce sanıkları sorgulamış olan memurlar sorgulanmış ve sonra cinayet vakaları meydana geliş sıralarına göre ele alınmıştı. O tarihte farklı bir çok dava beraber ele alınmış ve hüküm verilememiş olduğundan, artık vakaların iç gelişiminin anlaşılması mümkün değildi. Netliğin ve davaya hazırlanma imkanının (sonuç olarak kanıtların yeterliğinin) ortadan kalkması riski davayı tehdit ediyordu. Mahkeme Başkanı Götzl sinirli bir tutum sergilediyse de şimdiye kadar resmi olarak reddelilen bir dilekçe söz konusu olmadı.
Frühlingsstraße davasıyla ilgili olarak daha önce başlanmış olan şahit ifadelerinin alınmasına ve şahitlerin bilirkişiler tarafından sorgulnmasına devam edildi. Patlmadan dolayı tehlikeye maruz kalan inşaat işçileri günlük gidişatı anlattılar ve kundaklamayı soruşturan bir memur çok miktrda fotoğraf eşliğinde yangın yeri, silahların bulunmuş olduğu yer ve benzeri konular hakkında bilgi verdi.
Holger G.‘nın Sorgulanmsı
Şahit olarak çağrılan polis memurlarından çoğu Holger G.‘nin ifadesinin alınmsı hakkında konuştu. G. ana davada yalnız kimlik bilgilerini verdi ve bir açıklama okudu. G. polis sorgularında isteksiz cevaplar vermiş ve kendi eylemleri hakkında çok az itirafta bulunmuştu. G. üçlünün yurtdışına kaçış olasılığı hakkında Thorsten Heise ile kontak kurmamıştı çünkü Heise onun için “bir numara büyük“tü. Ancak daha sonra Heise ile iletişimi olduğunu itiraf etti. ayrıca G.‘nin ifdelerinde tutarsızlıklar vardı, bunlar yalnız sanığın hatırlama güçlüğünden kaynklanmıyordu, G.‘nin kendi rolünü önemsiz göstermeye çalıştığına ve şimdiye kadar bilinmeden kalmış olması muhtemel olan bazı eylemler ve ipuçları hkakınd sessiz kaldığına dair işretler vardı. Bir BKA (Federal Kriminal Dairesi) sorgu memuru, G.‘nin Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos‚un Zwickau’daki evine iddi ettiği gibi yalnız iki kez gitmiş olduğuna dair ciddi şüpheler bulunduğunu ifade etti.
Bu ifadeler ve kendisinin sağ camiaya o zamanki bağlılığı karşısında, G.‘nin sağ camiayı ‘terkediş‘ iddiası inanılır görünmüyor. G. kendi ifadesine göre 30. yaşgününü (2004) Wohlleben ve diğer bir çok Neonazi ile beraber Jen’daki „Braunen Haus“t kutlamıştı, en azındn 2005 sonuna kadar çok sayıda Neonazi yürüyüşüne katıldığı belgelenmişti. Holger G.‘nin üçlü ve Wohlleben ile yöntem tartışmalrına katılmış olması ve teslimatını yaptığı silahtan kurtulmayı düşünmüş olması, G.‘nin eylemlerin olası sounçlarındn haberdar olduğunu gösteriyor.
BKA (Federal Kriminal Dairesi) G.‘nin ifadelerinin soruşturmalara önemli derecede yardımcı olduğunu söylüyor. G. onun NSU üçlüsü içinde diğerlerine eşit bir konumu olduğunu ifade ederek Zschäpe’yi ağır şekilde suçladı. Kendisinin Mundlos ve Böhnhardt’e dair çizdiği resim, pompalı silah ve çeşitli suç eylemleri ile ona da caka satan gizli bir cinayet ikilisi resmi ile bir karşıtlık oluşturmuyor. Zschäpe’nin ve Wohlleben’in de dahil olduğu NSU destekçilerinin cinayetler, bomabalı saldırılar ve banka soygunları hakkınd bir şey bilmediği iddiası böylesi ifadeler karşısında hiç de olası görünmüyor.
Savunmanın strtejileri
André E.‘nin savunması şaşırtıcı bir şekilde, kendisinin ve müvekkilinin André E.‘nin sanık olduğu suçlamlar söz konusu olmadığı sürece muaf tatulmalrını talep eden bir dilekçe sundu. Beklenildiği gibi Götzl bu dilekçeyi geri çevirdi. E.‘nin savunması bunun dışında şimdiye kadar olduğu gibi sessiz kalmaya devm etti.
Zschäpe ve Ralf Wohlleben‚in savunmlrı şahitlerin bilirkişiler tarafından sorgulanmalrı sırasında aktif katılım sergiledi. Onların, Holger G.‘yi bir çok kez sorgulamış olan BKA memuru Sch.‘ye yönelttikleri sorular özellikle bütün prosedürlerin hukuka uygun olarak uygulanıp uygulanmadıklrı üzerineydi. Holger G.‘nin müvekkilerini suçlayan ifdelerinin değerlendirmeye alınmsını engellemek için çaba harcadılar.
Cinayetler
Dokuz ırkçı cinayetten ikisi -Enver Şimşek‘in 9.9.2000 ve Habil Kılıç‘ın 29. Ağustos 2001-bu iki hafta içinde ele alındı.
Enver Şimşek cinyetinde olay yerini inceleyen ve kurbanları ilk bulan şahitleri araştıran polis memurları, olay yerine dair ürkütücü detaylarla anlattılr. Diğer şahitler bisiklet giysileri giyen bisikltetliler gördüklerini anlatmışlar ve değerli ipuçları vermişlerdi, anck bunlar hiçbir zaman ciddi bir şekilde araştırılmamışlardı.
Kılıç cinayetinde de kurye gibi görünen bisklet giysileri giymiş iki genç adama dair ipuçları söz konusuydu. Olay yerinde balulnmuşlar ve kısa bir süre sonra oradan ayrılmışlrdı. Ayakta duran maktül kafasından vurulduktan sonra yere yıkıldığında kendisine bir kez daha ateş edilerek işlenen cinayet, bu nedenle „profesyonel“ olarak nitelendirilmişti.
İlk kurban yakınları ifde veriyor
Olay gerçekleştiği sırad Türkiye’de olan Habil Kılıç’ın dul eşi Kılıç’ın kayınvalidesi davada şahit olarak ifade veren ilk kurban yakınları oldu. Dul eşin ve kayınvldienin anlttıkları cinyetin bütün aile üzerindeki etkilerinin görülmesini sağladı. Sadece soruşturmayı yürüten memurların asılsız suçlamaları değil, okul yönetimi tarafından okula saldırı düzenlenmesi tehlikesinin bulunması neden gösterilerek torunun okul değiştirmesinin önerilmesi söz konusuydu.
Mahkeme Başkanı Götzl’ün sorgulma yaparken genellikle hassiyetten uzak bir tavır sergiledi, onlrın yaşadıkları travmayı ve Bayan Kılıç’ın Alman devlet daireleriyle yaşadığını anlatığı deneyimleri dikkate almadı. Götzl şahidin ev adresini vermekle başlamasını talep etti, öncelikle kurban yakınının korkularını dikkate almay hazır değildi. Ayrıca, kıyafetleri çıkarılmış olan kurbanı gösteren olay yeri fotoğraflrının, kurbanın yakınları önünde gösterilmesinin dava prosedürü açısından ne kadar gerekli olduğu da sorulmaya değer.
Soruşturma yürüten daireler
Habil Kılıç cinayeti hakkında tanınmış eski Cinayet Masası Şefi Josef Wilfling herhangi bir özeleştiri yapmaksızın cinayetin-neredeyse tamamen organize suçlar yönünde- ne kadar özenle soruşturulmuş olduğunu anlattı. Kendisine bir „melez“ vey “Moğol bıyıklı“ birinin araştılmış olduğu hatırltıldığında, savunmasını tekrarladı: “ Şimdi kimse bir Türk uyuşturucu mafyası yokmuş gibi davranmasın lütfen. “
Bugün Mundlos ve Böhnhardt oldukları bilinen bisikletlilerin yalnız potansiyel şahitler olarak görülmülmüş olmaları, onun-diğer soruşturmların çoğunda olduğu gibi-aşırı sağ terörizmi tehlikesine dair cehaletini açığa çıkardı.
Holger G.‘nin ifdesini almış olan BKA (Federal Kriminal Dairesi) memuru Sch.‘nin sorgulaması sırasında dairelerin amatör tutumları önceden ortaya çıkmıştı: BKA‘nın gelişme sağlayabilecek bir çok potansiyel soruyu sormamış olduğu çıktı. BKA memuru Sch.‘nin, Holger G.‘nin tanınmış Neonazi militanı Thorsten Heise hakkındki ifadelerinden ondan korkacak bir şeyi olmadığı sonucuna nasıl vardığı da merak uyandırıcı bir detaydı.
Federl Başsavcılık müdahil davacılara ve onlar ve Götzl’e karşı
Faderal Başsavcılık ve müdahil davacılar arsındaki anlaşmazlık bir çok defa iyice ortya çıktı. Başsvcılık müdahil davacıların kuşku uyandıran çeşitli polis soruşturmlarına dair sorulrına itiraz etmekte ısrarlıydı. Buna krşı bazı müdahil avukaltlar, polisin kurbanlar ve onların yakınları hakkındaki şüphelerinde ısrar edip etmedikleri sorusunun aydınlatılması gerektiği açıklamasını yaptılar. Ancak Basşsvcı Diemer BAW‘nin (Federl Başsvcılık) somut olarak sanıkların eylem ve suçların ilşkin olmayan sorulara itiraz etmeye devam edeceğini ifade etti. „Hızlandırma talebi„ne istinaden „soruşturma faaliyetleri„ne dair bu soruların yeri soruşturma komisyonlarıydı. Bunu, 18 Temmuz’da Müdahil avukt Dierbach’ın – BAW‚ye itiraz eden- dava sürecinin aynı zamanda „adalet duygusunun sağlanmsı„na da hizmet etmesi gerektiğini bildiren açıklaması izledi. Haklrında ırkçı peşin hüküm verilmiş olan müdahil davacıların saygınlıklrının burada iade edilebilmesi gerekirdi. Kurban yakınları soruşturma komisyonlarında kendilerini ifade etme imkanı bulamamışlardı. Ayrıca cezanın ölçüsünün belirlenmesi açısından dairelerin hatalrı belirleyiciydi, sonuçta suç hakkında karar verilirken tedirgin edici olmayan kadar tedirgin edici soruşturma baskısı da dikkte alınmlıydı.
Şimdiye kadar müdahil davacılra da oldukça fazla fırsat tanımış olan Mahkeme Başkanı Götzl, son hafat içinde –Habil Kılıç’ın ifade veren yakınlarına karşı hassisyetten uzak tutumu bir yana- müdahil davacılrın avuktlarına karşı bir çok defa aşırı kızgın bir tutum sergiledi. Örneğin avukt Dierbach açıklmasını yapmayı bir çok defa denemek darumunda kaldı. Avukat Kinzle’nin mantıklı bir davet talebi karşısıda sesini yükseltti ve ona karşı yanlış suçlamlar yönelltti („Siz tatildesiniz“).
Sonuç ve Geleceğe Bakış
Beş sanığın şimdiye kadar sorşturulmuş olan suç eylemlerine odaklnılamsını talep eden BAW ile geniş kapsamlı bir aydınlatma ve müvekkilleri açısındn „adlet duygusunun sağlanması„nı talep eden müdahil avuktlar arasındaki anlaşmazlığın, dava sürecine eşlik etmeye devam edeceği açık. Bu konuda ayrıca NSU kurbanları ile dayanışma gösteren belirgin bir konum almak ve kamuoyu baskısı gerekiyor. Kendine özeleştiri uygulayan bir toplum da en üst derecede aydınlatma için zorlayıcı olacktır. Eğer sanık G. gerçekten baş şahit düzenlmesine göre bir ceza indirimi ve „itirafçı“ statüsünün tanınmasını umut ediyorduysa, doğruların ortaya çıkarılması için kendi katkısını sunması ve şimdiye kadar cevaplanmadan kalan sayısız soruyu mahkeme önünde yanıtlamaya hazır olması gerekirdi.