65. Duruşma Günü – 5. Aralık 2013

0

Duruşma günü müdahil dava avukatlarının Anayasayı Koruma Eyalet Dairesi tarafından atanan tanık vekili avukat Volker Hoffman’ın dava dışı bırakılmasına yönelik dilekçesiyle başladı. Mahkeme bu talebi reddetti. Tanık Benjamin Gä.’nin bunun ardından devam eden sorgusu bir önceki gün kadar zorlu geçti. Çok sayıdaki anlamsız konuşmanın yanında tek heyecan verici bilgi Gä.’nin Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’ndeki görevinden önce MAD (askeri karşı istihbarat servisi) tarafından görevlendirilmiş olmasıydı.

Tanık:

  • Benjamin Gä. (Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi muhbiri, 2006 senesinde cinayet esnasında Halit Yozgat’ın internet cafesinde bulunan Andreas Te. kendisine danışmanlık yaptı)

Wohlleben’in avukatı Schneiders bugün yine oradaydı. Müdahil davacılardan Ayşe ve İsmail Yozgat salondaydı.

Benjamin Gä.’nin sorgusuyla devam edilmeden önce müdahil dava avukatı Clemm çok sayıda müdahil dava avukatı atrafından imzalanmış olan ve Gä.’nin tanık vekili avukat Volker Hoffmann’ın davadan çıkarılmasını talep eden dilekçeyi sundu. Clemm’e göre vekilin sadece tanığın çıkarını temsil etmekle kalmayıp Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’ne karşı da sorumlu olduğu yönünde deliller vardı. Vekile Anayasayı Koruma Dairesi tarafından para ödeniyordu. Tanığın başka bir vekil seçme olasılığı yoktu. Tanık duruşma gününden kısa süre önce vekile tam yetki vermiş olsa da bu Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi’nin her ihtimalde tanık Gärtner’in çıkarlarıyla tamamen örtüşmeyen çıkarlarını da koruduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Hoffman, ilgili sorunun tanık Gärtner’e verilen ifade izni ile örtüşmediğini düşündüğü pek çok yerde müdahale etti. Tanığın kendisi soruları cevaplama niyetindeydi ve şu ana kadar bu sorunun ifade izni kapsamında olmadığı görüşünde olduğunu söylememişti. Mahkeme heyetinin sorduğu diğer sorularda tanık vekili, tam da bu sorular ve cevaplar ifade izninin vekil tarafından oldukça kısıtlanmasının ardından açık şekilde izin dışı olmasına rağmen müdahale etmedi. Bu, tanığın sır saklama zorunluluğunu ihlal ederek ceza almasını önlemeye çalışmadığını gösterdi. Çünkü Gä. “Heinz” hakkında konuştuğunda vekili tarafından durdurulup bilgilendirimedi. Buna karşılık vekil EAKD’nin (Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi) çıkarlarını korudu, çünkü eski çalışan Andreas Te.’nin davranışı veya Daire’nin bahsi geçen davadaki soruşturmalara yönelik müdahale ve engellemeleri söz konusu olduğunda müdahale ederek araya girdi. Bu detayların mahkeme tarafından tamamen açıklığa kavuşturulmamasının Anayasayı Koruma Dairesi’nin çıkarına olduğu izlenimi oluştu. Tanık vekili Hoffmann’ın görevlendirilmesi, “Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin davayı yönlendirdiğini” bir kez daha gösterdi. Tanık vekili Hoffmann’ın davadan çıkarılması ve tanığa AKD’nin adına çalışmayan bir vekilin verilmesi gerekiyordu.

Federal Savcılık adına Başsavcı Greger görüş bildirdi. Greger’e göre dilekçenin reddedilmesi gerekiyordu. Vekile tanık tarafından açıkça tam yetki verilmişti ve EAKD’nin mektubundan tanık vekilinin açıkça tanığın çıkarını temsil etmesi gerektiğini ve tanığın vekili reddetme imkanı olduğu anlaşılıyordu. Tanık bir ifade sonucunda ifade iznini ihlalden suçlu duruma düşerse vekilin görevi önce cevabı beklemeden tanığına bilgi vermekti. Vekilin tanığa cevaptan evvel bilgi vermesi davadan çıkarılmasına gerekçe değildi.
Avukat Bliwier Clemm’in okuduğu dilekçeye katılarak tanığın Federal Kriminal Dairesi tarafından sorgusunda buradakinden çok daha fazla şey anlatmış olduğunu ilave etti. Bu da tanığın etki altında bırakıldığını gösteriyordu. Avukat Erdal ve avukat Kolloge de dilekçeye katıldılar. Avukat Scharmer dilekçenin derdinin tanığa vekil verilmemesi olmadığını belirtti. Tam yetki sözkonusydu, ana bu ana duruşmadan kısa süre önce verilmişti. Federal Kriminal Dairesi’nde bu bir kez bile sorulmamıştı.

10.08’den 10:36’ya kadar davaya ara verildi. Ardından Götzl tanığı ve vekilini yeniden salona çağırdı. Volker Hoffmann dilekçeye yönelik görüş bildirerek Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin değil tamamen tanık Gä.,’nin çıkarını temsil ettiğini söyledi. Bunun ardından Götzl Gä.’ye konu hakkında bir şey söylemek ister mi diye sordu. Gä. Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi’nden kendisine bir mektup gönderildiğini söyledi. Burada Bay Hoffmann ile bağlantıya geçmesi gerektiği yazılıydı. İsteneni yapmış ve Hoffmann’ın kendisini temsil etmesini memnuniyetle kabul etmişti. Müdahil dava avukatı Lunnebach Hoffmann’a soruları cevaplamaya hazır mı diye sordu. Ona kimin para ödediğini de sordu. Hoffmann bu soruyu cevaplamaya hazır olmadığını, ama cevabın dosyalarda olduğunu söyledi. Bliwier Hoffmann’a kendisi ve EAKD arasında görüşmeler oldu mu diye sordu. Hoffmann “bunun kendisi ve müvekkili arasında olduğunu” söyledi. Hoffmann’ın bildirdiği görüş Bliwier’e göre verilen dilekçenin haklılığını doğruluyordu. Zschäpe’nin avukatı Stahl tanık vekilinin neden olduğu çıkarların uyuşmazlığı yönündeki “kesin şüphenin”, “tamamen gelişigüzeş şekilde” formüle edildiğini söyledi. Avukat Narin, Hoffmann’a eskiden AKDairesi makamları için çalışmışlığı var mı diye sordu. Federal Savcı Diemer araya girerek tanık vekilinin kendisini şimdi nasıl konumlandırdığını, tanığın adına mı konuştuğunu sordu. Narin bildiği kadarıyla Hoffmann’ın geçmişte Ulusal Gizli Servis tarafından sıklıkla görevlendirildiğini söyledi. Hoffmann cevap vererek susma zorunluluğunu ihlal eder mi diye düşünmüş olduğunu, ama bu şekilde sorulan soruya hayır yanıtını verebileceğini söyledi.

10:54’e kadar ara verildi. Ardından Götzl tanık vekilinin davadan çıkarılmasını talep eden dilekçenin reddedildiğini duyurdu. Çıkar uyuşmazlığını kanıtlayan bir durum söz konusu değildi, Hoffman yargı organı olarak hangi çıkarları göz önünde bulundurması gerektiğini ayırt edebilirdi. Ardından Benjamin Gä.’nin sorgusuna devam edildi. Bliwier Gä.’nin dün daha önce hiç bir gösteriye katılmadığını söylediğini belirtti. Gä., iki üç gösteriye katıldığını, ama orada alkollü olduğunu söyledi. Hangilerine katılmış olduğunu hatırlamıyordu. Yıllar geçmişti ve çoğunlukla gösterilere giderken trende alkol alıyorlardı. Berlin’deki bir gösteriden bahsetti. Gösterinin içeriği sorulduğunda, öyle bir gösteri olduğunu söyledi. Bliwier “herkese bira” söz konusu mu diye sordu ve tanığa gerçeği söyleme zorunluluğunu hatırlattı. Gä.: “Özgür Almanya, yabancılar yok, serbest, sosyal ve ulusal ve tüm bu cümleler.” Gösterileri kimin düzenlediğini bilmiyordu, oraya Sascha Bo., Nadine Be. ve kardeşi Christian We. ile gitmişti. Bliwier Eisenach’da 2001 yılında (?) gerçekleşen sağcı bir yürüyüşü sordu. Bu yürüyüşe bir kimlik tespitine göre aralarında Gä.’nin de olduğu 70 kişi katılmıştı. Eisenach’da konunun ne olduğunu öğrenmek istedi. Gä. “esasen” Berlin’dekinin aynısı olduğunu söyledi. Ardından Bliwier Kassel’de Entenander bölgesinde Gä.’nin de dahil olduğu bir yaralamadan söz etti. Gä. hatırlamadığını söyledi. 2000 senesinde “Almanya Almanlara, yabancılar dışarı” sloganından dolayı kendisine soruşturma açılan bir halkı kışkırtma eylemini de hatırlamıyordu. Ardından Gä.’nin Federal Kriminal Dairesi sorgusunun (26 Nisan 2012) öncesinde 23 Nisan 2012’de EAKD ile gerçekleşen bir görüşme soruldu. Gä. görüşmeyi hatırladığını, görüşmenin özel bir konusu olmadığını söyledi. Bay Hoffmann ile tanıştırılmıştı, görüşme belki yarım saat sürmüştü: “Arabadan indiğimde çoktan ordaydılar.” Bay Hoffmann bununla iki çalışan ve Hoffmann’ın mı kastedildiğini sordu. Gä. sadece iki çalışan olduğunu söyledi. Ama Hoffmann ile akşam tanışmıştı. Bliwier kayıtlardan Gä.’nin polise verdiği ifadede EAKD çalışanlarının akşamüstü yeniden geldiklerini ve Gä.’nin yanına halihazırda orada bulunan bir avukatın verileceğini söylediklerini okudu. Gä. bunu doğruladı. Bliwier’in sorusu üzerine bu görüşmenin muhtemelen yarım saat sürmüş olduğunu söyledi. Çalışanlarla sadece bir vekile sahip olabileceğini konuşmuşlardı. Bliwier bunun belki 30 saniye sürmüş olabileceğini söyledi. Gä. yarım saat sürmediğini, Hoffmann ile ikinci görüşmenin daha uzun sürdüğünü söyledi. Bliwier EAKD’nin iki çalışanıyla olan konuşmanın içeriğini sordu. Gä. önceki durumlarla birlikte olan bitenin konuşulduğunu sötledi. Bliwier bu şekilde ifade edilemeyeceğini söyledi. Gä. Hoffmann ile ancak akşam tanışmış olduğunu söyledi. Bliwier bir kez daha Gä.’nin 23 Nisan’a kadar EAKD ile bağlantısı olmadığını, o gün iki çalışan tarafından ziyaret edilip kendisiyle acilen görüşmek istediklerinin bildirildiğini, akşamüstüne görüşme ayarladıklarını ve kendisine bir vekil verildiğini anlatmış olduğunu okudu. Bliwier şu durumda kimin kiminle buluşmuş olduğunu sordu. Gä.: “Polisteki ifadenin doğru olması gerek.” Gä.’nin anlattığına göre onun çalıştığı yerde buluşmuşlardı. İki beyle ne konuşmuş olduğunu artık hatırlamıyordu, “sadece avukatla olanı” hatırlıyordu. Federal Kriminal Dairesi’ne çağrılacağını bilmiyordu, bunu EAKD çalışanlarından öğrenmişti. Doğrudan konunun ne olduğu hakkında konuşulmamıştı. Gä. bunun kendisi için şaşırtıcı olduğunu doğruladı. Kendisine geri kalan her şeyi avukat Hoffmann’la konuşabileceği söylenmişti. Ayrıca bu şefinin evinin önünde gerçekleşmişti: “Eğer bunu duysaydı.” Çalışanların isimlerini unutmuştu, ama bu onlarla iletişim kurduğu ikinci seferdi. “Heinz” orada değildi. Daha sonra çalışmıştı, konunun ne olabileceği “aklından geçmişti.” “Geç öğlen” saatlerinde Hoffman ile parkta buluşmuşt ve Hoffmann ona olacakları anlatmıştı. Bir hafta sonra polisten “Beate Zschäpe hikayesi“ nedeniyle çağrı gelmişti. Görüşmede sadece kendisi ve avukat Hoffman oradaydı. Hoffmann ona sakin kalması gerektiğini, polis merkezine gideceklerini söylemişti, Hoffmann bunun dışında geçmişiyle ilgili bir şey öğrenmek istemişti. Sorgunun konusunun ne olduğuyla ilgili detayları Hoffman ona verememişti. Bliwier Hoffmann bunu kendisine söyleyemedi mi diye sordu. Gä.: “Tabii ki hayır.” dedi. Konu Holländischen Straße’de 2006 yılında gerçekleşen olaydı. Hoffmann Gä.’nin geçmişiyle ilgili daha çok şey öğrenmek istemişti. Bliwier Hoffmann’la sorgudan önce başka bir görüşme gerçekleşti mi öğrenmek isteyince Gä. görüştüklerini söyledi. Bliwier bunun üzerine görüşmede sorguyla ilgili daha somut şeyler konuşuldu mu diye sordu.
Gä. burada mahkemede gerçekleşen sorguyu mu kastediyor diye sordu. Bliwier Federal Kriminal Dairesi’ndeki sorgu olduğunu söyledi. Gä.: „Hayır, orada sadece telefonlaştık.” Bliwier yani parkta bir görüşme ve bir telefon görüşmesi var dedi ve telefonda daha fazlası konuşuldu mu diye sordu. Gä., telefonda çok sayıda sorunun sorulacağının konuşulduğunu söyledi. Bliwier, Gä.’nın hangi konularda soru sorulacağını sorup sormadığını öğrenmek istedi. Gä. bunu sormasına gerek olmadığını söyledi: “Postayı gördüğümde nasıl korktuğumu biliyor musunuz?” Bliwier bunun ardından “Alex”in neden izne çıkarıldığı konusunda “Heinz”’ın Gä.’ya ne söylediğini sordu. Gä., “Alex”in bir arama yapıldığından dolayı zorunlu izne çıkarıldığı cevabını verdi. Bliwier eski bir ifadeden Gä.’nin Federal Kriminal Dairesi’nde “Heinz”ın ona iznin nedenlerini anlattığını söylemiş olduğunu hatırlattı. Götzl müdahale ederek bunun daha önce sorulmuş olduğunu söyledi. Bliwier, Götzl’ün sorduğuna ilavede bululabilirdi ama sorguyu yeniden başlatamazdı. Bliwier niyetinin bu olmadığı cevabını vererek “Heinz”ın Gä.’ye “Alex”in olay gerçekleştiği esnada kafede olduğunu ve silah seslerini duymadığını anlatmış olduğunu söyledi. Gä. bunu doğruladı.

Avukat Kienzle Federal Kriminal Dairesi’ndeki sorgu ve bugünü sorgu arasında Gä.’nin EAKD’den kimlerle bağlantısının olduğunu sordu. Gä. “sadece Bay Hoffmann”la bağlantısı olduğunu söyledi.
Kienzle Gä.’ye şimdi nasıl olup da Hoffmann’ı söylediğini sordu. Gä. soruyu nasıl anlaması gerektiğini sordu. Kienzle: “Nasıl sorulduysa öyle.” Gä. avukat Hoffmann’ın telefonunun yazılı olduğu bir mektup aldığını, orada tam yetkiye imzasını attığını anlattı. Eyalet Dairesi ile aslında bağlantısı olmamıştı. Kienzle “aslında” kelimesinin burada ne anlama geldiğini sordu. Gä.: “Evet, Bay Ch. (fonetik olarak) ile oldu.” Ch. bir “çalışandı”. Gä. soru üzerine “bir memur” olduğunu söyledi. Aslında sadece posta kutusuna gelmesi gereken evrağı almıştı. Ch. “ana tren garı”nda da oradaydı. Kienzle Gä.’nin hangi görüşmeden bahsettiğini sordu. Gä., polisteki sorgu olduğunu söyledi. Ch. ona ayrıca orada bulunan diğer kişilerin isimlerini de sormuştu, isimleri bilmiyordu. Ch. EAKD’den biri mi diye sorulunca bir polis olduğunu düşündüğünü söyledi. Kienzle yeniden Federal Kriminal Dairesi’nin sorgusundan bu yana EAKD ile hiç bağlantı kurdu mu diye sordu. Gä.: “Polisle mi?” diye sordu. Açıklama üzerine hatırladığı kadarıyla olmadığını söyledi. Avukatla tehlike altında olduğu hakkında konuşmuştu, EAKD ile böyle bir konuşma yürütmemişti. Ardından Kienzla Gä.’nin iki EAKD çalışanıyla ilk kez ne zaman görüştüğünü sordu. Gä. ilk görüşmenin silahlı kuvvetlerde olduğunu söyledi. Bunun nasıl bir görüşme olduğunu artık hatırlamıyordu, 2000-2001 yılları arasında gerçekleşmişti. Kienzle bunlar EAKD ile olan eski kontaklar mı diye sordu. Gä. bunun doğrudan EAKD olup olmadığını bilmediğini söyledi. Kienzle, ikisinin tanık vekiliyle ilgili mesajı ilettiklerinde EAKD’den olduklarından emin miydi diye sordu. Gä.: “Eğer eskiden olan çalışanlarsa”. Gä. soru üzerine aynı kişiler olduklarını söyledi. “Sadece çok daha yaşlılar” idi. Kienzle: “O arada hepimiz aynı süreçten geçtik.” dedi. Kienzle Gä.’nin burada Andreas Te. ile olan işbirliğinin 2003/2004 yıllarında başladığı bilgisini vermiş olduğunu, ama Federal Kriminal Dairesi’nin sorgu tutanağında “Alex”i ilk kez 2006 yılında gördüğünü söylemiş olduğunu söyledi. Gä. bunu 2006 yılı olamayacağını söyledi. Kienzle o zaman neden bu bilgiyi verdi diye sordu. Gä. bir duraksamanın ardından bilmediğini söyledi. Kienzle Gä. tanık vekili Hoffmann ile ne cevap vermesi gerektiğini konuştu mu diye sordu. Gä. kendiliğinden cevap verdiğini, ama her ihtimalde ilk görüşmenin daha önce gerçekleşmiş olduğunu söyledi. Kienzle bununla ilgili olarak Gä. “Alex”e göre camiaya daha mı fazla entegre olmalıydı diye sordu. Gä. konunun “az çok” yeniden katılması olduğunu, ama bunun “sokaklara çıkıp bağırıp çağırmak” olmadığını, yeniden onlarla olmak olduğunu söyledi. Ama bunu reddetmişti. Alex bunun üzerine o halde internette araştırma yapmaları gerektiğini söylemişti. Gä. bunun söylendiği somut bir durum hatırlamadığını söyledi. “Alex” o zaman mecbur olduğunu söylememişti, ama yeniden camiaya girerse, katılmasa da bilgi toplarsa belki daha iyi olacağını söylemişti. Kienzle neye katılmamalıydı diye soru. Gä.: “Sağcılar ne yapıyorsa ona, avukat Bey, sağ kolla selam selam vermek, çeşitli şarkılar söylemek, biliyorsunuz.” Gä. Heinz’ın bunu istemediğini doğruladı. Kienzle kayıtlardan Gä.’nin ifadesinde hem “Heinz” hem de “Alex”in yeniden camianın derinlerine girmesini istemediklerini” söylemiş olduğunu okudu. Gä. şu an duruşmada söylediğinin doğru olduğunu söyledi. Kienzle bunun ardından telefon dinleme ve telesekreterdeki konuşmayı sordu: “Merhaba, ben Benni, sana bir mesaj var, haber ver.” Kienzle Gä.’nin bunu “Cumhuriyetçilerle” bağlantılandırdığını söyleyerek içeriklerin aslında asla telefonda konuşulmamasıyla bu durumun aynı anda nasıl mümkün olduğunu öğrenmek istedi. Gä., bunun parasını henüz almamış olmasından dolayı olabileceğini, “Alex”in “Heinz”ın tersine bu açıdan “oldukça uyuşuk” olduğunu söyledi. Kienzle telesekreterdeki mesajın konuyla ilgisini sordu. Gä. bunu kendisinin de söyleyemeyeceğimi, belki “bu hikayeyle bir bağlantısı olduğunu” söyledi. Kienzle hangi hikayeyi kastettiğini sordu. Gä.: “Cumhuriyetçiler hikayesi”. Kienzle 2006 Nisanında da “Alex” ile Cumhuriyetçiler konu olmuş muydu diye sordu. Gä.: “Eğer bana kalırsa telesekreterdeki buysa” dedi. Bunu sadece internette duymuştu. Kienzle ısrarla sormaya devam ederek Gä. 2006 Nisan’ında “Alex”e göre Cumhuriyetçilere yakın mıydı diye sordu. Gä. “Heinz’a göre de” cevabını verdi. Telesekretere not bırakmasının nasıl meydana geldiğini kendi de açıklayamıyordu. Kienzle bunun para meselesiyle ne ilgisi olduğunu sordu. Gä. parasını istediğini, “posta meselesini” cevaplayamadığını, posta açısından sadee Cumhuriyetçilerle bir ilgisi olduğunu söyledi. Kienzle bunun ardından “Alex”in bahsettiği kız arkadaşlarını sordu. Gä. hepsinin Te.’nin yalanları olduğunu söyledi. “Alex” futbol derneği ve Hannover ve Wiesbaden’daki kız arkadaşlarından bahsetmişti ve Gä. bugün Te.’nin Hofgeismar’da yaşadığını biliyordu. Kienzle, Gä.’nin Federal Kriminal Dairesi’nde verdiği ifadede “Alex”in bir alyans taktığını, ona ilişkisindeki sorunlardan bahsetmişliği olduğunu, ama bu ilişkide içine dönük olduğunu anlatmış olduğunu söyledi. Gä. bunu doğruladı. “Alex” ona sadece bir kız arkadaşı olduğunu anlatmıştı. Kienzle Gä.’nin Federal Kriminal Dairesi’nde başka bir versiyon anlattığını söyledi: Alyans ve ilişki stresi. Gä. buradaysa ayrı bir versiyon anlatmıştı: Hannover ve Wiesbaden’da iki kız arkadaş. Kienzle bunun nasıl mümkün olduğunu öğrenmek istedi. Gä.: “Çok gergin olduğumu görüyorsunuz. İfademi okursanız doğru olduğu görülecek.” Gä., Kienzle’nin sorusu üzerine “Alex”in ona işlerinden pek bahsetmediğini söyledi. Ne anlattığını haturlamıyordu. Kienzle Gä.’nin Federal Kriminal Dairesi’ne “Alex”e Holländische Straße’deki cinayeti sorduğunu, çünkü Eyalet Dairesi’nin bir görevlisi olarak bunu bilebileceğini düşündüğünü anlatmış olduğunu söyledi. Gä. hepsinin görevliler olduğunu ve normalde aralarında her şeyi bildiklerini söyledi. Kienzle Gä.’nin Te.’ye Eyalet Kriminal Dairesi’ndeki faaliyetlerinden bildiklerini sormasının alışıldık olup olmadığını öğrenmek istedi. Gä. olmadığını söyledi. “Alex” in bir şeyler bilmesini beklediğini, çünkü onun başkalarından bilgi aldığını varsaydığını söyledi. Kienzle, kendisinin “kırmızı cübbeli beylere” (Federal Başsavcılık’ın savcılarını kastediyor) bir suç vakası hakkında soru sorduğunda, susmaya mecbur olduklarından hiçbir şey anlatmadıklarını söyledi. Gä.’nin neden Te.’nin ona olayla ilgili bir şey anlatacağını düşünmüş olduğunu sordu. Gä. merakından sorduğunu söyledi. Kienzle soruyu açıklamaya çalıştı ve Gä.’nin hangi olguya dayanarak Te.’nin ona bir şey anlatacağını varsaydığını ve bunun alışıldık olup olmadığını sordu. Gä. yeniden olmadığını söyledi. Anlaşılan o ki soruyu yeniden anlamadı. Kienzle: “Bay Gä., sorgu bitmek üzere. Görevlilerin bu konu hakkkında konuşma izinleri olmamasını anlaşılır kabul ettiniz.” Gä. bunun alışıldık olduğunu doğruladı. Kienzle’nin dediğine göre Gä.’nin aklına buna rağmen Te.’ye sormak gelmişti. Gä.: “Sadece Anayasayı Koruma Dairesi’nden olduğu için.” Kienzle yeniden sordu: “Memur Te.’nin bunu anlatacağını neden düşündünüz?” Gä. bunu anlatmaya izni olmadığını söyledi. Kienzle ama Gä.’nin ona sormuş olduğunu söyledi. Gä. yine Te.’nin o zamanlarki gerginliğinden bahsedip Te.’nin ona cevap vermediğini söyledi. Kienzle: “Ama bir cevap alacağınızı umdunuz.” Gä. hala anlamadığını söyledi. Kienzle sonunda “Peki, devam etmeyelim.” dedi.

Avukat Scharmer Michel Fr.’nin (64. duruşma günüyle karşılaştırınız) e-mailini sordu. Mesaj Facebook üzerinden gelmişti, ne zaman olduğunu artık hatırlamıyordu. İçeriği şuydu: “İyi bok yedin, seni köstebek, göreceksin.” Camiadan başka tepkiler geldi mi diye sorulunca Gä. bir şey gizlemediğini söyledi. Kassel’dan fazla uzakta oturmuyordu, orada olabildiğince az kalıyordu. Hala arkadaş olduğu birileri vardı, ama onlar artık sağ camiada değillerdi. Sebastian S. ve Robin Sch.’yi tanımadığını söyledi. Avukat Kuhn tanığa sorguda “Aryan Kardeşliği”ndeki başka gruplaşmaları da saymış olduğunu, onlarla Northeim ve/veya Göttingen’deki gösterilerde tanıştığını söyledi. Bunları Mike Sa.’dan öğrenmişti, kendisi orada bulunmamıştu. Kuhn ifadenin gösterilerle ilgili kısmını bir kez daha okudu. Gä. bunun üzerine böyle dediyse doğru olduğunu söyledi. Kuhn şu durumda Gä. gösterilere katıldı mı diye sorunca Gä.: “O zaman öyle.” dedi. Kuhn Gä.’nin Markus Ec. ve Thorsten Heise’yi gösterilerden tanıdığını söylemiş olduğunu belirtti. Heise’yi herkes tanıyordu, bir çeşit elebaşıydı.” Kuhn Gä. Heise’yle başka gösterilerde de tanımış olabilir mi diye sordu. Gä. sadece Berlin’i hatırladığını söyledi. Kuhn, Northeim veya Göttingen’den bahsettiğini söyledi. Gä. artık hatırlamadığını söyledi: “Ama Markus Ec.’yi hatırlıyorum.” Kuhn dün bahsedilen Eisenach’da 2001 yılında 70 sağcının kimliklerinin tespit edilmiş olmasını sordu. Gä. yeniden artık hatırlamadığını söyledi. Ama öyle olması gerektiğini, çok alkollü olduğunu söyledi. Uwe Ku.’yu tanımıyordu, ama Thorsten Kr. (fonetik olarak) daha önce Kassel’de oturmuştu, bir gruba dahil değildi ve hep daha çok müzik yapmak istiyordu. Polisin ona ait bir “Rudolf Heß” çıkartması bulup bulmadığını bilmiyordu. Gä. cüzdanında bir kez “Gera Yoldaşlığı” çıkartması olduğunu kabul etmedi. Nürnberg’de üç yıl önce bir “Manowar” konserine (Manower bir heavy metal grubu) gittiğini söyledi. Kuhn Gä.’ya 2005 yılında hiç Nürnberg’e gitti mi diye sordu. Gä.: “Ya da o kadar zaman mı önceydi? Sadece bir kez Nürnberg’deydim. Münih’e de ilk defa dün geldim.” Kuhn Gä.’ye orada Te. ile telefonlaştı mı diye sordu. Gä. hatırlamadığını söyledi. 2006 yılında Kassel’deki “Bandidos” isimli kulüpte (bir rock kulübü) bir konser oldu mu sorusuna bilmediği cevabını verdi. Kuhn, Michael Fr. bu konudan hiç bahsetti mi diye sordu. Gä. muhtemelen ettiğini ama hatırlamadığını söyledi. Kuhn Fr.’nin Gä.’ye böyle şeyler anlatıp anlatmadığını sorunca Gä. anlattığını söyledi. İkisi ne de olsa arkadaşlardı. Fr. camiadan ayrıldığında “Bandidod”daydı, ama artık değildi. Kuhn Andreas Te.’nin neden gergin olduğunu sordu ve bunun bir telefon görüşmesinden kaynaklandığına dair ilk düşüncenin neye dayandığını öğrenmek istedi. Hakim Götzl sorunun cevaplanmış olduğunu söyledi. Gä. daha önce hep haberdar edildiğini söyledi. Kuhn Götzl’e bunun başka bir soru olduğunu söyledi. Ardından cevabı anlamadığını söyledi ve Gä.’den cevabı tekrarlamasını istedi. Ancak Götzl buna izin vermedi.

Gä. Avukat Lunnebach’ın sorusu üzerine yedi-sekiz sorgu memuru tarafından sorgulandığını söyledi. Lunnebach tutanağa göre sorguda üç memur ve bir tutanak yazmanının bulunduğunu söyledi. Gä. onu sorguya götüren kişiyi de kattığını söyledi. Yazman ile sigara içmişlerdi. Tekrar sorulması üzerine üçten fazla kişi olduğunu ama belki yedi sekiz kişi olmadığını söyledi. Anayasayı Koruma Dairesi çalışanları da orada mıydı bilmiyordu. Avukat Kolloge Gä.’nin Volker Hoffmann’ı parkta nasıl tanıdığını sordu. Gä. parkta gençlerin olduğunu ve kravat takmış daha yaşlıca birini görünce onun avukat olduğunu düşündüğünü anlattı. Avukat Topp Gä.’ye Te. ona son görüşmelerinde para getirdi mi hatırlıyor mu diye sordu. Gä. getirmediğini söyledi, sonra daha sessiz şekilde bunu hatırlamadığını belirtti. Topp tanık vekilinin Gä.’nin kulağına ne fısıldadığını sordu. Tanık vekili Hoffmann Gä.’nin soruyu alenen yanlış anladığını, bunun üzerine hayır cevabını verdiğini ve daha sonra yarım bir cümleyle hatırlamadığını eklediğini söyledi.

Avukat Narin Te. Gä.’ye hiç kitap verdi mi veya kitaplardan altıntı yaptı mı diye sorunca Gä. olumsuz cevap verdi. Gä. Te.’nin ona Nasyonal Sosyalizm süreçleri ve ideolojisini öğrettiğini de kabul etmedi. Te.’nin bir zamanlar postacı olduğunu da bilmiyordu. Narin Gä.’ye Federal Kriminal Dairesi’ne verdiği ifadeye göre “Heinz” emekliye ayrıldığından “Alex” tarafından karşılanmasınının, “Alex”ten sonra yeniden “Heinz” tarafından karşılanmasıyla çeliştiğini söyledi. Götzl tüm bunların zaten konuşulmuş olduğunu söyledi. Narin yine de çelişkinin açıklığa kavuşturulmadığını söyledi. Narin’in Te.’nin nasıl göründüğünü sorması üzerine Gä., Te.’nin 1.90 boyunda olduğunu ve onu bu sabah gördüğünü söyledi. Narin: “O halde o olmalı.” Narin bunun ardından Gä.’nin Federal Ordu dönemini sordu. Gä. Wolfshagen’da görev yaptığını söyledi. Orada ne yaptığınun sorulması üzerine Gä.’nin vekili mikrofon olmadan müdahale etti. Götzl Narin’in konsantre olması gerektiğini söyledi. Narin Gä.’nin kardeşinin orduda nasıl bir yol izlediğini sordu. Götzl: “Bunu önce mi sormanız gerekiyor?” Narin bağlantıyı birazdan kuracağını söyledi. Kardeşi Bad Salzungen’de görev yapmıştı. Askerliğini kendinden önce yapmıştu. Götzl Narin’in doğrudan sorması gerektiğini söyledi. Narin Gä.’ye orduda MAD’in (asleri karşı istihbarat servisi) kendisiyle hiç kontak kurup kurmadığını sordu. Gä.: “Bu doğru.” Narin bunu kastettiğini söyledi. Götzl sesini yükseltti: “O halde tüm diğer sorular da ne oluyor?” Narin Gä.’ye orada ne sorduklarını ve onun neler anlattığını öğrenmek istedi. Üzerinden yaklaşık 14 yıl geçmişti, artık hatırlayamazdı. Kardeşi hakkında konuşulmuş olması mümkündü. Narin, kardeşinin ordudaki göreviyle bağlantılı faaliyetler mi söz konusuydu diye sordu. Gä. artık hatırlamadığını söyledi. Narin, kardeşinin aşırı sağcı yoldaşlıklarla ilgisi olup olmadığı konuşuldu mu diye sordu. Gä. kendisinin 15 yaşında olduğunu, üzerinden çok zaman geçtiğini, buna bir cevap veremeyeceğini söyledi. Hakim Götzl Gä.’nin kardeşinin Kassel Yoldaşlığı’nda lider olduğunu anlattığını söyledi ve Narin’e onun için neyin önemli olduğunu sordu. Narin Gä.’ye MAD kendisine o zaman görev verdi mi diye sordu. Avukat Stahl araya girerek tanığın konuşmayı hatırlamadığını söylediğini belirtti. Narin bunun üzerine tanığa yardım etmeye çalıştığını söyledi. Stahl’ın niye MAD’in söz konusu olduğu her seferinde müdahale ettiğini anlamıyordu. Stahl MAD yüzünden değil Narin’in sorgusu yüzünden müdahale ettiğini söyledi. Narin Gä.’ye bu konuşmaların bir sonucu olarak MAD ile bir işbirliğine karar verilip verilmediğini hatırlıyor mu diye sordu. Gä.: “Evet bu doğru.” Bu işbirliğinin ileriki yıllarda nasıl şekillendiğiyle ilgili bir şey söyleyemiyordu. Narin Gä.’ye düzenli olarak ziyaret ediliyor muydu diye sordu. Götzl yeniden araya girerek konunun ne olduğunu sordu. Narin tanığın inanılırlığı ve Te. ile olan ilişkisiyle ilgili durumları sorduğunu söyledi: “Bu ilişkilerin kaynağına ulaşmaya çok yakınız.” Başsavcı Greger tanığa olası bir susma zorunluluğu hakkında bilgi verilmesi gerektiğini söyledi. Narin meslektaşı Hoffmann’a bunu yapmak istemez mi diye sorabileceklerini söyledi. Hoffmann bunu ilk kez duyduğunu ama Gä.’nin ifade izni olmadığına emin olduğunu söyledi. Götzl tanığa bilgi verdi. Narin Gä.’ye kardeşinin “Blood&Honour” ile bağlantısı veya ilişkisi var mıydı diye sordu. Bir keresinde Berlin’de bir konsere gitmişlerdi. Kardeşi ve Thorsten Heise birbirlerini tanıyorlar mıydı bilmiyordu. Narin, Thorsten Kr. (fonetik olarak) Gä.’ye Thorsten Heise ile ilgili bilgi verdi mi diye sorunca Gä.: vermediğini söyledi. Kr.’nin Heise ile olan ilişkisi nasıldı bilmiyordu, Timo Sc.’yi tanımıyordu. Narin susuz kaldığını ve soru hakkını şimdilik başkasına vermek istediğini söyledi. Götzl bunun üzerinde 12:31’e kadar ara verdi.

Ardından Narin sorularına devam etti. Te. Gä. ile Kassel’deki cinayetten önceki haftalarda bu cinayet serisiyle ilgili konuşmuş olabilir mi öğrenmek istedi. Gä. böyle bir şey olmadığını söyledi, böyle bir şeyi hatırlamıyordu. Narin Te. acaba üzerinde silahlar ve kurbanların çizili olduğu bir grafik göstermiş olabilir mi diye sordu. Gä. olmadığını söyledi. Narin 2005 yılında işbirliklerinin bitmesi gerektiği ve Te.’nin görev yaptığı dairede sorun yaşadığı konuşuldu mu diye sordu. Gä. bunu artık hatırlamadığını söyledi. Northeim Yoldaşlığı ile ilgili olarak Mike Sa. ona bilgi vermişti. Narin’in sorusu üzerine başka kim olabilir bilmiyorum dedi. „İş nedeniyle“ ara ara Northeim’da bulunuyordu, orada cam siliyordu. Reinhardshagen’da „Scharfe Ecke“ isimli bir Nazi barını bilmiyordu. „Hells Angels“dan Peter Li.’nin kardeşi Uwe Li.’yi eskiden tanıyordu. Narin’in daha sonra sorduğu iki başka soru ona bir şey ifade etmiyordu.

Ardından avukat von der Behrens Gä’ye. Gotha’da 20 Ekim 2001’de gerçekleşen ve bir oturma direnişine katıldığı bir gösteriyi hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Gä. hatırlamadığını söyledi. Von der Behrens gösterinin sloganının „Alman kanı birdir-kendi halkımızda çatışmaya yer yok“ olduğunu hatırlattığında da hatırlamadığını öne sürdü. Gotha’daki bir tutuklamayı da hatırlamıyordu, üzerinden çok zaman geçmişti. Polis tarafından kaç kez tutuklandığını bilmiyordu. Von der Behrens kabaca saymasını istedi. Gä.: „Şimdi sarhoşların tutulduğu hücre de mi?“ Von der Behrens: „O da dahil olmak üzere.“ Gä. bir ila beş sefer arasında tutuklandığını söyledi. Von der Behrens bunlardan kaçının sarhoşluk nedeniyle olduğunu sordu. Gä. „o halde beş“ dedi. Yani Gotha aralarında değildi. Gä. bildiği kadarıyla olmadığını söyledi.

Soru üzerine „Heinz“ın Te.’nin hasta olduğunu söylediğini hatırladığını, Anayasayı Koruma Dairesi görevlileriyle böyle bir şeyin söylenmiş olabileceği başka bir görüşme daha gerçekleşmediğini söyledi. Von der Behrens Gä. Te.’yi 28 Nisandan önce ve Te. ile son buluşmasından sonra aradı mı diye sordu. Gä. bilmiyordu. Von der Behrens 26 Nisan 2006 tarihli bir telefon dinleme tutanağında „Ben Gä. ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.“ cümlesinin yazılı olduğunu belirtti. Gä. „Siz daha iyi biliyorsunuz.“ dedi. Hatırlamıyordu. Neden geçmiş olsun dediğini hatırlıyor mu sorusu üzerine hatırlamadığını söyledi. Avukatın bahsettiği hastalıkla bağlantılı olmalıydı. Kendisi bilmiyordu. 26 ve 28 Nisandaki aramaların dışında başka aramalar da var mı bilmiyordu. Von der Behrens dosyalara göre 2 Mayısta 7 saniyelik bir görüşme gerçekleşmiş olduğunu söyledi. Von der Behrens notlarından okuması gerektiğini, çünkü dosyaların elinde olmadığını ve kopyalarını almasına izin verilmediğini belirtti. Wohlleben’ın avukatı Klemke müdahale ederek bunun doğruluğunu kontrol edemeyeceğini, bu yüzden von der Behrens’ın verdiği bilgiye karşı çıktığını söyledi. Götzl önemli olanın cevap olduğunu, söz konusu olanın sorgu için geçici bir çare olduğunu söyledi. Klemke Götzl’ün şu ana kadar hep kesin bir kaynak verilmesini talep ettiğini ve verilen bilginin eksiksiz ve doğru olup olmadığını anlayamadığını söyledi. Götzl buna izin vermek istedikten sonra Klemke mahkeme kararı talep ettiğini söyledi. Von der Behrens 26 Nisan hakkındaki iddianın da tamamen notlarına dayandığını söyledi. Götzl von der Behrens’e soruyu bu hatırlatma olmadan da sorabilir mi diye sordu. Von der Behrens tutanaktaki ifadeyi okumak istediğini söyledi. 12:54’e kadar ara verildi. Ardından Götzl verdiği kararın doğrulandığını söyledi. Klemke bunun üzerine bir araya ihtiyacı olduğunu, konunun ertelenmesi mümkün olmayan olası bir dilekçe hakkında görüşme olduğunu söyledi.

Ardından verilen öğle arası sürekli uzatıldı. Ancak 15:11’de duruşmaya yeniden başlandı. Klemke müvekkilinin adına Hakim Götzl’e karşı bir hakimin reddi dilekçesi verdi. Her zamanki uygulama dosyalardaki ifadelerden bahsedilirlen eksiksiz kaynakların verilmesiydi. Örneğin Bliwier’in durumunda Bliwier’in yanında tesadüfen heyete sunması gereken ve sonra tüm dava katılımcılarına dağıtılan kopyalar vardı. Ancak von der Behrens Te. ile ilgili hatırlatmaları sadece dosyaları incelerken aldığı notlara dayandırmak istediğini söyledi. Wohlleben’in savunması bunu her zamanki uygulamaya dayanarak reddediyordu. Götzl hatırlatmaya izin vermişti, ardından mahkemenin sorgulayan kişinin kendi bilgisini de kullanabileceği gerekçesine dayanan kararı da gelmişti. Müdahil dava avukatının elinde yazılı belge yoktu. Sanık Wohlleben bu nedenle, reddedilen Hakim Götzl’ün kararın sorumluluğunu birlikte üstlendiğini varsayıyordu. İfadelerden yapılan hatırlatmalara yönelik farklı uygulama sanığa keyfi görünüyordu. Von der Behrens’in meslektaşının kopyaları hazırlamasına izin verilmemişti. Dosyalara erişilene kadar hatırlatmalarını ertelemesi mümkündü. Wohlleben burada eşitsiz bir uygulamayı haklı çıkaran yeterli nesnel gerekçe görmüyordu. İfadelerden yapılan hatalı hatırlatmalar sonucunda gerçeğin soruşturulmasının yolundan sapması tehlikesi vardı.

Ardından müdahil davacıların bildirdikleri görüşlerle devam edildi. Avukat Langer birinin elinde dosyalar olması ve onları sunmasının talep edilmesinin farklı bir durum olarak gördüğünü söyledi. Bundan öte sürekli geçerli olan bir uygulama yoktu. Sanık Wohlleben değil sadece ilgili kişi şikayet etmişti. Federal Yargıtay’a göre bir avukat hatırlatma yapmak istediği yazılı beyanı önceden sunmak zorunda değildi. Buna ilaveten müdahil davacılara göre dilekçenin dün Bliwier’in hatırlatmaları sırasında verilmiş olması gerekiyordu, çünkü bu soruyla da ilgisi vardı.

15:49’a kadar ara verildi. Ardından Başsavcı Weingarten Federal Başsavcılık adına görüş bildirdi. Dilekçenin geçersiz olarak reddedilmesi gerekiyordu. Burada sadece keyfi olmama sözkonusu değildi, hatırlatmaya izin verilmesi aynı zamanda meşruydu da. Bir tanığa prensip olarak kendi bilgisinin hatırlatılabilmesi geçerliydi. Götzl’ün ya kaynağın somut olarak verilmesi ya da ilgili belgenin dosyalara iletilmesine ısrar etmesi bunu değiştirmiyordu. Bu uygulamadan sapılmasının nesnel gerekçesi von der Behrens’ın elinde bulunmadığından dolayı bunu dosyalar arasına koyamamasıydı. Bu belgenin içeriğini fiziksel olarak algılamıştı, kendi bilgisine dayanarak hatırlatmada bulunuyordu. Avukatın bilgisinin dayandığı belgenin delil olarak kullanılması uygunsuz değildi çünkü gerçeğin araştırılması için tanığın ifadesi gerekliydi. Başka bir kaç müdahil dava avukatı da bu görüşe katıldılar.

Ardından Gä.’nin sorgusuna devam edildi. Von der Behrens’in sorusu üzerine 2 Mayıs 2006 tarihinde Te.’nin iş telefonuna yapılan bir aramayı hatırlamadığını söyledi. Yine soru üzerine aslında Te.’yi hep cep telefonundan aradığını, sabit hattı hiç kullanmadığını söyledi. Evdeki bağlantısı kendisi mi yoksa eski karısı mı adına mı kayıtlıydı artık hatırlamıyordu. Von der Behrens Kassel’deki bir telefon numarasını hatırlatttı ve Gä. bunun kendi sabit hat numarası olduğunu söyledi. Von der Behrens bu numaradan 2.5.06 tarihinde 14:04:20’de 7 saniyeliğine Te.’nin iş numarasıyla görüşüldüğünü söyledi. Gä. bunu hatırlamadığını söyledi, bunun karısı olabileceğini düşünmüyordu ve başka biri de olamazdı. Anayasayı Koruma Dairesi ile çalışmaya 2003 yılında başlamıştı, ama çok emin değildi. Von der Behrens Federal Kriminal Dairesi’nin tutanağında 2011 yılından bir şey yer aldığını, bunun bir yazım hatası olduğunu söyledi. Gä. ne söylemiş olduğunu hatırlamıyordu. Von der Behrens sorgunun devamında Gä.’nin 2001 yılında AKD’nin hangi çalışanıyla birlikte çalışmış olduğu sorusunun yer aldığını söyledi. Bu sanki daha önce 2001 denmiş ve 2011 olarak yazılmış gibi geliyordu kulağa. Von der Behrens böyle olması mümkün mü diye sordu. Gä. bilmediğini söyledi. Von der Behrens Gä.’nin 2003 tarihini neyle ilişkilendirdiğini öğrenmek istedi. Gä. kendisine AKD’den bir mektup geldiğini, ama içeriği ve tarihini şu anda hatırlamadığını söyledi. Soru üzerine 2003 yılından bu yana orada bulunduğunu, bunun mektupla bir ilgisi olmadığını söyledi. Von der Behrens yeniden Gä.’nin tarihi ne ile ilişkilendirdiğini sordu. Gä. 2001’in MAD olduğunu, artık hatırlamadığını söyledi. Ardından “Ya da bu da aynısı mı?” diye sordu. Von der Behrens Gä.’nin Federal Kriminal Dairesi’nde 2011 yılından ya da belki 2001 yılından bahsetmiş olduğu cevabını verdi. Orada MAD’i mi yoksa AKD’yi mi kastettiğini bilmiyordu. Gä. 2011 demediğini söyledi. Muhtemelen MAD’deki görevinden söz etmişti. Ne zaman MAD’den AKD’ye geçtiği sorusu üzerine: “Her zaman orada olduğumu düşünüyordum, ikisi bağlantılı” dedi. Gä. soru üzerine her zaman aynı kişilerle bağlantı içerisinde olduğunu söyledi. O halde neden bir kez MAD başka bir kezse AKD olduğunu düşünmüştü: Gä.: “MAD’in sadece Federal Ordu’yla alakası vardı.” Bu on ay sürmüştü ve Eylül, Ekim 2001 veya 2002 yılına kadar sürmüştü. Hatırlayabildiği kadarıyla bunun ardından AKD tarafından devralınmıştı. Aynı kişiler bağlantıda kaldığını doğruladı. Von der Behrens Gä.’ye Eyalet Kriminal Dairesi’nin Devlet Güvenliği birimindekilerle de bağlantısı oldu mu diye sordu. Gä: “Hepsi aynı şey değil mi?” Von der Behrens farkı anlattı. Von der Behrens’in sorusu üzerine Gä., üçüncü bir resmi merci ile ilgisinin olduğunu “gerçekten” anlamamış olduğunu söyledi. MAD’den AKD’ne geçişinin sonrasında kendisinden “aslında” aynı bilgiler istenmişti. Von der Behrens Anayasayı Koruma Dairesi kardeşiyle ilgili bilgiler de edinmek istedi mi diye sordu. Gä. istediklerini sanıyordu. MAD onu Thüringen’deki bağlantılarıyla ilgili olarak sorguladı mı onu da bilmiyordu. Avukat Topp’un sorusu üzerine kendisine nakit para ödendiğini, bunun için hem “Heinz”ın hem de “Alex”in orada bir şey imzaladığını anlattı. Avukat Erdal’ın sorusu üzerine Te.’nin arabasının Audi olduğunu düşündüğünü söyledi. Te eski karısını tanımıyordu.

Bliwier tanığın gönderilmesinden evvel telesekretere bırakılan notun dinlenilmesi için dilekçe verdiğini söyledi ve tanığın bunun için tekrar çağrılıp çağrılmayacağını öğrenmek istedi. Götzl yanındaki diğer hakimlerle kısaca görüştükten sonra Bliwier’in tanığın gönderilmesine karşı gelebileceğini söyledi. Bliwier de dava kaydı için bunu yaptı.

16:11’e kadar iki dakikalık bir ara verildi. Ardından Götzl Andreas Te.’yi aramak istedi. Zschäpe’nin avukatı müvekkilinin duruşmayı takip edemediğini, kendini duruşmaya uygun hissetmediğini söyledi. Götzl çok fazla ara verildiğine dikkati çekti. Heer müvekkilinin bu araları hücrede geçirdiğini, bunun dinlenme yerine geçmediğini ve “bu gir çıkların” da dinlenmeye katkısı olmadığını söyledi. Götzl sanığın muayene edilmesini istedi. Oturuma 16:55’e kadar ara verildi ve Münih Adliye Mahkemesi’nden adli doktor ve psikiyatr Dr. Konrad von Oefele’nin uzman olarak ifade almasının ardından devam edildi. Oefele sanığın baş ağrılarının başlamasından ve yorgunluktan bahsettiğini söyledi. Zschäpe’nin bilinci açıktı ve algısı tamamen yerindeydi, kolaylıkla anlaşabiliyordu. Muhakkak uzun bir zamanı kapsayan bir zorlanma ve yorgunluk durumu sözkonusuydu, bu hafta ve bugün de. Muayene sonucuna göre Zschäpe’nin duruşmaya devem etme yetisi sınırlıydı, bugün duruşmaya sınırsızca devam etmesi mümkün değildi. Genel durumuna bakılırsa yarım saat daha devam edebilirdi. Müdahil dava avukaytı Daimagüler doktora yarım saat ara verilebilir mi diye sordu, belki bunun ardından devam edilebilirdi. Oefele verilmese iyi olur dedi. Ardından uzman Zschäpe’nin savunması tarafından özellikle sanığın mahkemedeki hücrelerdeki durumu, zamansal değerlendirmenin esası ve muayenenin süresiyle ilgili uzunca bir süre sorgulandı. Heer sorgunun ardından müvekkiline bir kez daha sorduğunu söyleyerek onun adına yeteri derecede konsantrasyon olamadığını açıkladı. Götzl belki bir ağrı kesicinin işe yarayabileceğini, bugünkü duruşmanın kesinlikle tanık Te. ile sonlanmayacağını söyledi. Zschäpe’nin avukatı Sturm, savunma açısından uzman doktorun amacının özellikle genel olarak uygun bir çözüm bulmak olduğunu söyledi. Değerlendirmesinin dayanağının “oldukça zayıf” olduğunu söyledi. Götzl konunun şu an sanığın duruşmaya uygunluğunun dayanağı olduğunu belirtti. Götzl yine de organize nedenlerden dolayı tanıkla nasıl devam edileceğini konuşmak üzere ara vermek istediğini söyledi.

Götzl 17:29’da bugün Te.’nin duruşmasına devam edilemeyeceğini ve duruşmaya pazartesi gününe kadar ara verileceğini söyledi.

Müdahil dava avukatları Alexander Hoffmann ve Björn Elberling Andreas Te. ile ilgili delil olarak kullanılamayan dosyalardan yapılan hatırlatmalarla ilgili tartışmaları şöyle yorumladı:

„Temme dosyalarının mahkemede delil olarak kullanılmamasının ne gibi sorunlara neden olduğunu müdahil dava avukatı von der Behrens’in sorgusu bir kez daha gösterdi: Kendisi bu dosyaları Federal Savcılık’ta incelemişti ve tanığa notlarından hatırlatmalarda bulundu. Wohlleben’in savunması buna izin verilemeyeceği görüşünde. Ancak mahkeme alınan notlardan yapılan hatırlatmalara izin verdi.

Wohllebe’in savunması mahkeme heyeti başkanına karşı verdiği hakimin reddi dilekçesini özellikle bu karara dayandırdı. Dilekçenin gerekçesi bugüne kadar sorguda bulunan tüm kişilerin hatırlatmalar esnasında ilgili belgeyi sunmalarının gerektiğiydi. Müdahil davacılara göre bu gerekçe çok çocukça – böylesi bir hatırlatma tabii ki geçerli, ve bir kişinin elinde olmayan bir belgeyi sunamaması anlaşılır bir durum.“