78. Duruşma Tutanağı – Duruşma Tarihi 23 Ocak 2014

0

Bugünkü duruşmanın tek tanığı Uwe Böhnhardt’ın 69 yaşındaki babası Jürgen Böhnhardt’tır. Karısının aksine Jürgen Böhnhardt, oğlunun kurumlarla olan ilişkisini ve Uwe Mundlos’un rolünü azımsamaya çalışmamıştır. Jürgen Böhnhardt da üçlünün Chemnitz’deki buluşmaları hakkında açıklamalarda bulunur. O buluşmalarda üçü de teslim olmak istemediklerini tekrar tekrar vurgulamışlardır. Böhnhardt, aracı kişilerin yardımıyla yapılan para ve eşya teslimatı, ödemeler ve avukatlarla yapılan buluşmalar hakkında da bilgi verir. Böhnhardt’ın açıklamalarıyla karısının açıklamaları arasında kısmen büyük farklar vardır.

Duruşma günü saat 09:46’da başlar.

Mahkeme Başkanı olarak Götzl, tanık Jürgen Böhnhardt’a sanıklardan biriyle herhangi bir akrabalığı var mıdır ya da hısımlar mıdır, diye sorar. Tanık, sanığın kim olduğunu sorar. Bunun üzerine Götzl, sanıkların isimlerini söyler ve Böhnhardt, hayır yanıtını verir. Götzl, Böhnhardt’tan oğlunun gelişimini anlatmasını ister.

Jürgen Böhnhardt anlatmaya başlar. Oğlu 1977 yılında doğmuştur. Yuvadayken ve ilkokulun 4., 5. ve 6. sınıflarına değin her şey normaldir. Zeki bir çocuktur ve farklı spor dallarıyla ilgilenmektedir. Bir zaman sonra 1998 1999 yıllarında okulda avarelik etmeye başlar. Okulu ve sınıfı değiştirilir. İzin almaksızın araba kullanmaya başlamıştır. Ona yakınlaşabilmek oldukça güç bir hal almıştır. Bu “değişim dönüşümden” sonra da okulun ve iyi işler çıkarabilmenin gerekli olduğunu dile getiren ona , yani ebeveynlerine oğlu inanmak istememiştir. Tavsiyeler pek bir işe yaramamıştır. Ne yapmak gerektiği konusunda farklı kurumlarla diyaloğa geçmişlerdir. Jürgen Böhnhardt, Uwe’nin kendinden daha büyük ve onu kullanmış olan arkadaşları olduğuna inanmaktadır; fakat şimdi bu arkadaşları kimlerdi, bilememektedir. Oğlunun okulunu bitirebilmesi epey bir zaman almıştır. Bu süreçte mütemadiyen izinsiz araba kullanmasından dolayı sorunlar çıkmıştır. Sonra Uwe bir yıl kadar Hohenleuben [JVA]’da hapis cezası çekmek zorunda kalmıştır. Bunun ona yardımcı olduğunu düşünmüşlerdir. Önceden de onu Jena’nın dışında “özel bir okula”, yurda geçirmeye çalışmışlardır. Fakat dört ila altı hafta gibi kısa bir süre sonra okuldan aramışlar ve oğlunun avarelik, asilik ettiğini, onu almaları gerektiğini söylemişlerdir. Karısı yoğun bir şekilde çabalayarak oğlunun bir başka okula alınması için elinden geleni yapmış, fakat hiçbir okul onu almak istememiştir. Oğlu Hohenleuben’deylen karısı onu sıkça ziyaret etmiştir; fakat o bu konuda çok zorlanmıştır. Oğlu küçük bir çocuk gibi bir hal almış, hıçkıra hıçkıra ağlamış, pencerede durup el sallamıştır. Uwe tutukluyken başından neler geçmiştir bilmiyordur; fakat bir şekilde oldukça değişmiştir. Uwe’nin hem kendine hem de diğerlerine karşı daha sert bir hal aldığı duygusuna kapılmıştır. Oğlu sonra bir kez daha hapse tıkılmıştır. Sonrasında ise diplomasını alabilmesi için çok uğraşmışlardır.

Bir sene mesleğe hazırlık eğitimine katılmış ve mecburi eğitimini tamamlamıştır. Sonra duvar ustası çıraklığına başlamış ve iki yıl sonra bitirmiştir. İki firmada çalışmaya başlamış sonra da ayrılmak zorunda kalmıştır. Uwe çalışmak istemiştir. Bir zaman sonra bir firmaya girmiştir; bu firmanın hilekarlıklara başvurarak pazarlama işi yaptığı ortaya çıkınca Uwe’nin orada çalışmasını istememişler, onu oradan almışlardır. Mesleğe hazırlık eğitimi ve çıraklık dönemi boyunca Uwe, Winzerla ile temas içinde olmuş, orada arkadaşlar edinmiştir. Tek tek isimlerini bilmemekle birlikte daha sonraları bunların arasında Uwe Mundlos ve Beate Zschäpe’nin de olduğunu öğrenmiştir. Mundlos da Zschäpe de onların evine gelmiştir. Hoş, genç insanlardır. Burada tekrar söyleyecektir ki Uwe’yi sağcı olarak gösterecek giysiler ve silahlar onların evinde hiç yer almamıştır. Ancak oğulları bu türden şeyler yapmış olabilir; nitekim daha sonra oğullarının gösterilerde bir tür üniforma giydiğini öğrenmişlerdir. Paraşütçü çizmeleri ve savaş uçağı pilotu ceketine benzer ceketler der Böhnhardt, normaldi; çünkü sağcısı da solcusu da bunlarla dolaşıyordu. Oğlunu bir keresinde emniyetten alması gerekmiştir; oradaki kişiler de paraşütçü çizmeleri ile dolaşmışlardır; daha sonra bu kişilerin polis olduğunu öğrenmiştir. Sağcıları, solcuları ve polisleri birbirinden ayırt edememektedir. 1998 yılında ise olaylar tırmanmıştır. Götzl, Uwe’nin dış görünüşü yıllar içinde değişmiş midir, diye sorar. Aslında Uwe’nin dış görünüşünde büyük değişiklikler olmadığını söyler Böhnhardt; tabii ki zamanla bir yetişkin halini almıştır; ilk başlarda saçsız dolaşmamıştır. Götzl, Böhnhardt’ın 1998 yılını özellikli bir yıl olarak tanımladığını söyler ve oğlunun o zamanlar neler giydiğini sorar. Ebeveynleri ile birlikte olduğunda son derece normal, sivillere özgü giysiler giymiştir. Onunla birlikteyken çizme giymesine izin vermemiştir. Götzl yine de oğlu çizme giymeye çalışmış mıdır, diye sorar. Böhnhardt, gösterilere ait resimlerde oğlunun bu türden şeyleri giydiğini gördüğü yanıtını verir. Bu kendilerine daha sonra polis tarafından da söylenmiştir. Buna rıza göstermemişlerdir. Götzl, gösterilere ilişkin fotoğraflar onlara ne zaman gösterilmiştir, diye sorar. Böhnhardt: “Her daim geç kalındıktan sonra.” Götzl, bununla neyi kastettiğini sorar. Böhnhardt, her zaman dava açıldıktan sonra yanıtını verir. Götzl ısrar eder, neye geç kalınmıştır? Böhnhardt: “Doğru düzgün müdahale etme fırsatına.” Götzl, gösterilen resimlerin nasıl resimler olduğunu bilmek ister. Böhnhardt, Uwe’nin kitlelerle birlikte gösteri yürüyüşü yaptığı resimlerdi, der. Resimlerde sağcılar ellerinde bayraklarla geçit törenleri düzenlemişlerdir; muhbir Tino Brandt ilk sırada, diğerleri ise hemen bir sonraki sıradadır. Götzl, Böhnhardt’a oğlunun rolünü sorar. Böhnhardt, oğlunun tam ortada yer aldığı yanıtını verir. Bunları gazetede görmüşlerdir; özellikle de haykırırken ki resimleri “korkunçtur”; fakat belki de spor sahasındadırlar. Şipşak kimi kareler çekip bunu bütünüyle farklı yorumlamak da mümkün, der Böhnhardt.

Götzl, tümüyle tepki vermek için çok mu geç kalınmıştı, diye sorar. Böhnhardt, tepki gösterdikleri yanıtını verir. Oğullarının “normal bir vatandaş olması” için değil de “kalması“ için uğraşmışlardır. Oğlunun bu dünya görüşünü nereden edindiğini de bilmemektedir. Akrabalarından, arkadaş çevresinden ve meslektaşlarından böyle bir düşünceyi savunan kimseyi tanımamaktadır. Uwe onlarla bu konuda tartışmamıştır; hatta hiçbir arkadaşı. Götzl, Uwe’nin hangi görüşü savunduğunu sorar. Böhnhardt, burada kendisine bir şeylerin itham edilmesinin mevzu bahis olduğunu söyler. Kendi, Jürgen Böhnhardt, oğlu Uwe’nin, aşırı sağcı biri olarak, bir Neonazi olarak böylesine bir dünya görüşüne dahil olduğunu bilmediğini söyler. O zamanlar durumun bu kadar vahim olduğundan hiç haberleri yoktur. Götzl’ün bir sorusu üzerine Böhnhardt, resimleri gördükten sonra Uwe ile bu konuda tartıştıklarını söyler. Uwe babasına bunları bu denli ciddiye almaması gerektiğini söylemiştir. Böhnhardt devam eder: “Durumun ciddiyetinin o zamanlar farkında değildim.” Bir soru üzerine Böhnhardt, Uwe’nin 1998 yılında yeraltı teşkilatına girdiğini söyler; sadece 1997 yılında tekrar bir davanın gündeme geldiğini ve Uwe’nin iki yıl daha fazla bir süreliğine hapis cezasına çarptırıldığını bildiğini söyler. O zamana değin hiç hapis cezası çekmesi gerekmemiştir. Ocak ayında bir gün sabahın erken saatlerinde ne yaşandığını ise sadece karısından ve komşusundan bilmektedir. Daha sonraki buluşmalarında oğlunun söylemiş olduklarının hepsine artık inanmadığı gibi tümüyle reddedemeyeceğini de söyler.

Götzl, daha önceki aylarda neler olduğunu sorar. Böhnhardt, oğlunun o dönem bir işi olmadığı dolayısıyla çok fazla boş vakti olduğunu söyler. Onlar, yani ebeveynler işe gitmişlerdir ve oğullarının tüm gün zamanını nerede geçirdiğini tam olarak bilememişlerdir. Ona ihtiyaç duyduklarında o hazır bulunmuştur. Götzl, Uwe’nin iki yıl cezaya çarptırıldığı suçlamalara ilişkin neler söylediğini bilmek ister. Uwe, sahip olduğu iddia edilen bıçaklar ve silahlarla ilgili her şeyin biraz abartıldığını söylemiştir. Jürgen Böhnhardt, silahlardan hiç hoşlanmayan biridir; ama bir çakıyı ya da avcı bıçağını o da silahtan saymayacaktır. Götzl, Böhnhardt’ın oğluna çok sert muamele edildiğini mi düşündüğünü bilmek ister. Böyle kesin bir şey söylemek istemediğinin, kendisinin ve karısının orada olmadığını, bizzat kendilerinin görmediğini söyler. Uwe’nin mühimmat deposundaki resimlerinde bir zamanlar ona ait olan tüm silahların üst üste dizilmiş olduğu izlenimine kapıldığını söyler. Ne kadar iyi niyetli düşünürse düşünsün tüm bu silahların onda bulunmuş olacağını tassavur edemediğini söyler. Fakat Uwe’nin hemen her şeyde çabucak el kaldırdığından ve “belki de daha fazlasının” olduğundansa emindir. Babası bunu doğru bulmamaktadır; kesinlikle şiddete karşıdır. Götzl örnek vermesini ister. Böhnhardt hiçbir zaman Uwe’yi dövmediğini söyler; başkalarını da dövmemiştir. Hatta belki de biraz korkaktır. Belki de Uwe’ye birkaç tokat atmalıydılar; ama o zaman da yaralamadan dolayı dava edilebilirlerdi. Götzl tekrar Uwe’nin karıştığı olayları sorar. Böhnhardt birebir bunlardan haber olmadığını, fakat yıllar sonra bir tanıdığından oğlunun Uwe’den korktuğunu öğrendiğini söyler. Tam olarak hangi Uwe’nin söz konusu olduğunu bilmediğini, fakat kendi Uwe’leri olduğunu tahmin ettiğini söyler. Kavgaya tutuşmuşlardır; bunlar sağcılar ve solculardır.

Götzl, Böhnhardt’ın 1998 yılına değin kurumların oğlu hakkındaki hangi suçlamalarından haberdar olduğunu ve oğluyla bu konularda konuşup konuşmadığını bilmek ister. Böhnhardt, aramalar söz konusu olduğunda oğluyla her zaman konuştuğunu söyler. Suçlamalardaki esas konu genelde “aşırı sağcılık ve silah bulundurma” olmuştur. Bu konularda oğluyla konuştuğunda ise oğlu sürekli itiraz etmiştir. O da babası olarak bu konuda ne düşüneceğini bilememiştir. Böhnhardt, aramaların adil olmadığını söyleyemeyeceğini fakat yapılan aramalarda küçük şeyler dışında bir şey bulamadıklarını söyler. Bir soru üzerine Böhnhardt, dört ya da beş kez arama yapıldığını söyler. Uwe’nin sonuna kadar onlarda kaldığını doğrular. Götzl, Böhnhardt’ın oğlunun yanıtlarıyla yetinip yetinmediğini bilmek ister. Böhnhardt onların da Mundlos ve Zschäpe ile diyaloğu olduğunu, Zschäpe’nin evden ayrıldığı zaman bir dönem onlarda kaldığını söyler. Onlar sürekli bir şeylerin düzelmesi gerektiğini düşünmüşlerdir ve onların resimlerini görünce oldukça şaşırmışlardır. Böhnhardt, Uwe Mundlos’un zeki biri olduğunu, üniversiteye gitmek istediğini söyler; için için tüm bu olan biteni nihayet bir gün arkalarında bırakacaklarını ve Uwe’nin aklını başına toplayacağını umut etmiştir. Fakat maalesef böyle olmamıştır. Bir soru üzerine Böhnhardt, 1997/ 98 yıllarında Mundlos ve Zschäpe’nin de gösterilere katıldığını gördüğünü söyler. Uwe ve diğerleriyle bu konuda konuşmaya çalışmış, fakat bir sonuç alamamıştır.

Götzl, Böhnhardt’tan Mundlos ve Zschäpe’yi tasvir etmesini ve oğlunun hangi koşullarda onlarla tanıştığını ve sürecin işleyişini anlatmasını ister. Böhnhardt çok sonraları oğlunun Zschäpe ile bir çift olduğunu öğrendiği yanıtını verir. Bu onlar için kötü bir durum değildir. Zschäpe, hoş, samimi bir genç kadındır, onlara karşı ölçülü olmasıyla birlikte girgin biridir. “Bir kadının yemek yapmak, ütü yapmak gibi normalde yaptığı” şeyleri öğrenmek istemiştir. Salonda kısa bir an için gülüşmeler olur. Zschäpe ve Mundlos’un farkına 1996/97 yıllarından sonra varmıştır; ikisi de hayatlarına oğlunun arkadaşları olarak eş zamanlı girmiştir. Mundlos, hoş, samimi, zeki, genç bir delikanlıdır. Götzl, Zschäpe’nin o zamanki yaşam koşullarını sorar. Böhnhardt, Zschäpe’nin zor bir çocukluk geçirdiğini, ağırlıklı olarak büyükannesinde kaldığını bildiğini söyler. Annesi kendisine daha küçük bir daire kiraladığında Beate Zschäpe bir süreliğine onlarda kalmıştır. Zschäpe’nin kendi dairesi olduğunda ise dairenin yerleştirilmesine yardımcı olmuşlar, eski mobilyalarını ona vermişlerdir. Uwe Mundlos hakkında ise onun kendine ait bir dairesi ve arabası olması dışında bir şey bilmemektedir. Oğullarına da çıraklığı döneminde bağımsız hareket edebilmesi için bir araba almışlardır. Mundlos okulunu bitirmiştir; bildiği kadarıyla Zschäpe de yeni bir meslek olarak bahçıvanlık eğitimi almıştır. Zschäpe’nin bu işyen keyif aldığına inanmaktadır; fakat Zschäpe bu alanda iş bulamamıştır. Ama iş bulamayan tek kişi o değildir. Zschäpe’nin bazen doğum günü kutlamaları için de onlara gittiği olmuştur. Toplam olarak ayda en fazla bir kez onlara gelmiştir; Mundlos ise belki yılda iki kez. Tüm bunlar çok geride kalmıştır; bu yüzden tam olarak bilememektedir. Oğlunu ve Zschäpe’yi hoş bir çift olarak görmüştür.

Götzl, Mundlos’un üstlendiği rolü sorar. Mundlos onlardayken hoş, genç bir adamdır. Teknik konularda bilgilidir; özellikle de bilgisayar konusunda. Götzl, Zschäpe ile neler konuştuklarını sorar. Aslında pek çok şeyden konuşmuşlardır; bahçeye çıkmışlar, bahçede birlikte çalışmışlardır; botanikle ilgili şeyler konu edinilmiştir; bazen de sofrayı nasıl döşersin de güzel görünür gibi şeyler. Uwe ve Beate’nin ilişkisi gerçek bir çift olmaya doğru gitseydi Böhnhardt ve karısı buna itiraz etmeyeceklerdi. Götzl, Böhnhardt’ın az önce Zschäpe’nin zor bir çocukluk geçirdiğinden söz ettiğini söyler. Böhnhardt bununla Zschäpe’nin babasız büyüdüğünü kasettiğini söyler. Zschäpe’nin babası yurtdışında, bir olasılık Romanya’dadır; annesi onu tek başına büyütmek zorunda kalmıştır. Annesi çalışmış, bu nedenle de Beate genelde büyükannesinde kalmıştır. Beate kendisini “büyükanne çocuğu” olarak adlandırmıştır. Götzl, Zschäpe’nin kendi annesiyle olan ilişkisini tarif etmesini ister. Soğuk yanıtını verir Böhnhardt, öyle derin, sağlam bir ilişkiden söz edilemez. Zschäpe’nin babası hakkında konuşulmuş mudur, bilmiyordur.

Saat 11:17’ye değin ara verilir.

Götzl, bu konuşmalarda siyasal dünya görüşlerine, gösteri yürüyüşlerine ve resimlerde gördükleri şeyler nedeniyle uğraşmak zorunda kaldıkları meselelere yer verilmiş midir, diye sorar. Böhnhardt, bu konularda konuşulduğunu, lakin anlatabilecek pek bir şeyin olmadığını söyler. Gözünün önüne getirebileceği somut bir durum da yoktur. Aslında üçüyle de bu fikirleri nasıl edindikleri hakkında konuşmuşlardır. Buna ilişkin istedikleri her şeyi dile getirebileceklerini söylemişlerdir. Bunun üzerine o da: “Evet ama yasalar çerçevesinde.” Onlar da yaptıkları her şeyin yasalar dahilinde olduğunu söylemişlerdir. Daha sonra da Böhnhardt ve karısı konuyu ne denli deşmek isterlerse istesinler onlar konuyu değiştirmesini bilmişlerdir. Götzl’ün sorusu üzerine Böhnhardt, Uwe hapisteyken başına neler gelmiştir, bilmediğini söyler. Onu oldukça etkileyen, derin izler bırakan şeyler yaşamış olduğu duygusuna kapılmışlardır; ancak Uwe bu konuda hiçbir şey dile getirmemiştir. Götzl, “daha sert”in ne anlama geldiğini sorar. Böhnhardt: “Belki bazı şeylere izin vermediği anlamına gelir, bazen dövüştüğü, bilmiyorum.” Uwe’nin diğer arkadaşları sorulduğunda ise Böhnhardt, Holger G.’yi ve onlarla aynı blokta oturan André Kapke’nin isimlerini verir; bir de şu an adını hatırlayamadığı “diğer sanıktan” söz eder. Tekrar sorulması üzerine Böhnhardt, Wohlleben’in adını söyler. Götzl, Böhnhardt’ın Uwe’nin bu üç arkadaşıyla olan ilişkisini tarif etmesini ister. Bildiği kadarıyla bu üçü hiçbir zaman onların evinde misafir olmamışlardır. Onun onlarla pek diyaloğu olmamıştır; en fazla selamlaşmışlardır. Holger G. ve André Kapke’yi görse tanıyabilecek midir, onu da bilmiyordur. Bazen konuşmalarda bu isimler geçmiştir ve oğlunun onlarla birlikte dışarıda vakit geçirdiğini biliyordur. Zaman zaman bazı şeyleri gerçekten yaşamış mıdır, yoksa son iki yılda bir yerlerde okumuş mudur, emin olamıyordur. Gazete bilgilerini kendi bilgisi gibi aktarmak istemiyordur.

Götzl, Böhnhardt’a kaçış konusunda ve karısının garajının ya da diğer yerlerin aranmasına ilişkin neler bildiğini sorar. Böhnhardt karısının arama yapılırken belirli bir süre orada olduğunu, fakat daha sonra işe gitmesi gerektiğini söyler. Karısının garajı arandığı gibi bir şeylere de el konulmuştur. Uwe’nin polisle birlikte söz konusu garaja gitmesi gerekmiştir; sonra da ortadan kaybolmuştur. Bir gün sonra polis mavi ışığı yanan üç arabayla birlikte onun iş yerinde belirmiş ve onu dışarı çıkarmıştır. Sonra birlikte bahçeye gitmişlerdir; orada arama yapılmıştır; bahçe işi için gerekli olan alet edevatlara el konulmuştur. Polis karısının yanına, okula da mesai saattlerinde gitmiştir. Garajın anahtarının yeniden evde olması onlara anlaşılmaz gelmiştir. Uwe kendiyle ilgili belgeleri almış, giyinmesi gerekmiştir. Bir zaman sonra araba yeniden ortaya çıkmıştır; anahtar ise, tahminince posta kutusundadır. Polis, LKA ve muhtemelen Anayasayı Koruma Teşkilatı, hepsi ama hepsi Uwe’nin nerede olduğunu sormuşlardır. Onlar da kendilerine Uwe’nin nerede olduğunu sormuşlardır; böyle birdenbire ortadan kaybolamayacaktır ya. Fakat polis de VS de (Anayasayı Koruma Teşkilatı) nerede olduğunu bilmiyordur. Götzl’ün sorusu üzerine Böhnhardt, Mundlos çifti ile sohbet etmiş olduklarını söyler. Bay Mundlos her şeyden Uwe Böhnhardt’ı sorumlu tutmuştur. Onlar için böyle bir şey kabul edilemezdir. Zschäpe’nin annesi ile aslında bir diyalogları olmamıştır; belki karısının olmuştur; fakat en azından onun bir diyaloğu olmamıştır. O onlara yardımcı olamamıştır; polis de onlara yardımcı olamamıştır. Meselenin ne olduğunu da bilmiyorlardır.

Götzl, Böhnhardt’a daha sonra oğluyla bir diyaloğu olup olmadığını sorar. Böhnhardt, nerede ikamet ettiklerine dair hiçbir zaman direkt bir bilgi almadıkları yanıtını verir. Bir keresinde belirli bir saatte bir telefon kulubesine gitmeleri gerektiğine dair bir haber almışlar, sonra da aranmışlardır. Telefonda ön planda oğullarının arka planda ise diğerlerinin sesini duymuşlardır. İkisi de ahizeye uzandığı için iletişimleri güç olmuştur. Onlar üçünün de teslim olmasını istemişlerdir; fakat üçü de böyle devam edeceğini söylemişlerdir. Böhnhardt, bir soru üzerine bunun ne zaman olduğunu tam olarak söylemenin çok zor olduğunu söyler; yine de ortadan kaybolmalarının hemen ardından değildir. Böylece oğullarının iyi olduğundan haberdar olmuşlardır. Bayan Mundlos’a selam söylemiş olmaları ise muhtemelen daha sonra olmuştur. Götzl buluşmaları sorar. Bunun üzerine Böhnhardt, üç, dört ya da beş telefon görüşmesi yapıldığını söyler. 1999 yılında, belirli bir süreliğine Zwickau’da büyük bir alışveriş merkezinin önünde buluşabileceklerine dair bir bilgi almışlardır. Sonra Böhnhardt, söylediğini düzeltir ve Chemnitz’deydi, der. Diğer buluşmalar 2000 ve 2002 yılında, aynı bölgedeydi diye Böhnhardt devam eder. Bilgiler kendilerine posta kutusuna bırakılan bir kâğıt parçasıyla ulaştırılmıştır; ama tam olarak nasıl olduğunu söyleyemeyecektir. Onlar için çok zor bir durumdur: “Yapalım mı, yapmayalım mı?” Fakat söz konusu olan kişi oğullarıdır ve nihayetinde kabul etmişlerdir. Bir araba ödünç almışlar, oraya gitmişler ve onlarla konuşmuşlardır. Fakat uzun bir süre değil, diye tahmin etmektedir. Yakalanma korkusu içindedirler. Her zaman ilk önce kayıplara karışan üçlüden biri gelmiş ve etrafa bakınmıştır. Bu Jürgen Böhnhardt’ın hiç hoşuna gitmemiştir. Onların hepsiyle de konuşmuşlardır. Üçü de durumlarının iyi olduğunu söylemiştir; fakat hiç de iyi görünmemektedirler. Böhnhardt, “yeraltına” inmelerinin onları bitirmiş olduğunu düşünmektedir. Şu ya da bu nasıldır, ondan ya da şundan haber almışlar mıdır, ebeveynleri nasıldır gibi sorular sormuşlardır. Onların sorularını pek yanıtlayamamışlar; nihayetinde kaçınmışlardır. Ayrıca Uwe Mundlos’un annesine selam söylemeleri gerekmiştir; fakat babasına değil. Selamı iletmişler, Bayan Mundlos ile çok fazla bir şey açıklamadan konuşmuşlardır. Bir soru üzerine Böhnhardt neden babasına selam gönderilemediğini bilmediğini söyler. Beate Zschäpe’nin selam gönderdiğine dair bir şey hatırlamamaktadır.

Bu üç buluşma da hep aynı yerde Chemnitz’in girişinde olmuştur. Böhnhardt, üçünün somut olarak ne yaptıklarını, nasıl yaşadıklarını sormuştur; fakat onlar hiçbir şey söylememiştir. Sadece işleri olduğunu söylemişlerdir. Böhnhardt ve karısı teslim olmalarını sağlamaya çalışmışlardır. VS ile olan “mesele”nin tamamının ne zaman olduğunu söylemekte güçlük çekmektedir. Onlar da her durumda Böhnhardt’larla iletişime geçmeye çalışmış, üçlünün nerede bulunduğunu ifşa etmelerini istemişlerdir. Fakat nerede olduklarını zaten bilmiyorlardır. Sonra bu üçlünün onlarla pazarlık etmesi halinde daha az ceza alacaklarını, bir anlaşma yapılabileceğini söylerler. VS sık sık gelmiştir ve bir ara Bay Th. adında bir avukat devreye girmiştir. Bu avukatla iki kez Jena’da buluşmuşlardır. Bu buluşmaların konusunu bu üçlüyü geri döndürmek mümkün müdür sorusu oluşturmuştur. Karısı bir kez avukatla Gera’da bulunmuştur, fakat anlaşma başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Sonra VS‚den bir daha bir şey duymamışlardır. Dinlenildiklerinin ve muhtemelen mektuplarının kontrol edildiğinin farkındadır. Pek çok kez telefonla aranılmışlardır, ancak kimse konuşmamıştır; belki de Uwe’nin orada olup telefona bakacağını düşünmüşlerdir. Böhnhardt bugün hâlâ dinleniliyorlar mıdır, bilmiyordur; fakat muhtemelen öyledir. Kendilerine dinleme operasyonunun bittiğine dair herhangi bir bilgi verilmemiştir. Götzl, anlaşmanın başarısızlıkla sonuçlandığını Böhnhardt’ların nasıl öğrendiklerini sorar. Böhnhardt’lar “çocuklarla” tekrar konuşmak zorunda kalmışlar, onlarsa “Hayır, gebermek pahasına olmaz.” demişlerdir. Ayrıca üçü de bu hadiseye güvenmediklerini ve böyle bir anlaşma yapmayacaklarını söylemişlerdir. Üçüyle tek tek konuşmuşlardır; üçü de anlaşma yapmayacakları konusunda hem fikir olduklarını ve birlikte kalacaklarını söylemiştir. Buna bir gerekçe göstermemişlerdir; fakat muhtemelen “hapse” girmek istememişlerdir. 2002 yılındaki buluşma bir hafta sonunda gerçekleşmiş ve daha fazla zamanları olmuştur. Üçlü bir takım resimler görmek istemiştir. Bu buluşmanın yılı, torunu o sene okula başladığı için aklında kalmıştır; bu torunuyla Uwe hep çok iyi anlaşmıştır. Buluşmada üçlü uzaklara gideceklerini ve bir daha buluşmayacaklarını söylemişlerdir. Bir soru üzerine Böhnhardt, nereye gitmek istediklerini bilmediğini söyler; fakat onlar yurtdışına gideceklerinden yola çıkmışlardır.
Üçlünün onlardan destekte bulunmalarını isteyip istemediklerine dair soruya Böhnhardt, eğer giysi vermek desteklemekse evet, der. Sonra onlara para ve giyecek bir şeyler verdiklerini söyler. Bunun nasıl cereyan ettiğini ise artık bilemiyordur. Verilecekleri plastik torbalara koymuşlar ve bir şifre yardımıyla bunlar onlardan alınmıştır. Alan kişiyi ve arabasını karısı tanımamaktadır; ayrıca karısı birebir bir yakın bir mesafede de olmamıştır. Böhnhardt’ın kendisi dairede bulunmamıştır. Ne zaman olmuştur, tam olarak söyleyemeyecektir. Bir keresinde avukat Dr. Eisenecker için (57. Duruşma gününe bakınız.) ve bir başka avukat için para gerekmiştir. Verdikleri şeyleri André Kapke mi yoksa başka biri mi almıştır, söyleyemeyecektir. 500 ile 800 Euro bir para söz konusu olmuştur. André Kapke’nin rolünün ne olduğuna ilişkin bir soruya ise Böhnhardt, tahminimce bir aracıydı, der. Götzl, Böhnhardt’lar kaçıştan sonra Holger G., André Kapke ve Wohlleben ile temasta bulunmuşlar mıdır, diye sorar ve Jürgen Böhnhardt hayır, der. Sanırım, der Holger G., bir keresinde kısa bir ziyarete gelmiş ve Uwe’yi sormuştur. Holger G. artık Jena’da değil, Hannover’de oturduğunu söylemiştir. “Dostane bir ziyarettir.” G. onların Uwe hakkında bir şey bilip bilmediğini öğrenmek istemiştir. Onlar G.’ye bir şey söylememiştir. G. de üçlüyle olan kendi diyaloğuna ilişkin bir şey söylememiştir; G.’nin selam söylediğine dair de bir şey hatırlamamaktadır.

Götzl, 1998 yılından sonra Wohlleben ile temasları olmuş mudur, diye sorar. Uzun bir süre sustuktan sonra Böhnhardt: “Şu an bilemiyorum.” Neden bu denli sustuğuna, kafasından neler geçtiğine ilişkin soruya Böhnhardt, bunun bir takım düşüncelerle bir ilgisi olmadığını, eğer Wohlleben’i görmüşlerse selamlaşmış olabileceklerini söyler; onu tekrar tanımışsa tek yaptğı bu olmuştur; burada da bir temastan söz edilemez, der. Böhnhardt Harz’da avukat Eisenecker’e elden yapılan para teslimatını açıklar; fakat Götzl, az önce sözü edilen paranın başka bir para olduğu üzerinde durur; Böhnhardt’ın buluşmaların birinde üçlü tarafından paranın ulaşmadığının dile getirildiğini söylediğini belirtir. Böhnhard, para avukata ulaşmamıştır, yanıtını verir; herhangi bir yerde başkasına aktarılmış olması gerekir. Burada söz konusu olan avukat Eisenecker değildir; parayı kendisine teslim ettikleri bir başka avukat daha vardır; ancak para yerine ulaşmamıştır. Bunun nasıl cereyan ettiğini söylemeyecektir. Götzl bir kez daha, Böhnhardt’ın bizzat kendisinin değindiği André Kapke üzerinde durur. Böhnhardt, parayı André Kapke’nin kendisinin aldığına inanmaktadır. Böhnhardt’ın böyle bir düşünceye nasıl vardığının sorulması üzerine Böhnhardt, bunu tam olarak söyleyemeyeceği, her şeyi ayrıntılarıyla bir daha gözden geçirmesi gerektiği yanıtını verir. Bunun üzerine Götzl öğle arası verir.

Saat 13:24’de devam edilir. Götzl, para meselesini ve André Kapke’yi sorar. Böhnhardt, 1998 sonunda Uwe’nin savunma avukatının onlarla konuştuğunu ve bu bağlamda Eisenecker’e de para verdiklerini ve Beate’ye de bir şeyler ödendiğini söylediklerini belirtir. Bunun André Kapke ile ilişkili olması gerekir; aynı zamanda “eşyaların” da içinde olduğu bir gönderme ile ilişkili. Götzl, André Kapke ile ilişkili olması gereken nedir, diye sorar. Böhnhardt, teslimatı direkt onun alıp almadığı aldığını ya da onlara haber verip vermediğini, tam olarak bilmemektedir; ve hatta kod “pirzola” mıydı, bunu da bilememektedir. Bunu ona telefonda söylemiş olması da mümkündür. Giysiler söz konusudur. Ayrıca kitaplar, oyunlar ya da video kasetleri verilmiş midir sorusuna Böhnhardt, hayır yanıtını verir. Giysiler mavi çöp torbalarına konmuş, daha sonra da bu torbalar alınmıştır. Böhnhardt, para teslimatının sadece bir kerelik bir şey olduğunu doğrular. Paranın da “giysilerle” birlikte gönderildiğini söyler. O esnada orada bulunmamıştır; fakat teslimatın bir kurye aracılığıyla yapıldığı tahmininde bulunmaktadır. Bir soru üzerine yapılan tüm telefon görüşmelerinde hazır bulunduğunu söyler; genelde karısıyla birlikte kulaklarını ahizeye dayamışlardır ya da kısa süreliğine ahizeyi birbirlerine vermişlerdir. Götzl’ün Böhnhardt ve karısının bizzat kendisinin oğullarına para vermeyi teklif edip etmediklerine ilişkin sorusuna ise Böhnhardt hayır yanıtını verir. Bu üçünün geçimlerini nereden sağladıklarına ilişkin bir tasavvuru olmuş mudur sorusuna Böhnhardt, bunun onlar için bir muamma olduğunu söyler; üçü de onlara yaşayacak kadar paraları olduğunu söylemiştir. Daha sonra Böhnhardt, 1998 yılında babasından kendisine kalan miras hakkında açıklamada bulunur; bu mirastan 800, 900 DM kadarı oğluna verilmiştir. Bir soru üzerine Böhnhardt, birinin orada olmama olasılığını da düşünerek her şeyi önceden kararlaştırdıklarını söyler. Götzl bir kez daha hangi paranın ve nasıl teslim edildiğini sorar. Böhnhardt, 500 DM’ı direkt avukata verdiklerini söyler. Mirastan olan 900 DM’ı ve 700 DM’ı ise avukata verilmek üzere ayrı ayrı mektup zarflarına koyup küçük torbalar içinde vermişlerdir. Paranın ulaşmadığı bilgisi telefonla ya da buluştuklarında birebir oğlundan gelmiştir; fakat oğlu paranın nerede kaldığına dair ayrıca bir açıklamada bulunmamıştır. Oğlu da bu duruma çok kızmıştır; lakin ebeveyn olarak kaybolan para için ne yapacaklarını bilememişlerdir.

Götzl, Böhnhardt’ı, karısının verdiği ifadeyle yüzleştirir. Karısı, en fazla dört kez olmak üzere pek çok kez para teslimatı yapıldığını söylemiş ve daha farklı meblâğlardan söz etmiştir. Böhnhardt, acaba yanlış mı saymıştır, bilememektedir; belki de çuvallar aynı zamanda alınmamıştır; bunu yemin ederek doğrulayamayacaktır. Götzl, Böhnhardt’ın karısının ayrıca kitaplardan, viedo kasetlerden ve oyunlardan da söz ettiğini söyler. Böhnhardt: “Şu an böyle bir şey bilmiyorum.” Götzl’ün sorusu üzerine Böhnhardt, André Kapke’den şüphelenmediğini söyler; çünkü parayı teslim eden kişinin Kapke olduğundan haberi yoktur. En son yaptıkları görüşmeden sonra üçüyle de bir daha teması olmamıştır.

Tekrar sorulması üzerine Böhnhardt, 5 Kasım 2011 sabahı yapılan telefon görüşmesi hakkında bilgi verir. Saat yedi civarıdır; o hâlâ yataktadır; fakat karısından neler olduğunu öğrenmiştir. Konuşmanın son kısmında nelerden konuşulduğunu anlamıştır. İki Uwe’nin öldüğü haberini almışlardır. Zschäpe’nin konuşmak için çok vakti olmamıştır; karısı Zschäpe’ye neler olduğunu sormuştur; Zschäpe de iki Uwe’nin öldüğünü, ebeveynlerinin öğleden sonra haberleri izlemesi gerektiğini söylemiştir. Sonra da oradan gitmek zorunda olduğunu söylemiştir. Böhnhardt, Zschäpe’nin ayrıca Mundlos ailesini de araması gerektiğini söylediğini doğrular. Götzl, acaba Böhnhardt’ın karısı, Zschäpe’nin nereye gitmek zorunda olduğunu sormuş mudur, diye sorar. Böhnhardt hayır yanıtını verir. Onların vurulduğunu, karavanın yandığını ve muhtemelen banka soygununu yapan kişilerin onlar olduklarını haberlerden öğrenmişlerdir.

Sonra der Böhnhardt, bu fırsatla “Uwe’nin kurbanı olanlara” başsağlığı dilemek isterim. Daha öncede radyoda ve televizyonda taziyelerini dile getirmişlerdir. Olan bitenden dolayı çok üzgün olduklarını söylemek istiyordur. Kendini o insanların yerine koyabildiğini söyler. Neler olduğunu bilmeden onlar da oğullarını “Peterlerini” kaybetmiştir. Ölüm ilmühaberinde vücut ısısının normalin altına düşmesi sonucunda ölüm diye yazılıdır ve bir kez olsun bu konuda polis tarafından bilgilendirilmemişlerdir. Aslında Uwe de vurulmuştur. Fakat bunlar iki ayrı şeydir. Eğer söylendiği gibiyse Uwe “aptalca ve kötücül şeyler” yapmıştır, bunu inkar edemez. Fakat Uwe’de ölüdür ve sonsuza değin bunun acısını duyacaklardır. Onlar ebeveynler olarak meseleyi çok iyi kavramaktadırlar. Yakın birinin kaybı bitmek bilmez bir acı olarak hissedilir. Böhnhardt, müdahil avukatların tarafına dönerek, yanlış davrandıkları için şimdi mahkemenin karşısında olsa da onlar tarafından sorguya çekilmedikleri için minnettar olduğunu söyler: “Fakat sizler bize şantaj yapmadınız, hakaretlerde bulunmadınız; bana burada teşekkürlerimi iletmek düşüyor.”

Götzl’ün sorusu üzerine Böhnhardt, oğlu Uwe’nin nasıl öldüğünü anlatır ve Uwe ile erkek kardeşi arasındaki ilişkiyi dostane diye tarif eder. Sonra Götzl, Uwe Böhnhardt’ın temas içinde bulunduğu kişiler meselesine gelir ve Böhnhardt’a ifadesini hatırlatır. Uwe duvar ustalığını öğrendiği dönemde Wohlleben ve Andre Kapke’yle, Zschäpe ve Mundlos’la tanışmıştır. Ayrıca Böhnhardt ifadesinde daha o zamanlar, onların tuhaf fikirlerinin olduğunun farkına vardığını söylemiştir. Böhnhardt, mesele sağcı camia içindeki eylemlere katılmış olmaları ve anıra anıra sloganlar atmalarıydı, der. Bu çok acayip bir şeydir. Onlar hiçbir zaman zaman çok ama çok zorlu bir dönemden geçmemişlerdir. Böhnhardt’ın kendisi 1944 yılında doğmuştur ve bu tarihlerde yaşananlardan etkilenmemişlerdir. Fakat bu dönemi, tanıdıkları kişilerden ve ayrıca babasından dinlemiştir; fakat babası yaşananlar çok kötü şeyler olduğundan o dönem hakkında pek de konuşmak istememiştir. İlk başlarda belki herkes yaşasın diye haykırmıştır, fakat sonra her şey kötüleşmiştir. Babası birkaç yıl Sibirya’da tutuklu kalmış ve ancak1949 senesinde geri dönebilmiştir. Götzl 1993 yılı ile 1945 yılı arası onların evinde tartışılmış mıdır, diye sorar. Böhnhardt, hayır der; bu konu hakkında çok nadiren konuşulmuştur. Neden böyle olduğunu pek açıklayamayacaktır. Duvarın yıkılmasıyla bu tarafa dğru bir hareketlilik baş gösterdi. Acaba hâlâ hayatta olan Naziler miydi bunlar ya da yerlerinden sürülmüş gruplar mıydı? Bir şekilde bu konularda konuşulur oldu, der Böhnhardt. Örnek olarak da Uwe’nin Buchenwald Toplama Kampı’ndaki sersem davranışına ilişkin durumu gösterir; bu davranışı çok sonraları öğrenmiştir. Bunun üzerine Uwe’ye orada neler olup bittiğinden habei var mıdır, diye sormuşlardır. Uwe de hayır, demiştir. Bu konuda sert tartışmalar yapmıştır, aralarında Almanların da olduğu, hak ve düzen için savaşmış pek çok insanın hayatlarını kaybettikleri bir yere saygısızlık ettiklerini söylemişlerdir. Fakat söyledikleri onun içine işlememiştir. “Söylenenlere kulak asmamıştır.” Bir soru üzerine Böhnhardt, Uwe’nin siyasi dünya görüşünün o 16, 17 ya da 18’li yaşlardayken farkına vardığını söyler. Böhnhardt şiddetin onlar için bir konu oluşturduğunu, çünkü kendisinin her türlü şiddete karşı olduğunu söyler. Uwe ise bunun üzerine aşağı yukarı şöyle demiştir: Bugünlerde bir şeyleri gerçekleştirmek, kabul ettirmek istiyorsan biraz baskı uygulamalısın. Uwe birilerine birkaç tokat yapıştırmanın o denli kötü bir şey olmadığını söylemiştir. Böhnhardt silahlar hakkında konuşulmadığını söyler. Böhnhardt oğlunun sol elini kullandığını doğrular; fakat sağ eliyle de çalışmıştır. Götzl, Uwe’nin evde tatar yayı gibi silah saklayıp saklamadığını sorar. Böhnhardt, hayır yanıtını verir: “Buna dair bir bilgim yok; böyle bir şeye de inanamam.”

Sonra savcı soru sorar. Başsavcı Weingarten’ın, Böhnhardt, Eisenecker’in yerine geçen avukatla konuşmuş mudur sorusuna, Böhnhardt hayır yanıtını verir ve Eisenecker’in vefat ettiğini ve aslında onun yerine geçen kişinin devam etmesi gerektiğini söyler. Para kayıplara karıştığı için bir kez daha ödeme yapmak zorunda kalmışlardır. Temasa nasıl geçmişlerdir, Uwe’lerle telefon görüşmeleri üzerinden mi yürümüştür her şey ya da avukat mı yazmıştır , tam olarak bilmemektedir. Weingarten, Böhnhardt’tan alıntı yapar; üçlüyle olan son görüşme 2002 yılındadır; tanık bunu doğrular. Weingarten, Eisenecker’in 2003 yılında vefat ettiği kabul edilirse bilgilerin Uwe’lerden gelemeyeceğini söyler. Böhnhardt, bir daha avukatların konusu edilmemiştir, der; belki de o noktada bir şeyleri karıştırmıştır. Bir sonraki avukat 700 ya da 800 DM talep etmiştir. Weingarten, Eisenecker’in Euro zamanında öldüğünü söyleyerek itiraz eder. Böhnhardt, Eisenecker’le olan temasın 1999 yılında gerçekleştiği yanıtını verir. Weingarten, Böhnhardt’ın Eisenecker’in yerine geçen avukatın doğru kişi olmadığına dair bilgi aldığından söz ettiğini söyler. Böhnhardt, Eisenecker’i Uwe’lerin ya da arkadaşlarının tayin ettiğini söyler: “Bu isimleri nereden aldıklarını nasıl bileyim” 1999 yılında onlara bir randevu tarihi verilmiştir, onlar da ödemeyi yapmışlardır. Fakat Eisenecker, hiçbir şey yapmamıştır. “Onlardan biri olduğu halde” hiçbir girişimde bulunmamasına çok bozulmuşlardır. Onlar ebeveyn olarak Beate’nin de bir avukatı olmasını çok istemişlerdir. Beate ve “bizim Uwemiz” teslim olursa Uwe Mundlos da teslim olur diye ümit etmişlerdir. Daha önce bir şeyleri karıştırmış olabilir; ama mantıksal açıdan durum budur.

Müdahil avukat Narin, Eisenecker ile olan diyaloğun nasıl geliştiğini sorar. Böhnhardt, bu diyaloğun telefonda kurulduğunu söyler; ama kim tarafından kurulmuştur, bunu bilmemektedir. Belirli bir saatte Harz’da ya da Harz’a yakın bir yerdeki bir toplantıda bulunmaları gerekmiştir. Orada onunla buluşmuşlardır; onun ayrıca dışarı çıkması gerekmiştir; ona parayı vermişlerdir; böylece görüşmeleri sonlanmıştır. Uwe’nin arkadaşlarından hukuk okuyan kimseyi tanımamaktadır; Mario Br. ismi de ona bir şey ifade etmemektedir. Hiçbir zaman Eisenecker’in hukuk bürosunda bulunmamıştır. Müdahil avukat Reinecke’nin sorusu üzerine Böhnhardt, Zschäpe’nin onlarda kaldıktan sonra Winzerla’da bir daireye taşındığını söyler; o bu daireyi hiç görmemiştir. Bir soru üzerine bazı suçların zaman aşımına uğradığından hiç konuşmadıklarını; sadece Mundlos’un babasının bundan söz ettiğini, fakat avukat Reinecke’nin sorduğu gibi bu tarihin 2003 olamayacağı; çünkü o zaman yedi yılın dolmamış olduğunu söyler. Kaçışlarından önce oğluna karşı yürütülen duruşmada kimi sembollerin taşınması, yasaklı CD’ler ve kavgalar benzeri şeyler söz konusudur. Karısı duruşmada hazır bulunmuştur; fakat ne anlattığını artık bilmiyordur. Reinecke üzerinde “Yahudi yıldızı” olan bir kuklanın otobana asılması mevzu bahisti, diye bilgi verir. Böhnhardt evet doğru, der. Oğluyla bu konuda konuşmuşlardır. İlk oğullarının öldüğü köprü bu köprünün çok uzağında değildir. Oğlu bu işle ilgisi olmadığını, bu türden “ufak tefek şeyler” yapmadığını söylemiştir.

Müdahil avukat Kuhn’un sorusu üzerine Böhnhardt, avukat Jauch isminin kendine bir şey ifade etmediğini söyler. Kuhn, Böhnhardt’ın ifadesinde o zamanlar oğluna ve diğerlerine paranın verilmesini sağlayanlarla bir bira içmek üzere Kahla’da buluştuklarını, bu kişilerin eski eyaletlerden olduğunu söylediğini hatırlatır. Böhnhardt ailesinin sonradan kimi bilgiler edinmesi üzerine bu buluşma gerçekleşmiştir. Böhnhardt, Uwe’nin Kahla ismine değindiğini doğrular. Onlardan birinin bir bahçesi vardır; o bahçede bir kutlama yapmışlardır. Uwe orada bulunan insanların isimlerini söylememiştir. Kuhn’un bir sorusu üzerine Böhnhardt, bu dönemde VS‚den, LKA‚dan ve emniyetten sık sık pek çok insanın gelip sorular sorduğunu, üçünün de geri dönmesi için onları ikna etmelerini istediklerini; eğer polisin eline düşerlerse işin içine çabucak silahın gireceğini söylediklerini anlatır. Bunu karısına da anlatmıştır. Fakat karısına, iki Uwe’nin de aynı şekilde silahı olduğunun konuşulduğunu söylememiştir; ayrıca “işin içine çabucak silahın gireceği” kısmını da atlamıştır. Avukat Kuhn, Böhnhardt’ın karısıyla birlikte oğulları hakkında verdikleri bir röportaja dikkat çeker. Böhnhardt bunu doğrular; “Welt am Sonntag” gazetesine röportaj vermiş olmaları gerekir. Uwe’lerin arasındaki diyaloğa ilişkin bir şeyler söylenmiş olmalıdır ya da onun yanında birinin beyin rolünü diğerinin ise bilek kuvveti rolünü üstlendikleri söylenmiştir. Böhnhardt gazetede basılacak olan yazıyı basılmadan önce düzeltmek amacıyla okuyabildiklerini ve yazıda söylediklerinin büyük oranda yer aldığını doğrular. Saat 15:09”a değin ara verilir.

Müdahil Avukat Narin, Uwe Böhnhardt’ın kendisinden daha büyük olan ağabeyi ile bir arabanın yanında dururken çekildikleri bir fotoğrafı gösterir. Böhnhardt, Uwe’yi ve Jan’ı tanıdığını söyler. Bir soru üzerine Böhnhardt, Uwe’nin yeraltına inişinden sonra bildiği kadarıyla en büyük oğlunun Uwe’yle bir diyaloğu olmadığını söyler. Şüphesiz onlar ebeveynler olarak selamlarını iletmişlerdir. Sonra siyah beyaz resimler gösterilir; muhtemelen bankamatiklerin olduğu bir mekandır bu; mekanda pek çok kişi görülmektedir. Böhnhardt, bu kişilerin kimler olduğunu bilmediğini söyler. Avukat Narin, resmin sağında yer alan belirli bir kişiyi göstermek üzere öne doğru gider ve bu kişinin Böhnhardt’ın oğlu Jan olup olmadığını sorar. Böhnhardt, oğlum değil, der ve bundan kati bir şekilde emin olduğunu söyler. Böhnhardt, avukat Narin’in bir sorusu üzerine oğlu Jan ile silahlar hakkında konuştuğunu doğrular; çünkü Jan duvara bir topuz ve bir pala asmıştır. Bu oğlunun bir tür takıntısı gibi bir şeydir; ayrıca oğlunun rafta 600 adet küçük schnaps şişesi bulunmaktadır. Jürgen Böhnhardt bir soru üzerine havalı tabancalar ya da tatar yayı hakkında konuşulmadığını söyler.

Avukat Scharmer, Mundlos ailesiyle başka buluşmaları olmuş mudur, diye sorar. Böhnhardt, Bay Mundlos’un bir keresinde onlarla bir benzin istasyonunda konuştuğunu söyler; Mundlos, oğlum suçlu değil, demiştir. Karısı Mundlos’u o an orada bırakıp gitmiştir, o ise Mundlos’a her şeyi bu kadar basit çözemezsin demiştir. Yedi yıl sonra Mundlos bir kayıp ilanı yüzünden yeniden gelmiştir. Merdivenlerde konuşmuşlardır. Böhnhardt, Mundlos’un yedi yıldan beri polis tarafından aranan oğlu için kayıp ilanı vermesini tuhaf bulmuştur. Uwe’lerin ölümünden üç gün sonra Bayan Mundlos bir akşam oğullarının yasını tutmak için onlara gelmiştir. Bir gün öncesi ise LKA‚dan biri gelmiş ve onları, Böhnhardt’ları sorguya çekmiştir. Aklında polisin sorduğu şu soru kalmıştır: “Oğlunuzu kimin vurduğunu bilmek istemez misiniz?” Ertesi gün Kripo Gotha DNA testi nedeniyle gelmiştir; aptalca bakmışlardır; çünkü onlar LKA‚dan da az şey bilmektedir. O ve karısı önce neden bir şeyleri olmadığını izah etmişlerdir. Akşamı Bayan Mundlos gelmiş ve kocası onu cep telefonundan arayıp aşağıda olduğunu söyleyinceye değin yaklaşık iki saat kadar onlarda kalmıştır. Bir soru üzerine Böhnhardt, zaman aşımı ile ilgili olarak merdivendeki buluşmada konuştuklarını, bunun da 2005 yılında olabileceğini söyler. Avukat Scharmer, bu zaman diliminde oğullarıyla temasa geçmeye çalışıp çalışmadıklarını sorar. Böhnhardt, hayır der. Scharmer’in sorusu üzerine Böhnhardt, avukattan zaman aşımı süresine girildiği konusunda bilgilendirildiğini söyler. Üçlüyle yapılan buluşmalarda zaman aşımından söz edilmediği gibi telefon konuşmalarında da bundan söz edilmemiştir. Avukat Scharmer, Böhnhardt’ın karısının, eline geçen bir yazıdan sonra Wohlleben ile diyaloğa geçtiğine dair ifadesine dikkat çeker. Böhnhardt bundan haberi olmadığını söyler.

Müdahil avukat Wierig öncelikle müvekkili adına Böhnhardt’a taziye dilekleri için teşekkür eder. Son buluşmalarının tasvir edildiği bir televizyon röportajı olduğunu söyler. Karısı Zschäpe ile geride kalmıştır ve o, oğlu Uwe ile birikte yürüyüşe çıkmıştır. Böhnhardt bu çok normal bir şeydi, der, onlardan sadece birkaç adım ayrı yürümüşlerdir; yoksa sürekli bir grup olarak kalmışlardır. Avukat Wierig, bu süre içerisinde oğlunun babasına itimat ederek konuşmak istediği bir an olmuş mudur, diye sorar. Böhnhardt, arada beş metre mesafe de olsa güven içinde konuşabilirsiniz, der. Söz konusu olan sadece bu üçünü vazgeçmeleri konusunda ikna edebilmekti, der. Oğlunun neden teslim olmak istemediğine dair bir açıklaması olmuş mudur sorusuna Böhnhardt, oğlunun polise güveninin kalmamış olduğunu söyler. O da bu cevapla yetinmiştir.

Sonra avukat Kuhn, Böhnhardt ailesinin Uwe Mundlo’u işin beyni, Uwe Böhnhardt’ı da bilek kuvveti olarak tanımladıkları “Welt” gazetesindeki yazıyı hatırlatır. Avukat Kuhn neye dayanarak bu değerlendirmede bulunduklarını bilmek ister. Böhnhardt, oğlunun evde yaşadığı dönemde bedensel işler yapmaktan keyif aldığını, bahçede toprağı çapaladığını ve azimle çalıştığını söyler. Başkaları olsa böyle bir iş karşısında önce nasıl yapılması gerektiği konusunda konuşurdu, der. Müdahil avukat Lex, para teslimatının nasıl yapıldığını evde bu denli çok para bulundurup bulundurmadıklarını sorar. Böhnhardt buna hayır cevabını verir. Bu paranın önce talep edildiğini ardından parayı çektiklerini düşünmektedir. Böhnhardt bu amaçla para çekmiş olduklarını kabul etmez; önce birlikte onları destekleyecekleri konusunda konuşmuşlardır; fakat parayı kim çekmiştir, bilmemektedir. Talep edildiğinde söz konusu tutarı çekmiş olabilirler; fakat evde de hep biraz paraları olmuştur; genelde 500 ile 800 DM arası bir tutardır bu. Avukat Lex, Böhnhardt’ın karısının iki kez 500 DM’lık bir paradan söz ettiğini söyler. Böhnhardt, para teslimatı yapılırken orada olmadığını, fakat karısının bu teslimat hakkında bilgi verdiğini ancak ayrıntılara girmediğini söyler. Bir soru üzerine Böhnhardt parolanın “pirzola” olduğunu, parolanın telefonda kararlaştırılmış olabileceğini söyler. Teslimattaki kişileri tanımadığını ve bu nedenle de parola kullandıklarını söyler. Lex, karısının kişilerden birinin tümüyle yabancı olduğunu hatta Jena dışından biri olabileceğini; ancak diğerinin André Kapke olduğunu açıkladığını söyler. Böhnhardt, böyle olabilir, der. Lex, Böhnhardt’ın uzun süre çekincede kaldıktan sonra André Kapke ismini verdiğini söyler ve söz konusu olan para teslimatıydı, diye sorar. Böhnhardt, öyle olabilir, der; ancak hatırladığı somut bir şey yoktur. Bir soru üzerine Böhnhardt oğlunun pazarlama işinden çıkmasını karısının organize ettiğini söyler. Uwe’den bir hafta boyunca ses çıkmamıştır; sonra karısı ona ulaşmış ve oğlunun Fransa sınırında olduğunu öğrenmiştir. Karısı André Kapke’yi kuvvetli, genç bir adam olduğu için görevlendirmiş, ona bunu muhtemelen telefonda sormuş ve ödemeyi yapmıştır. André Kapke de sonra Uwe’yi geri getirmiştir. Böhnhardt, Uwe’yi ilk kez yeniden orada olduğunda görmüştür. İnsan güveneceği biri olduğuna sevinmelidir. Onun tahminince André Kapke işsizdir. Böhnhardt son buluşma tarihinin 2002 olduğunu söyler; ayrıca bu tarih Böhnhardt’ların ebeveyn olarak onları daha fazla desteklememeye karar verdileri tarihtir: “Eğer istemiyorlarsa ne yapacaktık ki! Onları Afrika’da mı aramalıydık, ya da Avusturalya’da?” Lex, Afrika’da olacaklarına dair herhangi bir duyum mu vardı, diye sorar. Böyle bir duyum olabileceğini fakat artık bilmediğini söyler. İnsanın izini belli etmeden kayıplara karışabileceği bir diğer ülke de Güney Amerika olabilir, der

Avukat von der Behrens, Brigitte Böhnhardt’ın Thüringen Araştırma Komisyonu’nda verdiği ifadelerinden birini hatırlatır. Orada LKA ile olan buluşmada “daha hızlı çekeriz” ifadesinin kullanıldığını ve LKA memurunun üçlünün silahlı olduğundan söz ettiğini söyler. Brigitte Böhnhardt oldukça sinirlenmiştir; çünkü kırmızı çizgi aşılmıştır. Avukat von der Behrens, karısının Böhnhardt’a buna ilişkin bir şeyler anlatıp anlatmadığını sorar. Böhnhardt, sadece polisin “biz daha hızlı çekeriz” dediğini bildiğini söyler. Onun tahminince onları korkutmak istemişlerdir; fakat onlar üçlünün nerede olduğunu bilmemektedir. Karısının bu bilgiyi ona iletmemesinin bir nedeni olabileceğini kabul etmez; karısının başka herhangi bir bilgiyi ona iletmemiş olması gibi bir durumla karşılşmadığını söyler. Bir soru üzerine Böhnhardt, hapis cezasının aşağı yukarı 1997 sonbaharında olduğunu söyler. Böhnhardt, oğlunun hapse girmesi gerektiğini ailece bildiklerini sadece bunun bir zaman sorunu olduğunu doğrular. Avukat Dierbach, Böhnhardt’a, Zschäpe ile vazgeçmeyi ve geri dönmeyi neden reddettiği üzerine konuşmuş mudur, diyer sorar. Avukat Dierbach’ın bir sorusu üzerine bana kalırsa der Böhnhardt, üçü arasında mütemadiyen sağlam bir arkadaşlık vardı. Zschäpe’nin savunma avukatı Heer, kendi aralarında bir şeyi danışmak için beş dakikalık ara verilmesi ricasında bulunur. Saat 16:05’e değin ara verilir.

Avukat Heer’in sorusu üzerine Böhnhardt, Zschäpe ile siyaset hakkında konuştuklarını, fakat bunun nispeten az bir konuşma olduğunu, çünkü bu ekipte aktif olduğundan şüphe edilecek en son kişinin o olduğunu düşündüklerini söyler. Onu resimlerde görmüşlerdir; fakat resmi çeken kimdir, bilmiyordur. Heer’in sorusu üzerine Böhnhardt, en az Zschäpe’den şüphelendiklerini çünkü istisnalar olsa da bir kadından böyle şeyler beklemediğini söyler. Avukat Sturm, buluştuklarında Böhnhardt’ın üçlüye LKA memurunun silahı daha hızlı çekeceklerine dair söylediklerini anlatıp anlatmadığını sorar. Böhnhardt önce hayır, der. Sturm’un Böhnhardt’ın karısının böyle bir açıklama yaptığını söylemesi üzerine Böhnhardt, olabilir, ama böyle bir şey hatırlamıyorum, der. Carsten S.’nin savunma avukatı Pausch, Böhnhardt ile oğlu arasındaki ilişkiyi ve neler paylaştıklarını sorar; Böhnhardt’ın oğluna ne kadar zaman ayırdığını bilmek istediğini söyler; sonuçta Böhnhardt iş güç sahibidir ve zamanının çoğunu dışarıda geçirmektedir. Böhnhardt, Uwe ile iyi bir ilişkisi olduğunu ve bundan şüphe duymadığını söyler. Özellikle de bir şeyler olduğunda, örneğin duruşmalar gibi, Uwe kendini düzelteceğine dair söz vermiş, fakat bir süre sonra yine eski halini almıştır. Böhnhardt Uwe’ye yasalara sadık bir vatandaş olarak kalması gerektiğini izah etmiştir. O konuşmalarını genelde kısa tutmuştur; karısı ise daha sabırlıdır; bazen gerektiğinden de fazla; fakat bu da başka bir hikayedir. Bizzat o, karısı ve bazen de diğer oğulları, bu işin böyle devam edemeyeceğini, yasalara aldırış etmeksizin hareket edilemeyeceğini söylemişlerdir. Daha o zamanlar hırsızlık olaylarında başlamıştır her şey. Uwe bir keresinde bir arabayı kelimenin tam anlamıyla “toprağa saplamış” ve sonra trenle dönmüş ve gar polisi tarafından yakalanmıştır. Arabanın sahibi bir adet dürbünün, bir fotoğraf makinesinin, bir bilgisayarının ve bir el lambasının eksik olduğunu bildirmiştir. Oğlu el lambasını alan kişinin kendi olduğunu, ama diğerlerini almadığını söylemiştir. Çıraklık dönemini başarıyla tamamlamıştır; fakat sonra yine aynı şeyler baş göstermiştir. Pausch, Uwe işsiz olduğu dönemde herhangi birine danışmış, tavsiye almış mıdır, diye sorar. Uwe doğru düzgün kimseye danışmamıştır; fakat babası bugün bahçede çalışılacak ya da araba temizlenecek gibi şeyler söylediğinde Uwe bunları yapmıştır. Uwe’yle birlikte kendi iş yerine gitmişlerdir; fakat bu da bir işe yaramamıştır. Tatile çıktıklarında ise Uwe sadece 14 ya da 15 yaşına kadar onlarla tatile gitmiştir.

Sonra Pausch “kaktüs” sözcüğünü sorar. Böhnhardt, bu sözcüğün oğlu için ne ifade ettiğini bilmediğini söyler. Kaktüs videolar çekmiştir. “Kaktüs” sağcıların iyice yayıldığını, kök saldığını biliyorsa onlara yani ebeveynlere haber vermesi gerekirdi, der Böhnhardt; onların bu denli aktif olduklarından haberleri yoktur. Böhnhardt, Uwe’ye zaman zaman nerede olduğunu sorduklarını doğrular. Uwe’nin bazen kent dışına çıktığından haberleri vardır. Bu nedenle de ona Kahla sorulmuştur. “Belki de bu oğlumuzla bizim, özellikle de benim çok az vakit geçirdiğime dair bir ithamdır. “

Daha sonra Pausch, Eisenecker’i sorar. Böhnhardt, Eisenecker’in Harz’daki buluşmada sadece bilgi sahibi olduğunu söylemiş, parayı almış ve tekrar toplantısına geri dönmüştür. Onlar avukatın dürüst biri olduğunu düşünmüşlerdir. Üçlünün kayıplara karışmasının ardından yapılan görüşmelere dair karısı dışında kimsenin haberi olmamıştır. Selam iletmeleri gerektiğinde bunu bir yerlerden duyduklarını söylemişlerdir. Bayan Mundlos’a sormamışlardır dahi; çünkü o kocasına ne anlatması gerektiği bilememektedir; Jan’a da sormamışlardır. Pausch, buluşmalara giderken karısı dışında ona eşlik eden biri olmuş mudur, diye Böhnhardt’a sorar. Böhnhardt, onları takip eden birileri olmuş mudur, bilmediğini söyler. Bir soru üzerine ise Böhnhardt, Wohlleben’i önceden tanıdıklarını, onların fikrince Wohlleben’nin gayet normal bir delikanlı olduğunu söyler. Daha sonraları ise Wohlleben NPD’ye geçmiştir ve bu durum Jürgen Böhnhardt’ı hayal kırıklığına uğramıştır. Anlaşmanın yapıldığına dair yazılı bir belge muhtemelen mevcut değildir; en azından onun hafızasında böyle bir bilgi yoktur. Daha sonra ise Uwe ’nin cezasının yarısını çekeceğine dair VS ile bir anlaşma yapılmış olsa bile bunun eyalet polisi için geçerli olması gerekmediğini öğrenmişlerdir. Pausch, söz konusu ceza indiriminin ne olduğunu sorar. Böhnhardt sanırım der, sekiz yıl yerine beş yıl söz konusuydu. Bu bilgileri karısından almıştır. Wohlleben’in karısı aracılığıyla anlaşmadan haberdar olması muhtemeldir; fakat bunu tam olarak bilmemektedir. Pausch, Böhnhardt’ın karısının yazılı bir belge teslim etmiş olması mümkün müdür, diye sorar. Klemke soruya itiraz eder. Pausch’un bir sorusu üzerine Böhnhardt, pek tabii ki Tino Brandt ismini bildiğini söyler. Pausch, Tino Brandt’ın bir raporundan hatırlatmalarda bulunur; bu rapora göre Wohlleben’in anne Böhnhardt ile diyaloğu çok iyidir ve anneyle birlikte üçlüyü ziyaret etmiştir. Böhnhardt: “Sanırım bu kötü bir şaka. Karım böyle bir şey yapmaz.” Müdahil avukat Prosotowitz, buluşmalarda Mundlos ve Zschäpe’nin neden onların yanında olduğunu bilmek ister. Böhnhardt, üçünün birlikte çekip gittiklerini ve yine birlikte aynı yeri paylaştıklarını söyler. Prosotowitz, Böhnhardt’lar nihayetinde diğer ikisinin ebeveynleri değildi, der. Onlar arkadaştı, der Böhnhardt, iyi arkaşlar mıydı, değiller miydi, benim yanıtlayabileceğim bir şey değil; sadece onlar da bu ilişkiye dahillerdi.

Sonra psikityatri uzmanı Saß, soru sorar. Bu soru üzerine Böhnhardt, Peter öldüğünde Uwe’nin ebeveyleriyle birlikte dışarıda olduğunu söyler. Uwe gözyaşlarını tutamamıştır; kardeşinin neden öldüğünü, onunla neden oynayıp eğlenemeyeceğini uzun bir süre anlayamamıştır. Uwe bu olayı genel anlamda unutmuş mudur, bilmiyordur; fakat onu yıllarca etkilediği kesindir. Uwe’in Zschäpe’den önce belki tanışıklıkları olmuştur; fakat Zschäpe onun ilk kız arkadaşıdır. Saß, tanığa, ikisinin eşit koşullara sahip olduğuna dair bir izlenimi olmuş mudur, diye sorar. Böhnhardt, bu sorunun nasıl bir soru olduğunu anlamadığı yanıtını verir. Bir evlilikte insanların hakları eşit olmalı, biri bazı meselelerde daha güçlüyken diğeri daha zayıf olabilir. Bundan belki söyleyecek daha çok şeyi olduğu için onun “erkek gibi bir kadın” olduğu çıkarımını yapmak tuhaf bir şeydir. Bu Zschäpe’nin silah kullandığı ya da benzeri şeyler yaptığı anlamına gelmez. Saß, birinin güçlü yanı diğerinin başka yanı vs. ile demek istediği şeyin ne olduğunu sorar. Böhnhardt, oğlunun bir işe girişmesi, o işi göğüslemesi için biraz zamana ihtiyacı olduğunu söyler. Zschäpe’nin severek çalıştıkları duygusuna kapılmışlardır; fakat bahçıvan olarak. Uwe bu türden işler yaparken Zschäpe biraz daha yaratıcı işlerle alakadar olmuştur. Üçü arasında bir kırgınlık yaşandığını hiç görmemiştir. Buluşmalarda üçü arasında aslında herhangi bir farklılık görülmemiştir; sadece sürekli teslim olmak istemediklerinden söz etmişlerdir. Saß’ın sorusu üzerine Böhnhardt, Zschäpe onlara taşındığında durumunun pek de iyi olmadığını söyler; Zschäpe biraz sıkıntılıdır; bu hali belki bir hafta kadar sürmüştür. Onun sıkıntılı olduğu bir başka durum olduğunu ise hatırlamamaktadır.

Avukat Narin, Böhnhardt’ın bu davaya ilişkin dosyalara bakma fırsatı olmuş mudur diye sorar. Böhnhardt, hayır yanıtını verir. Narin’in sorusu üzerine Böhnhardt, oğlu Jan’ın dosyalara bakıp bakmadığını bilmediğini söyler. Kendi bizzat internette de araştırmamıştır; oğlu bakmış mıdır, onu da bilmemektedir; fakat oğlu belgelerle, yazılarla pek alakadar değildir.

Duruşma günü saat 16:50’de sonlanır.

Müdahil avukat Scharmer: “Uwe Böhnhardt’ın babasının ifadesi, aralarında Beate Zschäpe’nin de olduğu üçlünün yeraltında kalma kararını ortak aldıklarını, teslim olmak ve yaşamlarına yasal bir boyut kazandırmak istemediklerini kanıtlamaktadır. Böhnhardt, buluşmalardan hareketle üçlünün bu kararı aynı oranda kabul ettiklerini tasvir etmiştir. Bir fikir babası yoktur. Ayrıca bu durum, iddia makamının Zschäpe’nin grup içindeki rolünün diğerleriyle eş değerde olduğuna dair değerlendirmelerini desteklemektedir.”
Müdahil Avukat Hoffmann: “Böhnhardt, NSU’nun kurbanlarından açık ve etkileyici bir biçimde özür diledi. Onun özrü bu davada bir ilktir ve her şeyi olduğu gibi kabul edip hafifletmeye çalışmadan dilenmiş bir özürdür. Böhnhardt, oğlunun NSU’nun diğer üyeleriyle birlikte işlediği suçları kötücül ve kamu düzeni için tehlikeli olarak nitelemiş, kendi yanlışlarını da itiraf etmiştir.”