94. Duruşma Günü Tutanağı – 18. Mart 2014

0

Bugünkü duruşmada diğer tanıkların iddialarına göre Ceska tabancanın tedarik edilmesinde rolü olan Enrico Th. ifade verecekti. Savunmasının müdahalelerinin ardından kendisine bir vekil verildi ve sorgusu ertelendi. Bunun ardından müdahil davacılar, uzun yıllar boyunca fonksiyoner olarak Thüringen ve Sachsen ile çok yönlü bağlantılar sağlayan Neonazi Thomas Gerlach’ın çağrılması için dilekçe verdiler. Eskiden muhbirlik yapmış olan “Tarif”in (Michael von Dolsperg) çağrılması için de dilekçe verildi.

Tanık: Enrico Th. (Ceska 83 tabancanın tedarikçisi olduğu tahmin ediliyor.)

Duruşma günü 09:46’da başladı. Bugünün tek tanığı olarak Enrico Th. çağrılmıştı. Hakim Götzl, tanığı Ceza Muhakemeleri Usülü Kanunu’nun 55. maddesi konusunda bilgilendirip konunun Th.’nin Ceska 83 tabancanın teslimatı veya tedarik edilmesi konusunda neler söyleyebileceği olduğunu belirtti. Götzl’ün söylediğine göre 55. madde, teslimatta rol oynaması ve bu esnada silahın cinayet işlemekte kullanılacağını varsaymış olması halinde geçerli olacaktı. Zschäpe’nin avukatı Heer Götzl’ün sözünü keserek bunun son kısma bağlı olmadığını, takip tehlikesinin suça iştirak etme söz konusu olmasa bile söz konusu olduğunu sötledi. Avukat Klemke Heer’in açıklamalarına katıldı. Götzl buna olası suçlar gözönüne alınarak bakmak gerektiğini; eğer bu suçlar zaman aşımına uğramışlarsa susma hakkı olmadığını söyledi. Bu zaman diliminde silahla işlenen suçlar söz konusu olsaydı onların zaman aşımına uğramış olacaklarını, ama konu suça iştirak olduğunda durumun kötüleştiğini söyledi. Klemke meselenin tanığın bunu değerlendirip değerlendiremeyeceği olduğunu ifade etti. Götzl bunu yapabileceğini sandığını söyledi. Tanıktan salonu terketmesini istedi. Başsavcı Weingarten, Federal Başsavcılık’ın Götzl’ün açıklaması hakkında doğruluğuna zarar vermeden görüş bildirmesinin söz konusu olmadığını söyledi. Ama Heer’e söz hakkı verilmesine itiraz etti. Heer itiraz edebilirdi, ama bunu ancak Götzl’ün açıklamasının ardından ve tanığın yokluğunda yapabilirdi. Aksi taktirde tanığın kafası karışabilirdi. Heer, Götzl’ün tanığın dışarı çıkmasını rica edebileceğini söyledi. Tanık yeniden salona geldi. Götzl tanığa yeniden açıklamada bulundu. Th. anlatılanları anladığını söyledi.

Götzl bunun ardından Th.’nin konuyla ilgili ne bildiğini sordu. Heer yeniden müdahale ederek tanığa konu hakkında konuşmak isteyip istemediğinin sorulması gerektiğini söyledi. Götzl, kapsamlı bir tanıklığı reddetme hakkı olmadığını düşündüğünü söyledi. Th., bu konuyla ilgili susma hakkı olduğunu düşündüğünü söyledi. Kendini tanık değil de suçlu gibi hissediyordu. Zorla kapısını kırıp içeri girmişlerdi ve burada da memurlar, bulunduğu yerler ve bağlantıları ile ilgili sorgulanıyordu. Götzl Th.’ye karşı bir soruşturma açılmadığını söyledi. Th. kendisini suçlu gibi gördüğünü söyledi.
Zschäpe’nin avukatı Stahl’ın müdahalesinin ardından Götzl Th.’yi yeniden dışarı gönderdi. Götzl, tanığın burada etki altında kalmasının iyi olmayacağını söyledi. Kendisine bir tanık vekili verilmesi olasılığı üzerine bir tartışma başladı. Stahl, savunmanın tanığı tedirgin etmek istediği intibasını uyandırmak istemediğini, ama tanığın belki de hakkında fikir yürütemeyeceği konuları anlatmaya başlayacağını söyledi. Bir vekil atanması göz önünde bulundurulmalıydı. Başsavcı Weingarten savunmanın uyandırdığı intibanın kendi sorumluluğu olduğunu, Götzl’ün açıklamasının doğru olduğunu söyledi. Bunun dışında Th. 1997 yılından 2000 yılına kadar tutukluydu. Vekil konusunda, Th.’nin hazırlık soruşturmasında ifade vermeyi beceremeyeceğine dair bir izlenim vermemiş olduğunu söyledi. Bunun kendini nasıl hissettiğiyle değil heyet başkanı hakimin değerlendirmesiyle ilgili olduğunu söyledi. Müdahil dava avukatı Bliwier, Weingarten’a katıldığını, savunmanın faaliyetlerinin sadece tanığı tedirgin etme amacını güttüğünü söyledi. Savunma bunun yalan ifade olup olmayacağı konusunda düşünmeliydi. Klemke savunmanın, orada dilekçe verme hakkı olmasa da mahkeme heyetinin tanığa bir vekil vermesini teklif etme hakkına sahip olduğunu düşündüğünü söyledi. Götzl, tanığın Ceska tabancanın tedarik edilmesine iştirak edip etmediğini değerlendirebileceğini düşündüğünü söyledi. Stahl, burada birinin her şeyin dosyadakilerden farklı olduğu fikrine kapılmasının ilk kez gerçekleşmediğini söyledi. Tanığın susma hakkına sahip olduğunu düşünmesinin çeşitli gerekçeleri olabilirdi. Stahl, bunun neden daha önce bir vekil ile konuşulamayacağını sordu. Heer kritik noktanın gerçeğe uygun bir cevabın ceza takibi riskine yol açıp açmayacağı olduğunu, durumun sadece buna bağlı olduğunu söyledi. André E.’nin avukatı Hedrich, burada hukukçuların uzun bir süre boyunca bu soru hakkında tartışabileceklerini ve tanığın buna kendi kendine karar verebilmesinin kesinlikle mümkün olmaıdğını söyledi. Müdahil dava avukatı Dierbach, tanığın saf ya da deneyimsiz herhangi bir tanık olmadığını; hazırlık soruşturması, ceza davası ve tutukluluk konusunda deneyimi olduğunu söyledi. Th. tek başına gelme kararı vermişti ve bildiği kadarıyla asla bir vekil istememişti. Heyet durumu görüşmek üzere toplandı. 10:51’de duruşmaya devam edildi.

Stahl dosyalarda bir tanık vekili bulunmasının masraflarının üstlenilmesine dair, karar ile reddedilmiş bir dilekçe bulduğunu söyledi. Ardından Th.’nin masrafların üstlenilmesine dair dilekçesinin bir tanık vekili atanmasına dair bir dilekçe olarak anlaşılıp anlaşılamayacağına dair bir tartışma başladı. Götzl bunun ardından tanığın yeniden salona gelmesini rica etti. Th., Götzl’ün sorusu üzerine kendi rolünü bir suçlununki gibi gördüğünü, çünkü kapısının  kırılıp içeri girildiğini, Karlsruhe’de mahkemeye çağrılıp azarlandığını söyledi. Ona tanık muamelesi yapılmıyordu. Burada da suçlanmıştı, Götzl aramada bulunan polisleri sorgulamıştı; ne zaman para çektiği gibi bilgileri kontrol etmişlerdi. Soru üzerine bu maddeleri bilmediğini, ama tüm bu meseyle ilgili burada bir şey anlatmak istemediğini söyledi. Th. soru üzerine bir avukatı olmadığını, tüm bunların para ettiğini ve son yıllarda yeterince masrafı olduğunu söyledi. Götzl, Th.’nin burada polis memurlarının ifadesinin alındığı konusunda bilgisi olduğunu söyledi ve bunu davayla ilgili medyada çıkan haberlerden mi öğrenmiş olduğunu sordu. Th. öyle olduğunu söyledi. Soru üzerine vekil olarak önerebileceği bir avukat tutmak hakkında düşünmemiş olduğunu söyledi. Tanık salondan yollandı. Federal Savcı Diemer, Federal Başsavcılık’ın görüşüne göre koşulların bunu şart koşmadığını, ama “eğer gerçeğin ortaya çıkmasına yararı olursa” fikrine kilitlenilmemesi gerektiğini söyledi. Müdahil dava avukatı Reinecke, tanığa en azından bunu davayla ilgili hangi haberlerden öğrendiğinin sorulabileceğini söyledi. Stahl bir tanık vekilinin anlamı ve amacının tanığın konunun tüm yönleriyle tartışacak bir duruma getirilmesi olduğunu, burada sorguya başlanılmaması gerektiğini söyledi. Müdahil dava avukatı Başay, tanığın Böhnhardt’la tanıdık olmasının da burada söz konusu olduğunu, bununla ilgili soru sorulabileceğini söyledi. Tanık yeniden salona geldikten sonra Götzl Th.’ye birini vekil olarak önermek isteyip istemediğini sordu. Th. az önce baktığını ve Jena’dan Christian Stünkel’in bir kartvizitini bulduğunu söyledi. Avukat Bliwier Th.’ye Stünkel’in savunmayla bağlantısı var mı diye sordu. Th. olmadığını söyleyebileceğini belirtti. Onlara yazmışlığı veya telefon açmışlığı yoktu.  Bliwier’in sorusu üzerine avukatın kartvizitini Jürgen Lä.’den aldığını söyledi. Bliwier, Lä.’nin ona ne zaman bu kartı verdiğini sordu, ama Götzl bunun daha sonra da sorulabileceğini söyledi. Götzl Th. ile ilgili olatak 28 Nisanda bir daha gelmesi gerektiğini söyledi.

Bunun ardından Federal Savcı Diemer, Bliwier’in Hessen Polisi’nden bir memurun Hessen Anayasayı Koruma Dairesi’nin tanık Te.’ye olası bir manipülatif müdahalesi konusunda çağrılması ve dosyaların davaya dahil edilmesi konusundaki delil tespiti talebiyle ilgili görüş bildirdi (bkz. 91. duruşma günü). Yalnıca herhangi bilgilerin, bu davadaki suç ve ceza sorularının açıklığa kavuşmasına katkıda bulunması beklenemezdi. Tanık Te.’nin inanılırlığı sorusuna cevap bulmaya da bir katkısı yoktu. Te.’nin anlattıkları güvenilir değilse dava adına ne kazanılacağının sorulması gerekiyordu. Bu sadece Te. olayla ilgili bilgi verebilirse anlamlı olacaktı ve o bunu yapmayı şu ana kadar reddetmişti. Bliwier ne kadar manipülatif şekilde müdahale edildiğini doğal olarak açıklayamayacaklarını söyledi. Suç ve gerçeklik meseleleriyle ilgili bir bağlantı olmadığını düşünmüyordu.  Bayan E.’nin, Te.’nin bir silah hakkında konuştuğuna dair verdiği bilgiler vardı. Burada açık şekilde suçu işleyen kişinin bilebileceği veya somut gözlem sonucu edinilebilecek bilgiler söz konusuydı. Te. böyle bilgilere sahipse bunlar dava açısından önemliydi. Bu savunmanın da çıkarınaydı. Eğer devlet dairesinin elinde mevcut bilgiler vardıysa ve Te. farklı bir ifade vermeye yönlendirildiyse, o zaman sorgunun devamında Te.’nin gerçeğe uygun ifade vermesi sağlanabilirdi. Diemer, davayla bir bağlantı olmadığını söylemediğini, bu şekilde bir bilgiye ulaşılamayacağını belirttiğini söyledi.

Ardından Başsavcı Greger, avukat Narin’in 92. duruşma gününde verdiği bir delil tespiti dilekçesi ile ilgili görüş bildirdi. Dilekçenin hukuki nedenlerdenm dolayı reddedilmesi gerekiyordu, çünkü sanığın hüküm giyip giymeyeceği ve giyerse ne şekilde giyeceği konularında bir kararın önemi yoktu. Çünkü suçun işlenmesi ve suçun olası nedenleri konusunda bu gerçeklerden ulaşılabilecek bir bilgi yoktu. Tanığın (Andreas Te.) kendisinin suça karıştığı veya NSU ile ilgili bağlantı ve bilgilere sahip olduğuna dair  ipuçları yoktu. NSU’dan bağımsız faillerin işlenen suçlarla bağlantısı olabileceğine dair de aynı şekilde ipucu yoktu. Mahkeme heyeti delil tespiti dilekçeleri aracılığıyla tanığın güvenilmez olduğu sonucuna varsa bile, bu olumlu bir bilgi kazanımına yol açmayacaktı. Sadece tanığın gerçeklerin tespitinin ardından artık suç eylemleri ve suçlularla ilgili doğru şekilde şahitlik etmesine dair az bir umut vardı.

Bliwier burada bir görüş ayrılığının ortaya çıktığını söyledi. Belki Federal Savcılık’ın da Te.’nin gerçeği anlattığını varsaymadığı konusunda anlaşılabilirdi. O durumda tanığı gerçeğe uygun bilgiler vermesi sağlanabilir mi sorusu doğuyordu. Bu ceza davasının rızkıydı. Te.’nin olayların açığa çıkarılmasına faydasının olmaması sonucu sadece verdiği bilgilere dayanıyordu. Bu şekilde tüm delil tespiti dilekçelerini reddetmek mümkündü. Te.’nin, kendisine delil tespit dilekçelerinden hatırlatmalar yapılması durumunda bir gün şu ana kadar verdiği güvenilmez bilgileri muhakkak düzelteceği görüşündeydiler. Diemer Federal Savcılık’ın da inanılırlık konusunda “kendi görüşüne” sahip olduğunu söyledi. Ama burada beş sanık olduğunu ve başka ceza davalarında suçlu olan kişilere konsantre olunduğunu gözardı etmek mümkün değildi. Aylar boyunca tanıkların inandırıcılığı konusunda tartışmak mümkün değildi, ne de olsa iki kişi tutukluydu, Federal Yargıtay onlardan hızlandırılmış bir dava istiyordu. Bliwier bunu anladığını, ama Diemer’in endişelerinin gereksiz olduğunu söyledi. Te.’nin gerçeğe uygun ifade vermeye başlaması, sanık Zschäpe’nin suçluluğunun açığa kavuşturulmasında rol oynayabilirdi. Avukat Stahl’a göre müdahil davacılardan kimilerinin Te.’ye karşı bir davayı sonradan telafi etmeyi denemesi uygunsuzdu, bunun gerçekleri bulmaya bir yararı yoktu. Bliwier, Zschäpe’nin savunmasının kendisinin de devlet mercileri olaylara karıştığından davanın takipsizliği için dilekçe verdiğini söyledi. Savunma Süddeutsche Zeitung’a verdikleri röportajı da tekrar okuyabilirdi. Zschäpe’nin avukatı Sturm, delil tespitinin sonuçlarını dikkate alacak ve onlar hakkında kendi fikirlerini oluşturacak durumda olduklarını söyledi. Zschäpe’nin savunmasının kendi savunma planı vardı ve bunu kesinlikle açıklamayacaklardı. Bunun ardından 12:39’a kadar öğle arası verildi.

Ardından müdahil dava avukatları von der Behrens ve Hoffman bir delil tespiti dilekçesini okudular. Meuselwitz’den Thomas Gerlach’ın tanık olarak dinlenmesini talep ettiler. Gerlach “Ace” takma adı altında sağ çevrelde multifonksiyoner olan bir kişiydi. Zschäpe, Wohlleben ve Holger G.’nin yanında Böhnhardt ve Mundlos’u da tanıyordu ve 1998 yılından önce Zschäpe ile bie ilişkisi olmuştu. 2004 yılından bu yana tanık Mandy St.’nin güncel adresi ve telefon numarasını biliyordu ve onunla SMS veya telefon aracılığıyla düzenli olarak bağlantı kuruyor ve şahsi meseleleriyle ilgili haber alıyordu. Bu bilgileri Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’a iletip iletmediğinin sorulması gerekiyordu. Bunun dışında “Hammerskins”, “Chapter Westsachsen” üyesiydi ve bu sayede ülke çapında ve uluslararası bağlantılara sahipti. Ateşli silah sağlayabilecek kişilere erişime de sahipti. Ona sorulması gerekenler arasında 1998 Ocak ayından sonra Mundlos, Böhnhardt ve Zschäpe’nin İsviçre’ye kaçmasını sağlaması, silah teslimatı yapması veya destekte bulunması ve militan Nazilerden oluşan ve NSU’nun da parçası olduğu yeraltı hücrelerinden bir yapılanma oluşturmakla ilgilenmesi olasılıkları da vardı. Bunun dışında Gerlach’ın 4 Kasım 2011 tarihinden sonra Federal Kriminal Dairesi veya Federal Başsavcılık tarafından sorgulanıp sorgulanmamış olduğunun soruşturulması ve tüm sorguların davaya dahil edilmesi de dilekçe ile talep edildi. Ayrıntılı bir açıklama ile tüm noktalar tek tek gerekçelendirildi.

Ardından müdahil dava avukatı Stephan Kuhn, Michael von Deolsperg’in (doğum adı See) çağrılması için dilekçe verdi. Tanığın 90’lı yılların ortasından 2001 yılına kadar “Sonnenbanner” fanzinini çıkardığını anlatmalıydı. 1998 Ocak ayından önce çıkan bir sayıda “Karl Ketzer” takma ismi altında “Geleceğin Stratejileri” isimli bir makalede yaşam ve faaliyette bulunmaya dair yeraltından stratejileri anlattığı söyleniyordu. Ayrıca André Kapke, Wohlleben, Mundlos ve Böhnhardt’ı örneğin etkinliklerden tanıyıp tanımadığı da sorulmalıydı. 1994 yılından 2001 yılına kadar muhbir olarak “Tarif” adı altında Federal Anayasayı Koruma Dairesi için çalışmıştı ve André Kapke ona 1998 yılında Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ın yanında barınmasını sağlayabilir mi diye sormuştu. Bunu muhbir lideri “Alex” ile anlaşmalı olarak reddetti mi anlatmalıydı. Bunun dışında 2001 yılında İsveç’e göçmesinin ardından, şahsen Almanya’daki Neonazilerle ve “Alman Pagan Cephesi” ve “Germen İnanç Birliği” gibi Neonazi örgütleriyle hala bağlantısı olup olmadığı da sorulmalıydı. Bunun dışında 2005 yılında İsveç Salem’de Daniel Wretström için yapılan ve/veya Danimarka Kolding’de Rudolf Heß için yapılan bir anma yürüyüşüne katıldı mı ve bu yürüşleri filme aldı mı ve orada Maik veya André E. ya da diğer Alman Nazilerle buluştu mu soruları da sorulmalıydı. Kuhn gerekçelendirme ile ilgili olarak tanığın Thüringen Leinefelde’den geldiğini, 1990’lı yılların başından bu yana Neonazi çevrelerinde aktif olduğunu söyledi. 1991 yılından 1994 yılına kadar kasten adam öldürmeye teşebbüsten hapis cezası almıştı. Ardından Leinefelde Yoldaşlığı’nın yönetimini üstlenmişti ve Michael Neubauer ile birlikte “Nasyonal Sosyalistler Arkadaş Çevresi/Volkswille Hareketi”ni (FNS/AV) kurmuştu. Thüringen’de ve ülke çağında aşırı sağcı çevrelerde sıkı bir ağ kurmuştu. Düğününde de bulunduğu Thorsten Heise, FAP (Özgürlükçü Alman İşçi Partisi), HNG (Ulusal Politik Tutuklular için Yardım Birliği) ve Steffen Hupka ve Ernst Tag gibi Neonazi liderleri, Mundlos’un da bağlantısının olduğu IHV’nin (Ulusal Politik Baskı Altındakiler ve Yakınları İçin Uluslararası Yardım Komitesi) başkanı ile ilişkileri vardı. See, IHV için Thüringen’in bölge yöneticisi olarak da faaldi. Kuhn, delillerin iradının çok önemli olduğunu, çünkü bu yolla Thüringen Neonazi camiasında üçlünün ortadan kaybolmasından önce yeraltından saldırılar ve hücrelerin organizasyonu ile ilgili tartışmaların varlığının kanıtlanabileceği sonucuna vardı. Üçlü de daha ortadan kaybolmalarından önce bu konseptlerle ilgilenmişti, Sonnenbanners fanzininin garajda bulunan ve hücre oluşturmakla ilgili sayısı doğrudan buna işaret ediyordu. Bu aynı zamanda üçlünün yeraltına kaçışı garajın aranmasından önce tartışmış hatta planlanmış bile olduklarını da gösteriyordu. Böhnhardt’ı bekleyen bir hapis cezasının olması ve Mundlos’un daha ortadan kaybolmadan önce silahların teminini sağlamaya çalışması da bunu ortaya koyuyordu. Garajda içerisinde adreslerin de bulunduğu telefon listesiyle Mundlos’un pasaportu da bulunmuştu ve Mundlos 16.1.1998’den sonra Ilmenau Koleji’ne gitmemişti.

Hakim Götzl, tanık Avukat Thomas  Jauch’un doktor raporu sunarak yarınki duruşmaya katılamayacağını bildirdiğini söyledi. Duruşma günü 13:28’de sona erdi.