Bugün aralarında Maik Eminger’in de olduğu üç Neonazi bir kez daha bu duruşmada hazır bulunmuştur. İfade vereceği önceden tebliğ edilmiş olan tanık Thomas Gerlach’ın ifadesine, Ralf Wohlleben’in savunma makamı ret başvusurunda bulunduğundan dolayı ancak öğleyin geçilebildi. Gerlach oldukça iyi bağlantılar ağına sahip bir Neonazi olarak çok az şey hatırlayabildiğini iddia etti ve Hammerskins’lerin bir üyesi olmasına ilişkin herhangi bir ifadede bulunmak istemedi – „değerlerine olan saygısı“ buna izin vermemektedir. Götzl bir kez daha cezai yaptırım uygulamakla tehdit etse de herhangi bir yaptırım uygunlanmadı.
Tanık: Thomas Gerlach (Neonazi, Hammerskins üyesi)
Seyirci oturduğu bölümde sanık André Eminger’in ikizkardeşi Maik Eminger ile birlikte Sachsen-Anhalt’tan Neonazi Enrico Marx ve onlara eşlik eden biri bulunmaktadır. Marx’ın üzerinde „Moshpit“ adlı Neonazi müzik gurubunun bir şarkısının yazılı olduğu tişört vardır. Maik Eminger’in üzerinde ise Neonazi örgütü „Gefangenenhilfe“nin bir tişörtü vardır.
Duruşma saat 09:52’de başlar. Müdahil olarak 25.02.2004 tarihinde Rostock’ta öldürülen Mehmet Turgut’un erkek kardeşi hazır bulunmaktadır. Duruşmanın başlamasının hemen ardından Wohlleben’in savunma avukatı Klemke söz ister. Klemke, duruşmaya ara verilmesi talebinde bulunur. Bunun nedeninin müvekkilinin tutukluluk süresi hakkında senatonun verdiği 25.06.2014 tarihli kararın ancak cumartesi günü eline geçmiş olmasıdır. Müvekkilinin okuması, tartışabilmeleri ve davayla ilgili tutumlarını belirleyebilmeleri için bu kararı müvekkeline vermek üzeredirler. Götzl yarım saat yeterli midir, diye sorar; Klemke evet, der. Duruşmaya ara verilir. Duruşmaya bir kez daha ara verildikten sonra saat 10:47’de devam edilir. Ardından Klemke, ret dilekçesi başvurusunda bulunmak üzere iki saatlik bir araya daha ihtiyaç duyduklarını söyler. Götzl saat 13’e değin ara verildiğini söyler.
Oturuma ara verilir ve saat 13:05’de devam edilir. Wohlleben’in savunma avukatı Schneiders, ret başvurusu dilekçesini yüksek sesle okur. Sanık Wohlleben, hakim Götzl, Fischer, Kuchenbauer, Odersky ve Land’ı taraf tuttukları endişesiyle reddetmektedir. 25.06.2014 tarihli kararla Wohlleben’in tutukluluk süresinin devamını tayin etmişlerdir. Wohlleben, 25 Haziran tarihli kararın red edilmesini desteklemektedir. Reddedilen hakimler, şüphe edilen suçun temelendirilmesi aşamasında, sanıkların ve tanıkların öznel ve nesnel ifadelerini tümüyle değerlendirmedikleri gibi söz konusu kişilerin aklanmasını sağlayacak noktaları yeterince ele almamışlardır.
Schneiders ilk nokta olarak hakimlerin sanık Carsten Schultze’nin para teslimatına ilişkin verdiği beyanı aktarırken bazı şeyleri seçip bilerek çarpıttıklarını söyler. Schultze sorgulamasının başında, Doğu Avrupa tipi susturuculu bir silahın muhtemelen teslim edileceğini ve satış fiyatını Wohlleben’e bildirdiğini belirtmiştir. Fakat Schultze, 8. Duruşma gününde bu ifadesinde kısıtlamaya gitmiş ve somut olarak teklif edilen silahın temin edilmesi ve fiyatın ne olduğu konusunda Wohlleben’den bir kez olsun herhangi bir onay almadığını belirtmiştir. Schultze, bu ifadesini Wohlleben’nin savunma makamının yaptığı sorgulamada daha da sınırlandırılmış ve Wohlleben aracılığıyla gerçekleşmiş para teslimatına ilişkin gerçekte bir şey hatırlamadığını söylemiştir. Sonuçta nihai çıkarımlar söz konusu olmuştur. OStA Weingarten’ın sorgulamasında ise Schultze, sözüm ona Wohlleben tarafından alınan paranın daha sonra her iki Uwe tarafından geri iade edildiğine dair bir şey hatırlayamadığını belirtmiştir. Ayrıca BKA tarafından Wohlleben’in silahı temin etmek için kendi olanaklarıyla avans vermiş olabileceği göz ardı edilmiştir. „Pogromoly oyunlarının“ satışının en geç 1999 yılının başına değin yapılmış olduğu da dikkate alınmamıştır. 1999 senesinin başından 2000 senesine değin oyunların satışından elde edilen hasılat muhafaza edildiği için Schultze’nin ifadesinde belirttiği gibi söz konusu trionun sürekli para sıkıntısı içinde bulunması pek de olasılık dahilinde değildir. Fiyatın Wohlleben aracılığıyla iletimiş olmasının bir çelişki olduğunu göstermektedir.
Schneiders, ikinci nokta olarak silahın teşhis edilmesine değinir. Silahın „sözümona kesin bir şekilde Schultze aracılığıyla teşhis edilmesi“nin kanıt olarak inandırıcılığı kusurludur. Schultze’nin diğer ifadelerinin silahın teşhis edilmesinin güvenilirliğini azaltması senatonun az da olsa değindiği bir nokta olmamıştır. Suçun işlendiği silahın medyada fazlasıyla yer almış olması nedeniyle insanın hatırasında böyle bir resmin canlanmış olabileceği ihtimali üzerinde de durulmamıştır. Üçüncü nokta der Schneiders, senato, Schultze tarafından temin edilen silahın işler vaziyette olduğunu varsaymıştır. Ancak bu varsayım ne Schultze’nin verdiği ifadelerle ne de tanık Andreas Sch.’yi sorgulayan memurların ifadeleriyle desteklenmiştir. Silahın işlevinin test edilip edilmediğine dair herhangi bir rapor yoktur.
Dördüncü nokta olarak Schneiders, eldivene ilişkin ifadenin nasıl oluştuğuna değinir. Burada reddi talep edilen hakimler, Schultze’nin ifadesine öyle bir anlam yüklemişlerdir ki buna göre Wohlleben, susturucuyu sökerken deri eldiven kullanmıştır. Hakimler ifadenin nasıl gündeme geldiğiyle ilgilenmemişlerdir. Schultze, Wohlleben’in savunma makamının yaptığı sorgulamada bu detaya ilk iki sorgulamada değinmediğini itiraf etmek zorunda kalmış ve ilkin OStA Weingarten’ın bir diğer sorgulamada yönelltiği soru üzerine bunu hatırladığını sandığını söylemiştir. Hatta ana duruşmada bu eldivenler siyah deri eldivenlere dönüşmüştür. Schultze’nin ifadesindeki çelişkiler ve asıl ifadenin kimi kısımlarında sınırlamalara gitmiş olması, onlar bu konuda üstelemiş olsalar da burada reddi talep edilen hakimler tarafından dikkate alınmamıştır. Bu nedenle Wohlleben konusunda, hakimlerin gözünde sadece geçici olarak Schultze’in ifadelerine kıymet verilmesinin söz konusu olduğu, Wohlleben’i suçlayacak bilgiler ele alınıp değerlendirilirken onu aklayacak bilgilerin göz ardı edildiği izlenimi oluşmuştur.
Duruşmaya saat 13:37’ye değin ara verilir ve sonra federal savcı Diemer, BAW’nın fikrine göre hakimlerin reddi için bir neden olmadığını söyler; bir başka senato tarafından karar verilmesi gerektiğini ve bu senatoya karşı görüş bildirilmesi gerektiğini belirtir. Burada süreci hızlandırma kuralı vardır ve bu kural, duruşmanın devam etmesi anlamına gelmektedir. Götzl duruşmaya devam edileceğini bildirir. Ardından müdahil avukat Kaplan, bugünkü duruşmada bulunan Maik Eminger’in mahkeme salonunu terk etmesini talep eder. Tanık olarak dinlenmesi söz konusu olabilecek kişilerin mahkeme salonunu terk etmeleri istenebilir. BGH bunu uygun gördüğünü açıklamıştır. Federal Savcı Diemer, BAW’nın Maik Eminger’i tanık olarak göstermediğini, şu an için buna bir gerekçe göremediğini, kamuoyu ilkesi dikkate alındığında da söz konusu kişinin salondan çıkarılmasının mümkün olmadığını belirtir. Duruşmaya tekrar ara verilir. Bu esnada André Eminger, aşağıda bulunduğu yerden baş işareti yaparak kardeşi Maik’tan salondan çıkmasını ister. Maik Eminger izleyiciler için ayrılan yeri terk eder. Kısa bir süre sonra tekrar geri döner ve Enrico Marx ile konuşur. İkisi de oradaki üçüncü kişiyle vedalaşır ve salondan çıkarlar. Saat 13:55’te duruşmaya devam edilir. Götzl, Maik Eminger’in talep edilen şeyi duyması ve duruşma salonu terk etmesiyle başvurunun sonuçlandığını söyler.
Ardından tanık Thomas Gerlach’a geçilir. Götzl tanığa § 55 StPO‚ye (Ceza Muhakemesi Kanunu) göre haklarını bildirir ve burada söz konusu bu davanın sanığı ile ayrıca Mundlos ve Böhnhardt’la olan diyalogların mevzu bahis olduğunu söyler. Gerlach, sadece Wohlleben Beyi kasten tanıdığını onunla da 2000 senesinin başında Jena’da tanışmış olduğunu söyler. Söz konusu diğer sanıkları şahsen tanımamaktadır. Götzl, Wohlleben ile nasıl tanıştığını ve diyaloglarının bugüne değin nasıl geliştiğini sorar. Gerlach, o zamanlar Jena’daki evlerinden hareketle bu diyaloğun geliştiğini söyler. Siyasi anlamda organize olmaya başladıklarında diğer guruplardan kişilerle biraraya gelmeye başlamışlardır. Ve bunun sonucunda siyaset dışında da arkadaşlıkları gelişmiştir. Hafta sonları sık sık bulaşarak birlikte bir şeyler yapmışlardır. Bir soru üzerine Gerlach, Jena’daki bu evi vaktiyle ortak aldıklarını, fakat bunun tam olarak ne zaman olduğunu bilmediğini söyler. O 2001’den 2004 yılına değin hapis yatmıştır. Ve serbest bırakıldıktan sonra siyasi anlamda daha çok şey yapmayı denemiştir ve Jena’daki guruplarla sık sık biraraya gelmiş, siyasi etkinlikleri konuşmak için“orada“ bulunmuştur. Ve her şey bu şekilde gelişmiştir; yoldaşların buluştuğu akşamlar ve benzeri şeyler düzenlenmiştir.
Götzl, Gerlach’dan Wohlleben ile siyasal anlamda daha çok şeyler yaptık derken neyi kastettiğini anlatmasını rica eder. Gerlach bunların temelde „Antikapitalizim kampanyası“ gibi kampanya hazırlıkları olduğunu söyler; birlikte „Fest der Völker“ [Aşırı sağcı rock müziği konserleri] düzenlemişlerdir; ayrıca gösteriler, el ilanları dağıtılması türünden şeyler söz konusu olmuştur. Götzl, Gerlach’ın amaç edinip peşinden gittiği şeylerin neler olduğunu bilmek ister. Tanık sadece kendi halkıyla sınırlı bir sosyalist devlet fikrinin peşinden gittiğini söyler; yani bir tür nasyonal sosyalizm. Kapitalizmde olduğu gibi dünya çapında ya da Avrupa çapında değil sadece milli sınırlar dahilinde bir organizasyon. Götzl, hangi organizasyonların söz konusu olduğunu sorar. Hangi organizasyon olduğunun ilk başlarda önemi yoktur der Gerlach. Mümkün mertebe bir iletişim ağı kurmaya, etkinlikleri birlikte kararlaştırmaya çalışmışlardır ki küçük küçük grupların kendilerince bir şeyler yapmasından ziyade işler daha koordine ve organize edilmiş bir şekilde yürüsün. Götzl: „Biz ile kastedilen nedir?“ Gerlach farklı bölgelerde farklı gurupların olduğunu söyler ve bunlar arasında Jena, Altenburg ve Dresden’i sayar. Götzl gurupların isimlerini sorar. Gerlach o konuda her gurubun serbest olduğunu söyler. Bazıları NPD’de, bazıları ise orada değildir, bazıları kendilerini „Kameradschaft XY“ olarak adlandırmıştır. Biraz daha düzenli organize olduklarında kendilerini „Freies Netz“ (Açık iletişim ağı) olarak adlandırmışlardır; çünkü herkesin katılıp birlikte çalışabileceği açık bir iletişim ağıdır bu. Onun hareket alanı Altenburg bölgesinde olmuştur, onlar kendilerini „Freies Netz Altenburg“ olarak adlandırmışlardır. Yerel bölge dışındaki organizasyonlarda da çalışmıştır; „Kampfbund Deutscher Sozialisten“, „Freundeskreis Halbe“ bunlar arasındadır.
Bir soru üzerine Gerlach, bildiği kadarıyla Wohlleben’in o zamanlar NPD’de olduğunu söyler; ayrıca aynı zamanda buna paralel olarak „KS Jena“ ya da „Nationaler Widerstand Jena“ (Jena Ulusal Ayaklanması) ya da buna benzer başlıktaki guruplara dahil olduğunu belirtir. Götzl, Wohlleben’in dahil olduğu diğer gurupları sorar. Gerlach esasında Wohlleben’i NPD aracılığıyla tanıdığını, fakat söz konusu „Antikapitalizim kampanyasının“ partiler üstü olduğunu söyler. Götzl, söz konusu iletişim ağının nasıl bir yapı olduğunu sorar. Gerlach etkinliklerinin koordinasyonun daha iyi yürümesini istemiş olduklarını söyler; örneğin etkinliklerin aynı zamanda tümüyle birbilerine ters düşen biçimde işlemesini istememişlerdir. Birbirine yakın bölgelerde yapılacak iki gösteri katılımcıları bölecektir . Götzl, Wohlleben’nin amaçlarının neler olduğunu sorar?“ Gerlach, „antikapitalizm kampanyası“nda hem fikir olduklarını söyler. Önce kapitalizmin foyasını ortaya çıkarmak ve alternatiflerin neler olduğunu göstermek istemişlerdir. Gerlach, Wohlleben’in „sosyalist“ bir duruşunun olduğu düşüncesinden de yola çıkmaktadır. Wohlleben hakkındaki görüşü budur. Götzl, Gerlach’ın „foyasını ortaya çıkarmak“ ifadesiyle neyi kastettiğini sorar ve somut olarak neyin peşinde olduklarını bilmek ister. Gerlach biraraya gelip kapitalizmin yanlışlarını analiz ettikleri ve alternatifler üzerinde çalıştıklarını söyler. Bu konuları insanlara iletebilmek içinde nasıl propaganda yapmak gerektiği üzerinde çalışmışlardır.
Götzl: „Beni içeriğin ne olduğunu ilgilendiriyor.“ Gerlach söz konusu içerikleri edinmenin mümkün olduğunu söyler. Ekomonik sirkülasyonu inceleyip bu sistemin işlemediğini göstermeye çalışmışlardır; insanlar iş gücü olarak oradan oraya sürülmekte ve yerlerinden edilmektedirler. Onlar bunun başka şekilde de olabileceğini ya da olması gerektiğini söylemişlerdir; örneğin başka „finans akışlarının“ olabileceğini. Götzl alternatiflerin neler olduğunu sorar. Gerlach, tekrar halk ekonomisine yoğunlaşılması gerektiğini, Avrupa’nın bugün yapıldığı gibi nasyonal devletletlerin dağılmasına sebebiyet veren bir birlik olarak ele alınmaması gerektiğini, aksine nasyonal devletletlerin altında bir birlik oluşturması gerektiğini söyler. Götzl: „Somut olarak neler yapılması gerekir?“ Gerlach, nasyonal devletlere geri dönülmesinden, elde Brüksel ve benzeri ne varsa dağıtılmasından söz eder; devlet üstü enstrümanlar vardır, fakat onlar herhangi bir güce sahip değildir. Sonra Almanya’da „özerkliğin“ olmadığından söz eder; Federal Almanya Cumhuriyeti’nin işi insanların söz söyleme hakları olduğu noktasına çektiğini lakin kendisinin böyle bir söz hakkı olmadığını söyler.
Götzl, Gerlach’ın, Wohlleben’in sosyalist olduğunu söyleyerek neyi kasettiğini sorar. Gerlach tekrar konuşmaya başlar ve devasa holdinglerin oluşmasının önüne geçilebilmesini sağlamak için ekonomik sistemin belirli oranda devlet tarafından kontrol edilmesi gerektiğini söyler. Ardından „ulusalcı çevrede“ üç farklı akımın olduğunu ve kendisinin Wohlleben’in durumu bu şekilde gördüğünü tahmin ettiğini söyler. „Antikapitalizm kampanyası çerçevesinde bunları tartışmışlardır. Bunların üzerinden yıllar geçmiştir; fakat görüşleri tamamıyla farklı olmuş olsa, o denli uzun süre birlikte çalışmamış olurlardı. Wohlleben ile 2004 yılından 2010 yılına değin birlikte çalışmışlardır; tanık bir soru üzerine daha sonra politik anlamda etkin olmaya son verdiğini söyler. Artık güncel anlamda kendi açısından „politik etkinliklerin“ bir manası olmadığını düşünmektedir; bir ailesi vardır ve ailesinin meseleleriyle uğraşmaktadır. Götzl: „Politik dünya görüşünüz değişmiş midir?“ Gerlach hayır, der.
Götzl, münferit açıdan yaklaşıldığında birlikte çalışmanın nasıl ele alındığını sorar. Gerlach, kimin, ne zaman ve nerede hangi gösteriyi yapacağı, el ilanlarının nasıl hazırlanıp nasıl dağıtılacağı, nerede ve ne zaman hangi etkinliklerin düzenleneceği gibi şeylerin koordinasyonunu üstlendiklerini söyler. Das Fest der Völker’in organize edilmesi işini de üstlenmek zorunda kalmışlardır ki bu oldukça zahmetli bir şeydir. Örneğin konuşmaların polis için tercüme edilmesi de gerekmektedir; çünkü polis konuşmaların içeriğini bilmek istemektedir. Gerlach bu işi kısmen kendisinin yaptığını söyler. Wohlleben ya da „Bay Kapke“ polise etkinliği bildirmiş o da tercüme edip geri göndermiştir. Ya da bazen bir konuşmacının bazı şeyleri bazı şekillerde telafuz edemeyeği, bunun belki İspanya’da öyle olabileceği, fakat Federal Almanya’da işlerin başka türlü yürüdüğü gibi tartışmalar yaşanmıştır: „İşte bu türden şeyler.“ Götzl: „Bundan ne anlamam gerekiyor, örneklendirebilir misiniz?“ Gerlach, örneğin İspanya’dan bir konuşmacı davet edilse ve bu konuşmacı kapitalizm hakkında konuşmak istese kullanacağı sözcüklerin farklı olacağı ve kendini farklı biçimde ifade edeceğini söyler. Ve bu kişilere burada başka ülkelerde olmayan yasaların olduğunu açıklamak zorunda kalmışlardır; burada diğer ülkelerden farklı olarak düşündüğünü açık açık söyleme özgürlüğü daha azdır.
Götzl, Wohlleben ile olan ilişkilerinin 2010 senesi itibarıyla nasıl olduğunu sorar. Tanık, ilişkilerinin tümüyle şahsi bir karakter taşıdığını söyler. Aileleri, çocukları, eşleri hakkında konuşmuşlardır. Wohlleben ve karısının ilişkileri nasıldı sorusuna Gerlach, sadece onda yarattıkları izlenimi söyleyebileceğini, ikisinin birbirine gayet iyi uyduğunu söyler. Onlarla hâlâ diyaloğu vardır, gayet normal bir ailedir. Ailenin şu anki durumuna ilişkin bir şey söyleyemeyecektir; bunun iki ya da üç gün içinde Wohlleben’in karısına şahsen sorulması gerekir. Kadın iki çocuğu ile birlikte evde tek başınadır; adam ise iki yıldan beri hapistedir. Fakat onun izlenimi onların sıkı bir biçimde birbirlerine bağlı olduklarıdır. Götzl, Gerlach’a bu aileyi ve hapisteki Wohlleben’i destekleyip desteklemediğini sorar. Tanık karısıyla birlikte zaman zaman bu aileyi ziyaret ettiği ve bazen mektup ya da kartpostal yazdıkları yanıtını verir.
Götzl: „Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos’a ilişkin neler söyleyebilirsiniz?“ Gerlach onlara ilişkin de bir şeyler söyleyemeyeceği yanıtını verir. Aralarında ortak bir noktanın olabileceği tek kişi o değildir herhalde. İnsan onları gazetede gördüğünde pek tabii ki bir şekilde tanıdık gelmektedir. Fakat isim hafızası oldukça kötüdür. Onlarla diyaloğu olduğuna dair bir şey hatırlamıyordur. Götzl: „Bu isimler size bir şey ifade etti mi?“ Gerlach: „Hayır.“ Götzl, Gerlach’a üçlünün kayıplara karıştığından haberi olmuş mudur ya da camiada bu konuda konuşulmuş mudur, diye sorar. Gerlach şüphesiz bundan haberleri olduğunu söyler; bu konuda televizyonda sürekli yayınlanan röportajlardan ya da Antifanın raporlarından illaki duymuşlardır. Fakat 2011 senesinden önce bu meselenin konu oluşturduğuna dair bir bilgisi yoktur; „bu stres nereden çıkmıştır“ bilmiyordur; bu konuda da herhangi bir konuşma hatırlamıyordur; fakat bavul ya da o tuhaf kuklanın „Antifa tarafından“ konu edildiğine dair bilgisi vardır. Jena’daki camia mevzu bahis olduğunda hep bu konu açılmıştır. Bu üç kişinin nerede olduklarına dair herhangi bir konuşmanın geçtiğine dair bir şey hatırlamamaktadır. Götzl: „Bu konuda hiç Wohlleben ile konuştunuz mu?“ Gerlach: „Hayır.“ Götzl: „Emin misiniz?“ Gerlach: „Evet.“
André Kapke’yi tanıdığını doğrular; Kapke iki hafta öncesine değin onun iş verenidir; ayrıca onunla arkadaştırlar. Hikayeleri Wohlleben’dekine benzerdir, söz konusu bina sayesinde tanışmışlardır. Koordinasyon esnasında da arkadaşlıkları gelişmiştir. Kapke’yle daha çok diyaloğu olmuştur. Batı’daki diğer gruplarla buluşmak söz konusu olduğunda bu buluşmaları Kapke’yle birlikte yapmışlardır. Kapke ile daha sıkı fıkı bir ilişkisi olmuştur; yani karşılaştırıldığında onunla daha çok vakit geçirmiştir. Kapke’yle doğru dürüst tanışması 2004 yılında o, yani Gerlach hapisten çıktıktan sonra olmuştur. Ekim ayında serbest bırakılmştır; sonrasında ise her şey çok çabuk gelişmiştir. Gerlach bir soru üzerine bir şeyler yaptıklarında genelde üçünün birarada yaptığını söyler. Jena’dan kişilerle birlikte çalışması gerektiğinde bu kişiler her zaman için Wohlleben ve Kapke olmuştur. Götzl, Gerlach’a tutuklanmasından önce politik anlamda ne suretle angaje olduğunu sorar. Gerlach, Thüringen yönünün onu daha az ilgilendirdiğini, kendi tarihleri gereği daha çok Sachsen’a yöneldiklerini, onunsa daha çok Leipzig ve Dresden’e yoğunlaştığını söyler. O zamanlar idareci pozisyonunda çok fazla bir şey yapmamıştır; daha çok Sachsen, Leipzig, Dresden taraflarında organizasyon işi üstlenmiştir; Thüringen tarafında ise aslında hiçbir şey yapmamıştır. Götzl: „Serbest bırakıldıktan sonra daha çok angaje olmanızın nedeni neydi?“ Gerlach bunun tutukluluk döneminden kalma „yanısıra gelişen pozitif bir etki“ olduğunu söyler; hapisteyken insanın kendini yetiştirebildiğini ve dışarıda sahip olamayacağı bir konumdan hareketle pek çok mesele hakkında kafa yorup değerlendirebildiğini söyler. Ve daha fazla şeyler yapabileceği, dahası yapması gerektiği sonucuna varmıştır. Daha o zamanlar tutukluluğu sırasında pek çok kişiyle diyaloğa girmiş, yazışmış ve okumuştur.
Götzl ona HNG’nin bir şey ifade edip etmediğini sorar; Gerlach evet, der, tutuklanmadan önce onların bir üyesidir ve onlar tutukluluğu süresince onunla ilgilenmişlerdir. Mandy Struck’la (son olarak 105. duruşma günü) tutukluluğu sırasında tanışmıştır; Struck ona mektuplar yazmıştır, sonra aralarında kişisel bir diyalog gelişmiştir; tutukluluğunun ardından birkaç aylığına birlikte olmuşlar, fakat birbirlerine uymadıkları için ayrılmışlardır. Götzl, Gerlach’a Struck ile hâlâ diyaloğu olup olmadığını sorar. Tanık söz konusu kişiyle direkt bir diyaloğunun olmadığını söyler; sadece onu bir keresinde bir gösteride görmüştür, 2006 senesinde Halbe’de Heldengedenken (Kahramanları anma günü) ya da benzeri bir şeyde görmüş olması gerekir, fakat tam olarak hatırlamamaktadır. Onu bir kez daha görmüştür, fakat diyaloğu olmamıştır. Serbet bırakıldığı tarihten 2005 senesinin ortalarına değin birliktelikleri olmuştur. Ayrılma nedenlerine ilişkin ise Gerlach, daha önceden tanıdığı bir başka kız arkadaşıyla yakınlaştığını ve şimdi bu kız arkadaşından iki çocuğu olduğunu söyler: „Birbirimiz için uygun değildik, mantıklı olan bir karar vermekti.“ Şahsen Struck’un politik anlamda aktif olduğunun farkına varmadığını söyler. O herhangi bir yere gittiğinde Struck da onunla gitmiştir. Onunla tanıştığı dönemde Struck politik anlamda aktif değildir.
Götzl, tanığa Struck ismini o zamanlar şifre olarak kullanıp kullanmadığını sorar. Gerlach: „Evet, bu artık bilinen bir şey.“ Bu şifreyi online forumlar için kullanmıştır; şifreleri aklında tutma konusunda iyi değildir. İki üç forum için kullanmıştır; „Freier Widerstand“ forumu için kullandığını sanmaktadır. Gerlach, Götzl’ün elinde mutlaka bunların olduğunu, fakat kendisinin hangi forumlar olduğunu artık bilmediğini söyler. Götzl tanığa Struck’a ilişkin kişisel verileri, adresleri başka kişilere verip vermediğini ya da ondan bunu talep edenlerin olup olmadığını sorar. Gerlach: „Hayır.“ Götzl, ya da bu verileri araştırıp araştırmadığını, böyle bir durumun olup olmadığını sorar. Gerlach: „Hayır.“ Götzl: „Lakaplarınız nelerdi?“ Gerlach şu lakabım hala geçerli: „A-C-E“. Lakabının anlamının ne olduğu sorusuna Gerlach, Altenburg’dn geldiğini, orada Skat adlı oyunun oynandığını ve kendisinin vaktiyle, „Ace of Spades“ adlı bir broşür çıkardığını söyler, yani Pik-Ass (maça ası) . Lakabı buradan gelmektedir, bu nedenle internet forumlarında takma isim olarak bunu kullanmıştır.
Götzl, politik etkinliklerde şiddet kullanılmasına ilişkin tartışmalar olmuş mudur, olmuşsa içeriği nedir, diye sorar. Gerlach, böyle bir şeyin işe yaramayacağı konusunda aslında mutabık olduklarını söyler. Götzl, Gerlach’ın bu konuda kiminle tartıştığını sorar; Gerlach mutabık oldukları için herhangi bir tartışmanın olmadığını söyler. Götzl üsteler. Gerlach, silaha sarılmalarını ve bu konuda konuşmalarını gerektirecek herhangi bir duruma ilişkin bir şey hatırlamadığını söyler. Götzl kiminle konuştuğunu sorar. Gerlach, birlikte çalıştığım kişilerle der. KDS’de [Kampfbund Deutscher Sozialisten] genel kural bu konuda tartışılmamasıdır; bunlar „eski Kühnen kişileri“dir. „Freien Netz“de de aynı durum söz konusudur. Ayrıca bu forumların yayınlandığını, herkesin farklı bir humor anlayışının olduğunu söyler. Örneğin bir polis karakolunun aleve verilmesi gerektiği üzerine yazsa bu onun için humor içeren bir şeydir, fakat herkes bu görüşü paylaşmaz. Götzl: „Bununla neyi kastediyorsunuz?“ Gerlach, „Freies Netz“ oldukları dönemde forumda bir konunun ele alındığını ve bir şekilde bir tartışmanın başladığını ve bunun üzerine onun şöyle yazdığını söyler: „Şimdi gidip bir polis karakolunu ateşe vereceğim.“ Foumdaki herkes bunun bir espiri olduğunun farkına vardı. Bu onun gözünde bir nüktedir ki diğerleri de buna espiriyle yanıt vermiştir. Götzl bunun ne suretle bir nükte olduğunu sorar. Gerlach, en azından Antifa’nın sayfaları okunduğunda bu türden eylemlerin yapıldığı ya da planlandığı suçlamasında bulunuluyor, yanıtını verir. Bu iddiaları bu şekilde „boşa çıkarmak“ istemiştir. Ve bunun daha önce söylediği gibi kapalı bir forum olduğunu ve diğerlerinin de benzeri bir humora sahip olduğunu belirtir.
Götzl, Gerlach’ın Wohlleben ile politik çatışmalarda şiddetin bir araç olarak kullanılıp kullanılamayacağına ilişkin tartışıp tartışmadıklarını sorar. Gerlach böyle bir şey hatırlayamadığını söyler. Fakat evde herhangi biri şiddete başvurdu mu Wohlleben onu evden dışarı atmıştır. Bir keresinde bir taksi şoförü onları kışkırttığında da Wohlleben araya girip yatıştırmıştır. Fakat şiddete başvurmanın manalı olup olmadığı anlamında tartışmalar yapıldığına dair bir şey hatırlamıyordur. Bu nedenle de mutabık olduklarını söylemiştir. Bir soru üzerine Gerlach, Kapke bu konuda herhangi bir tartışmaları olmadığını söyler. Daha önceleri asabi biri olabilir ya da insanlar üzerinde böyle bir etki yaratmış olabilir. Fakat bu „bizim ortak“ görüşümüzdü, asla bu ya da şu meselenin şiddet içeren biçimlerle çözülmesi taraftarı olmadık, buna meyletmedik. Bir soru üzerine Gerlach, adam yaralamaktan dolayı hapis yattığını söyler. Bu bizzat kendi başından geçmiştir. Bunun da bir manası vardır, suçsuz olduğunu söylemiyordur. Böylece şiddetin ne kendisine ne çevresine, kısaca kimseye bir şey getirmediğini deneyimlemiştir. Bir soru üzerine Gerlach, pek çok kişiyi yaralama suçundan hüküm yediğini söyler; bu olay sarhoş olduğu bir zaman gerçekleşmiştir; o zamanlar gençtir ve yanlış bir durum değerlendirmesinde bulunup karşısındakine vurmuştur. Bunu inkar edemeyecektir; ayrıca etmek de istememektedir. Götzl: „Bu olayın politik bir arka yapısı var mıydı?“ Gerlach: „Yo, şimdilerde…“
Ara verildikten sonra saat 15’te duruşmaya devam edilir. Ardından Götzl, şimdi zamansal dizgenin söz konusu olduğunu söyler ve TLfV’nin oluşturduğu bilgilere ilişkin bir hatırlatmaya geçer: Gerlach hakkındaki ilk bilgi 1997 yılına aittir, elinde üzerinde Keltenkreuz’un olduğu kırmızı beyaz bir bayrak tutup sallamıştır: „Barış için şehit olan Heß!“. Gerlach bayrağı salllayıp o şekilde bağırmadığını söyler, fakat bundan hüküm giymiştir, söz konusu tarih doğrudur. Hatırlatma: 1998 yılında Gerlach, Radebeul ilçesindeki bir Skin konserinde teşhis edilmiştir. Gerlach: „Öyle olması gerekir.“ Hatırlatma: 30.01.1998 [sesçil yazım.] HNG‚ye üye olmuştur. Gerlach, buna ilişkin, doğru olması gerekir, der. Hatırlatma: 20.04.2000 tarihinde Meuselwitz’de üzerinde „Blood and Honour“ yazılı bir tişörtle teşhis edilmiştir. Gerlach, bunun da doğru olması gerektiğini söyler. Götzl, bu tişörtün Gerlach için anlamını sorar. Gerlach: „Hiçbir anlamı yok.“ Bu tişört her yerde satılmaktadır. Götzl neden bu tişörtü satın aldığını sorar. Gerlach bu tişörtlerin konserlerde ya da malum satış sitelerinde yer aldığını söyler. Neden giydiğini bilmediği tişörtler giymiştir.
Götzl, Gerlach’ı B&H ile bağlayan şeyin ne olduğunu sorar. Gerlach: „O zamanlar müzik gurubuyla ilintili olan önemsiz bir şey.“ Götzl: „Hammerskinler kavramının onda neyi çağrıştırdığını sorar?“ Gerlach: „Benden duymak istediğiniz şey nedir?“ Götzl: „Sorumun cevabı.“ Gerlach: „Bir fikrim yok.“ Götzl, Gerlach’ın yanıt vermekten kaçındığını söyler. Bunun üzerine Gerlach: „İşte bir çeşit arkadaş çevresi, bilemiyorum, ulusalcı Skinler, her zaman olduğu gibi“ Götzl: „Üye miydiniz?“ Gerlach: „Soru oraya üye olunup olunamayacağı sorusudur, fakat bu türden soruların yanıtını bilmiyorum.“ Götzl, Gerlach’a Hammerskins’e üye olmak hakkında neler bildiğini sorar; kimler üye olabilir ve bunun hakkında konuşabilirler mi? Gerlach, Götzl’ün ondan malum internet sitelerinde yer alan şeylerden ya da „onların“ VS kurumlarından duyabileceği şeylerden başka şeyler duymayacağını söyler. Götzl kendisi için Gerlach’ın neler bildiğinin önemli olduğunu söyler. Gerlach: „Skinheadlerin biraraya gelip Amerika’da kurduğu bir şey bu, nereden bileyim.“ Götzl, Hammerskinlere ilişkin oluşturulan bilgilerden hatırlatmalara geçer: 2002 yılında Hohenleuben’deki tutukluğu süresine ait olduğu saptanan bir mektupta Gerlach kendini Hammerskin olarak tanımlamıştır ve bugüne değin hâlâ Sachsen/Westsachsen bölgesinde üye olduğu barizdir. Götzl: „Buna ne diyeceksiniz?“ Gerlach susar ve sonra: „Eğer mektup sizdeyse o zaman orada yazılı olan doğrudur.“ Götzl: „Lütfen?“ Gerlach, Götzl’e, mektuba el konulmuşsa zaten cevabı bildiğini söyler. Götzl bunun Gerlach’a yönelttiği bir soru olduğunu söyler. Gerlach bunun farkında olduğunu fakat Götzl’ün hoşuna gitmeyecek olsa da ondan herhangi bir yanıt alamayacağını söyler. Götzl: „Neden olmasın?“ Gerlach: „Herhangi bir şey söylemek istemediğim için, böyle.“
Mandy Struck adlı davalının 30.12.2011 sorgulamasından bir hatırlatma: St., Gerlach’ın hangi organizasyona üye olduğu sorusuna Hammerskinlere üye olduğu yanıtını vermiştir. Gerlach: „Eğer bayan Struck böyle söylüyorsa.“ Götzl: „Evet, fakat bu konuda konuşmanız yasak mı?“ Gerlach: „Ben bu konuda konuşmak istemiyorum.“ Götzl: „Konuşmamak konusunda sorumlu mu hissediyorsunuz kendinizi?“ Gerlach: „Kendime karşı evet. Bu durumun hoşunuza gitmediğini biliyorum, fakat bunu yapmayı istemiyorum.“ Götzl tanığa ifade verme zorunluluğunu hatırlatır. Gerlach buna rağmen bir şey söylemeyeceğini belirtir. Götzl, Gerlach’ın bilgi vermeyi reddetmesini gerektirecek anlaşılır bir neden bulunmadığı yanıtını verir ve ona karşı cezai yaptırım uygulanacağını hesaba katması gerektiğini söyler. Ardından Götzl, konunun tekrar ele alınacağını ve Hammerskinlere genel anlamda yaklaşılabileceğini söyler. Gerlach’a oraya hangi koşullarda üye olunabileceği hakkında neler bildiğini sorar. Gerlach bu konuda bir şey söyleyemeyeceğini, bilgisi olmadığını söyler. Struck’un sorgulamasından alıntı: Gerlach bir keresinde onu, nerede olduğunu bilmediği, İtalyan Hammerskinlerin bulunduğu bir Hammerskin konserine götürmüştür; aslında Hammerskinlerdeki genel kural orada kimlerin bulunduğunun bilinmemesidir. Gerlach, Struck’la bir konsere gitmiş olabileceğini, hatırlayamadığını, fakat mümkün olduğunu söyler. Götzl, kimlerin orada olduğunun bilinmemesi gerektiğine ilişkin ifade için Gerlach’ın ne düşündüğünü sorar. Gerlach: „Hiçbir fikrim yok, sonunda bu onun kendi izlenimi.“ St. ile Hammerskinler hakkında konuşmuş olduğunu kabul etmez.
Struck’un sorgulamasından alıntı: Hammerskinler, Thüringen ve Sachsen’ı birarada değerlendirmişlerdir; altı ya da yedi adam söz konusudur; insanların mercek altına alınıp incelendiği uzun bir deneme süresi vardır; sonra ise bu kişiler köle gibidir, her konsere ve gösteriye giderler; Gerlach tutukluğundan önce adaydır, aralarına ancak daha sonra kabul edilmiştir. Götzl: „Buna ne diyeceksiniz?“ Gerlach buna ilişkin bir şey söyleyemeyeceğini, sonuçta bunun Struck’un ifadesi olduğunu söyler. Götzl, Struck’un söylediklerinin doğru olup olmadığını sorar. Gerlach: „Hammerskinler konusunda hiçbir şey söylemek istemiyorum.“ Götzl, Struck’un sorgulamasından alıntı yapar: Struck, Hammerskinlerde neler olup bittiğini idrak edememektedir; yukarıda söylediği her şeyi ona Gerlach anlatmıştır, daha fazla bir bilgisi yoktur. Götzl: „Buna ne diyorsunuz, doğru mudur?“ Gerlach: „Hayır.“ Struck’la Hammerskinler hakkında konuşup ona söz konusu bu bilgileri verdiğini kabul etmez. Götzl: „Hammerskinlerin bir üyesi miydiniz?“ Gerlach: „Bu konuda hiçbir şey söylemek istemiyorum.“ Ardından Götzl, Struck’un ifadesinde Gerlach’ın ona Hammerskinler aracılığıyla pek çok kişi tanıdığını beyan ettiğini hatırlatır. Gerlach bu konuda bir şey söyleyemeyeceğini belirtir; genelde pek çok insan tanımaktadır. Götzl: „İsabetli bir yaklaşım değil mi?“ Konunun ‚Hammerskinlerle‘ ilişkisinin ne olduğuna dair bir şey bilmediğini söyler. „HS“ [Gerlach bu kısaltmayı kullanır] ile hiçbir alakası olmayan pek çok kişi tanıdığını söyler.
Götzl bir kez daha Gerlach’ın Struck’a karşı buna denk düşen ifadelerde bulunup bulunmadığını sorar; Gerlach böyle bir şey hatırlamadığını söyler. Götzl, TLfV’nin oluşturduğu ve daha öncede alıntılanmış bilgilerde şunun yer aldığını söyler: Hammerskin camiasında da Gerlach’ın Avrupa’dan Kuzey Amerikaya’ya değin uzanan diyalogları vardır ve kısa bir süre öncesine değin Hammerskin camiasının gösterilerine düzenli olarak katılmıştır. Gerlach bu konuda genel olarak da hiçbir şey söylemek istemediğini belirtir. „Bizzat kendi tarafından kendisine biçtiği değer duygusu“ onun bu konuda konuşmasına izin vermemektedir. Götzl: „Bu Hammerskinlere karşı kendinizi sorumlu hissetmenin bir ifadesi değil midir; ayrıca onların bir üyesi olduğunuz anlamına gelmez mi; yoksa neden bu konuda konuşmak istemeyesiniz ki!“ Gerlach söylediklerini sadece tekrar edebileceğini, kendisine ve „değerler dünyasına“ saygısı gereği bu konuda hiçbir şey söylemek istemediğini belirtir. Götz, üye olup olmadığı sorusu bir kenara bırakılacak olursa Gerlach’ın üyelik hakkında konuşulması durumunda sonucun neler olacağına dair bilgisi olup olmadığını sorar. „Bu konuda hangi bilgilere sahipsiniz?“ Gerlach: „Hiçbir bilgiye sahip değilim.“
Götzl, THS‚yi sorar. Gerlach şahsi olarak bunu sadece basından ve Ekim 2011 senesinden itibaren bildiğini söyler. THS‚den tabbi ki daha öncede haberi vardır; fakat öyle ciddi anlamda bir teması olmamıştır. 90’lı yıllarda Thüringen taraflarında öyle ciddi anlamda etkin olmamışlardır. Götzl, bunun Gerlach’da hangi kişileri çağrıştırdığını sorar. Gerlach „muhbir Tino Brandt“ı ve basında sürekli yer alan „şu Thüring’li ismi“ söyler. Götzl burada basının mevzu bahis olmadığını, aksine onun o zamana ilişkin bilgisinin söz konusu olduğunu söyler. Gerlach bu noktada dürüst olması gerektiğini söyler; o dönemlere ilişkin bildiği şeylerle şimdiye değin okuduğu şeyler arasında yüzde yüz bir ayrıma gidemediğini belirtir. Onun görüşüne göre, öyle çok fazla bir diyaloğu olmamıştır; gösterilerde pankartlarda neler yazılı olduğunu bilmektedir. Fakat Altenburgerlilerin aslında „aksiyon guruplarıyla“ direkt bir teması olmamıştır. Götzl, Brandt dışındaki diğer isimleri sorar. Gerlach, Kapke, Wohlleben, Wieschke isimlerini sayar; fakat bunların son iki yıldaki süreçte okuduğu şeyler olduğunu söyler.
Götzl, onun yurtdışındaki diyaloglarını sorar. Gerlach aslında yurt dışında „İtalya’dan Macaristan’a“ şu an tam olarak nereler olduğunu bilemediği çok sayıda diyaloğu olduğunu söyler. Bunların temelinde „Fest der Völker“de olduğu gibi politik nedenleri olduğunu söyler; ya da bu kişilerle konserlerde tanışmıştır. Bir soru üzerine tanık, İsviçre’de pek çok kişiyle diyaloğu olduğunu söyler. Tekrar sorulması üzerine Gerlach, medyada PNOS’ten Mario Friso ile arkadaş olduğu haberlerinin dolaştığını söyler. Götzl, Gerlach’ın İsviçre’ye seyahat edip etmediğini sorar. Gerlach oraya sık sık seyahate gittiğini söyler; oradaki partiyle de konuşmuşluğu vardır. Götzl biraraya getirilen verilerden alıntı yapar: Gerlach, PNOS’un federal düzeydeki parti kongresine Eylül 2006 tarihinde [sesçil yazım] KDS ve FKH’nin [Freundeskreis Halbe] temsilcisi olarak katılmış ve bir konuşma yapmıştır; İsviçre iyice netleşen derin ortak çalışmaları nedeniyle üç yıllığına ülkeye giriş yasağı koymuştur. Gerlach, ülkeye giriş yasağı almadığını söyler.
Götzl, Portekiz’i sorar. Gerlach, o zamanlar Mário Machado [Portekizli bir Hammerskin] ve diğerleriyle diyaloğu olduğunu söyler. Götzl, herhangi bir silahın temin edilmesi konusunun ele alınıp alınmadığını sorar. Gerlach: „Hayır.“ Götzl: „O halde kesin olarak hayır?“ Gerlach: „Hayır.“ Götzl, Gerlach’ın Almanya’ya kimi silahları getirmesinin hiç konu edilip edilmediğini sorar. Gerlach buna da hayır yanıtını verir. Bunu basında okumuştur. Karlsruhe’de de bu suçlamayla karşılaşmıştır; fakat tam tersi şekilde, silahları Portekiz’e getirmiş olduğu suçlaması yapılmıştır. Fakat tüm bunların bir manası yoktur. Fakat söylediği gibi bu konuda konuşulmamıştır ya da söylenecek başka bir şey yoktur. Götzl özet bilgilerde Gerlach’ın isminin 2007 tarihinde THS’nin elektronik posta listesinde geçtiğini söyler. Gerlach, koordinasyon işleri gereği adının birçok listede yer almış olması gerektiğini söyler. O zamanlar kimin hangi kullanıcı hesabıyla elektronik postalar göndermiş olduğunu artık söyleyemeyecektir. Fakat THS’nin kendisiyle birebir işleri olmamıştır. Fakat onun için grupların isminin bir önemi olmamıştır.
Ardından Götzl, Gerlach’ın 2013 tarihli sorgulamasından bir alıntı yapar: Belki de „nasyonal sosyalist“ tanımının daha uygun bir tanım olup olmadığı sorusuna Gerlach, bunun bir tanımlama sorunu olduğunu, kendisini „sosyalist“ olarak tanımladığını söyler ve kendisine aşırı sağcı camiada hareket ettiği suçlamasında bulunulacak olursa bunu onur kırıcı bulmayacağını belirtir. Gerlach orada bunun yarım saat boyunca tartışıldığını söyler. Savcının illaki ondan onun nasyonal bir sosyalist ya da nasyonal sosyalist olduğunu duymak istediğini söyler. Gerlach eskiden kendisine „nasyonal sosyalist“ dediğini bugün ise sadece „sosyalist“ dediğini, fakat ikisi arasında büyük bir fark görmediğini söyler. Biri ona soracak olsa „sosyalist“ olduğunu söyleyecektir; şimdilik onun için bu kadarı yeterlidir. Götzl, Gerlach’a aşırı sağcı camia çevresinde hareket edip etmediğini sorar. Gerlach, „Siz ve kuşkusuz GBA’nın bundan anladığı anlamda“ evet, der ve bunun kendisi için onur kırıcı bir şey olmadığını belirtir. Götzl bir kez daha „sosyalist“ ve „nasyonal sosyalist“ kavramlarını ele almak istediğini söyler. Gerlach eskiden özellikle „nasyonal sosyalist“ olduğunu vurguladığını söyler. Bugün ise bir sosyalistin öncelikle kendi halkı ve ülkesinden yana olması gerekliliğini bir koşul olarak gördüğünü söyler. Ve bunun dışında kendini sosyalist olarak tanımlayanları o „uluslararasıcılığı savunanlar“ olarak tanımlamaktadır. Bu nedenle o artık kendini „nasyonal sosyalist“ olarak tanımlamamaktadır; bunu ayrıca vurgulamasına gerek yoktur, bunun kendiliğindelik teşkil etmesi gerekir. Bunlar anlamsız tartışmalardır, fakat yine de bu tartışmaları sürdürebilir.
Götzl, Gerlach’ın Portekiz’deki Hammerskinlerle diyaloğu olup olmadığını bilmek ister. Gerlach, Mário Machado ile birlikte tatile çıktığını, onun bir konferansta konuşma yaptığını ve birlikte pek çok şey yaptıklarını söyler. Onlarla Almanya’daki bir konferansta karşılaşmıştır, böylece aralarında diyalog kurulmuştur. O zamanlar o, yani o ve karısı ara sıra orada tatil yapmıştır. Götzl o zaman Hammerskinler konusu hakkında konuşulması gerektiğini söyler. On dakika ara verecektir; Gerlach’ın beyanda bulunmamasının nedenleri anlaşılır değildir. Gerlach on dakikalık bir aranın bir şeyi değiştirmeyeceğini söyler. Götzl, Gerlach’ın düşünmesi gerektiğini, kimi zorlayıcı tedbirlere başvurulabileceğini söyler.
Ara verildikten sonra saat 15:57’de duruşmaya devam edilir. Götzl, Gerlach’ın eklemek istediği bir şey olup olmadığını sorar; Gerlach hayır yanıtını verir. Ardından Götzl, Gerlach’ın Maik Eminger’i tanıyıp tanımadığını sorar. Gerlach, söz konusu kişinin sanığın erkek kardeşi olduğunu, bunu eski zamanlardan hatırladığını söyler. Hatırladığı kadarıyla eskiden politik anlamda birlikte çalışmışlardır. Götzl: „Ne zaman?“ Gerlach tahminen 2008, 2009 [sesçil yazım] der; yüzde yüz bunun böyle olup olmadığını söyleyemeyecektir. Maik Eminger’in herhangi bir aksiyon gurubuna ya da yoldaşlar gurubuna dahil olması gerekir; gösterilere ve konferanslara katılmıştır. Gerlach, André Eminger’i tanımadığını söyler; en azından bunun farkında değildir, o çevrede pek çok kişiyle karşılaşılmaktadır. Götzl, tanığın yakın zamandan André Eminger ile diyaloğu olup olmadığını sorar. Gerlach hayır, der. Götzl, Gerlach’ın Robert He. adında birini tanıyıp tanımadığını sorar. Gerlach bu kişiyle 2012 yılında birlikte çalışmış olduğunu söyler: „Onlar pek çok erkek kardeş olsa gerek; sanırım bu aileden pek çok kişi var, değil mi?“ Götzl, Robert adında birinin söz konusu olduğunu söyler. Robert ile birlikte çalışmış olduğunu sanmaktadır, erkek kardeşiyle de çalışmıştır; iki ya da üç kez olması gerekir. Götzl, Gerlach’ın Jena’da „Impuls“ adlı bir gençlik kulübünü bilip bilmediğini öğrenmek ister. Gerlach, şu an böyle bir şeyin bilincinde olmadığını söyler. Robert He.’nin tanık sorgulamasından alıntı: Thomas Gerlach’ı He. sadece basından tanımaktadır; onu bir keresinde Jena’daki „Impuls“ adlı gençlik kulübünün önünde görmüştür. Gerlach, He.’nin belki de sanık Holger Gerlach’ı kastettiğini söyler. He. ve o birlikte çalışmış, alçıpan yapmışlardır; bu mümkün değildir. He.’nin sorgulamasından alıntı: Hatırladığı kadarıyla He.’yle onu tanıştıran Beate Zschäpe’dir. Bunun üzerine Gerlach, Jena’da bulunduğu zamanlar Kapke ya da Wohlleben ile birlikte olduğunu söyler. Hatırlatma: Fakat Zschäpe sadece bu kişinin Gerlach olduğunu ve onun dışarıda bir yerde okuduğunu söylemiştir. Gerlach, maalesef der, hiçbir zaman üniversiteye gitmedim. Götzl, zamanın aşıldığını söyler; Gerlach tekrar gelmek zorundadır: „Öyleyse bugün için teşekkür edebilirim.“
Duruşma günü saat 16:03’te sona erer.
„NSU-Nebenklage“ blogu: „Geçen cuma günü, savunma makamının verdiği ret başvurusu dilekçesi daha çok, senatonun 25 Haziran tarihinde aldığı tutukluluk süresinin devamı kararı karşısında gösterdiği çaresiz bir tepkiydi. Savunma makamı Wohlleben’in tutuklama emrinin kaldırılması ve bir anlamda durdurulması başvrusunda bulundu. Mahkeme aldığı kararla şimdiye değin Wohlleben’e yapılan suçlamaya bağlı olarak edinilen delillerin toplanmasının ardından – dokuz cinayete yardım ve yataklık etme – iddiasını tümüyle onayladığını net bir şekilde ortaya koymuştur. Süreci hızlandırma kuralı ve tutuklama emrinin iptali ya da durdurulmasına sebebiyet verecek koşullara ilişkin herhangi bir şekilde yasaları ihlal etme durumu görülmemektedir. (…) Gerlach bu davada sürekli tekrarlanan bir biçimde „inkar etme ya da önemsiz bir şeymiş gibi gösterme“ düsturuyla bahaneler uydurarak kendini temize çıkarmaya çalışmıştır. (…) Asıl hainlik Thomas Gerlach’ın – esasen sanık Holger Gerlach ile bir akrabalığı yoktur – „Yoldaş guruplardan ve aksiyon guruplardan“ söz ettiğinde „komutansız“, askeri bir ayaklanma bağlamında bir kavramdan konuşmuş olmasıydı; bu Amerikalı Nazilerin geliştirdiği ve „Blood and Honour“ ile Hammerskinler tarafından kullanılan bir kavramdı. (…) Tanık „Ace“ Gerlach bir kez daha Münih’e gidip „kendine biçtiği değer duygusu“ adına gerekirse inzibati mahiyette hafif bir hapis cezasına çarptırılmaya hazır olduğunu kanıtlamak zorunda kalacaktır.