Bugün Beate Zschäpe’nin 1996 yılında iki alternatif görüşlü gence saldırısı ele alındı. Saldırıya uğrayan iki kadının ifadeleri o tarihte Winzerla’da hüküm süren ruh halini ortaya koydu. Ortama hakim olan korku duygusunu ve aşırı sağ camiadan gelen tehditleri, polisin onlara hissettirdiği saldırıdan kıyafetleri yüzünden kendilerinin sorumlu olduğu duygusunu anlattılar. Tanıklardan biri, mopedler ve olasılıkla içinde André Kapke ve Uwe Mundlos’un bulunduğu bir araba tarafından takip edilmişti. Onun tanıdık çevresinden insanlar hastanelik edilmişlerdi.
Tanıklar:
- H. (1996‘da Jena’da Zschäpe’nin saldırdığı iddia edilen tanık)
- S. (1996’da Jena’da Zschäpe’nin saldırdığı iddia edilen tanık)
- Christina La. (1996’daki Jena’daki saldırıyı soruşturan BKA KOK (Kriminal Baş Komiser)
Duruşma günü saat 9.48’de başladı. Avukat Schneiders’ın yerine bugün salonda Avukat Nahrath bulunuyordu.
İlk tanık olarak (kadın) Tanık H. dinlendi. Salona H. ile beraber onun hukuki danışmanı (kadın) Avukat Pietrzyk girdi. Götzl konunun H.‘nin yaralanmış olduğu 90’lardan bir olay olduğunu söyledi, tanık bunu anlatacaktı. Tanık tanıdıkları ve arkadaşları ile festivale gitmiş olduklarını söyledi. Akşam tramvay ile Jena-Winzerla’ya, son durağa kadar gitmişti. Tramvayda karşısına birinin oturduğunu görmüştü. Tramvay dolu değildi, kızın devamlı olarak kendisine baktığını farketmişti. Kızı tanımıyordu. Tramvaydan indiğinde kız kendisiyle konuşmuştu. Akşamın erken saatleriydi, yolda çok insan yoktu. Kız onun, H.‘nin, kendisine hakaret ettiğini veya onunla alay ettiğini söylemişti. H. böyle bir yaptığını hatırlamıyordu. Ardından kız kendisini itmişti, sadece itmişti, bir dövüş yaşanmamıştı. Ardından düşmüştü, kız kendisine bakıp onun “Ben bir lazımlığım“ demesi gerektiğini söylemişti. S. kapşonunda küçük bir fare bulunduğu için kenarda durmuştu ve araya girmemişti. Kendisine saldıran kızın yanında biri daha vardı ama o da bir şey yapmamıştı. İkisini de tanımıyordu. Sonradan bunun Beate Zschäpe olduğunu öğrenmişti, onu internetteki eski fotoğraflarından da tanıyabilmişti. Ayağı ağrıyordu ve ertesi gün gittiği doktor, ayağının kırılmış olduğunu tespit etmişti. Ama Zschäpe bunu farketmemişti.
Soru üzerine H., bir kaç hafta için ayağının alçıya alınmış olduğunu söyledi. Sonrasında tekrar iyileşmişti. Tanımadığı kişi hakkında ihbarda buşunduğunu, ama o sırada bunun Zschäpe olduğunu bilmediğini söyledi. Kendisinin hiç hatırladığı bir şey değildi bu. Annesine sormuştu ve o, kendisinin o tarihte bunu yapmış olduğunu çünkü onun için önemli olduğunu söylemişti. Soru üzerine H., annesine polise ne zaman gitmiş olduğunu hiç sormamış olduğunu ama araya fazla zaman girmemiş olduğunu söyledi. Götzl olayın ne zaman gerçekleşmiş olduğunu sordu. Tanık, beraber eğlenmeye çıkmış olduğu kişilerle iletişim halinde olduğu zamanı söyledi. 1996 olmalıydı, bunu belärlemek yor olmamıştı. Şehir Festivalime gitmiş olduklarından, hesaba katılacak çok fazla mevsim söz konusu değildi. Polis kendisine Noel Pazarı olup olmadığını sormuştu, ama hava soğuk değildi. Sonbahardaki Eski Şehir Şenliği (Altstadtfest) buna iyi uyabilirdi.
Götzl yılın kolay belirleenmesini sağlayanın ne olduğunu sordu. H. bunun nedeninin o yazı şehirde geçirmiş olması olduğunu söyledi, orada çok sayıda punk ve sol camiadan çok kişi vardı. Bu camiayı tanıyan S. de oradaydı. Götzl H.’ye eşlik eden (kadın) kişinin soyadını sordu. H. süreç içinde bunu hatırlıyor olduğunu ama artık hatırlamadığını söyledi, büyük zorlukla ismi hatırlıyabilmişti. Götzl “Sonradan onun Beate Zschäpe olduğunu öğrendiğinizi söylediniz.“dedi. H. bunu bilenin kim olduğunu hatırlamadığını söyledi. Alçıya alınma durumu yüzünden bu olay Jena camiasında oldukça biliniyordu. İlk tutuklamalar gerçekleştiğinde, bir serbest gazeteci kendisiyle iletişime geçmişti,“o zamanlar Beate Zschäpe olayı yaşanmıştı“ demişti, ona fotoğraflar göstermişti. Gazeteci bu bilgiyi Jungen Gemeinde’den aldığını söylemişti. Belki Zschäpe’yi tanınabilmesinde S.‘nin bir rolü olmuş olabilirdi. Dün S.‘ye bunu sormaktan kaçınmıştı, çünkü bunun hakkında konuşmalarının çok akıllıca olmayacağını düşünmüştü.
Soru üzerine S., gazetecinin adını hatırlamadığını, sonuçta üzerinden iki yıldan fazla bir zaman geçmiş olduğunu söyledi. Götzl, bunların hangi fotoğraflar olduklarını sordu. Bir tanesi bir gösteri alayından, Zschäpe’nin saçlarının daha uzun ve yüzünün daha dolgun olduğu bir fotoğraftı. Polis sorgulamasında kendisine onun daha güncel fotoğrafları gösterilmişti, bunlarda onu tanıması mümkün değildi. Eski fotoğraflarda ise onu tanıyabilmişti. Götzl, gazetecinin bunu nereden bildiğini söyleyip söylemdiğini sordu. H: “Stadtmitte (*Şehir Merkezi) JG’den“ dedi. İlgili soru üzerine H., gazetecinin bunu Katharina König’den öğrendiğini, onun kendisinin mi söylediğini yoksa bunu sorgulamada polis memurlarının mı söylediğini hatırlamadığını ifade etti. Kendisi için bu ismin nerenden çıktığı konusunda hala mantıklı bir açıklama yoktu, çünkü S. ve kendisi olay sırasında yalnızlardı. O zamanlar Zschäpe’yi tanıyıp tanımadığı sorusuna olumsuz cevap verdi. Soru üzerine, olaydan sonra onu bir-iki kez daha görmüş olduğunu bu yüzden onu ayırdedebildiğini söyledi. Birbirleriyle göz kontağı kurmadıklarını söyledi; belki o [Zschäpe] kendisine, belki de kasıtlı olarak, dikkat etmemişti, belki de kendisini hiçbir şekilde tanımamıştı. Bu bir kaç ay sonra, her defasında Winzerla’daki Win-Center’da gerçekleşmişti. Kendisi, H., ailesiyle beraberdi, onlara „bakın, bunlardı“ demek istemişti ama bunu yapmamıştı çünkü bunun babasına için kötü olabileceğiini düşünmüştü. Soru üzerine H., ikinde Zschäpe’nin yalnız olduğunu, ikincisinde olasılıkla yanında başkalarının bulunduğunu söyledi.
Götzl H.‘nin, saldırganın H.‘nin ona hakaret ettiğini söylediğini anlattığını ifade etti ve bununla ilgili bir şey yaşanmış olup olmadığını sordu. H. onun neyi kastetmiş olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını söyledi. Kendileri büyük bir grup olarak festivale gitmiş olduklarından, bir karıştırma söz konusu olup olmadığını düşünmüştü. Kendisine benzeyen M. diye bir kız vardı; arasında boncuklar olan örülmüş, uzun kızıl saçları, renkli kıyafetleri, uzun bir eteği vardı. Onu sık sık kendisiyle karıştıyorlardı. Bir şekilde aklında bunu kıza sormuş olduğuna ve onun, saygısızca bir şey söylemiş olduğunu anlattığına dair belirsiz bir anı vardı.
Götzl, olay sırasında orada bulunan dört kişiyi tarif etmesini ve kendisiyle başlamasını söyledi. H. sık sık bu bağcıkları renkli botları giyiyor olduğunu söyledi, asker botu veya benzeri bir şeydi, boyanmış veya yırtık kıyafetleri, uzun bir eteği vardı, saçları renkli boyanmıştı ve aralarında boncuklar vardı. Dışarıdan bakıldığında sol camiadan olduğu açıktı. S.‘nin saçları kısaydı, belki 7 cm kadardı, pembeye boyanmıştı, yüzünün bir çok yerinde pirsing vardı, dar siyah bir kot ve o tip botlar giyiyordu, „hemen hemen böyleydi“ dedi. Beate Zschäpe’nin omuzlarını biraz geçen uzun saçları vardı, saçları açıktı ve dalgalıydı, yüzü yuvarlaktı. H. onun kendisinden biraz daha kısa olduğunu ve dikkat çekmeyen bir bir şekilde giyinmiş olduğunu sanıyordu: “Bilmiyorum, belki bir pilot ceketi.“ dedi. Zschäpe’nin yanındaki kişinin aşırı sağ camiadan olduğu çok daha açıktı. O kısa ve minyondu, uzun bir at kuyruğu dışında saçları tıraşlıydı. Böyle bir saç tıraşı politik eğilimi gösteriyordu. Ancak o bütün bu süreçte bir şey söylememişti ya da yapmamıştı, sadece orada durmuştu.
Götzl, S.‘nin bir şey söyleyip söylemediğini sordu. H. bunu hatırlamadığını söyledi, S. bir hareket yapmamıştı. Her şey çok hızlı bir şekilde gelişmişti. Götzl, H. yaralandığı sırada kişilerin konumlarının nasıl olduğunu sordu. H. itilmiş olduğunu söyledi, sonra karnın üstüne yatakalmıştı ve o [saldırgan] sırtına çıkmıştı. Sonrasında “Ben bir lazımlığım.“ demesi gerekmişti.“Yok artık, bu nasıl kelime böyle!“ diye düşünmüştü. Ardından o [saldırgan] kalkıp oradan ayrılmıştı. Kendini savunup savunmadığı ile ilgili soruya olumsuz cevap verdi. H. bunun anlamsız bir hareket olacağını söyledi; çok şansız bir şekilde düşmüştü, ayağı zarar görmüştü ve çok acıyordu. Topallayarak eve dönmüştü ve ertesi gün doktora gitmişti. Götzl, H.‘nin o tarihte başka bir yaralanma yaşamış olup olmadığını sordu. H. yaralanmalar yaşanmamış olduğunu söyledi, ama insanın böyle çatışmalara her zaman hazırlıklı olması gekiyordu.
Soru üzerine H., eve gidildiğinde, sonuçta akşamları oraya gidilmesi gerekiyordu, yolda aşırı sağcıların bulunup bulunmadığına bakılması gerektiğini söyledi. Korku ve gerginlik her zaman söz konusuydu, rahatlamak mümkün değildi. Götzl, bu korkunun nedenini sordu. H. “Yani, bu tip olaylar tekrarlanabilirdi.“ dedi. Soru üzerine H., o zamanlar bir erkek arkadaşının olduğunu söyledi, o, akşamüstü Lobeda-West‘e gitmişti ve orada korkunç bir şekilde dövülmüştü, kendisinin onu travmatoloji bölümünde ziyaret etmesi gerekmişti, fena dövülmüştü. Bir tanıdığı da fiziksel saldırıya maruz kalmıştı. Götzl, bu durumların nasıl gerçekleşmiş olduklarını sordu. Erkek arkadaşının durumunda, onun saat on civarında yalnız olduğunu, aşırı sağdan kişilere rastladığını ve saldırıya uğradığını biliyordu. Götzl buna vesile olacak bir şey olup olmadığını sordu. H. “Yani, bir vesile, aslında gerçekten buna vesile olacak bir şeyler yoktu.“ dedi. Götzl, belirli kişiler söz konusu olup olmadığını, isimler bulunup bulunmadığını sordu. H. belirli kişilerin söz konusu olmadığını söyledi. H. her zaman André Kapke ismini duymuştu ama onun nasıl göründüğünü hala bilmiyordu. “Bu sağ-sol, birbirimizi sopalayalım“ fikirleri ile ilgilenmiyordu. “Sokak kavgalarından“ çok, sol camiadaki düşünceleri ilginç buluyordu.
Bu zaman sürecinde başka yaralanmalar nedeniyle tekrar doktora gitmek zorunda kalıp kalmadığı sorusuna olumsuz cevap verdi. Götzl bir doktorun H. isimli hastanın dosyasına 17.9.96’da girdiği bir kayıttan aktardı; sol ayak bileğinde kırık, bir sıyrık söz konusuydu, bir alçı hazırlanmıştı. Sonradan bu olay hakkında konuşup konuşmadığı sorusu üzerine H., kısa süre öncesine kadar bunun konuşulduğunu hatırlamadığını, ardından şu gazetecinin aradığını söyledi. Önce bir şey çıkmamıştı, ama sonra bir zaman Lothar König aramıştı ve kendisine, numarasını bir soruşturma memuruna vermesinin uygun olup olmadığını sormuştu. Bu celp geldiğinde, Katharina König‘i aramıştı ve o, dava katılımcısı olmadığı için kendisiyle konuşamaycağını söylemişti.
Götzl, tramvayda H.‘nin, S.‘nin ve diğer kişilerin nerede oturuyor olduklarını sordu. H. tramvay boş olduğundan çok boş yer olduğunu söyledi. Beate onun karşısına oturmuştu. Etrafta çok yer boş olduğundan bu dikkat çekici bir durumdu. O [Beate] gözünü dikip kendisine bakmıştı. Ancak oturma düzenini tam olarak hatırlayamıyordu. Yakında başka kişilerin bulunup bulunmadığı sorusu üzerine H., öyle olduğunu sandığını, tramvayda başka kişiler bulunduğunu, ancak son durak olduğundan onların yollarına gitmiş olduklarını, oranın fazlasıyla tenha olduğunu söyledi. Tramvaya Stadtzentrum, Holzmarkt’tan binmişlerdi. Karşı karşıya gelme durumuna kadar ne kadar zaman geçmiş olduğu sorusuna H., inmiş ve 20-30 metre yürümüş oldukları şeklinde cevap verdi. Olay gerçekleşene kadar uzun bir süre geçtiğini sanmıyordu. Kısa bir sözlü atışma gerçekleşmişti. Bunu yapanın kendisi olmadığını söylemişti ama kendisine inanılmamıştı, ardından itilmişti. Ayağı çok acıdığı için kendisini savunmamıştı. Sonrasında kendi kendine hakaret etmişti ve ardından o [saldırgan] hemen oradan ayrılmıştı.
Götzl, H.‘nin gazetecinin ziyaretine kadar Beate Zschäpe’yi tanımamış olduğunu ifade ettiğini söyledi. H. böyle olmuş olduğu cevabını verdi. Götzl ancak sorgulama tutanağında, M.‘nin H.‘ye onun (M.’nin) Zschäpe ile bir olay yaşadığını anlatmış olduğunun yeraldığını söyledi. Tanık, hangisi olduğu hakkında uzlaştıkları bu kızın Zschäpe olduğunun, geriye dönük bakış sonucu ortaya çıkmış olduğunu sandığını söyledi. Böyle bir konuşma gerçekleşmiş olduğunu kesin olarak söyleyemiyordu ama bunun mümkün olduğunu düşünüyordu. Polis memurlarıyla olan konuşmasında da, devamlı Beate Zschäpe denilmişti çünkü zaten fotoğrafları görmüştü. Ancak bu, ismi M’nin karşısında kullanmış olmasını gerektirmiyordu çünkü on yıl önce isim kendisine tamamen yabancıydı. Aktarım: Beate Zschäpe’yi Noel Pazarında görmüş olup olmadığı konusundaki ve M. ile yaşanan bir olaydan haberdar olup olmadığı hakkındaki soruya, H. olumsuz cevap vermişti, ama zaten Zschäpe’yi tanımıyordu; ilk defa olay basında böyle büyüdükten sonra onu çıkarabilmişti, internette o tarihtki haliyle göründüğü fotoğraflar vardı. H.: “Evet.“ dedi.
Götzl Zschäpe’nin giyimini sordu ve H., onun özellikle aşırı bir şekilde giyinmemiş olduğunu, daha çok normal bir giyimi olduğunu söyledi. Aktarım: Pilot ceketi ve kot pantolon. H., şu bunu normal kıyafetler olarak niteleyebileceğini, bunun mümkün olduğunu söyledi. Aktarım: Onun yanındaki kişinin tipik bir saç tıraşı vardı, arkası tıraşlı ve önde kakül olduğunu sanıyordu; o kendini dışarıda tutmuştu, Beate göre daha fazla tipik bir aşırı sağcı gibi görünüyordu. H. aktarımı doğruladı. Bunu nasıl tespit ettiğimim sorulması üzerine H., bunu, olasılıkla beyaz bağcıkları olan botlardan ve saç tıraşından çıkardığını söyledi. Götzl o zamanki aşırı sağ camiadan başka kişilerin isimlerini sordu. H., elbette hakkında arkadaşları ve tanıdıkları ile konuştuğu bazılarını tanıdığını söyledi. Onları hatırlayamıyordu çünkü o zamanlar, kimin nasıl göründüğü, ne yaptığı, hangi gruplara dahil olduğu ile meşgul olmamıştı. Götzl, H. o tarihte Mundlos ve Böhnhardt ile bir ilgisi olmuş olup olmadığını sordu. Tam olarak hatırlamadığını ama olmadığını sandığını söyledi. Wohlleben hakkında, bu ismin o tarihte kendisine bir şey ifade ettiğini sanmadığını söyledi, eğer bu isim kendisine tanıdıksa o zaman bu diğerleriyle üst üste binen güncel bilgilerden kaynaklanıyor olmalıydı.
Aktarım: Tanık iki tartışma hatırlıyordu, erkek arkadaşı eve dönerken hastanelik olacak şekilde dövülmüştü. H. bunun anlatılan hadise olduğunu onayladı. Aktarım: Onun (*erkek arkadaşı) solcu olduğu kolayca anlaşılıyordu. H. onun punk saçı, renkli bağcıkları ve yırtık pantolonu olduğunu söyledi. Soru üzerine H., diğer tanıdığının Ma. diye biri olduğunu, onun da dövülmüş olduğunu söyledi. O, aşırı sağcı gruplar ile daha yoğun bir şekilde meşgul olan kimselere dahildi. Bu da 1996 yılındaydı, belki de 1995’de gerçekleşmişti ve 1997’ye sarkmıştı. Aktarım: Ma. bir dişi düşecek şekilde dövülmüştü; o da solcu olduğu anlaşılabilecek biriydi. H. soru üzerine, bunun giyimden anlaşıldığını sandığını söyledi. Onun bunu belirgin bir şekilde gösterdiğini sanıyordu ama nasıl göründüğünü hatırlamıyordu. Sonuç olarak onlar da benzer kıyafetlerle ortada dolanıyorlardı, çok renkli, yırtık, asker botları.
Aktarım: Olayı hatırlayabilmiş olan bir serbest gazeteci kendisiyle görüşmüştü. Hangi olaydan bahsedildiğini hemen hatırlamış olduğunu doğruladı. Kendisi sadece bir defa saldırıya uğramıştı ve bacağı kırılmıştı: “Hangi olay olduğu hemen belli olmuştu.“. Aktarım: Onunla beraber fotoğraflara bakmıştı ve o zaman bunun Zschäpe olduğuna ikna olmuştu. H.: “Evet.“ dedi.“İkna olmuştu“ ile ne denmek istendiğinin sorulması üzerine H., gazetecinin bu kişinin Beate Zschäpe olduğunu ya da bunu JG Stadtmitte’den duyduğunu, söylemiş olduğu cevabını verdi. Bu ismi hiçbir şekilde tanımadığını düşünmüştü. Sonra Google’da araştırmıştı ve eski fotoğraflara bakmıştı ve o zaman hatırlamıştı: “Tamam, gerçekten o.“. Aktarım: Onun bu konuya dair bilgilere sahip olması kendisini şaşırtmıştı. H. Jena’dan birilerinin bu ismi bilmesi ama kendisinin bilmemesinin, bugün hala kendisini şaşırtıyor olduğunu söyledi. Gazetecinin belli bir medya için çalıştığını söyleyip söylemediğinin sorulması üzerine H., kendisinin onun belli bir gazete için değil, daha çok bir serbest bir gazeteci olarak çalıştığını anladığını söyledi.
Aktarım: Olasılıkla sonradan kendi (kız) arkadaşı veya başka biri, kendisine saldıran kişiyi tanımıştı. H. bunun bir tahmin olduğunu söyledi. Saldırganı tekrar Win-Center’da görmüş olduğunu doğruladı. O tarihte bir ihbardan bağımsız olarak, saldırganı kendisinin bulmaya çalışıp çalışmadığı sorusuna tanık olumsuz cevap verdi. Daha sonra şüpheli fotoğrafları gösterildi. Önce aralarında Thomas Gerlach, André Kapke ve Martin Wiese [Bavyeralı aşırı sağcı terörist] ile bir kadının bulunduğu bir sıra tekil fotoğraf gösterildi. Bunların içinde Zschäpe’nin fotoğrafları da bulunuyordu, H. iki fotoğrafa dair bunların Zschäpe’nin yeni fotoğrafları olduğunu, bunlarda onu tanıyamadığını söyledi; diğer iki fotoğrafta onu tanıyabildiğini, o zamanlar böyle görünüyor olduğunu söyledi. Bir erkek fotoğrafı hakkında H., onun o tarihe sokakta gördüğü kimselerden birine benzediğini ifade etti. Kadınların tek tek fotoğraflarının bulunduğu, Zschäpe’nin fotoğrafı yoktu, bir fotoğraf sırasında H. kimseyi tanımadı.
Yüksek Başsavcı Greger, H.‘nin yerde yatarkerken canının acıdığını farkedip etmediğini söyledi. H.: “Sanmıyorum.“ dedi. Saldırganın yaşı ile olarak, kendisinden bir-iki belki üç yaş büyük olduğunu düşünmüş olduğunu söyledi. Yanındaki kişi genç görünüyordu. Ancak yaşını tahmin etmek güçtü. Zschäpe’nin Savunma Avukatı Heer, doğru mu anladığını, H.‘nin kendisine saldıranın Zschäpe olduğuna tutuklanmadan sonra mı ikna olmuş olduğunu sordu. H.: “Evet, ismi daha önce bilmiyordum.“ dedi. Heer H.‘nin, Google’da Beate Zschäpe adını girdiğinde gelen fotoğrafları mı görmüş olduğunu yoksa başka fotoğraflar da görüp görmediğini sordu. H. sadece Google resim aramasındaki fotoğrafları görmüş olduğunu sandığını söyledi. Heer, direktifler verilmiş olup olmadığını, sorgulamanın nasıl başlamış olduğunu sordu. H. gayet normal olduğunu, kendisinin anlattığını, bunun kayda geçirildiğini söyledi. Heer: “Direk olarak mı?“ diye sordu. H. bunu doğruladı, biri yazmıştı ve diğeri kendisini sorgulamıştı. Heer sorgulamanın başlangıcında memurların, orada bulunma nedenlerini tekrar söyleyip söylemediklerini sordu. H.: “İşte, neden bu olayın tutanağa geçirilmesiydi, sorunuzu tam olarak anlayamıyorum.“ dedi. Heer öyleyse, H.‘nin sorgulamanın başında polis memurlarının Beate Zschäpe isimini telaffuz etmiş olup olmadıklarını sordu. H.: “Hayır.“ dedi. Avukat Stahl, Bayan König’in daha önce konuuşp konuşmadığını ve ismi teleaffuz edip etmediğini sordu. H. buna olumsuz cevap verdi, bunun hakkında konuşmuş olduklarını hatırlayamıyordu. Katharina König’in 28.3.2013 tarihli sorgulamasından aktarım: Noel Pazarında kendisini onların yanında bulunup bulunmadığı sorusuna König, olumsuz cevap vermişti, ama H. olaydan sonra hemen JG’ye gelmişti ve onu doktora götürmüşlerdi; H.‘ye iki kişi destek oluyordu; H. hemen, bundan Zschäpe’nin sorumlu olduğunu söylemişti. H. bununla ilgili olarak, bunun hiçbir şekilde böyle gerçekleşmemiş olduğunu söyledi. Belki Könüg bunu başka bir olayla karıştırmıştı.
Wohlleben’in Savunma Avukatı Klemke, tasvir edilen şiddetin “çıkmaz sokak“ olup olmadığını sordu. H., böyle hissetmişti ama bu sol camianın temsilcilerinin de eylemlerde bulunuyor olmadıkları anlamına da gelmiyordu. En azından azından böyle bir şey zaman zaman hesaba katılıyordu. Biri dövüldüğünde, ‚ belki bizim de bir şey yapmamız gerek‘ diye konuşulmuştu. Bunun tek taraflı bir şey olduğunu düşünmüyordu, ama kendi açısından bunun tek taraflı bir şey olduğunu hissetmişti. Klemke H.‘nin sorgulamasında, o tarihte iki taraftan kaynaklanan fiziksel şiddetin alışılmadık bir şey omadığını söylediğinin yeraldığını ifade etti. H. bunu memurların söylemiş olması gerektiğini söyledi. H. bu konuda daha aşırı davranan ve tepki veren kişiler bulunduğunu, bugün daha önce söylemiş olduğunu ifade ettti. Klemke,, soldan sağa yönelik bir şidddet söz konusu olup olmadığını sordu. H., sadece bunun düşünülmüş olduğunu hatırladığını söyledi. Klemke bunun kulağa tutanaktakinden biraz farklı geldiğini söyledi. Soru üzerine H., eğer orada öyle yazıyorsa bunu söylediğini ancak o sırada detaya inmemiş olduklarını söyledi.
Avukat Stahl, H.‘nin o tarihte alkol almış olduğuna dair bir anısı olup olmadığını sordu. H. şenlik yerinde böyle bir şey olmadığının kesin olduğunu söyledi, çünkü paraları yoktu, ama belki sonradan olabilirdi. Stahl, eğlenmek için şehre gidip gitmediklerini sordu. H., şenliğe gidip biraz eğlenmeyi düşünmüş olduklarını söyledi. Ama eğlence otomatik olarak alkol içileceği anlamına gelmiyordu. O şenlik daha çok aşırı sağdan kimseler ile doluydu. Fakat ‚insan çok renkli giyinmiş olduğu için neden şenliğe gidemesin‘ diye düşünmüşlerdi. Önce, şenliğe gitmekten, atlı karıncaya binemekten hoşlanacaklarını düşünmüşlerdi. Soru üzerine H., ayık olup olmadığını olamadığını söyleyemeyeceğini ama sarhoş da olmadığını söyledi. Stahl: “Çakırkeyif gibi bir şey herhalde?“ diye sordu. H. bunu hatırlamadığı şeklinde cevap verdi. Şenlikte kaç kişi olduklarına dair soruya H., büyük bir grup, aşağı yukarı on kişi, oldukları ama küçük gruplara, belki dört kişilik, ayrılmış oldukları şeklinde cevap verdi. Diğer bir grupla sürtüşme yaşandığı gibi bir şey duymamıştı.
Zschäpe’nin Savunma Avukatı Sturm, meslektaşının H.’ye ona yardım etmiş olan Bayan König’in ifadesinden aktarım yapmış olduğunu söyledi: “Sizi Junge Welt mi götürdü…, Jungen Gemeinde (*gençlik topluluğu) tarafından mı doktora götürüldünüz?“ diye sordu. H. böyle olduğunu sanmadığını söyledi, hala canının acıdığını daha önce farketmişti ve okul yerine tek başına hastaneye gitmişti. Katharina’nın olayların hepsini birbirine kartıştırmış olabileceğini düşünüyordu. Sturm, H.‘nin sonrasında S. ile konuştuğunu hatırlayıp hatırlamadığını sordu. H. mutlaka öyle olduğunu söyledi, sonuçta şehirdeki buluşma yerinde birbirlerini her gün görüyorlardı. Sturm, kendisinden lazımlık olduğunu söylemesinden daha fazla bir şey talep edilmiş olup olmadığını sordu. H.:“Bildiğim kadarıyla hayır.“ dedi. Sturm: “Ceketinizi çıkarmaya zorlanmamış mıydınız?“ diye sordu. H. bunun iyi bir soru olduğunu, şu anda hemen hatırlayamdığını söyledi,“belki evet, belki hayır, hatırlamıyorum“ diye ekledi. Saldırganın orada bulunan birine bir şey söyleyip söylemediğini de hatırlamıyordu. Aktarım: H. şu anda davaya dahil olan kişileri tanımıyordu, bazıları kendisine tanıdık gelmişti, ama belki sadece birbirlerini andırdıklarından böyleydi. Sturm bunun kimlerle ilgili olduğunu sordu. Daha önce fotoğrafları gördüğünde de, belki onları göz aşinalığından tanıyorum diye düşünmüştü. Sonuçta görünüşleri, tıraşlı saçlar ve giyim şekli ile çok benziyordu.
Klemke, H.‘nin gazeteci ile kaç Google fotoğrafına baktığını sordu. H. çok sayıda olduğunu söyledi, kendisine tanıdık geldiğini düşünmediği yeni olanlar ve onlarda onu tanıdığından emin olduğu eski olanlar. Klemke bunların porte fotoğrafları olup olmadıklarını sordu. H.:“Belki.“ dedi. Bunlar hemen hemen beş ila on eski fotoğraftı. Götzl, H.‘nin tanıdık çevresinde, karşı tarafa eşlik eden kişinin isminin geçip geçmediğini sordu. H. buna olumsuz cevap verdi. Götzl Jana A. (ilk olarak 107. Duruşma Günü) ismini sordu. H., ismi, internette onun bir tanık ifadesinin bulunduğundan haberdar olduğunda, dün, farketmişti. Götzl H.‘nin o tarihte ağlamış olup olmadığını sordu. H. öyle olduğunu sanmadığını söyledi, biraz kendini toplamış olduğunu sanıyordu.
Müdahil Avukat Reinecke, H.‘nin erkek arkadaşının aşırı sağcılarla hiç dövüşüp dövüşmediğini sordu. H: “Hatırladığım kadarıyla hayır.“ dedi. Avukat Wierig’in sorusu üzerine H., bir ajanda tutmadığını söyledi, gazetecinin ismini bulma imkanı yoktu. Avukat Erdal, o dönemde kadınlar arasında şiddetin de alışılmış olup olmadığını sordu. H. bazı şeyler yaşanmış olmasının mümkün olduğunu, ama herhalükarda bunun alışıldık bir şey olmadığını söyledi. H. diğer kadınları döven başka kadınlar tanımadığını söyledi. Bilirkişi Prof. Saß, karşı tarafın veya ona eşlik eden kişinin alkol veya uyuşturucu aldığının farkedilir olup olmadığını sordu. H. ikisini de reddetti. Saß, „lazımlık“ kelimesinin ne demek olduğunun konuşulup konuşulmadığını sordu. H. olumsuz cevap verdi. Sorgulama saat 11.17’de sona erdi.
Bir aradan sonra saat 11.44’te Tanık S. ile devam edildi. S.‘nin hukuk danışmanı da Avukat Pietrzyk’ti. S., 1996 yılında H. ile şehir merkezinde olduklarını ve sonra eve, Winzerla’ya, gitmek üzere tramvay durağına gittiklerini anlattı. Bayan Zschäpe, S.’nin söylentilerden Jana A. ismiyle tanıdığı bir arkadaşı ile gelmişti. H. ile tramvaya binmişlerdi. Karşılıklı dört kişilik bir koltuğa oturmuşlardı. H. ve o karşılıklı oturmuşlardı ve Zschäpe H.‘nin yanına oturmuştu. Kendisinin, S.‘nin, yanına A. oturmuştu. Winzerla’ya gitmişlerdi. Arada konuşulmamıştı, çok gergin bir durumdu. Son durakta inmişlerdi ve biraz yürümüşlerdi, artlarından gelen hızlı adımları duymuşlardı ve Zschäpe H.‘ye bir şey söylemişti. Arkalarına dönmüşlerdi. Hatırlayabildiği kadarıyla Zschäpe, H.‘nin şehir merkezindeyken kendisine “fahişe“ dediğini söylemişti. Ardından Zschäpe iki-üç usta el darbesiyle H.‘yi yere devirmişti. H. ağlayarak yerde kalmıştı. Zschäpe H.‘nin ceketine el koymuştu veya H. kendisi onu kendisi çıkarmak zorunda kalmıştı, hatırlamıyordu. Ardından Zschäpe oradan ayrılmıştı.
Soru üzerine S., H. bacağının veya ayağının kırılmış olduğunu söyledi, hatırlamıyordu. Götzl, H.‘nin olaydan sonra ne yaptığını sordu. S. doğrusunu söylemek gerekirse olaydan sonrasını hatırlamadığını söyledi, ama H. ihbarda bulunmuştu. S. kendisi reşit olmadığı için annesiyle tanık ifadesi vermeye gitmiş olduğunu söyledi. Ne kadar zaman sonra polise gitmiş olduklarını hatırlamıyordu. Götzl, öyleyse H.‘nin olaydan sonra yürüyebiliyor olup olmadığını sordu. S., H.‘ye destek olması gerekmiş olduğunu sanıyordu, herhalükarda durum kötüydü, H. ağlıyordu. Götzl: “O gün neredeydiniz?“ diye sordu. Şehir merkezinde dolaşıyor olduklarını söyledi, bir yerde şenlik olduğunu da hatırlıyordu. Ama nerede dolaşıyor olduklarını hatırlamıyordu. Götzl, S.’nin zamanı 1996’dan daha ayrıntılı olarak verip veremeyeceğini sordu. S. olumsuz cevap verdi. Götzl şenliği, bu ne tür bir kutlama olduğunu sordu. S., her şehirde olduğu gibi kışın bir defa şenlik veya Şehir Festivali yapıldığını söyledi. Jena‘da, büyük bir meydan vardı, Eichplatz, standlar orada duruyorlardı. Götzl: „Peki, sizin bulunduğunuz yer bu meydan mıydı? diye sordu. S.;“Evet.“ dedi. Götzl, mevsimin kış mevsimi mi, başka bir mevsim mi olduğunu sordu. S. kendisinin de bunu düşünmüş olduğunu söyledi, ancak hatırlamıyordu.
Götzl S.‘nin iki-üç usta el darbesinden bahsettiğini söyledi, bunu daha ayrıntılı tarif edip edemeyeceğini sordu. S. onun H.’yi yere doğru itmediğini söyledi, kendisi bunu böyle hatırlamıştı çünkü bu alışılmadık bir şeydi, antemanlıymış gibi görünüyordu. Birini iki el darbesiyle yere devirmişti, dövüş sporu veya öyle bir şey gibiydi. Soru üzerine S., somut bir cevap veremediğini, o sırada on beş yaşında olduğunu ve üzerinden uzun zaman geçtiğini söyledi. Götzl S.‘den ceketle ilgili durumu daha ayrıntılı tarif etmesini talep etti. Söylediği gibi direk karşılaşma hakkında sadece, onun [Zschäpe‘nin] H.‘nin Zschäpe’ye „fahişe“ dediğini söylediğini hatırlıyordu. S., Zschäpe’nin kendisini bir şey yaptığı takdirde sıranın ona geleceğini söyleyerek tehdit ettiğini söyledi. Zschäpe’nin A.‘ya, ona (S.‘ye) dikkat etmesini söylediğini de hatırlıyordu. O kendisinden (S.) bir kaç adım ötedeydi. Kendisi (S.) hiçbir şey yapmamıştı. Ardından H. yere düşmüştü. Zschäpe’nin sonunda ceketi aldığını biliyordu ama nasıl olduğunu hatırmıyordu. Sonra ikisi de „Winzerclub“ yönüne doğru yürümüşlerdi, mekan Winzerla’da son durağa yakındı, bunu hala hatırlıyordu.
Götzl H.‘nin ceketini sordu. H. tam olarak hatırlamıyordu, antik-gül kırmızısı süet bir ceketti, ama bu aklına gelen ilk şeydi. Götzl S.‘nin bu ifade ile, H. Zschäpe’ye „fahişe“ dedi, o gün yaşanan bir olay arasında ilişki kurup kuramadığını sordu. S. olumsuz cevap verdi. Kendisi afallamıştı, çünkü Zschäpe’den korkmuştu ve ifadeyi kavrayamamıştı: “Absürdt bir durumdu.“ dedi. Soru üzerine S., H.‘nin herhalde buna şaşkın bir tepki vermiş olduğunu, belki bunun nereden çıktığını sormuş olduğunu söyledi. Götzl: “Peki, hala hatırladığınız birşey var mı?“ diye sordu. S. olumsuz cevap verdi. S. soru üzerine Jana A.‘nın orada olduğunu, başka kimse olmadığını söyledi. O hiçbir şey söylememişti ve yapmamıştı. Götzl kişilerin pozisyonlarını sordu. Orada tramvay raylarının bulunduğu yere yakın bir garaj grubu yapısı vardı, aradaki çimlerin üstünde durmuşlardı. Kendisi garajlar yönüne dönüktü, raylar yönünde Zschäpe ve H. duruyorlardı ve A.‘nın kendisinin sağında bulunduğunu sanıyordu. Kendisi belki iki adım ötedeydi, A. da bir adım.
Götzl, S.‘nin o tarihte Zschäpe’yi tanıyor olup olmadığını sordu. S. Zschäpe’yi Winzerla’dan göz aşinalığı sonucu tanıdığını söyledi. Kendisi de, biraz daha dikkat çekici görünen bir gruba dahildi, bu yüzden mahallede takip edilme, hakaret edilme durumlarıyla karşılaşmıştı. Benzer şeyler yaşayan bir kaç kişi daha tanıyordu, dolayısıyla onlar hakkında konuşuluyordu, bunun için Jana A. ve Zschäpe gibi bazı isimler kendisi için tanıdıktı. S. o tarihte Zschäpe’nin ismini bilip bilmediğine dair soruya olumlu cevap verdi. Götzl onun ismi nereden biliyor olduğunu sordu. S. aynı mahallede oturan kişilerle konuşulduğunu söyledi,“küçük bir köy gibidir, bunlar konuşulur.“ diye ekledi. Bu isim ve yüz hakkında insanların anlattıklarından öğrendiği kadarıyla, Zschäpe‘nin, şimdi günlük dilde söylüyordu,“saldırgan bir görünümü“ vardı. Onun [Zschäpe’nin] cebinde bir bıçakla dolaştığını söyleyenler de vardı. İnsanların korktuklarını, Zschäpe’nin kişilere saldırmakta tereddüt etmediğini birden fazla defa duymuştu. Götzl, bunu söyleyenlerin kimler olduklarını sordu. S. isim veremeyeceğini, hatırlamadığını söyledi, bunlar tanıdıklardı.
Zschäpe’yi ilk olarak nasıl farketmiş olduğunu hatırlayıp hatırlamadığının sorulması üzerine, somut durum hatırlamadığını söyledi. Götzl onun Zschäpe’nin hazır bulunduğu durumlar hatırlayıp hatırlamadığını sordu. S. Zschäpe’yi tramvay durağındayken görmesi gibi durumlar olduğunu ama bu anlamda bir olay gerçekleşmediğini söyledi. Götzl, S.‘nin bundan bahsetmiş olan kişilerin kimler olabilecekleri hakkında bir tahmini olup olmadığını sordu. Bunların kendisi gibi görünen, normal sokak resmine özellikle de, Jena-Winzerlad’dakine, uymayan, naziler tarafından, holiganlar tarafından kovalanan ve kendilerine hakaret edilen, renkli saçlı kişler olduklarını söyledi. Jana A. hakkında sadece onu göz aşinalığından tanıdığını, adının bu olduğunu ayırdedebildiğini ve adını duyduğunu söyleyebileceğini ifade etti. İsmi ne zaman öğrendiğini hatırlamıyordu. Götzl, S.‘nin Jana A. ile bundan başka bir iletişimi olup olmadığını sordu, S. olumsuz cevap verdi.
Götzl, mahallede takip edildiği sırada karşı karşıya geldiği durumları sordu. Hareket halindeki bir araçtan kendisine bağrılmıştı, yakalanıp işinin bitirileceği şeklinde tehdit edilmişti, yaya olarak takip edildiğini, mopedlerle takip edildiğini söyledi. Bunu yapanların kim olduğunu billip bilmediği sorusuna olumsuz cevap verdi. Götzl olayların tarihlerini sordu. S. 1994/95/96 yılları olarak söyleyebileceğini ifade etti. Götzl, S.‘nin Zschäpe’yi yanında birileriyle veya yalnız görüp görmediğini sordu. S. onu gördüğünde, ki bu sık olmuyordu, yalnız olduğunu söyledi. Hiçbir defasında belli birini veya bunun gibi bir şeyi gördüğünü hatırlamıyordu. Onu ne sıklıkta gördüğünü hatırlamıyordu. O tarihte Zschäpe’nin arkadaş veya tanıdık çevresinden birilerini tanıyıp tanımadığı sorusuna S., göz aşinalığından Böhnhardt’ı ve Mundlos’u tanıdığını söyledi. Bunlar da, tercihan kendilerinden uzak durulması veya onlara dikkat edilmesi söylenen kişilere dahillerdi. Ancak üçü ile ilgili bağlantıyı kendisi de ilk defa, burada bulunulma nedeni olan mesele ortaya çıktığında öğrenmişti.
Götzl, S.‘in Mundlos‘u ve Böhnhardt’ı görmüş olduğu durumları sordu. Zschäpe ve A. ile yaşanan gibi durumlar söz konusuydu. Kendisi Winzerla’da oturuyordu ve orada insanlar birbirlerini göz aşinalığından tanıyorlardı. Onlarla konuşşmuş olup olmadığı sorusuna olumsuz cevap verdi. Onların isimlerini ve soyadlarını duyduklarından biliyordu. Hangi ismin kime ait olduğunu bilmediğini söyledi. Böhnhardt’ı, Mundlos’u veya ikisini beraber gördüğü durumları hatırlıyordu. Zschäpe’nin tanıdıkları olarak tanımlayabileceği başka kişileri söyleyip söyleyemeyeceğine dair soruya olumsuz cevap verdi. Götzl, André Kapke isminin S.‘ye bir şey ifade edip etmediğini sordu. S. bunun Jena’dan tanıdığı bir isim olduğunu doğruladı. Onu mahalledeki diğerleri ile aynı şekilde göz aşinalığından tanıyordu. Kapke’yle ilgili kendisinin tanık olduğu durumlar ve olaylar olup olmadığı sorusuna olumsuz cevap verdi. Hala, iki kadına saldırıldığı ve onların alıkonulmuş oldukları bir olay hatırlıyordu. Bilgilere göre, iki kadın Jena’da alıkonulmuştu, Kapke ve Ralf de olaya karışmıştı ve ardından bir dava açılmıştı. Bu bilgiyi nereden aldığını hatırlamıyordu. Soru üzerine S. bunun yaklaşık olarak 1999/2000‘de gerçekleşmiş olduğunu söyledi. Soru üzerine S. Wohlleben’in de Jena’da tanınan bir yüz olduğunu söyledi. İsim kendisine tanıdıktı, ondan bahsedilmişti. Tino Brandt isminin de tanıdık olduğunu söyledi. O tarihteki Brandt hakkında, söyleyebileceği bir şey yoktu. Bunu saat 13.26’ya kadar verilen öğle arası izledi.
Ardından Götzl S.‘nin sorgulamasına devam etti. S.‘nin sorgulanmasından aktarım: Bir gece kırmızı bir araba tarafından takip edildiği bir durum yaşanmıştı; direksiyonda Uwe Mundlos’un bulunup bulunmadığını hatırlamıyordu ama arkada kesinlikle André Kapke oturuyordu. S. bunu onayladı, arabadan kendisine „seni yakalayacağız“ diye seslenilmişti ve içeride oturan kişi André Kapke’ye benziyordu, arababının kırmızı bir Opel olduğunu hala hayal meyal hatırlıyordu ve bir nedenle bu aklında bu Mundlos ile bağlatılanıyordu. İlgili soru üzerine S., o zaman, kendisi 14-15 yaşındayken, bunun bir şekilde kendisine anlatılmış olduğunu veya bir sohbette konu olarak geçmiş olduğunu söyledi. Götzl tutanakta:“Uwe Mundlos’un direksiyonda olup olmadığı“ yazdığını söyledi. S. böyle zayıf bir anısı olduğunu ve anlatılanlardan dolayı arabanın onun ismiyle bağlantılandırılmış olduğunu söyledi. Bununla ilgili olarak, kendisini sorgulanayan hanım, onun direksiyonda olup olmadığını sormuştu ve kendisi onun direksiyonda olup olmadığın hatırlamadığını söylemişti. Götzl Kapke’nin görünüşünü sordu ve S., onun güçlü bir vücut yapısı olduğunu, bazen sakallı, bazen sakalsız olduğunu söyledi. Götzl, olay anında nasıl davranmış olduğunu öğrenmek istedi. S. arabadan bağırıldığını ve bunun üzerine kendisinin hemen kaçmaya başladığını, çok korkmuş olduğu için karanlık alana girdiğini söyledi. Araba, tekerlekleri tiz bir ses çıkararak oradan ayrılmıştı ama kendisi saklanmıştı. S. bir soruya, bağıran kişiyi ayıredemediğini söyleyerek cevap verdi. Götzl: “Ne diyerek bağrılmıştı?“ diye sordu. S.: “Seni yakalayacağız, gibi bir şey.“ dedi. Aktarım: Şimdi seni yakalayacağız, işini bitireceğiz. S. bunu doğruladı.
S. soru üzerine, Christian Kapke ismini duyduklarından bildiğini söyledi, bunu herhangi bir durumla birarada düşünemiyordu. Soru üzerine, gözünün önünde çok belirsiz bir resim olduğunu, aklına karakteristik bir özellik gelmediğini, herhalükarda kardeşinden daha ince olduğunu, sarı veya koyu sarı saçlı olduğunu söyledi. THS kelimesinin kendisine bir şey ifade ettiğini doğruladı, bunu basında Tino Brandt ile bağlantılı olarak okumuştu. Şehirde de THS’nin bir afişi vardı. Aktarım: Kendisinin o zamanlar Mundlos‘u ile Böhnhardt’ı ve başka aşırı sağcı kişileri tanıyıp tanımadığının sorulması üzerine S., Mundlos, Böhnhardt, Brandt, Wohlleben, André Kapke ve Christian Kapke’nin aşırı sağ camiadan tanınan kişiler olduklarını söyledi, örgütlülerdi ve şiddet de kullanıyorlardı. Götzl S.‘nin „örgütlülerdi ve şiddet kullanıyorlardı“ diyerek ne kastettiğini sordu. S., onların THS’de örgütlü olduklarını kastediyordu ve onun o zamanki izlenimi, insanların onları halihazırda bir grup ve tehlikeli olarak gtördükleri şeklindeydi.
Götzl, diğer kişilerinin davranışlarını, S.’nin onların şiddet kullandıklarını deneyimleyip deneyimlemediğini sordu. Nasıl bir ruh halinin söz konusu olduğunu, hangi isimlerin tekrar tekrar geçtiğini duymuştu. Götzl S.‘nin o tarihte nasıl göründüğünü sordu. S. o zamanlar kendisinin görünümünün her zaman değiştiğini söyledi, uzun siyah saçları mı yoksa kısa kızıl saçları mı olduğunu kesin olarak söyleyemiyordu. Götzl, S.‘nin diğer kişilerle ilgili onların görünüşleri v.b. şeyleri hatırlayıp hatırlamadığını sordu. S. Zschäpe’yi uzun, açık tuttuğu, dalgalı, biraz permalı gibi duran saçlarıyla tanıdığını söyledi, kıyafetleri dikkat çekici değildi, kot giyiyordu. Jana A. aklında daha fazla kalmıştı çünkü çok göze çarpan bir saç stili vardı, çok makyajlıydı, siyah giysiler, asker botları giyiyordu. S. soruya, hatırladığı kadarıyla, H.‘nin saçlarının her zaman uzun olduğu, genellikle uzun etekler giydiği şeklinde cevap verdi. Götzl, Zschäpe’nin H.‘den ceketten başka bir talebi olup olmadığını sordu, H. olumsuz cevap verdi. Götzl „Lazımlık“ kelimesini telaffuz etti. S: “Siz söylediğinizde bana tanıdık geliyor, evet bana tanıdık geliyor.“ dedi. Soru üzerine S. aklında kalanın tam şu şekilde olduğunu söyledi: Kendisi o tarihte sonradan ne olduğunu hatırlamıyordu, annesi‚ elbette polise gitmiştik‘ deyince, taşlar tekrar yerine konmuştu. Şimdi Götzl „lazımlık“ lafını telaffuz ettiğinde, H. kendisini böyle adlandırmak istemiş olduğunu düşünmüştü..
Götzl, o tarihte S.‘nin polise failin Zschäpe olduğunu söyleyip söylemediğini sordu. S. bunu hatırlamadığını söyledi, hatırında polis merkezinin içinin nasıl göründüğü ile ilgili bazı şeyler kalmıştı. Oradaki polis memuru kendisinin iyi bir kız olduğunu düşünmüştü, ama giyimine dikkat emesi gerekiyordu. Kendisinin suçlu olduğunun hissettirilmesi onu derinden etkilemişti. Götzl: “İsmi ve kişiyi tanıdığınız halde, fail hakkında konuşulmamış mıydı?“ diye sordu. S. asıl ifadeyi hatırlamıyordu, aklından çıkmıştı. Götzl, S.‘nin H.‘ye ‚bunu yapanı tanıyorum‘ deyip demediğini sordu. S. bunu hatırlamıyordu. Çok iyi arkadaş falan değillerdi , birbirlerini tanıyorlardı. İnsanın aklında kalan böyle şeyler vardı, bazıları ise çıkıp gidiyordu. Götzl H.‘nin kendisibib itilmiş olduğundan bahsettiğini söyledi. S. kendisinin dokunma mesafesinde çok yakında bulunduğunu ve onun nasıl yere indirildiğini görebildiğini söyledi. Götzl, S.‘nin olay anında Zschäpe’nin arkadaşının isminin Jana A. olduğunu bilip bilmediğini sordu. S., bunu daha önce biliyor olup olmadığını ya da hemen sonra isim ve yüzü mü bağlantılandırdığını hatırlamıyordu. Ama, o tarihte devamlı olarak bu kişilere rastlamak günlük hayatının bir parçasıydı.
Götzl tekrar „lazımlık“ kelimesini sordu. S. bunun garip bir kelime olduğunu söyledi, onu Zschäpe kullanmıştı ve H.‘nin kendine „lazımlık“ demesini söylemişti: “Herhalükarda enteresan bir kelimeydi.“. Aktarım: O tarihte, Zschäpe’nin cebinde bir bıçakla dolaştığı ve erkeklere karşı da belirgin şekilde saldırgan davrandığı söylentisi vardı. S. aktarımı doğruladı. Bu da aynı kategoriye dahildi, bunu duymuştu, sokakta anlatıldığı gibiydi. Somut bir olay hatırlamıyordu ama bu hatırında kalmıştı. Bu şekilde anlatılmasını korkutucu bulmuştu. Aktarım: Zschäpe etkileyici bir kişiydi, herkes ondan korkuyordu. S. bununla, Zschäpe’nin kendine güveninin çevresine yansıdığını kastetmiş olduğunu söyledi. Sonuçta insan, birinin çevresine hakim olan bir mi yoksa çekingen biri mi olduğunu farkediyordu. Kendi izlenimi her zaman, insanların ondan korktukları şeklinde olmuştu. Soru üzerine S., izlenimini oluşturanın, kendisine anlatılanlar ve Zschäpe ile ilgili 1996’daki bu deneyimi olduğunu söyledi. Aktarım: Zschäpe’nin giyimi normal olsa da, onun aşırı sağ camiaya dahil olduğu biliniyordu. Götzl S.‘nin bunu nereden bildiğini sordu. S. bunu, insanların Zschäpe’nin aşırı sağ camiaya dahil olan bir erkek arkadaşı olduğu hakkında konuşuyor olmasından bildiğini söyledi. Zschäpe ile bu durum arasında bağlantı kuruyordu. Götzl, Zschäpe’nin görünümü ve giysileri hakkında onun hatırında başka neler kaldığını sordu. S. onun havalı giyinmediğini söyledi, kazak, spor ayakkabı gibi şeylerle spor giyiniyordu.
Aktarım: Kendi tarzında gürülütücüydü, kendine güvenli ve ikna edici. S. Zschäpe’yi böyle gördüğünü söyledi, bu izlenimi yaşanan olayla bağlantılıydı. Götzl Zschäpe’nin yanındaki kişinin tarifini talep etti. O, saç kesimi itibariyle biraz da havalıydı, Renee kesimi denen bir saç kesimiydi, saçları siyahtı, giyimine siyah hakimdi, hatırında çok makyajlı olduğu kalmıştı. Aktarım: Kısa tıraşlı saçları vardı, siyaha boyanmış gibi görünüyorlardı, Zschäpe’den biraz daha kısaydı, dikkat çekici büyük gözleri vardı, genel olarak siyah giysileri vardı ve asker botları giymişti. S.:“Evet.“. Aktarım: Adı Jana A.‘ydı, onunla ilgili hatırında kalan, onu Winzerla’da bir çok defa görmüş olduğuydu ama bir olay hatırlamıyordu. Bunu daha önce H.‘ye gösterilmiş olan fotoğrafların sunumu izledi. S. fotoğraflardan birinde André Kapke’yi tanıdı. Fotoğraflarda Zschäpe’yi tanıdı. Kadınların bulunduğu fotoğraflarda S., 4. fotoğraftakinin uzun saçlı Jana A.‘ya benzediğini söyledi ama kesin olarak söyleyemeyeceğini ekledi.
Meselenin BKA sorgulamasına nasıl vardığının sorulmasının üzerine S., BKA’nın kendisine ulaştığını ve belgeler artık varolmadığından, onun olayla ilgili tanık olarak bir kez daha ifade verip vermeyeceğini sorduğunu anlattı. Götzl S.‘nin konu hakkındaki bilgileri önceden memurlardan almış olup olmadığını sordu. Kendisine 1996’da yaşanmış bir olayı hatırlayıp hatırlamadığının sorulmuş olduğunu söyledi, o zaman konunun ne olduğunu hemen anlamıştı. Götzl, o bununla ilgili açıklamalar yapmadan önce Zschäpe isminin geçip geçmediğini sordu. S., onun [kadın polis memuru] bunu yapanın kim olduğunu hala hatırlayıp hatırlamadığını sorduğunu söyledi, kendisi Zschäpe olduğunu söylemişti. Ama daha önce isim geçmemişti. Götzl, çünkü tutanakta H.‘nin tramvay durağında olasıkla Beate Zschäpe tarafından saldırıya uğradığı bir olayın anlatıldığı bir „arka plan“ isimli bir paragraf bulunduğunu söyledi. S. biraz önce söylediği gibi bir çağrı belgesi gelmiş olduğunu söyledi, bunu polis memuru ile telefonda konuşmuştu, gerisini bilmediğini ifade etti. Götzl telefonda ne konuşulmuş olduğunu sordu. BKA kendisine telefonla ulaşmıştı ve 1996’da yaşanmış, H.‘nin dahil olduğu bir olayda yaralanmaya kimin neden olduğunu hatırlayıp hatırlamadığını sormuştu ve S., hatırladığını, bunun Beate Zschäpe olduğunu söylemişti. Sonrasında buluşulmuştu ve konuyu anlatması gerekmişti. Götzl:“Yani telefon görüşmesi soegulamadan önceydi, öyle mi?“ diye sordu. S.:“Doğru.“ dedi. Sorgulama saat 14.09’da sona erdi. Bunu bir ara izledi.
Ardından BKA’dan KOK Christine La. sorgulanmaya başlandı (66. Duruşma Gününe bakınız). Götzl tanık S. ve H.‘nin sorgunlanmalarının nasıl gerçekleştiğini sordu. La. 2013 yılında bir televizyon haberi yayınlandığını söyledi, bir röportajda Katharina König kendisinin 1996 yılından Zschäpe ile ilgili anıları olduğunu söylemişti. Sorgulamada König; o zamanlar Böhnhardt, Mundlos, Zschäpe, Kapke, Yvonne B.‘nin kendilerinden korkulması gereken önemli naziler olduklarını, Zschäpe’nin saldırılarının başkaları tarfından da doğrulanabileceklerini söylemişti. König bir yaralanma yaşandığını anlatmıştı ve H.‘nin ismini telaffuz etmişti. H. soruşturulmuştu, olayı hatırlıyabiliyordu ve kendisine S.‘nin eşlik ediyor olduğunu söylemişti. S. de soruşturulmuştu, o da konuyu hatırlıyordu. S. o zamanlar Zschäpe’nin yanında her zaman birinin bulunduğunu, bunun olasılıkla Jana A., bugün Jana J., olduğunu söylemişti. Olayın 16.9.1996’da Şehir Festivalinde (Altstadtfest) gerçekleştiği belirlenebilmişti. Ardından La., iki tanığın ifadeleri vasıtasıyla yeniden ortyaa çıkarılan olayın gidişatını kabaca bir kez daha anlattı. Ardından, H.‘nin doktorunu bulabilmiş olduğunu söyledi. H. 17.9.96 tarihinde sol ayak bileğinde kırık nedeniyle oraya gelmişti. Bu 13 Eylül’den 22 Eylül’e kadar sürmüş olan dördüncü Şehir Festivaliydi ve o 16 Eylül gününde program saat 18’de [duyulduğu şekliyle] sona ermişti. Soru üzerine La., Şehir Festivaline gidildiğinde 2 numaralı tramvay hattının kullanıldığını söyledi, Holzmarkt durağı klasik olarak tramvaya binilen duraktı.
Götzl sorgulamalara somut olarak nasıl geçildiğini sordu. Zor olmuştu, Katharina König H.‘nin sadece ismini hatırlayabiliyordu, Lothar König ismi ve soyadını hatırlayabilmişti. Kendisi H.‘yi sorgulayabilmişti ve o hemen, bunu hatırlayabildiğini söylemişti. Götzl tanık tarafından bir isim telaffuz edilip edilmemiş olduğunu sordu. La. Zschäpe isminin H.‘nin kendisi tarafından teleaffuz edilmiş olduğunu söyledi, isim, BKA’dan önce, bir gazeteci tarafından telaffuz edilmişti, o 1996’da Zschäpe’nin karıştığı bir yaralama olayı yaşandığını söylemişti ve H. o zaman bunun Zschäpe olduğunu hatırlamıştı. Götzl H.‘nin sorgulamasında bir ön özet bulunduğunu söyledi; H. 1996’da gerçekleşmiş bir yaralama olayının olası mağduruydu, yaralanmaya büyük ölçüde Zschäpe neden olmuştu. La., Katharina ve Lothar König’in önceden Zschäpe’den bahsetmiş olduklarını, ve ikisinin de H. ile de konuşmuş olduklarını söyledi. Götzl bu cümlenin niçin içeriğe alınmadan önce sorulmamış olduğunu sordu. La. “Çünkü başka bir olay hakkında konuşmadığımızdan emin olmak istemiştik.“ dedi. Ardından Götzl, S.‘nin sorgulamasından „arka plan“ ile ilgili ifadeyi aktardı. La. böyle yapıldığını söyledi. Götzl nedenini sordu. La. bütün tanıkların aynı olaydan bahsettiklerinden emin olmak için bunu böyle yapıldığını söyledi. Götzl:“Peki, neden her şeyi önceden açık ediyorsunuz?“ diye sordu. La.: “Çünkü tanıklar daha telefondayken konunun çerçevesini çizmişti.“ dedi. Götzl Zschäpe adının devamlı geçip geçmediğini sordu. La. bunu doğruladı, Katharina König ile, H. ve S. ile telefon görüşmelerinde başından itibaren durum buydu. Onu aramıştı ve Katharina König kendisi Zschäpe’den sözetmişti; H. Katharina ve Lothar König ile konuşmuştu ve kendisi Zschäpe’nin ismini telaffuz etmişti, S. kendisi Zschäpe’den bahsetmişti.
La., Stahl’ın La.‘nın bu gerçekleştirilen telefon görüşmesine dair not tutmuş olup olmadığı sorusuna olumuz cevap verdi, kendisi telefon görüşmelerinin gerçekleştiğini yazmıştı. Stahl, telefon görüşmesindeki bilgilerin önemsiz olup olmadıklarını sordu. La., telefon görüşmelerinde sorgulamalarda alınmış olanın dışında bilgi alınmasının söz konusu olmadığını, alınmış olsaydı bunların not olarak yazılmış olacaklarını söyledi. Talep üzerine bir arka plan sunulmasının genel prosedür olduğunu ifade etti. Bir talepte bulunulmamıştı. Tanıklar kendileri olayı tanımlayabilmişlerdi, çağrılmışlardı, gelmişledi ve gerisi tutanaklara geçirilmişti. Stahl, La.‘nın biraz önce Yüksek Başsavcı Weingarten ile yaptığı bir konuşmayı sordu. La. bunun oun triatlona olan kişisel merakı ile ilgili olduğunu söyledi.
Ardından Müdahil Avukat Kienzle, Bakanlık Üst Düzey Yetkilisi Richard Reinfeld’in ve Kriminal Dairesi Başkanı Christoph Schäfer’in İçişleri Bakanlığı (BMI) üzerinden davet edilmesi ve sorgulanması için bir dilekçe verdi. İkisi de, 1.10.2013’te ana davada hazır bulunduklarını ve Andreas Te.‘nin ilk tanık sorgulamasında, daire tarafından görevlendirilmiş olarak bilgi toplamak için gözlem yaptıklarını beyan edeceklerdi. Görevlerinin Meclis Araştırma Komisyonunda (Bundestags-UA) „BMI Federal Meclis Üyeleri Vekili“ olmanın yanısıra „Nationalsozialistischer Untergrund (Nasyonal Sosyalist) Araştırma Komisyonu Proje Grubu“nda olduğunu beyan edeceklerdi. Reinfeld görevinin diğer şeylerin yanısıra, devlet sırlarının saklanması olduğunu ve bunun, kaynakların ve onların gerçek—aynı şekilde sahte—isimlerinin ifşa edilmesini engellenmesini içerdiğini beyan edecekti. Kienzle, Müdahil Avukat Yozgat‘ın halihazırda bu davada yetkili kurumlar tarafından dava gözlemi yapıldığının açıklanması için dilekçe vermiş olduğunu söyledi. Neden, böyle bir gözlemin ve söz konusu bilgi transferinin gerçeğin ortaya çıkarılmasını riske etmesi olasılığı bulunmasıydı. Mahkeme Başkanı dileçeyi ele almıştı, bir dava gözlemcisi bulunmadığı açıklanmıştı. Şimdi, dava gözlemciler tarafından böyle bir bilgi devrinin gerçekleştirildiği kanıtlanmalıydı.
Şimdi, söz konusu davada Tanık Te.‘nin ifadeleri dahilinde etkide bulunulmuş olması, somut nedenleri olan bir çekinceydi. İpucu BMI tarafından gönderilmiş olan dava gözlemcisinden, BfV da buna dahildi, elde edilecekti. Dava dosyalarında da da Reinfeld’in BfV ile somut bağlantısı kendisi gösteriyordu. BfV ve VS Eyalet Dairelerinin aralarındaki ortak çalışma kesin bir şekilde planlanmıştı. Bu yüzden bu davada elde edilen bilgilerin LfV Hessen’e tranfer edilmiş olması mümkündü. Dolayısıyla bu ceza prosedürlerine aykırıydı çünkü, bazı eski LfV çalışanları salonda sorgulanmışlardı, diğerleri hakkında dilekçe verilmişti ya da sıradaydılar. Halil Yozgat vakasının, üzerinde ısrarlı olunan bilgi erişim yasağı nedeniyle engellenmesi durumuna ek olarak, sürmekte olan davadan kurumsal bilgi transferi yapılması sonucunda, aydınlatılamaması tehlikesi vardı. 2006’da LfV çalışanının bir polis sorgulaması gerçekleştirilememişti, şimdi kendisinin bilgi transferi yoluyla somut bir şeklide etkide bulunduğuna dair çekince bulunuyordu. İki tanığın sorgulanması vasıtasıyla, Te.‘nin ifadelerine dair LvF çalışanın beyanlarının kabul edilebilirliğine dair olgulara ulaşılacaktı.
Duruşma Günü saat 14.50’de sona erdi.
NSU Müdahil Davacılarının açıklaması:
„Olaydan 18 yıl sonra iki tanık bütün detayları tam olarak hatırlayamadılarsa da,
onların olayın temel gidişatına dair ifadeleri herhalükarda inandırıcıydılar. Özellikle mağdur, hala somut olarak hatırladıklarını ve sonradan çıkardıklarını birbirlerinden ayrı tutmak için ve olayı istikrarlı bir şekilde anlatmak için görülebilir bir çaba harcadı. Zschäpe’nin savunmasının müvekkilinin tarif edilmesi konusunda şüpheli yanlar bulunduğunu gösterme çabaları, ikna edici olmadı.
Bu arada Wohlleben’in Savunma Avukatı Klemke, tanıkları o tarihte Naziler açısından olduğu kadar sol açısından da şiddetin günlük bir şey „olduğu yönünde sorgulayarak“, yine Nazi camiasının savunmasını üstlendi.Ancak tanıklar olayları tamamyla farklı hatırlıyorlardı, şöyle ki, özellikle kendileri ve arkadaşları o tarihte varlıklarını çok güçlü bir şekilde gösteren Nazilerden korktuklarını hatırlıyorlardı.“
http://www.nsu-nebenklage.de/blog/2014/07/30/30-07-2014-2/