Bugünkü duruşmaya bir kez daha Uwe Mundlos’un gençlik arkadaşı Ha. çağrılmıştır. Bu kişiye savunma makamından ve müdahillerden sorular sorulur. Ardından Andreas Temme ve karısı çağrılır. İkisinin yaptığı telefon görüşleri mevzu bahis edilir. Her ikisi de, beyanlarında Temme’nin internet kafede hiçbir şey görmediği konusunda ısrar eder. Kanıt dilekçelerinde vurgulanan telefon görüşmelerinden kimi kesitleri ise banal bulduklarını açıklarlar.
Tanıklar:
- Aleksander Ha. (Uwe Mundlos’un gençlik arkadaşı)
- Eva S.-T. (Andreas Temme’nin karısı)
- Andreas Temme (Anayasayı Koruma’nın eski bir çalışanı, Halit Yozgat öldürüldüğü esnada olay yerindeydi.)
Duruşma saat 09:47’de başlar. Kişilerin orada hazır bulunduğunun saptanması üzerine hakim Götzl, hakimler heyetinin Zschäpe’den bir yazı aldığını söyler ve yüksek sesle bu yazıyı okur: Sayın mahkeme başkanı, bu dilekçeyle diğer tanıkların ancak avukat Mathias Grasel’in atanmasının ardından dinlenilmesi başvurusunda bulunuyorum. Selamlar, Beate Zschäpe. Götzl, dilekçenin reddedildiğini bildirir. Sanık üç avukat tarafından temsil edilmektedir, bu da savunmanın gerçekleştirilmesi için yeterlidir.
Ardından tanık Ha.’nın (son olarak 204. duruşma gününde) sorgulamasına geçilir. Wohlleben’in savunma avukatı Schneiders: „Wohlleben ile buluşmanızı gerektiren şeyler neydi, şahsi meseleler mi konuşuldu ya da mevzu neydi? „
Ha: „Tam olarak kaç kez görüştüğümüzü söyleyemem, birkaç kez görüşmüşüzdür. Kişisel şeylere ise sadece birkaç cümle ile değinmişsizdir. Aklımda kaldığı kadarıyla bisiklet ile ilgili olanı burada daha önce de anlatmıştım. Kayda değer tek konuşma bu son konuşmaydı.“ Schneiders: „Siz Wohlleben’in düşünüş yapısı açısından Mundlos ile benzerlik gösterdiğini söylemiştiniz. Böyle bir değerlendirmeye nasıl vardınız?“ Ha.: „Uwe Mundlos’un ifadesine göre Wohlleben ona çok yakın kişilerden biriydi. Ayrıca o da Mundlos’un bulunduğu çevrelerle temas halindeydi ve sıkça onlarla birlikteydi. Ve sanırım üzerindeki giysileri de hatırlıyorum. Bu çevrede giyilen türden giysilerdi.“
Klemke, Ha.’nın ikinci sorgulamasında Jena’da, sağcı camiada bir zamanlar ciddi şiddet olaylarının yaşandığını belirttiğini söyler. Politik anlamda karşı görüşte olanları ve yabancıları yere düşürecek denli dövdükten sonra bile onlara vurmaya devam etmişlerdir. Klemke: „İçerik anlamında somut olarak hangi bilgileri aktarmıştır size?“ Ha.: „Jena-Göschwitz’de meslek lisesindeyken yabancı öğrencilerle yaşadığı bir kavga söz konusuydu; sanırım Viyetnamlılardı. Daha sonra ise başka bir vesile nedeniyle sanırım yine Vienatmalılarla olan temaslar söz konusuydu. Ve onların düzenlediği bir karşı gösteri bağlamında bir tür çatışma söz konusuydu.“ Klemke: „Şimdi yumruklardan ve tekmelerden söz ediyorsunuz. Bunu kimin başlattığını söyledi mi, kendisine de vurulmuş muydu?“ Ha.: „Zaman zaman Uwe Mundlos’un yaralanmış olduğunu gördüm; bilekleri şişmiş, parmakları yaralanmış, yüzünde morluklar; bunlar konuşulduğunda kendini savunduğundan söz etti.
Scharmer, Ha’nın ikinci sorgulamasından hatırlatmalarda bulunur: Brandt’ın hiyerarşik yapıda üst düzeydeki kişilerden biri olduğunu biliyorum ve aynı zamanda dışa karşı sunumdan da sorumluydu, yani basın sorumlusuydu; ayrıca Uwe’nin, Brandt’ın Anayasayı Koruma Dairesi’ne bilgi vermiş olduğu ve bunun gizli kalması gerektiğine dair ifadesini de biliyordum. Scharmer: „Mundlos mu anlattı bunları?“ Ha.: „Evet, buna ilişkin elimdeki tek kaynak buydu; Uwe’nin ifadesi.“ V. d. Behrens, Mundlos, Brandt’ın VS’ye bilgi aktardığına ilişkin tahmininin sadece kendisine mi ait olduğu ya da camianın tamamında bunun bilinen bir şey olup olmadığına ilişkin bir şey bir şey söylemiş midir, diye sorar. Ha.: „Camianın tamamına ilişkin bir beyanda bulunamam. Uwe böyle bir şey söylemiş midir, hatırlamıyorum, arkadaşlarınınsa haberi var.“ V. d. Behrens: „Mundlos, Brandt’la karşılaşmaktan kaçınıp kaçınmadığına dair bir şey söylemiş midir?“ Ha.: „Bildiğim kadarıyla onunla karşılamakla ilgili bir çekincesi yoktu.“
Ardından tanık Eva S.-T. ile devam edilir. Götzl, S.-T.’ye kocasının 06.04.2006 tarihinde Yozgat’ın internet kafesine gittiğinde yanında plastik bir torba olduğuna dair bilgisinin olup olmadığının söz konusu olduğunu söyler. Ayrıca 28.04.2006 tarihinde S.-T.’nin bayan S. S.-T ile yaptığı telefon görüşmesi de söz konusudur: “O gün orada olduğunu biliyorum. Bildiklerimin çoğunu basından öğrendim, bir de o zamanlar bana anlattıklarından. Polis de oradaydı. Yanında plastik bir torba var mıydı, bilmiyorum. Nasıl giyinmişti, üzerinde neler vardı, onu da bilmiyorum.”
Götzl: „Öyleyse kocanızdan neler öğrendiniz ve ne zaman öğrendiniz? Çok eskilere gidebilirsiniz.“ S.-T.: „Polis bize geldiğinde öğrendim. Hamileliğimin son dönemlerindeydim. Banyoya yanıma geldi, polisin orada olduğunu ve gitmek zorunda olduğunu söyledi. Ve ancak ertesi gün geri geri döndü. Ben ise o gün orada olduğunu sonradan öğrendim.“ Götzl: „Neler anlattı?“ S.-T.: „Ben ondan neden böyle bir duruma düştüğümüzü söylemesini rica ettim. Ve o da internet kafede chat yaptığını, bunu bana söylemek istemediğini açıkladı.“ Götzl: „Yozgat Bey’in öldürülmesi sırasında onun bir şeyler görüp görmediği, duyup duymadığı hakkında konuştunuz mu?“ S.-T.: „Bana hiçbir şeyin farkında olmadığını söyledi.“ Götzl: „Eşinizle aranızda hiç o ailenin internet kafesinde Yozgat Beyin cesedini görüp görmediğine dair bir konuşma geçti mi?“ S.-T.: „Bana dikkatini çeken bir şey olmadığını, herhangi bir ceset görmediğini ve bunun dışında da oraya gitmediğini söyledi.“
Götzl, S.-T ve Temme arasında plastik torbanın konu edilip edilmediğini, eğer edilmişse ne zaman konuşulduğunu sorar. S.-T.: „Bana plastik bir torbanın arandığını söyledi ve evet sonra gerçekten de bu konuda konuşmadık. O plastik bir torbası olmadığını, ancak bir torbanın arandığını söylemiş olmalı. Fakat bu konuşmayı gerçekten de hatırlayamıyorum.“
[Ardından 28.4.2006 tarihinde S.-T. ve S. arasında geçen konuşmanın ses kayıtları dinlenir. Redaksiyonun aldığı kararlar gereği bu görüşmeyi burada yayınlayamıyoruz. Konuşmanın önemli kısımları diğer sorgulamlar sürecinde davaya katılanlar tarafından hatırlatmalarla ele alınır. Telefon konuşmasının içeriğine ve Yozgat’ın müdahil avukatının kanıtların değerlendirilmesine ilişkin 188. duruşma gününde verdiği dilekçelere bakınız.]
Ardından Götzl sorar: „Bu dinlediklerinize ilişkin neler söyleyeceksiniz?“ S.-T.: „Söylemiş olduklarım beni biraz ürküttü. Fakat ben hayatımızda cereyan eden şeylerden dolayı çok öfkeliydim, çok kızgındım; ayrıca çok da korkmuştum. Torbayla olan meseleyi tümüyle çarpıttım.Ve Türkler hakkında bu denli çirkin şeyler söylemiş olmam da benim dünya görüşüm değil. Kocam benimle konuşmadı. Telefondaki kadın da benim kız kardeşim; böylece üzerimdeki baskıdan, korkudan kurtulabilirdim.“ Götzl: „06.04 tarihinde Kassel’de olanlardan, Yozgat Beyin öldürülmesinden ne zaman haberiniz oldu?“ S.-T.: “Bizim oradaki yerel gazetelerin birinde okudum ve aman Tanrım, dedim, Kassel’de olmuş! Ve işte o zaman kafede olduğunu söyledi.“ Götzl, Temme’nin bu konuda daha ayrıntılı bir şeyler anlatıp anlatmadığını sorar. S.-T.: „Hayır.“ Götzl: „Kovuşturmalar, aramalar başlamadan önce, hatta daha önceki zaman diliminde, aranızda, onun kurbanı tanıyıp tanımadığına dair bir konuşma geçmiş miydi?“ S.-T.: „Hayır, sanmıyorum.“
Avukat Bliwier: „Az önceki telefon görüşmesinden mevzunun ne olduğunu öğrendiniz; kocanız akşamları dizüstü bilgisayarının karşısında oturuyor, yatağa da geç saatlerde geliyor. Hangi zaman diliminden söz ediyorsunuz ve bu ne kadar sıklıkla yaşandı?“ S.-T.:“Birden fazla oldu. Hangi zaman diliminde olduğuna dair bir şey söyleyemem.“ Bliwier: „Yine de zamanını somut olarak söyleyebilir misiniz? Sizin burada tasvir ettiğiniz süreç ne zaman başladı? “ S.-T.: „Sanırım 2006 yılının ocak ayıydı.“
Aradan sonra saat 14:50’de Andreas Temme (son olarak 106. duruşma günü) ile devam edilir. Götzl: „Bizim daha önceden kısmen ele almış olduğumuz kanıtlara ilişkin temalar söz konusu: İnternet kafeye 06.04. tarihinde yaptığınız ziyarette yanınızda plastik bir torba olup olmadığı sorusu, tanık Hess ile yapılan telefon görüşmeleri ve LfV Hessen’in bir çalışanının Halit Yozgat’ın cinayete kurban gitmesinden önce olay, olay saati, olay yerleri, failler hakkında bilgi sahibi olup olmadığı sorusu. Sizin açınızdan bakıldığında bunlara ilişkin neler söyleyebilirsiniz?“ Temme: „Benim açımdan bakıldığında: Ben ne daha önceki süreçte, ne benim oradaki ziyaretimden önce, ne de orada olan biteni gazeteden öğrendiğim zamana değin bu konuda bir bilgim vardı. Ayrıca o gün yanımda plastik bir torba da yoktu.“ Götzl: „9 Mayıs’ta ve 20 Haziran’da Hess Bey’le yaptığınız telefon görüşmelerini hatırlıyor musunuz?“
Temme: „Kısa bir süre öncesine değin bir şey hatırlamıyordum, ancak 11 Mayıs’ta Hessen Eyalet Meclisi’nin araştırma komisyonuna tanık olarak davet edilmiştim; orada bana telefon görüşmelerinin bir kısmı dinletildi ki artık bu görüşmeleri internette de okuyabilirsiniz. Hatırladığım şahsi bir şey yok.“ Götzl: „Görüşmelerde mevzu bahis olan şey neydi?“ Temme: “Telefonlaşmamızın sebebi kafamda bütünleyebildiğim kadarıyla 9 Mayıs tarihli resmi bir açıklamanın yazılmasıydı. Ve ben o zamana değin daha önce böyle bir şey yapmamış olduğum için yazıya neler dahil edilmesi gerektiğini, yazının nasıl yazılacağını öğrenmek istemiştim. Ayrıca oraya gidilmemesi gerektiğine dair internette yer alan cümleye ilişkin şahsen hatırladığım somut bir şey yok. Ben o zamanlar bunu sadece konuşmayı biraz rahatlatmak üzere bir şey gibi algılamıştım. Hessen Eyalet Meclisi’nde kendi sesimi dinledim, halim oldukça kötüymüş. Sanırım Hess Bey benimle bir konuyu konuşmak için önce biraz rahatlamamı istiyordu. “
Götzl: “Hakikat teması mı?“ Temme: „Doğru, Hess Bey bu cümleyi sarf etmiş olmalı ki ben bu cümleyi daha önceden medyadan biliyordum; mümkün mertebe hakikatten ayrılmamalıydım. Aslında bu tavsiyenin benim için bir manası yoktu; çünkü polisteki sorgulamada hiçbir şeyi sakınmaksızın bildiklerimi söylemiştim. Resmi açıklamada da herhangi bir tavsiyeye ihtiyacım yoktu; çünkü o zaman da benim için sadece bir ihtimalin olduğunu biliyordum ki o da her yerde hakikati söylemekti.“
Götzl: „Karınızla plastik torba hakkında konuştunuz mu?“ Temme: „Polis bu konuyu sürekli açtığı için yıllar içinde muhakkak ki pek çok kez konuşmuşuzdur. Hatta bir keresinde büromda plastik torbayla ilgili olarak kelimenin tam anlamıyla sorgulandım. Bu nedenle de plastik torbanın tekrar tekrar konu edildiğini biliyorum. Daha sonra haberlerde polisin kovanın olmamasından dolayı plastik bir torba ile ateş edildiği düşüncesinden yola çıktığı da yazıldı. Polis de bana bu konuda sorular yöneltti.“ Götzl: „Benim sorumun amacı, karınızla bu konuyu ne zaman konuştuğunuzu bilmek.“ Temme: „Nasıl bunca yıl pek çok kez varolan tüm bakış açıları hakkında konuşmuşsak aynı şekilde plastik torba hakkında da konuşmuşuzdur.“
Bliwier: „Ben bunlara karınızın olaydan sonraki pazar gününe ilişkin daha önce söylediklerini eklemek istiyorum. Siz ‚Extra-Tip‘ okuyorsunuz ve ardından aranızda bununla ilgili bir konuşma geçiyor. Temme’nin polisteki sorgulamasından bir hatırlatma: Karım ve ben, söz konusu pazar günü „Extra-Tip“te cinayete ilişkin yazıyı okurken ona pek çok kez internet kafede olduğum açıklamasını yaptım; bu yazı nedeniyle ben de kendi kendime geçen hafta ne zaman internet kafeye gitmiş olduğumu sordum; düşününce son olarak olaydan önceki çarşamba günü orada olduğum sonucuna vardım. Bliwier: „Bunlar doğru mudur?“ Temme: „Duyabildiğim kadarıyla sanırım evet. Ancak o zamanlar bile söz konusu tarihleri tam olarak hatırlayamadığım konusunda itirazlarım olmuştu.“ Bliwier: „Fakat ifadenizde hemen pazartesi günü personel devam kartı yardımıyla, işten erken çıktığınız gün çarşamba mıydı perşembe miydi diye tespit etmek istediğinizi söylemişsiniz.“ Temme bunu doğrular. S.-T.’nin sorgulanmasından bir hatırlatma: „Evet, olaydan sonraki pazar günü ‚Extra Tip’te olan bitene ilişkin her şeyi okuduğumu hatırlıyorum; sonra bir şekilde de ona orada nelerin yazılı olduğunu anlattım; o ise sadece kendisinin de oradan geçtiğini söyledi; bana geçen duygu ise onun bundan haberdar olduğuyla birlikte, ki zaten onun eve dönüş yoluydu bu, üstelik görmüş olduğuydu. Ayrıca bu konuşmada bana öldürülen kişiyi tanıdığını da söyledi.“ Bliwier: „Karınızla aranızda böyle bir konuşma geçti mi?“ Temme: „Kuşkusuz aramızda bir konuşma geçmiştir. Ancak aradan geçen dokuz yıl sonra bu konuşmanın içeriğini tekrarlayabileceğimi sanmıyorum; bunu da defalarca söyledim. Fakat karım konuşmayı böyle anlamış olsa gerek.“
Ardından Bliwier, Ha. ile (211. Duruşma günü) olan telefon görüşmesini sorar. Temme ile Ha. arasında geçen telefon görüşmesinden bir hatırlatma: Temme: : Geçen cuma çok şiddetli tartışmalarla geçti, söyleyeyim sana. İşin eğlence kısmı bitti mi işte o zaman gidip bakmam gerekecek, sonra da… – Ha.: „Hımm.“ . – Temme: „Sonra da sana tamamını, evet..“ – Ha.: „Evet evet, aynen öyle.“ – Temme: „Bir kerede anlatırım. Telefonda anlatmam pek uygun değil… – Ha.: evet evet – ayrıca diğer tüm meselelerden dolayı da – hangi meselelerden, ah dışarıdan birilerinin hiçbir şeyden haberdar olmaması gerekir. Temme: „O tarih öncesinde polislerden biri karıma iyi niyetli bir şekilde o kişinin ben olmadığının duyulması ve basına yansıması durumunda Yeni Zellanda’ya taşınabileceğimiz tavsiyesinde bulunmuş. Meselenin arka planı işte buydu.“
Bliwier: „Ha. Bey’e hiç internet kafede yaşadıklarınız hakkında bir şeyler anlattınız mı?“ Temme: „Sanırım hikayenin tamamı hakkında ve tutuklama hakkında konuştuk.“ Bliwier: „Evden de flört sitesinde chat yaptınız mı?“ Temme: „Tam olarak chat yaptım mı bilmiyorum. O sayfaya bakmışımdır muhtemelen. Chat yapmış da olabilirim; ama bunu gerekli görülen kesinlik dahilinde doğrulayamam.“
Narin: „Mu. Bey kurumunuzun 06.04. tarihinden önce söz konusu cinayetler dizisini ele aldığını söylemiş; ancak ifade verme iznini gerekçe göstererek bu konuda herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.“ Temme: „Mu. Bey daire amiriydi; bense kaynak kişilerin idaresinden sorumlu yüksek kıdemli bir memurdum. Mu. Bey yaptığı her şey hakkında beni bilgilendirmekle yükümlü değildir.“ Narin: Fe. Bey sizin muhbirlerin idaresinden sorumlu kişi olarak her durumda söz konusu cinayetler serisiyle uğraşmanız gerektiğini, bunu gerçekten yapıp yapmadığınızı ise bilmediğini söyledi. Bu cinayetlerle uğraştığınıza dair hatırladığınız bir şey var mı?” Temme: „Burada konu edilen her şeyi bir yana bırakalım, meslektaşların neler olup bittiğini polise sormamı dahi istememişlerdir, asla. Böyle bir bilgim yok.“ Tanığın dinlenmesine son verilir.
Ardından Halit Yozgat’ın babası İsmail Yozgat bir açıklama yapar, bu açıklama tercüman tarafından çevrilir: Sayın mahkeme başkanı, sayın mahkeme heyeti. Temme ya oğlum Halit Yozgat’ı öldürdü ya da onu kimin öldürdüğünü gördü. Bunun nedenine gelirsek: Benim boyum 1,68 m. Ben 2 m. uzaklıktan oğlum Halit’i görebiliyordum. Oğlumun bedeninin yüzde 85’i görülebiliyordu. O halde neden 1,86 m. boyunda olan Temme Bey oğlumu göremedi? Ayrıca interneti kullanma bedeli olarak 50 Cent ödemesi gerekiyordu. Masanın altında yatan ve bacakları dışında her yeri görülebilen Halit Yozgat’ı göremedi. Masa 150 cm yüksekliğindeydi. Halit’in boyu 1,70 m. idi, sadece bacakları masanın altındaydı. Bu adam, Temme Bey yalan söylüyor ve hepimiz bu adamın yalan söylediğini biliyoruz. Neden gerçeği görmek istemiyoruz. Bakın ben ve eşim 3500 km uzaktan çıktık bir yığın zahmetle dün buraya geldik. Mahkeme heyeti aracılığıyla olay yerininin görülmesi için dilekçe sunuyorum. Eğer olay yeri görülecek olursa gerçekler daha iyi değerlendirilecektir. Sayın mahkeme başkanı, sayın mahkeme heyeti, şimdiye değin burada doğru kararlar verildiğine yürekten inandım. Eğer Temme Bey gibi oğlumun öldürüldüğü dükkânı görmüş olsaydınız, yani olay yerini incelemeye gidecek olursanız, gerçekleri daha iyi anlarsınız.
Söylediğim şu: Temme’nin anlattıkları birer hikaden ibaret. Söylediği hiçbir şeyin gerçeklerle ilgisi yok. Burada iki olasılık söz konusu: Ya Temme Bey oğlumu bizzat kendisi öldürdü ya da oğlumu öldüreni gördü. Saygılarımlarla.
Duruşma saat 16:13’te sonlanır.
Şu adreste NSU Müdahil Davacıları Blogu’nun yorumunu bulabilirsiniz: http://www.nsu-nebenklage.de/blog/2015/06/30/30-06-2015/