Bugünkü duruşmada önce polis bir tanık, NSU’nun kendisini ifşa ettiği video hakkında ifade verir. Zschäpe ve Wohlleben‚in savunma makamı ile hakim Götzl arasında yaşanan münakaşa nedeniyle senatonun diğer kısımlarına karşı ret başvurusu dilekçeleri gündeme gelir. Bunun ardından Zschäpe’nin savunma makamı, müvekkillerinin ifadesinden hareketle, Götzl’ün sorularına verilen yanıtları yüksek sesle okur.
Tanık:
- Harald De. (EKHK, BKA Wiesbaden, NSU-Videosu ile ilişkili olan sabit disk „EDV 11″deki videolarının değerlendirilmesi)
Duruşma saat 09:50’de başlar. Kişilerin orada hazır bulunduklarına dair tespitten sonra Harald De. çağrılır. Götzl, el konulan delillerin değerlendirilmesi, „EDV 11“ sabit diskine ilişkin kovuşturmalar ile NSU-Video’su olarak adlandırılan videoya dair bilgilerin söz konusu olduğunu söyler. De. söz konusu meseleleri birbiriyle ilişkilendirerek açıklamalar yapmalıdır. De. 463 adet [sesçil yazım] video verisinin söz konusu olduğunu, bunlardan 526 adetinin [sesçil yazım] „Paulchen-Panther-Video“su için bizzat önem arz ettiğini söyler. Üzerinde son kez ne zaman çalışıldığından hareketle bir kronoloji çıkarabilmişlerdir ve böylece „Paulchen-Panther-Video“sunun oluşum sürecini yeniden kurgulayabilmişlerdir. Bu videonun öncesinde iki video hazırlanmıştır. NSU’nun ilk videosu 09.03.2001[sesçil yazım] tarihlidir. Burada daha çok altan alta müziğin de duyulduğu bir kolaj söz konusudur. Şimşek cinayeti ve Probsteigasse ile NSU „adeta bir yeterlilik belgesi“ sunmuştur. Sonra „NSU-Manifestosu“ [sesçil yazım] gösterilir. Burada biri bir saptamada bulunur: „Aa evet, NSU diye bir şey var“ Sonunda da bilindik Paulchen-Panther deyişi geçer: „Biz tekrar geleceğiz, hiç şüpheniz olmasın.“ 2001 Nisan’ında, „XY“ olarak adlandırılmış dosyada Enver Şimşek cinayeti hakkında ayrıntılı biçimde bilgi verilir. İlginç olan 28 Ekim 2001’de 7 ayrı verinin birlikte ele alınarak tek bir video kalitesinde düzenlenmiş olmasıdır. Video daha önce 2 dakikayken şimdi 5 dakikadır. Yazı daha hızlı akmakla birlikte gayet iyi okunmaktadır. Şimdi işlenen diğer suçların hepsi gösterilmektedir ki bunlara Özüdoğru, Taşköprü ve Kılıç cinayetleri de dahildir. Bu suçlar daha ayrıntılı bir biçimde ele alınmış ve „aşırı tehditkar“ bir üslupla sahnelenmiştir.
Av. Klemke söz ister ve ara verilmesini rica eder: „Davayla ilgili tedbirler konusunda istişare etmeliyiz.“ Ara verilir. Saat 13:20’de duruşmaya devam edilir. Av. Nahrath, Wohlleben’in Götzl’ün reddi talebine ilişkin dilekçesini yüksek sesle okur. Bir kez daha ara verildikten sonra 14:30’da duruşmaya devam edilir. Schneiders, Wohlleben’in savunma makamının tez elden sunmak istediği bir dilekçe olduğunu söyler. Ardından hakim Odersky’nin reddi talebine ilişkin dilekçesine karşı sunduğu ret dilekçesini yüksek sesle okur: Mahkeme başkanına karşı çıkan ret dilekçesinin okunması esnasında Av. Nahrath, savunma makamının, yargının bir organı olarak karşısındaki hakimler ile eşit düzeyde olduğunu açıklar. Bu açıklama esnasında hakkında ret dilekçesi sunulan hakim yüzünü buruşturur ve onları küçümseyerek gülümser.
Müdahil avukat Behnke, hâkimlerin reddi konulu dilekçelerinin hukuki bir önem arz etmediğini söyler. Bu dilekçeler maksadına uygun bir savunmanın yerini tutamazlar: „Benim fikrime ve deneyimime göre, sürekli aynı saçma argümanların yinelenmesiyle bir şeyleri etkili bir biçimde savunamazsınız.” Behnke sözüne devam eder: „Kendilerinden özür dilenen kurbanlar hâkimlerin reddi konulu bu türden bir dilekçe hakkında ne düşüneceklerdir? Bu onlara yapılan ağır bir hakarettir.”
Zschäpe’nin savunma makamından Av. Borchert senatonun sorularına verilen yanıtları okur:
Soru 1: 2006’dan bu yana alkol kullanmayı bıraktığınızı söylediniz. Daha önce kullandığınız alkol miktarı ne kadardı ve sizde yarattığı etkiler nelerdi?
Yanıt: Sorulanın aksine ifademde 2006’da alkol kullanmayı bıraktığıma dair bir açıklamada bulunmadım. […]
2006’nın sonundan itibaren düzenli olarak köpüklü şarap içmeye başladım. Alkol tüketimim yıllar içinde giderek arttı. Başlarda günde bir şişe içiyordum, en sonunda ise gün içerisinde iki üç şişe şarap içer olmuştum. […] İçkimi ikisi evde yokken içiyordum; çünkü alkol içmeme müsamaha göstermiyorlardı.
[…]
Soru 6: Uwe Böhnhardt‚ın politik görüşü neydi? Silahlar ve şiddet hakkındaki görüşleri nelerdi?
Yanıt: Uwe Böhnhardt’la tanıştığımız zamandaki dünya görüşünü şu şekilde tasvir etmek isterim: Almanya’da çok sayıda yabancının yaşamasına ve yabancıların etkisiyle oluşacak bozulmalara karşıydı. Bunun dışında, örneğin solculara da karşıydı ve bunu „kızıl cephe geberip gidecek“ gibi bir söylemle dile getirdiğini hatırlıyorum. Birlikteliğimizin ilk yıllarında Dritte Reich’ı (Üçüncü Alman İmparatorluğu) yüceltiyordu. […] Yıllar içinde, özellikle de bizim kayıplara karıştığımız dönemde politik konuşmalar iyice azaldı. Son yıllarda ise politik konular ya da yabancılar hakkında konuşmaz olduk ki burada değinmeden edemeyeceğim, yemek yemek için gittiğimiz restoranların çoğu yabancıların mutfağından oluşuyordu. […] Uwe Böhnhardt delilik derecesinde silahlara düşkündü. […] Uwe Böhnhardt çok çabuk öfkelenen ve kelimenin tam anlamıyla zıvanadan çıkan biriydi. […] Uwe Böhnhardt’ın zaman zaman bana el kaldırdığı da oldu.
Soru 7: Uwe Mundlos‚un politik görüşü neydi? Silahlar ve şiddet hakkındaki görüşleri nelerdi?
Yanıt: Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt’la aynı politik görüşü paylaşıyordu. Ancak Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt’ı betimlerken dile getirdiğim gibi öyle çabucak şiddete meyleden biri değildi. […] Bunun yerine Uwe Mundlos giderek sözlü saldırılarda bulunan alaycı biri halini aldı.
İlk başlarda Uwe Mundlos’un silahlarla bir işi olmazdı. Ancak az önce anlattığım gibi silahlara düşkün olan Uwe Böhnhardt’la olan arkadaşlığı onu bu konuda etkiledi. Silahlar Uwe Mundlos için sadece amaca ulaşmak için kullandığı bir araçtı; örneğin soygunlarda bir baskı aracıydı. Daha sonraları ise Uwe Böhnhardt gibi tutuklanma durumunda kaçabilmek için yanında sürekli silah taşır olmuştu.
[…]
Soru 15: Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos, size belirli ölçüde güvenmediklerini nasıl gösterdi? „Belirli ölçüde“ ile kastedilen nedir?
Yanıt: Uwe Böhnhardt’ın hapishane konusunda deneyimleri ve belirli bir görüşü vardı. […]
Bana temelde güvendiğini, ancak içeri alınmam durumunda yüzde yüz güveni olmadığını söylemişti. Böyle bir durumda içeride ötüp ötmeyeceğimden emin olmadığını belirtmişti. […] Uwe Mundlos, yasa dışı sorgulama yöntemleri dahil polisten her şeyin beklenilebileceği düşüncesindeydi. Bu nedenle benim tutuklanmam durumunda onları ihbar etme ihtimalini yüzde yüz yok sayamıyordu.
[…]
Soru 18: Mundlos, aşağı yukarı üç ay önce olanlar hakkında Ekim 2000 tarihinde size neler anlattı?
Yanıt: Uwe Mundlos bana Uwe Böhnhardt’la birlikte Eylül ayında bir Türkü öldürdüklerini anlatmıştı. Kurbanları bir çiçek satıcısıydı ve ikisi de kurbana ateş etmişti. Uwe Böhnhardt, her ikisinin de ateş ettiğini doğruladı.
Şok olmuş bir halde verdiğim tepkiyi 09.12.2015 tarihli ifademde anlatmıştım. Ne kadar sıklıkla ateş ettikleri, nereye ateş ettikleri gibi ayrıntıları sormadığım için suçun nasıl işlendiğine dair bir şey söyleyemem. Cinayetin ardından Enver Şimşek’in fotoğrafını çekmiş olduklarını da bana anlatmadılar.
Soru 19: Mundlos’un „zaten her şeyin boktan olduğu“ ve „her şeyi korkunç bir patlamayla nihayetlendirmek istediği“ gibi ifadeleriyle kastettiği şeyin ne olduğu hakkında Böhnhardt’tan öğrendikleriniz nelerdi?
Yanıt: […] „Zaten her şey boktan“ ifadesi onun küçük burjuva yaşantısı hakkındaki görüşlerini içeriyordu; „korkunç bir patlamayla nihayetlendirmek“ ile kastedilen ise intihar düşüncesiydi. Hayatının geri kalan kısmında kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünüyordu ve hiçbir zaman tutuklanmasına izin vermeyecekti. […] Fanatik derecede spor tutkunuydu. Onun için hapishaneye tıkılmak kabus gibi bir şeydi. Ayrıca Uwe Böhnhardt’ın hapishane hakkındaki görüşü de buydu ve o da aynı şekilde asla oraya dönmek istemiyordu.
[…]
Soru 25: Sizi onlara Probsteigasse’deki bombalı saldırıyla bir ilgilerinin olup olmadığını sormaya iten şey neydi?
Yanıt: Gazeteden Köln’deki saldırıyı okumuştum. Hangi gazeteydi, şu an bilemiyorum. Haftalar öncesi Köln hakkında konuştuklarını duyduğum için onlara sormak benim için önemliydi. Başka bir nedeni yoktu.
[…]
Soru 27: „Yıldığınızı“ söylemiştiniz. Ne demek istiyordunuz?
Yanıt: Bu ifadeyle kendi düşüncelerimi onlara iletmede başarılı olamadığımı kastetmiştim. Onların daha sonra yapacakları şeylerin önüne geçme ihtimalimin olmadığını gördüm. Benim onları etkilememe izin vermedikleri gibi hiçbir şekilde fikir beyan etmeme de izin vermediler. Herhangi bir yaptırım gücüm yoktu; kendimi uyuşmuş hissediyordum.
[…]
Soru 31: „Her ikisinin de bana ihtiyacı yoktu; benim onlara ihtiyacım vardı“ ifadesiyle neyi kastediyordunuz?
Yanıt: İkisine hem finansal hem duygusal anlamdaki bağımlılığımı kastediyordum. […] Onların ise işledikleri suçların ne planlama ne de gerçekleştirilme aşamasında bana ihtiyaçları vardı. Bu durum, soygunlardan tutun da tüm cinayetler ve bombalı saldırılar için geçerliydi. […]
Hem Uwe Mundlos’a hem Uwe Böhnhardt’a finansal anlamda bağımlılıktan ziyade duygusal anlamda bağımlıydım. […] O andan itibaren benim için duygusal anlamda karşılığı olan bir tek onlar vardı. İşlenen suçlar hakkında bildiklerimi paylaşabileceğim kimsem yoktu. Bu ikisinin işlediği cinayetlere ya da bombalı saldırılara katılmadığıma kimse inanmazdı. Yakalanma ihtimalleri arttıkça ikisinin kendilerini öldürme tehlikesi de artıyordu.
Yıllar boyunca bu kıskaçtan nasıl çıkacağıma dair bir yol bulamadım. Geriye dönüp baktığımda kayıplara karıştığımız dönemde tümüyle farklı bir karar alıp polise teslim olmam gerektiğini görüyorum.
[…]
Soru 36: 4 Kasım 2011 tarihinde bir karavanın bulunduğunu hangi radyo kanalından öğrendiniz?
Yanıt: […] 4 Kasım 2011 tarihinde gayet bilinçli bir şekilde haberleri dinledim; çünkü ikisinin de çoktan dönmüş olması gerekiyordu ve ben çok korkuyordum. Kayıplara karıştığımız dönemden bu yana ikisi geri dönmediğinde hemen bir şeyler olduğuna dair bir hissiyata kapılıyordum ki bunun önüne geçemiyordum. Bugün bunu hangi haber kanalından öğrendiğimi bilmiyorum.
Soru 37: Sizi derhal söz konusu karavanın onlara ait olduğu ve onların kendilerini öldürdüğü düşüncesine iten şeyler nelerdi?
Yanıt: Radyodaki haber benim için o kadar açıklayıcıydı ki söz konusu kişilerin onlar olduğuna dair en ufak bir şüphem bile yoktu ve bundan kesinlikle emindim. Dediğim gibi çoktan dönmüş olmaları gerekiyordu ve haberde bir karavandan söz ediliyordu. Ya duyulan silah seslerinden ya da bir yangından söz ediliyordu; bugün tam olarak bilemiyorum. Her koşulda bu haber sayesinde emin olmuştum.
[…]
Soru 42: 1998’de kayıplara karışmanızdan sonra Thomas Starke ve Thomas Rothe dışında başka kişilerden destek gördünüz mü? Gördüyseniz kimden, ne zaman ve hangi biçimlerde sağlanan bir destekti bu?
Yanıt: Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt ve ben, 1998’de kayıplara karıştıktan sonra Andre Eminger, Volker [He.] ve Matthias Dienelt, Max-Florian [Bu.], Gunter Frank Fiedler, Carsten [Ri.] ve Mandy Struck tarafından desteklendik.
Andre Eminger:
Eminger bizim için Chemnitz’de Wolgograder Allee’deki daireyi kiralamıştı. […] Ayda bir iki kez buluşuyorduk; alışverişlerde bize yardımcı oluyordu. 2001’de ilk oğlunun doğuşundan sonra diyaloğumuz seyrekleşti, birkaç ayda bir buluşur olduk. 2006’da ikinci çocuğunun doğumunun ardından diyaloğumuz daha düzenli bir hal aldı. Ayda iki üç kez buluşuyorduk; bunun da nedeni benim onun karısı Susann Eminger Hanım’la arkadaşlık geliştirmemdi. Onu genelde dairesinde ziyaret ediyordum; bazen de o bize geliyordu, önceleri Zwickau’da Polenzstraße’ye, 2008’den sonra ise Frühlingsstraße’ye. Diyaloğumuz yaz aylarında kışa oranla daha düzenliydi; çünkü bu aylarda ona bisikletle imkanım vardı. Ayrıca Andre Eminger iki tren kartı temin etmişti. [.]
Bunun dışında da Andre Eminger 11.01.2007’de, Polenzstraße’deki su hasarıyla ilgili Susann Eminger ismiyle tanıklık yapmam gerektiğinde benimle birlikte Zwickau’daki polis birimine gelmişti. Bu meselede kullanmam için karısının kimliğini getirmişti bana, ben de polise bu kimliği göstermiştim.
Andre Eminger aynı zamanda bize bir sağlık sigortası kartı da sağlamıştı. Hem Uwe Mundlos hem de Uwe Böhnhardt bu kartı kullandı.
Andre Eminger bana son olarak 04.11.2011’de yardım etti. Onu aradım ve bana Susann’ın kıyafetlerinden getirmesini rica ettim; çünkü üstüm başım tümüyle benzin kokuyordu. Frühlingstraße’den yürüyüş mesafesiyle 10-15 dakika uzaklıkta bir yerden aldı beni ve oradan onun evine gittik; orada bana giysileri verdi; tutuklandığımda üstümde halen bu giysiler vardı.
Volker [He.] :
Daha önce de söylenildiği gibi Uwe Mundlos, Uwe Böhnhardt ve ben onunla, kayıplara karıştığımız gün buluştuk. Bize kimliğiyle birlikte bir sırt çantası ve uyku tulumu verdi. […]
Matthias Dienelt:
Bizim için Polenzstraße ve Frühlingsstraße’deki daireleri kiraladı. O zamanlar aramızdaki diyaloğu sağlayan kişi Andre Eminger’di.
Max-Florian [Bu.]:
Limbacherstraße’deki dairesinde oturmamıza izin verdi. Ayrıca Uwe Mundlos için bir pasaport temin etti. Bu pasaport [Bu.] adına düzenlenmişti, fakat üzerinde Uwe Mundlos’un fotoğrafı vardı. Bunun dışında bir banka hesabı açtı, bu hesabı biz kullanabiliyorduk; örneğin ev kirasını bu hesap üzerinden ödüyorduk. Daha sonra Heisenbergstraße’deki dairemizi de söz konusu bu pasaportu göstererek tutmuştuk.
Gunter Frank Fiedler:
Uwe Böhnhardt için bir pasaport temin etti. Pasaport Fiedler adına düzenlenmişti, fakat üzerinde Uwe Böhnhardt’ın fotoğrafı vardı. Bu pasaport Güney Afrika’ya göç etmek üzere düzenlenmişti.
Carsten [Ri.]:
Altchemnitzerstraße’deki daireyi bizim için kiralayan kişiydi.
Mandy Struck:
Bana sağlık sigortası kartını verdi; ben de bu kartı kullandım.
[…]
Soru 45: Frühlingsstraße’deki dairede olan silahların nereden geldiğine dair bildikleriniz nelerdir?
Yanıt: Daha önce açıkladığım gibi ben hiçbir şekilde tek bir silah bile temin etmedim. Bu nedenle de bilgim Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın bana aktardıklarından ibaret. […]
Carsten Schultze ile bir alışveriş merkezinin kafesinde buluşmuştuk. Ancak ben buluşmanın tamamı boyunca orada kalmadım. Ben yanlarındayken silah teslimatı yapılmadı. İlk kez, bu dava kapsamında silahın, bu buluşmanın ardından yıkılacak bir binada teslim edildiğinden haberim oldu. Bu nedenle silaha ilişkin bir bilgi veremiyorum.
Hatırladığım bir silah var ki onu da onlara getiren Holger Gerlach’tı. Silah teslim edilirken ben yanlarında değildim. Hangi silahın söz konusu olduğunu söyleyemem. Bu bilgiye de sadece onlar anlattığı için sahibim.
Ayrıca Uwe Böhnhardt’tan başka bir tabancanın Jan Werner aracılığıyla teslim edildiğini öğrendim. Bununla ilişkili olarak susturuculu bir tabancadan söz edildiğini hatırlıyorum sanırım. Ancak bu bilginin doğruluğunu yeminle teyit edemem.
[…]
Soru 51: Üçünüz arasındaki şahsi ilişki nasıldı?
Yanıt: Uwe Böhnhardt’la Uwe Mundlos arasındaki ilişkiye dair, onların birbirlerine sonsuz derecede güvenen çok, ama çok iyi iki arkadaş olduklarını söyleyebilirim. Benim Uwe Mundlos ile olan ilişkimi tanımlamam gerekirse bu ilişki, ağabey kız kardeş ilişkisi gibiydi; yani dostluktan daha fazla bir şeydi. Uwe Böhnhardt ile olan ilişkime gelince, onu seviyordum.
Duruşma saat 16:13’te sona erer.
Burada NSU-Nebenklage blogunun yorumlarını bulacaksınız:
http://www.nsu-nebenklage.de/blog/2016/01/21/21-01-2016/