Duruşmanın bugününde sanık Beate Zschäpe’nin davranış biçimlerini öğrenmek üzere JVA (Ceza İnfaz Kurumu) Stadelheim’ın şube müdiresi tanık olarak çağrılmıştır. Hapishane avlusunu tasvir eder ve hücrede kullanımına izin verilen şeylerin miktarını belirtir; göze çarpan büyük bir şey olmamıştır. Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Saß, bu ifadenin onun raporunda herhangi bir değişikliğe sebebiyet vermeyeceğini söyler; Zschäpe’nin en önemli vasıfları ve özellikli yetenekleri arasında oldukça kontrollü, kendine hakim ve duruma uygun hareket etme becerisine sahip biri olmasını sayar. Ayrıca bugünkü duruşma da tetkikler ve dilekçeler ele alınacaktır. Müdahil Avukat Narin, NSU’nun kendini ifşa ettiği videonun „senaryosuyla” ilgili kanıtların değerlendirilmesine ilişkin bir dilekçe sunar.
Tanık ve uzman kişi:
- Marione Ha. (JVA Stadelheim’in şube müdiresi, Zschäpe’nin mahkumiyetteki davranışlarıyla ilgili olarak)
- Prof. Dr. Henning Saß (Beate Zschäpe’nin psikiyatrik bilirkişi raporu)
Duruşma saat 09:47’de başlar. İlk ve tek tanık Marione Ha.’dır. Götzl: „Bizim için burada söz konusu olan Zschäpe Hanım’ın JVA Münih’teki tutukluluğu sırasındaki davranış biçimleridir.” Ha.:“ Zschäpe Hanım 2013 Mart’ından beri JVA Münih’teki kurumumuzdadır. Meslektaşlarımızla olan diyaloğu arkadaşçadır, tavırları doğru düzgün ve kibardır; diğer tutuklulara uyumu başarılıdır, hem bulunduğu bölümde, hemen de JVA’nın tamamında oldukça iyi entegre olmuştur.” Götzl: „Zschäpe Hanım’la birebir bir diyaloğunuz oldu mu?“ Ha.: „Pek çok kez, temelde mahkumiyete ilişkin meseleler söz konusuydu. Benimle olan diyaloğunda kibardı; onun bana danıştığı konuları nesnel bir şekilde ele aldık.” Götzl bir örnek vermesini ister. Ha. Bir keresinde hapishanenin avlusu söz konusu olmuştur, avluda spor yapma olanakları. Ha.: „Zschäpe Hanım voleybol oynamayı seviyor ve uzun bir süre yeterince voleybol topu mevcut değildi. Buna çözüm bulduk. Daha sonraları tutuklunun bulunduğu odada bir bakışta her şeyi görebileceğimiz bir düzenin sağlanması meselesi söz konusu oldu. Biz tutukluların odalarını kontrol ederiz ve odada fazlaca şahsi eşyanın bulunmasına izin vermeyiz ki meslektaşlarımız odaları belirli bir süre içinde kontrol edebilsinler. Bu konuda iki ya da üç kez görüştük onunla. Zschäpe Hanım uzun süredir bizde tutuklu; diğerlerinden daha uzun süre ve bu sürede haliyle pek çok eşya birikiyor.“ Götzl: „Görüşmelerinizin amacı?“ Ha.: „Odasındaki eşyaların sayısını azaltmak.“ Götzl: „Nasıl bir tepki verdi?“ Ha.: „Neden diğer tutuklulardan daha fazla eşyaya ihtiyaç duyduğunu gerekçelendirdi. Fakat daha sonra eşyalarını azalttı. Böylece yeniden odada bir bakışta her şeyi görebileceğimiz düzen sağlanmış oldu.”
Götzl: „Gerekçeleri nelerdi?“ Ha.: „Zschäpe Hanım tabii ki uzun süredir burada. Bizim kurumumuz için farklı bir durum bu; biz gözaltına alınanların ve mahkumiyetleri kısa süreli olanların getirildiği bir kurumuz. Genellikle uzun süreli kalan olmaz. Birinin dört sene kalması nadir, alışılmadık bir durumdur. Zschäpe Hanım’ın odasını ve eşyalarını da sık sık kontrol ettik ve zaten bunun mümkün olması gerekiyor. Her iki taraf içinde uzlaşmalı bir çözüm bulduk. Zschäpe Hanım bizim düzenli bulduğumuz aşamaya gelesiye değin eşyalarını azalttı.”
Götzl: „Benim için tam olarak açıklık kazanmış değil, bu nedenle soruyorum: Amacınızın eşyaların azaltılması olduğunu betimlediniz; Zschäpe Hanım da bunu gerekçelendirdi; sizler de uzlaşarak bir çözüm buldunuz. Beni ilgilendiren nokta, hatırladığınız kadarıyla Zschäpe Hanım’ın bu gerekçelendirme de getirdiği argümanlar.” Ha.: „Zschäpe Hanım resim çizmeyi seviyor, elişlerini seviyor. Sadece henüz postalamadığı için eşyalar halen tutuklu odasındadır. [sesçil yazım] Aslında daha sonraları odasında bulunan eşyaları sürekli azalttı.” Götzl: „Bu konuşmaları gözümde nasıl canlandırabilirim? Anlamak istediğim, uzlaşmalı çözüm gibi bir sonuca nasıl ulaşıldığı.“ Ha.: „Herhangi bir uzlaşma olmadı; aslında biz gerekli gördüğümüz şeylerin uygulanmasını sağlıyoruz. Benim yaptığım görüşmeler şöyle olur: İdari birim ve ben tutuklularla konuşuruz. Tutuklu tabii ki kendi argümanlarını sayar. Haklı olduğu yanlar varsa onları dikkate alırız. Tutuklu odasının bir bakışta her şeyi görebileceğimiz düzende olması gibi haklı meselelerimizde bunu uygularız.” Götzl: „Zschäpe Hanım sizin argümanlarınızı kabul etti mi peki?“ Ha.: „Kararı kabul etti diye düşünüyorum.“
Götzl: „Şunları ele aldınız: Avlu, spor olanakları ve Zschäpe Hanım’ın voleybol oynamayı sevmesi. JVA’nın spor dışında Zschäpe Hanım için özel olarak sunduğu diğer olanaklar nelerdir?“ Ha.:“ Zschäpe Hanım, oradaki günlük normal yaşama mümkün mertebe katılmaktadır. Spor ekstra sunulmuş bir imkân değildir; aksine avluda ve açık havada bulunma çerçevesinde gerçekleşmektedir. O da diğer tutuklular gibi bu etkinliğe katılmaktadır ya da onun da katılma imkânı vardır. Temel olarak birbirinden ayrı kalmaları gereken iki tutuklunun konserlere, okumalara kimi organizasyonlara katılma hakları yoktur; böyle bir şey olmadığı sürece katılabilir.“ Götzl: „Peki, bu imkânlardan faydalanıyor mu?“ Ha.: „Kısmen evet.“ Götzl: “Ekleyeceğiniz başka bir şey var mı?” Ha.: “Hatırladığım kadarıyla bir önceki Noel ayinine katılmıştı. Sanırım, el işlerine de katılmıştı. [sesçil yazım], fakat bundan çok emin değilim.“ Götzl: „Disiplin cezaları yok muydu?“ Ha.: „Yoktu.“ Götzl: „Kavga, tartışma diye tanımlanabilecek ancak disiplin cezası gerektirmeyen olaylar cereyan etmiş miydi?“ Ha.: „Bildiğim kadarıyla hayır. Hatırladığım bir olay var; ancak ona da tartışma denemez. Tutuklulardan biri, doktorun bekleme salonunda bir diğer tutuklunun Zschäpe Hanım’ın arkasından tükürdüğünü belirtmişti. Fakat aralarında bir çatışma yaşanmadı. Zschäpe Hanım da bu durumu bize bildirdi; bunun üzerine herhangi bir sıkıntı yaşanmaması için tutukluyu başka bir birime yerleştirdik. “ Götzl: „Zschäpe Hanım’ın diğer tutuklulara karşı davranışları hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz?” Ha.: „Gördüğümüz kadarıyla dikkat çeken bir şey yok. Hikayeleri farklı farklı olan pek çok tutukluyla diyaloğu var. Kurumun günlük yaşamına oldukça iyi uyum sağlamış durumda. Ya da uyum sağlamış görünüyor.” Götzl: „Sizin bu çerçeve dahilindeki rolünüzü biraz daha ayrıntılı tasvir eder misiniz?” Ha.: “Bu noktada daha ayrıntılı bir bilgiye sahip değilim. Tabii ki uzun tutukluluk süresi nedeniyle -şüphesiz bizde tutukluluğu en uzun olan kişi odur- belirli ölçüde bir üne sahip ya da özel bir durumu var. Fakat bunun dışında aklıma gelen bir şey yok.”
Götzl: „Durumu hakkında kendisini size açtığı oldu mu ya da konuşulan sadece sürekli dilekçeler ve eşyaların nasıl azaltılacağı sorunu muydu? Zschäpe Hanım durumu hakkındaki görüşlerini, düşüncelerini sizinle paylaştı mı?“ Ha.: „Tabii ki kısaca bunlar hakkında konuştuğumuz oldu; tutukluluk halinin onun için kısmen ne denli sıkıntı verici olduğu ve yine aynı şekilde mahkeme randevularının da onu ne denli yıprattığı gibi şeyler. Fakat kısaca değinip geçildi. Ben de ona bir psikologla ya da din adamıyla görüşebileceği teklifinde bulundum. Herhangi bir kriz yaşandığında kurumumuzun tutukluları desteklemek için sunduğu imkânları anlattım ona.“ Götzl: „Bunları idrak etti mi, biliyor musunuz?“ Ha.: „Bildiğim kadarıyla hayır. Yani bir konuşma olmadı. [sesçil yazım]“ Götzl: „Bunlar dışında JVA’nın Zschäpe Hanım’a tanıdığı herhangi bir meşguliyet ya da eğitim gibi başka imkânlar oldu mu ve o bunlardan yararlandı mı? “ Ha.: “Çalışma izni yok; bu nedenle çalışması mümkün değil. Bunun dışında yönetmeliğin izin verdiği kadarıyla gayet normal şekilde kurumumuzdaki günlük yaşama katılmakta. Fakat hangi organizasyona katılıp katılmayacakları kararını her zaman tutukluların kendisine bırakıyoruz.”
Müdahil avukat Scharmer: „Zschäpe Hanım’ın mali durumu hakkında söyleyebileceğiniz bir şeyler var mıdır?” Ha.: „Zschäpe Hanım’a dışarıdan düzenli olarak para yatırılmaktadır. Yakın bir tanıdığından ve üçüncü bir kişiden.” Scharmer: „Aktarılan paranın tutarı nedir ve üçüncü kişi dediğiniz kimdir?” Ha.: „Farklı tutarlarda aktarılmış, bazen yüz, bazen iki yüz Euro. Üçüncü kişiyi ben de tanımıyorum. İsmini bilmek ister misiniz?” Scharmer: “Evet.” Ha.: „Enrico Ki.“ Tanık çıkar.
Avukat Bliwier: „Bir dakika sayın mahkeme başkanı! Tanığın ifadesine göre Enrico Ki., Zschäpe Hanım’a maddi destek sağlamakta. Facebook-Profiline şöyle bir bakıldığında kendini „Bea’nın Özgürlüğü İnsiyatifi“nin başkanı olarak tanıtıyor. Söz konusu bu davayı Halk Mahkemesi (Nazi Almanyası’nda kurulan özel mahkemeydi) ile karşılaştırıp “Yalancı Dava”, “Yalancı Mahkeme”, “Yalancı Basın”dan söz etmekte. Eğer Zschäpe Hanım’ın geçimini sağlayan kişi gerçekten bu Enrico Ki. ise onun sağcı camiadan ayrıldığına dair söylediği her şeyi unutmak gerekir. Ve makamların gereğini yapıp bunu açıklığa kavuşturmaları gerektiğini düşünüyorum.” Zschäpe’nin savunma avukatı Stahl: „Zschäpe Hanım’a yapılan suçlamayı haksız buluyorum; çünkü meslektaşlarım Zschäpe Hanım’ın mahkumiyetinde internet bağlantısının olmadığını pek tabii ki biliyorlar. Ve benim bunun alelacele kontrol etme ihtimalim de yok. Bunun yolu yordamı bu değil. Biraz fazla lakayt bir tavır.” Bliwier: „Ben sadece açıklığa kavuşturulması gerektiğini söyledim. Bunu açıklamak Zschäpe Hanım’ın elinde; Ki.‘nin kim olduğunu, neler yaptığını, hangi inisiyatifleri üstlendiğini bilmiyormuş. Fakat eğer bu adamın politik anlamda neleri temsil ettiğini biliyorsa o zaman Zschäpe Hanım’ın sağcı camia ile bir bağının olmadığına dair yaptığı açıklamaların hepsi geçersizdir.” Daimagüler: „Tümüyle doğru. Enrico Ki.‘nin twitter sayfasına bir bakılmasını tavsiye ederim; sığınmacılar ve hukuk devleti hakkında yazdıkları onun ideolojik yönelimleri hakkında şüphe bırakmıyor. Bu nedenle sağcı camiaya sırtını döndüğünü söyleyen sanığın geçimini kimin sağladığı sorusunun sorulması gerekiyor.”
Avukat Narin, Frühlingsstraße 26’daki yangın enkazında bulunan „senaryo“nun incelenmesi ve olgulara delil olarak yüksek sesle okunmasını talep eden dilekçeyi sunar:
1. Belgeler „klip“ diye adlandırılan „Paulchen Panther“ çizgi film serisinin birkaç dakika süren sekanslarının listesini, film sekanslarının içeriğini ve kısmen de bunların nasıl değerlendirileceğine ya da daha başka nasıl işleneceğine dair ibareler içermektedir.
2. DVD Styler, Nero 7 Premium ve Virtual Dub Mod gibi bilgisayar yazılımları yardımıyla video verilerinin nasıl işleneceği ve kesileceğine dair el yazısıyla ayrıntılı bir şekilde yazılmış notlar bulunmaktadır.
Gerekçelendirme: Delillerin kanıtına ilişkin bu dilekçenin amacı Beate Zschäpe, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt adlı tanıkların „klip“ tanımlamasından anladıklarının, sözcüğün genel kullanımı dışında, yani kısa bir film sekansı olması dışında başka bir şey olmadığının ispatlanmasıdır. NSU’nun üyeleri „senaryo“diye adlandırdıkları metinde „Paulchen Panther“ adlı çizgi filmin bir dakikanın altındaki sekanslarını „klip“ olarak tanımlamışlardır. Bu klip NSU’nun propaganda videosunda kullanılmaya değer görülmüş ya da gerçekten de bu videoda işlenmiştir. Elle kaleme alınmış ayrıntılı bir kullanım klavuzunda klipin nasıl kesileceğine dair zorunlu aşamalar adım adım anlatılmıştır; kullanan kişinin teknik donamımı olmama ihtimalinden yola çıkılmış, uygun bir bilgisayar yazılımı ile bu türden video sekanslarının kesilmesi sağlanmıştır.
Sanık Zschäpe 09.12.2015’te avukatı aracılığıyla şu açıklamada bulundu: „GBA’nın filmi kestiğim ve bir iddiaya girdiğim için 200 video klipi kestiğimle ilgili suçlaması asılsızdır. Böhnhardt ve onun için önemli olan daha çok televizyon dizisinin reklamlarının ya da tekrarlarının çıkarılmasıydı ki bu da uzaktan kumanda ile sorunsuz çözülebilen bir şey olmakla birlikte son derece can sıkıcı bir şeydi.”
Tanık KOKin Pf.‘nin 29.11.2016’de yapılan sorgulamasıyla ilişkili olarak avukat Langer’in, 01.12.2016’da § 257 Abs. 2 StPO’ya (Ceza Muhakemesi Kanunu) dayanarak yaptığı açıklamada izah ettiği gibi sanık Beate Zschäpe’nin anlatığı yöntem (başlangıçtaki tekrarların, reklamların, kaydedilmiş bir filmdeki jenerikin kesilmesi) „200 x Video klip“le örtüşmemektedir. Burada video kliple kastedilen daha çok günlük dilde kullanılan haliyle kısa bir film sekansıdır. Bu bağlamda „kesmenin” manası sadece şu olabilir: Bu türden bir kısa film sekansının daha uzun bir filmden kesilip çıkarılmış olması, üzerinde çalışılmış ve daha büyük çaplı bir film projesi için işlenmeye hazır hale getirilmiş olması ya da tek başına hazır bir parça olarak kaydedilmiş olması. Her ne olursa olsun sonuç üzerinde çalışılmış kısa bir film sekansının olmasıdır. Bu sonuç iddiaya girmiş olmaları anlamında da değerlendirilebilir; çünkü nihayetinde ortada bir video klip vardır.
Götzl: „Şimdi size gelelim sayın Prof. Saß.“ Saß tanık sırasında oturmaktadır. Götzl: „Öncelikle bilirkişi raporuna dayanarak bu sabah tanık Ha.’dan edindiğimiz bilgileri değerlendireceğiz. Burada herhangi bir çıkarımda bulunulabilir mi?“ Saß: “Daha önce hem sözlü olarak aktardığım bilirkişi raporunda hem de yapılan sorgulamada Zschäpe Hanım’ın oldukça kontrollü, kendine hakim ve bulunduğu çevreye adapte olma gibi becerilerini ve vasıflarını ayrıntılı bir şekilde izah ettim. Örnek olarak da yeraltı dünyasında herhangi bir sıkıntı olmadan yaşanmış onca yılı gösterdim; en azından bilindiği kadarıyla böyle; tatilde ve her iki dairede yaşadıkları döneme ait görgü tanıklarının ifadeleri de öyle olduğunu gösteriyor.” Saß kamuflajdan ve rol yapmalardan söz etmiştir. Saß: „Yıllarca kamuflaja ve rol yapmalara başvurulmuş; bu becerinin halen mevcut olmadığını düşünmek için bir sebep yok. Geçmiş yıllar dikkate alındığında JVA’da göze çarpan ya da çatışma yaratan bir davranış biçiminin olmaması şaşırtıcı bir şey değil ve daha önceki dünya görüşünden dönülüp iç dünya anlamında bir değişim dönüşüm geçiriyor olması da pek makul değil. Bizzat tanığın kendisinden de duyduk; iç dünyasındaki tutumuna ilişkin yoğun bir şekilde şahsi müzakerelere, konuşmalara da gidilmemiş. Bu nedenle daha önce burada dile getirdiğim ifadelerde bir değişiklik söz konusu değildir. Bilirkişinin ifade vermesi sonlanmıştır. Heer: „Sayın mahkeme başkanı; Sturm hanım, Stahl Bey ve ben Prof. Dr. Saß.’ın bilirkişi raporunun bir değeri olduğundan şüpheliyiz ve itiraz ediyoruz.” Duruşma saat 13:21’de sona erer.
NSU-Nebenklage blogunda yer alan yorum için: https://www.nsu-nebenklage.de/tr/2017/02/28/22-02-2017/