NSU Davasının 1. Duruşmasının Tutatanağı 6 Mayıs 2013

0

Davanın ilk gününde Beate Zschäpe ve Ralf Wohlleben’in avukatları saatlerce mahkemeye karşı ret dilekçelerini okudular. Sonrasında Hakim Götzl davayı 14 Mayıs’a erteledi. O sırada, aralarında davalı Andre E.‘nin kardeşi de bulunan iki Neonazi izleyici locasında kendini gösterdi.
Beate Zschäpe, Ralf Wohlleben, Holger G., André E. ve Carsten S.’ye karşı açılan davanın esas duruşması saat 10.30’da Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi 6 numaralı Ceza Dairesinde başladı.
Seçilmiş fotoğrafçıların ve kameramanların, davalıların görüntülerini almak için yirmi dakidadan biraz fazla bir süreleri vardı. Beate Zschäpe genellikle basına sırtı dönük durdu. Davalı Ralf Wohlleben durumdan etkilenmemiş gibi görünüyordu.
Saat 10.30’a doğru hakimler salona girdiler. Tercümanın yemin ettirilmesinden sonra OLG Mahkeme Başkanı Hakim Götzl tarafından Beate Zschäpe ve savunma vekilleri Avukat Heer, Av. Stahl ve  Av. Sturm, André E ve Av. Kaiser,  Av. Freitag , Ralf Wohlleben ve Av. Klemke, Av. Schneiders, Carsten S. ve Av. Hösl, Av. Pausch , Holger G. ve Av. Hachmeister,  Av. Rokni-Yazdi’nin yoklamaları yapıldı. Daha sonra Federal Savcılık ve Federal Mahkeme Başsavcısı Dr. Herbert Diemer, Annett Greger, Jochen Weingarten ve Stefan Schmidt ile ek davacıların ve avukatlarının yoklamasına geçildi. Hakimler kürsüsünde OLG Hakimi Götzl’ün yanında OLG Hakimi Dr. Fischer,  OLG Hakimi Kuchenbauer, OLG Hakimi Dr. Lang, OLG Hakimi Odersky ve yedek hakimler Feistkorn, Kramerve Prechsl oturuyordu.
Savunma avukatı Stahl Yüksek Mahkeme Başkanı Götzl’e, Beate Zschäpe’nin geçen Cumartesi saat 19.00’da OLG yazı işleri bürosuna fakslatmış olduğu ret dilekçesinine ilişkin nasıl bir tutum sergileyeceğini sordu. Bir anda savunma Av. Stahl ve bu dilekçeye dair  taraf tutmakla atfedilen Götzl arasında bir tartışma başladı. Götzl dilekçenin ilk defa bugünkü duruşma günü saat 8.00’de beyan edildiğini iddia etti. Götzl bugünkü duruşmanın acil ve erteleme kabul etmeyen bir duruşma olduğuna işaret etti ve ilaveten fakslanan dilekçenin yenilenmesini talep etti.“ Dilekçenizi okuyarak tekrar sunmak ister misiniz?“ diye sordu. Savunmanın avukatların aralarında konuyu görüşmeleri talebi üzerine duruşmaya ara verildi. Aradan sonra savunma Av. Stahl ret dilekçesini okudu.
Stahl ve beraberindekiler Mahkeme Bşkanı Götzl’e karşı olan dilekçelerine neden olarak Götzl’ün, savunma avukatlarının ve ek dava avukatlarının üstlerinin polis tarafından aranmasına dair kararını gösterdi. Kişilerin üstlerinin aranması ve çantalarının içine bakılmasının aşırı bir önlem olduğu ve savunma avukatlarına karşı ayrımcılık yapıldığı, özellikle de Federal Mahkeme temsilcileri, tutanak katipleri ve yargı çalışanları ve güvenlik görevlileri için karar aynı şekilde geçerli olmadığından savunma avuktalarının da üstlerinin aranmaması gerektiği savunuldu. Götz 2013 yılı başında aldığı bu kararı, NSU’nun Uwe Mundlos ve Uwe Bönhardt’ın ölümüyle sona ermiş olmasının durumu değistirmeyeceği ve sol ve sağ tarafından suikastler düzenlenmesi olasılığına dayandırmıştı.
SV Stahl avukatlar ve üzeri aranmayan dava katılımcıları arasında bir ayrım yapılmasına karşı çıktı. Stahl’a göre polise ve yargı görevlilerine aynı şekilde şantaj yapılabileceğini düşünmemek “tamamen saçma bir varsayım“dı. Onlar da salona gizlice bir şeyler sokulması için kullanılabilirlerdi. Bütün katılımcıların salona tehlikeli cisimler sokma ihtimali vardı. Bu yüzden salonda polis tarafından üst araması yapılmasına dair düzenleme tek taraflı, keyfi bir düzenlemeydi ve savunma avukatlarına karşı ayrımcılık yapılıyordu. Savunma bu yüzden Götzl’ün objektifliği hakkındaki tereddütünü ifade etti ve taraf tutulması konusundaki endişesini bildirdi.
Ek dava avukatları  Av. Reinecke ve  Av. Schön yorumlarında dilekçeyi  tamamen zaman  israfı olarak tanımladılar. Bunlar 17 Nisan’a kadar beyan edilebilirlerdi.  Av. Schön  dava konusunu “savaş sonrası Alman tarihinin faşist temelli en korkunç cürümleri“ olarak tanımladı ve savunmanın tutumunun davayı sürüncemede bırakmaya yönelik ve uygunsuz olduğunu, geri çekilmesi gerektiğini ifade etti.
Sturm ve Heer sert bir karşı saldırıya geçti: Hak ve hukuku ve kurbanların acısını gayet iyi görebildiklerini ifade ettiler. Sturm duygu sömürüsü yapıldığından şikayet etti. Sturm homurdanarak “Ne zaman dilekçe sunacağımız konusunu bize bırakın“ dedi.
Saat 13.40’a kadar öğle arası verildi.
Aradan sonra Federal Savcılığa dilekçe sunuldu, sunulan ret dilekçesi dayanaksız olduğu gerekçesiyle geri çevirildi. Mantıklı bir davalı açısından bir ret dilekçesini taraflılıkla gerekçelendirmek pek uygun görünmüyordu. Kullanılan ifadelerde peşin hükme yer verildiğine dair bir kanıt bulunmuyordu. Ek dava avukatları için bu, Götzl polis araması düzenlemesi konusunda hukuken hatalı olsa bile bu durumun ret dilekçesi için dayanak teşkil etmediği anlamına geliyordu.
Mahkeme Başkanı Götzl duruşmaya devam edilmesine ve ret dilekçesinin daha sonraya atılmasına karar verdi. Esas duruşma özellikle de hapis cezası hakkında olduğu için acil ve erteleme kabul etmezdi. Hızlı verilen bir karar esas duruşmanın kesintiye uğramasını gerektirebilirdi.
Av. Klemke Götzl’ün bu kararına itiraz etti ve resmi bir Yüksek Mahkeme Kurulu hükmü talep etti. Beate Zschape’nin avukatı Heer Ralf Wohlleben’ın avukatına bu konuda destek verdi. Daha önce olduğu gibi, Beate Zschape’nin faksladığı ve avukatlarının okunan dilekçelerinin bir dilekçe şeklinde mi veya ayrı dilekçeler olarak mı ele alınması gerektiği konusunda bir tartışma yaşandı.
Mahkemeye konunun görüşülmesi  için tekrar ara verildi. NSU-watch bu sırada Avukat Schneiders’in müvekkili Wohlleben’e NSU konusuna da eğilen, komplo teorileri idelojisine sahip „Compact“ dergisinin bir sayısını verdiğini gözlemledi.Wohlleben verilen ara esnasında dergiye ilgiyle gözattı.
Aradan sonra Götzl Yüksek Mahkeme Kurulunun kararı onayladığını bildirdi.
Devamında Klemke  müvekkili Wohlleben için  Hakim Götzl, Lang ve Kuchenbauer‘in taraflılığına dair bir ret dilekçesi okudu. Hemen hemen sadece geçen ayki mahkeme sonuçlarının okunmasından, ek olarak bilinen yazılı ifadelerden ve mukabelelerden oluşan konuşması yaklaşık iki saat sürdü.
Klemke’nin argümanları şunlardı:
1. Bild gazetesinin bir haberinde Eyalet Yüksek Mahkemesi Başkanı Huber A 101 salonunda NSU davası için tadilat yapılacağını bildiriyordu. Haber davanın kabülünden beş gün önce yayınlandığına göre, Mahkeme Başkanı Götzl bu bilgiyi Huber’e uygunsuz bir şekilde vermiştir. Bu şekilde Götz yetkilerini aşmış ve „davalı Wohlleben hakkında bariz bir peşin hüküm“vermiştir.
2. Wohlleben, Zchape’nin savunma avukatları olarak Stahl ve Sturm’a ilaveten   Wolfram Narath’ı da , mahkeme tarafından atanan üçüncü avukat olarak talep etmiştir. Dosya çokluğu nedeniyle (ki bazı dosyalar kapanış savunması olarak değerlendirilecektir) iki avukat yeterli olmayacaktır. Federal savcının Wohllben’in sözünü ettiği destek için üçüncü bir avukatın temin edilmesi gereği olmadığını ifade eden karşı argümanı geçerli değildir. Savunma, Wohlleben’e karşı ceza gerektirmeyen eylemlerle ilgili yapılan suçlamaları kapsayan kısımlar da dahil olmak üzere bütün dosyaların içeriklerini incelemek zorundadır. Bundan dolayı, Wohlleben’in aleyhine eşitsiz muamele söz konusudur.
Narath’ın mahkeme tarafından atanan avukat olarak verilmesi için ek argüman,  müdahil avukat sayısının çokluğu ve dava birleştirilmesi tehlikesi bulunmasıydı. Klemke son olarak, Wohlleben’in avukatlarının bir avukatlık bürosunu ayakta tutmak durumunda olduklarının da gözardı edilmemesi gerektiğini savundu.  Randevu çakışmaları yaşanabilir ve hastalıklar söz konusu olabilirdi. Bunlara rağmen mahkemenin üçünücü avukatın atanmasını reddeden kararı, objektif bakışla iradi olarak değerlendirilebilirdi.
3. Kasım ve Aralık 2012’de Wohlleben, Wohlleben ve F. ailelerine mektuplar yazmıştı. Bu mektuplarda harfler birleştirildiklerinde gamalı haç oluşturacak şekilde yerleştirilmişlerdi. Mektup zarflarına ve mektup fotkopilerine Götzl, Lang ve Kuchenbauer tarafından  sadece 86 a maddesinin ihlali olasılığına karşı el konulmamıştı, bilakis gamalı haçlar Wohlleben’in tutumunu aydınlatabileceği ve bu açıdan yürütülmekte olan davayla ilgili olabileceği için bunlara el konulmuştu. Klemke Wohlleben’in 2012 Haziranında da mektuplarını aynı şekilde yazdığını iddia etti. O zaman hiç kimse bunları farketmemişti. Savunma avukatı Klemke’ye göre aslında sadece „f harfleriyle ilgili kaligrafik düzenlemeler“ söz konusuydu. Mahkeme bu şekilde „abartılı bir kovuşturma gayreti“ göstermiş ve hakimler  „hevesli bir adli kovuşturma görevlisi“ rolüne bürünmüştü.
4. Klemke bazıları Wohllben’e yöneltilen suçlamalarla ilgisi olmayan „aşırı sayıdaki“ ek davacıya izin verilmesini, Wohllben’e hukuki konumunu zayıflatacak şekilde bir yük olarak gördüğünü ifade etti. Klemke, davalı Wohlleben’in yardım ve yataklık yapmamış olduğu, bir davadan bir ek davacıyı örnek olarak gösterirken normal bir şeymiş gibi onun adresini de okudu.  Konuşmalarında  müvekkiline yakın olan kişilerle ilgili olarak yapmaktan mümkün mertebe kaçındığı bir şeydi bu.
5. Klemke Wohlleben’i  temsilen, avukatlara polis tarafından üst araması yapılmasına dair düzenleme kararı ile ilgili olarak Zschape’nin verdiği ret dilekçesine katılıyordu.
Klemke’nin monoloğu sürerken, 15.07’de Maik E. Ve Karl Heinz Statzberger seyirci locasına girdiler. Bir kaç dakika sonra iki Neonazi, Maik E.’nin kardeşi davalı Andre E.’nin oturduğu yerin hemen üstüne denk gelen ilk sıraya oturular. Seyirci locasındaki bu durum bazılarının dikkatini çekti. Statzberger kapşonlu ceketinin altına, son yıllarda „Blood&Honour“  grubunun etkinliklerine katılmış olan neonazi „Alman-Macar arkadaşlık grubu“nun bir tişörtünü giymişti. Ara sıra ceketinin altından „Waffenbrüder (Silah kardeşliği)“yazısı parlıyordu.
Bir Federal Savcılık görevlisi  taraflılığa ilişkin red dilekçesi hakkında  kısaca görüşünü bildirdi ve bunun reddedilmesini talep etti. Bir ek davacı avukatı ret dilekçesinin ilk argümanına ithafen, davalı Wohlleben’e dava kabulünden önce avukat atanmış olduğunu ve o zaman savunmanın bu konuda hiçbir şey söylememiş olduğunu ifade etti.  Dava katılımcılarının projeksiyon makinesi olmadığı için davalı Wohlleben’in „kaligrafik dalgınlıklarını“ görememelerinin üzücü olduğunu ekledi. Zira apaçık gamalı haçlar söz konusuydu. İtiraz edilecek tek şey Federal Savcının daha önce bunlarda itiraz edilecek bir şey görmemiş olması olabilirdi. Başka bir ek davacı avukatı, bazı avukatların bazen tek başlarına bir veya daha fazla müvekkili temsil edeceklerine işaret etti. O  halde savunma avukatlarının iki veya üç kişi olarak müvekkilerini temsil etmelerinin bir ayrıcalık olabileceğini düşündüğünü ekledi.
Ek davacıların bu ve bunun gibi katkılarına Beate Zschape’nin avukatları sert şekilde tepki gösterdiler. Savunma avukatı Heer bir meslektaşını „Ceza Hukuku Düzenlemelerinin temel yasalarını“ içselleştirememiş olmakla suçladı. Savunma avukatı Stahl „hayrete düştüğünü“ ifade etti.
Kısa bir kesintiden sonraYüksek Mahkeme Kurulu Götzl’ün esas duruşmanın devamına dair kararını onayladı. Kurul hemen ardından  ret dilekçesi hakkında karar verilmesi icin duruşmanın kesildiğini ve 14 Mayıs Salı gününe ertelendiğini bildirdi.