Dün olduğu gibi bugün de Tino Brand tek tanık olarak ifade vermek durumundaydı. Öğle arasından sonra, Beate Zschäpe bir görevli vasıtasıyla artık savunma avukatlarına güveninin kalmadığının iletti. Bunun üzerine Senato ( Yüksek Mahkeme Heyeti) duruşma gününe son verdi ve savunma avukatlarını azletme gerekçelerini sunması için zaman tanımak üzere sonraki duruşma gününü de iptal etti.
Tanık: Tino Brandt (Neonazi ve TLfV’nin 2045 ve 2150 numaralı eski muhbiri)
Duruşma günü saat 9.49’da başladı. Bugünkü tek tanık Tino Brandt’tı. Brandt yine elleri bir polise kelepçeli olarak salona getirildi. Tanık sandalyesinde kelepçeler çıkarıldı, Brandt yerini aldı ve bir plastik bardağa su koydu. Hakim Götzl: „Sven Rosemann konusuna girmek istiyorum, o tarihte onunla nasıl bir ilişkiniz olduğunu merak ediyorum, ama öncelikle rahat rahat suyunuzu alın.“ dedi. Ardından Brandt “Bay Rosemann“ yaşı büyük olanlardandı, eskiden, gençken gittiği Saalfeld-Rudolfstadt’ta aktifti. „bu şiddet imajı“ndan uzaklaşıp daha çok politikayla uğraşmak istiyorlardı. Aslında Bay Rosemann o zamanlar bunu desteklemişti ve başlangıçta, Jena’daki poliste verilen ifadeye kadar, birbirleriyle iyi anlaşmışlardı. Sonrasında Rosemann ile ilişkisinde ciddi çatlaklar oluşmuştu ve aslında bir kontağı kalmamıştı. İfade olayının 1997/98’de gerçekleşmiş olduğunu tahmin ediyordu. Götzl, dün 8.3 ve 15.3.99 tarihli iki konuşma notundan bahsediğini söyledi, 8.3 tarihli telefon görüşmesinde Sven Rosemann’dan konuşulmuş muydu? Brandt öyle olduğunu sanmadığını söyledi, öyle olsaydı not almış olurdu. Bu nottan bir aktarım: Görüşmede muhattabı Brandt’a Rosemann olayında gelişmeler olup olmadığını sormuştu ve Brandt onun kendisini camiadan uzaklaştırdığını, ama bunun daha çok politik olmayan şeyler bazında olduğunu, Rosemann’ın kendisinin politik çalışmalarına engel olmadığını söylemişti, ancak KS „Sarhoşlar Klübü“ haline gelmişti. Götzl buna göre Rosemann’dan konuşulduğunun doğru olduğunu söyledi. Brandt birtakım şeylerin birbirlerine paralel olarak varolduklarını söyledi. Bunlar birbiriyle ters düşmüşlerdi, Rosemann’ın bir arkadaş çevresi ve kendisinin bir arkadaş çevresi vardı, bunun için KS Saalfeld’de bazı şeyler birbirinden ayrı düşmüştü.
La. [duyulduğu şekliyle] isminin sorulması üzerine Brandt, o zamanlar onun da KS’de bulunduğunu, notta ondan bahsedilip edilmediğini hatırlamadığını söyledi. Götzl, Rosemann ile yaşanan huzursuzlukta La.‘nın rolünü sordu. Brandt kendisine göre, La.‘nın bu konuda büyük bit etkisi olmadığını söyledi. Sözünü ettiği görüşme sırasında orada değildi. Götzl kendisini ilgilendiren konunun, o tarihte Rosemann’ın hakkında konuşulup konuşulmadığı olduğunu söyledi. Orada öyle yazıyorsa mümkün olabileceğini söyledi, bunu hatırlayamıyordu. Götzl aktardı: André [Kapke] parayı böyle kullanmaya devam ederse kendisi, Böhnhardt, oraya gidecekti ve André’ye bir tane çakacaktı, şişko hala onların kendilerinin üretmiş oldukları oyunun hesabını bile tam çıkaramamıştı. Aktarım: Ardından Böhnhardt ona yurtdışında güvenli bir adres bilip bilmediğini sormuştu, kendisi olumsuz cevap vermişti, çünkü Tennessee’de birini tanıyorlardı ama onu kişisel olarak tanımıyorlardı, güvenilir olup olmadığından emin değillerdi. Brandt öyle olabileceğini söyledi. Götzl TLfV’nin 22.3.99 tarihli bir notundan aktardı: „Fernsehaffen“ (*Televizyon soytarısı) denilen kişi Sven La.’ydı, Dresden’deki Wehrmachtausstellungsdemo’da (*Nazi Ordusunu temsil eden gösteri) buluşmayı planlamış oldukları kişi ile bu aynı kişiydi. Brandt bunu „Fernsehaffen“ kelimesi ile nasıl kastetmiş olduğunu bilmediğini söyledi. Aktarım: Bununla ilgili olarak ayrıca, bu La.‘nın Dresden’deki gösteride olay çıkardığını da söylemişti. Brandt kendisinin gösteriye katılmadığını ifade etti. Götzl burada „bilgi kaynağının bir notu“ daha bulunduğunu söyledi: Rosemann ve Brandt’ın kişisel düşmanlıkları camiada genel olarak biliniyordu ancak, NE‘deki [Nation Europa] işinden ihraç edilmesi olayını sadece aralarında Böhnhardt ve Mundlos’un bulunduğu çok az sayıdaki aktivist biliyordu. Brandt bunun eyalet dairesinin yorumu olabileceğini, kendisinin hatırlayamadığını söyledi. Kendisi ve Rosemann arasındaki ilişki hakkında camiada bilinenler konusunda Brandt, birbirleriyle anlaşamadıklarının bilindiğini söyledi. Orada Rosemann’ın NE ile demek istediğini söyleyemiyordu. Kendisi bu göreve politik nedenlerle değil, iyi bir tüccar olduğu için getirilmişti. Bunun bu alanda bir etkisi yoktu. Etkili olan muhbirlik faaliyetiydi, bu ikisi artık beraber sürdürülebilir değildi. Rosemann bir etkinliğe katıldığında kendisi orada olmuyordu ve bunun tersi de geçerliydi.
Götzl „göreve dair ihbar“ ile ne kastedildiğini sordu. Konunun bu ifade verme meselesi olduğunu söyledi. La.’nın kendisini dışarıda bırakabileceğini düşünüp düşünmediğini bilmiyordu. Kendisi, Brandt, bunu ilk defa telefon görüşmesinde duymuştu, NE’de bir görev almak kolay bir şey değildi. Götzl orada yazan, göreve dair ihbarın sadece aralarında Böhnhardt ve Mundlos’un bulunduğu çok az sayıda aktivist tarafından bilindiği cümlesi hakkında Brandt’ın ne diyeceğini sordu. Brandt, olasılıkla telefon görüşmesi ve bununla ilgili beyanattan kaynaklanmış olabileceğini, şu anda bir sonuç çıkaramadığını söyledi. Götzl, onun Rosemann ile görüşmeyi denemesinin, karşsında muhatap olarak Böhnhardt’ı bulması ile sonuçlandığını hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Brandt „Hatırlamıyorum.“ dedi. Aktarım: Muhbir 2045 [Brandt,] telefon görüşmesinde Rosemann ile yaşanan tartışma karşı taraf tarafından biliniyor olduğundan, konuşulan kişinin Böhnhardt olduğundan kesinlikle emin olduğunu söyledi. Brandt hatırlamadığını ifade etti. Götzl, Brandt’ın, kendisine görüşmeden bir kesit dinletilip konuşan kişiyi tanıyıp tanımadığının sorulduğunu hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Brandt buna olumsuz cevap verdi.
Aktarım: 22.2.99’da, saat 19 civarında, Chemnitz, Bernsdorfstraße’deki bir ankesörlü telefondan Coburg’taki önceden kararlaştırılmış hat aranmıştı, ama kaynakla görüşme gerçekleşmemişti; bu aramanın bir kesiti 22.3.99’da dinletilmişti. Götzl, Brandt ile yapılan bir görüşmenin söz konusu olduğunu açıkladı ve aktarmaya devam etti: Arayan kişi kaynak tarafından kesinlikle Uwe Böhnhardt olarak tanımlanmıştı. Brandt bunu hatırlayamadığını söyledi. Aktarım: 19.3.99’da Chemnitz’de yapılan bir takibattan alınan bir fotoğrafın 22.3.99 kendisine gösterilmesi sırasında kaynak, büyük benzerliğe rağmen resmedilen kişiyi Uwe Böhnhardt olarak tanıyamamıştı; kaynaktan bir not: Wohlleben’den üçünün dış görünüşlerini tamamen değiştirdiklerini öğrenmişlerdi, tanıdıkları için bile tanınabilir durumda değillerdi. Brandt bununla ilgili olarak, bu söylediyse bile, bu tip şeyleri hatırlamayadığını söyledi.
Aktarım: 13.3.99 tarihinde Mitterskirchen Bavyera’da yapılan JN Kongresi sırasında Jena’lı Carsten Schultze kaynağa, üçü ile telefon kontağını artık Wohlleben’in değil kendisinin yürüttüğünü söylemişti. Brandt bu görüşmeyi kabaca hatırlayabildiğini söyledi. Götzl, Schulze’nin bu bağlamda Wohlleben ile ilgili bir şey söyleyip söylemediğini sordu. Brandt daha dün bunu yanlış hatırladığını, bu tip ayrıntıları hatırlayamadığını söyledi. Aktarım: Wohlleben kendisine, Schultze’ye, bu görevi vermişti çünkü o kendisinin sürekli olarak izleniyor ve dinleniyor gibi hissediyordu. Brandt hatırladığı kadarıyla böyle olduğunu söyledi. İnsan Thüringen’deki gibi sürekli arabaların birbirini izlemesini deneyimlediğinde, bu nedensiz bir kuruntu değildi. Aktarım: Wohlleben ile şöyle bir bağlantı metodu kararlaştırılmıştı: Brandt’ın cep telefonuna bir kısa mesaj geliyordu, telefonu kapatıp telefon etmeye gidiyordu, Schulze bunun bir telefon hattı üzerinden mi yoksa cep telefonundan mı gerçekleştiğini söylememişti. Brandt: “Olabilir, hatırlamıyorum.“dedi.
Götzl, konunun 15.3.99 tarihinden ikinci görüşme notu olduğunu söyledi ve Mundlos’un tişört koleksiyonunu sordu. Brandt eğer doğru hatırlıyorsa, para kazanmak için bununla ilgili bir şey tasarlanmış olduğunu söyledi: „Ama o tarihte detayları bilmiyordum ve bugün de bilmiyorum.“dedi. Aktarım: “Brandt Pazar günü, öğleden sonra Wohlleben’e gitmişti, ardınan bir mekana gitmişlerdi çünkü evde konuşmak mümkün değildi.“. Götzl: „Bunu hatırlıyor musunuz?“ diye sordu. Brandt “Hayır.“ dedi. Aktarım: Ardından LKA’ya haber verdiğini de söylemişti. Götzl, yukarıda LKA değil LfV yazdığını söyledi ve bunun konu edilip edilmediğini sordu. Bir defasında Eyalet Dairesi üzerinden bir avukat görevlendirilmişti ama bunun bağlantılı olup olmadığını hatırlamıyordu. Aktarım: Bayan Böhnhardt başka bir avukata başvurulacağını söylemişti; avukat kendisine Eisenecker‘in tekrar ne zaman güneydeki yeni eyaletlerden birinde olacağını sormuştu, onunla konuşmak için hemen oraya gidebilirdi. Brandt böyle olmuş olabileceğini, hatırlamadığını söyledi. Avukata yapılan ödemelerin faturaları hakkında aklında bir şey kalıp kalmadığı sorusuna olumsuz cevap verdi. Aktarım: Onun yazılı olarak gönderdiği 965 marklık bir fatura Eisenecker tarafından ödenmişti. Brandt “Bunu Ralf mi söylemiş, ben mi?“ diye sordu. Götzl, sadece orada yazanı okuyabileceğini söyledi ve alıntıyı tekrarladı. Brandt, bunun sadece Ralf‘in kendisine anlattığı bir şey olabileceğini söyledi, çünkü o hiçbir fatura ödememişti. Eisenecker onu mahkemede temsil etmiş olduğu için, kendi faturasını Eisenecker’e ödemişti.
Götzl, Wohlleben’in Mundlos, Böhnhardt, Zschäpe’nin Eisenecker ile herhangi bir zaman iletişime geçmiş olduğundan bahsedip etmediğini sordu. Brandt kendisinin Eisenecker ile kontağı olduğunu ve imzalatabilmek için ondan vekalet mektubunu almış olduğunu söyledi. Eisenecker’in bunu bir yönetim kurulu toplantısı yapılan Thüringen’de almış olduğunu sanıyordu. Aktarım: Üçü Eisenecker’e bir mektup yazmıştı; Wohlleben ebeveynlerin onun kiraladığı arabanın ücretini de ödeyeceğini ve kendisinin Brandt’ın, bununla ilgilenmesini söylemişti. Brandt, gerçekte Eisenecker ile kontak kurulmaya çalışılmış olduğunu ve kendisine göre, vekaletin Thüringen’de bir toplantıda teslim edilmiş olduğunu, Eisenecker‘in zaten orada bulunduğunu söyledi. Götzl, Eisenecker olayının aslında nasıl devam etmiş olduğunu sordu. Brandt, onun avukat olduğunu ve buna uygun olarak, müvekilleri hakkında açıklama yapmadığını söyledi. Kendisi Eisenecker’e Jena’da olanları, onların kaçak yaşamaya başladıklarını, eve dönmek istediklerini anlatmıştı ve bunun „sosyal olarak kabul edilebilir şartlarda“ gerçekleşmesinin mümkün olup olmadığını sormuştu. Başka avukatlar hakkında emin olmak zor olduğundan, Özgür Eyalet Thüringen’in gerekeni yapması ve sürecin sonunda başka türlü sonlanmaması için, camiadan bir avukat istenmişti —Eisenecker NPD’nin Federal Parti Yöneticisiydi. Götzl, Brandt’ın kendi yaşadıklarından ve görüşmelerinden olayın nasıl devam etmiş olduğunu bilip bilmediğini sordu. Brandt olumsuz cevap verdi, onları müvekkili olarak kabul ettikten sonra Eisenecker bir daha açıklama yapmamıştı. Wohlleben ile bu konuda konuşup konuşmadığını da bilmiyordu.
Aktarım: Muhbir 2045, 9.4.99’da Ralf Wohlleben ile aralarında „Üçüz Vakası“na dahil olan kişilerin de bulunduğu konular hakkında görüşmüştü; Wohlleben muhbirden, Wernigerode’deki GfP (Gesellschaft für Freie Publizistik,*Hür Basın Topluluğu) kongresinde Thorsten Heise’ye yurtdışındaki güvenli adresleri sormasını istemişti. Brandt GfP Kongesinin her yıl yapıldığını söyledi. Orada elbette „Bay Heise“ ile karşılaşmıştı. Bu konuda onunla konuştuğunu hatırlıyordu. Heise etrafa bir sormak istediğini söylemişti. Bir sonuç alınıp alınmadığını söyleyemiyordu, bununla ilgilenecek olan başkalarıydı. Götzl, Brandt’ın Wohlleben ile görüştüğü tarihin 9.4.99 olarak not alınmış olduğunu söyledi. Brandt orada öyle yazıyorsa, bunun uyuştuğunu tahmin ettiğini söyledi. Aktarım: Wohlleben soruşturmaların riske edilmemesi için Eisenecker’e dosyalara erişim izni verilmediğini anlatmıştı. Brandt bunu hatırlamadığını söyledi ama öyle yazıyorsa: “Biz Thüringenliler onların geri gelmelerini istiyorduk ve bunun için bütün çabamızı sarfediyorduk.“ dedi. Kendisi için önemli olan yapılanların sonuç vermesiydi. Camia avukatının geri dönüşü mümkün kılacak bir şeyler yapabileceğine inanıyorlardı.
Götzl, Brandt’ın Neuburg/Donau’da Carsten Schultze ile beraber konaklandığını hatırlayıp hatırlamadığını söyledi. Brandt öyleyse bunun kesinlikle bir JN etkinliği olması gerektiğini söyledi, hatırlamıyordu. Aktarım: 21.9.99 Salı günü Muhbir 2045, Carlsten Schultze ve Ronny Ar. , Neuburg/Donau’da Sascha Roßmüller ve Alexander Delle’yi ziyarete gitmişti, dönüş yolunda Schultze Muhbir 2045 ile arabanın dışında konuşmuştu ve ona kaynağın Manfred Roeder’i [hüküm giyimş aşırı sağcı terörist] tanıyıp tanımadığını ve onu nasıl değerlendirdiğini sormuştu; kaynağın onun tam bir gösterişçi ve boşboğaz, güvenilmez biri olarak tanımlasının ardından Schulze o halde konunun kapandığını söylemişti. Brandt hatırlamadığını söyledi. Roeders ile ilgili değerlendirme konusunda bunun biraz abartılı olduğunu ifade etti. Roeder’in kendi gazetesi vardı ve bir dava olduğunda bundan para kazanmaya çalışmıştı, ama bu onun, Brandt’ın kişisel görüşüydü. Aktarım: Schulze sorusuna neden olarak; Heise ile olan mesele uzadığı ve mutlaka yeni bir barınma yeri bulmak gerektiği için üçünün, Roeder’e yurtdışı bağlantılarının sorulup sorulmayacağını öğrenmek istemesini göstermişti. Brandt hatırlamadığını söyledi. Götzl, Schulze’nin başka bir şey anlatmadığını ve yola devam edildiğini aktardı, Brandt’ın Schulze ile gerçekleştirilen bir konuşma hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Brandt buna olumsuz cevap verdi, sadece Thüringen JN Eyalet Şubesinin yapılandırılmasından önce Roßmüller’e gittiklerini hatırlıyordu ama bu özel konuşmayı hatırlamıyordu.
Aktarım: Kaynağa göre, o zamanlar Wohlleben takip edildiğinden şüphelendiği için Jena Camiası ile bağlantı yalnız Carsten Schultze üzerinden sağlanıyordu. Brandt bunun LfV çalışanının notu olduğunu tahmin ettiğini söyledi. Sonda yazanı bilemeyeceğini ekledi. Götzl orada „kaynağın notu“ yazdığını söyleyerek karşılık verdi. Brand bunun mümkün olabileceğini, hatırlamadığını söyledi. Aktarım: Buna rağmen kaynak açısından, Schulze’nin Wohlleben olmaksızın kendi kafasına göre üçü ile iletişim kurmuş olması hayal edilebilir bir şey değildi. Brand, böyle söylemiş olabileceğini, hatırlamadığını tekrarladı. Christian Ka.‘nın soruması üzerine Brandt; onu çok aktif, davranışlarına ve diğer şeylere bakıldığında çok zeki biri olarak tanıdığını söyledi. O ve abisi [André] her zaman rekabet ediyorlardı. Brandt, Christian büyük olsaydı daha iyi olacak olduğunu söyledi. Abisi yanıbaşında rekabete katlanamıyordu. Brandt Christian Ka.‘yı iyi bulduğunu söyledi, sürekli bloke edilmeseydi belki de aşırı sağ camia içinde kendini çok iyi geliştirebilirdi. Brandt „Eichenlaub“ cd’sinin kendisine bir şey hatırlattığını söyledi; bu Christian Ka.‘nın şarkı sözü yazarlığı yaptığı bir cd’ydi, yeraltına inen üçünü anlatan şarkı da bu cd’deydi.
Götzl orada; 29.1.2000 tarihinde Eisenberg, Froschmühle’deki bir öğrenci hostelinde gerçekleştirilen NPD eğitim etkinliğine dair bir not bulunduğunu söyledi. Götzl aktardı: Ara sıra, Chemnitz B&H’dan ismi bilinmeyen iki kişi katılıyordu, etkinlik mekanına C-MB 88 plakalı bir kombi araç ile geliyorlardı. Brandt etkinliği hatırladığını söyledi, Edda Schmidt’in [çok fonksiyonlu (kadın) neonazi] konferansta konuştuğunu sanıyordu. NSU–UA’da (*NSU Araştırma Komisyonu) bu konuda konuşulmuş olduğu için bunu hatırlıyordu, ona ait hatırladığı bir şey yoktu. Aktarım: Wohlleben, Christian Ka. ve kaynak sohbet ederlerken, B&H‘dan 1.85-1.90 boyunda, zayıf, sarışın, keçi sakallı, 25-30 yaşlarında bir adam gelmiştive Ka.’nın yeni cd’si „Eichenlaub“daki „5. Şubat“ şarkısından bahsetmeye balamıştı, bu sırada Chemnitzli, endişelenmelerine gerek olmadığını, üçünün durumunun iyi olduğunu söylemişti. Brandt, Edda Schmidt’in konferansını hatırlıyordu ama bu konuşmayı hatırlamıyordu. B&H kişisi olarak kimden bahsediliyor olabileceğine dair bir tahimini olduğunu da reddetti. Aktarım: Wohlleben’in kaba yanıtının ardından sohbet grubu dağılmıştı ve Chemnitzli Sandro Tauber ile konuşmaya başlamıştı. Brandt bunun çok mümkün olduğunu söyledi. Soru üzerine tanık,Wohlleben bir ile gerçekleştirilen bir konuşma hatırlamadığını söyledi.
Aktarım: Wohlleben kaynağa Casten Schultze’nin kontağı, sadece acil durum zamanında olmak üzere devam ettirdiğini söylemişti; çünkü o (Wohlleben) Ronny Ar. ve Jana A. (93. Ve 107. Duruşma Günleri) ile onların [üçünün] yakında zamanda alıp götürülmesi gerektiği için, bu durumun bütün eylemi olduğu gibi Holger Gerlach ve Thorsten Heise ve kendisini [Wohlleben] de tehlikeye düşürdüğü hakkında konuşmuştu. Brandt bir şey hatırlamadığını söyledi. Götzl, Brandt’ın burada bahsedilen adamla ilgili olarak kendisine fotoğraflar gösterildiğini hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Brandt buna olumsuz cevap verdi. 23.2.2000 tarihli bir TLfV notundan aktarım: Konuşanın Anreas Graupner olduğu […] sonradan belirlenmişti. Götzl: “Bununla ilgili bir şey söyleyebilir misiniz)“ Brandt: “Hayır.“
12.8.1998 tarihli bir nottan aktarım: Muhbir 2045 ve André Kapke’nin konuşması; Kapke ondan borç almak için 4 ve 5.8.1998 tarihinde Koburg’da, Dehoust’un evinde kalmıştı; Kapke Muhbir 2045’e, Nordhausen civarından bir kişiye pasaport ayarlanması için 1500 mark verdiklerini söylemişti; bu kişi teslimden altı ay önce olasılıkla silah ticareti yüzünden pasaportları vermeden kaçmak zorunda kalmıştı; o arada pasaport hazırlanması için bir kişi daha bulmuşlardı ama bu kişi 1800 mark istemişti. Brandt bunun kendisine bir şey ifade etmediğini söyledi, onun kaba hatlarıyla bildiği, pasaportlar için ayarlanan diğer para uçup gittiği için Kapke’nin paraya ihtiyacı olduğuydu. Para Kapke’nin yüzünden birden fazla defa uçup gitmişti. Ama Kapke’nin kime başvurduğunu bilmiyordu. Aktarım: Kapke Dehoust’tab 1500 mark almıştı, Deoust’un bu paranın nerede kullanılacağını bilip bilmediğine dair Muhbir 2045’in bilgisi yoktu. Brandt bunun çok mümkün olduğunu söyledi.
15.10.1998 tarihli bir nottan aktarım: Kapke 10.10.98 tarihinde Jena’da yapılan spontan gösteriden önceki hazırlık görüşmesinde, üçünün güvenli bir yerde olduklarını ama çalışamadıklarını ve bu yüzden ciddi problemleri olduğunu söylemişti. Brandt söylendiği gibi bunun 15 yıl önce gerçekleşmiş olduğunu ve kendisi için çok büyük bir anlam ifade etmemiş olduğunu söyledi. Bu tip ayrıntıları gerçekten hatırlayamıyordu. Aktarım: Para takviyesi durmuştu çünkü dostların çoğunun benzer problemleri vardı. Brand bunu hatırlayamadığını söyledi, Eyalet Dairesinin tam olarak ne yazdığını her zaman bilmiyordu. Götzl: “Thorsten Heise’nin düğününde bulunup bulunmadığınızı hatırlıyor musunuz?“ diye sordu. Brandt: “Evet hatırlıyorum.“dedi. Bu kutlamanın ne zaman olduğunu hatırlamıyordu ama orada çok sayıda grup çalmıştı ve çok iyi bir atmosfer vardı ve çok fazla alkol içilmişti. Soru üzerine Brandt, üçü hakkında Heise ve kendisi arasında kısaca konuşulduğunu, ama o anda bununla ilgili bir şey söylenip söylenmediğini hatırlamadığını ifade etti. Soru üzerine Brandt, Holger Gerlach’ın orada olduğundan emin olmadığını ama sonuçta Hannover’in oradan çok uzak olmadığını sandığını söyledi. 18.6.99 tarihli bir nottan aktarım: 12.6.99 Cumartesi tarihinde Heise’nin Northeim‘daki düğün partisinde Holger Gerlach ve Muhbir 2045 arasındaki konuşma; Gerlach kontak adreslerinin hala konuşulmamış olduğunu bildirdi; Heise’nin sarhoş olma durumu yüzünden bugün mümkün değildi; Gerlach ertesi gün Heise ile konuşmak için orada uyumak istiyordu; Wohlleben ile Göttingen’e yakın bir mola yerinde üçünün amaçladıkları ve istekleri hakkında spontan bir görüşme yapmış olduğu için Heise ile konuşabilecek durumdaydı; kaynak herhangi bir şüpheye mahal vermemek için daha fazla sorgulamaktan kaçınmıştı. Brandt kulağa mantıklı geldiğini söyledi.
Götzl, NPD’nin Froschmühle’deki eğitim etkinliğine dair notta bir ifade bulunduğunu söyledi; 3.2.2000 tarihinde fotoğraf gösterilmesi sırasında Jan Werner, aracın sahibi, kaynak tarafından muhatap olarak tanımlanmamıştı. Brandt şüpheli fotoğraflarının gösterilmesini kesinlikle hatırlamadığını söyledi. Götzl, Brandt’ın birine cep telefonu götürmesi gerektiği konusunun Schultze ve Brandt arasındaki konuşmada geçip geçmediğini sordu. Brandt: “Hatırladığım kadarıyla hayır.“dedi. Götzl: “Uwe Böhnhardt, Uwe Mundlos veya Bayan Zschäpe’nin bir aile bireyine bir cep telefonu iletmeniz gerekiyor muydu?“ diye sordu. Brandt aile bireylerini ilk defa televizyonda görmüş olduğunu söyledi. 4.5.2000 tarihli bir nottan aktarım: Muhbir 2045; 26.4.2000’de Neustadt/Oberfranken’daki Franck Rennicke konserinden önce Carsten Schultze ile konuşma; sürpriz bir şekilde Schultze tarafından Muhbir 2045’ten güvenilir bir görüşme ve cep telefonunun kapatılması talep edilmişti. Brandt konseri hatırlayabildiğini söyledi, şüpheli bir durumda bunu kendisi yapıyordu ve telefonun kapatılması sıradan bir durumdu. Aktarım: Carsten Schultze Muhbire, ailevi nedenlerle acil bir iletişim talep edildiği için bir telefon teslim etmeye hazır olup olmadığını sormuştu, polis takibi yüzünden Schulze bunu kendisi yapamıyordu ve güvenilir birini arıyordu, bu kişide Jena‘da bulunamamıştı. Brandt, takibat dolayısıyla kendisinin bunun için seçilebilecek yanlış muhabbat olduğunu söyledi. Aktarım: Muhbir 2045 olurunu vermişti, ancak mekanlar arasındaki uzaklık hızlı bir teslimatı olanaksız kılıyordu; Schultze bunu öngörmüştü ve zaten kısa sürede teslimat yapılmasının planlanmamış olduğunu söylemişti, muhbire buluşma yeri bildirilecekti, cep telefonu bir aile bireyine verilecekti ve görüşmenin yapılmasının ardından tekrar kendisine geri verilecekti. Brandt, bir cep telefonu teslimatı hatırlamadığını ve bunun gerçekleştiğini sanmadığını söyledi. Soru üzerine, bu konuşmayı hatırlamadığını ifade etti.
Götzl, tekrar sorması gerektiğini söyledi: “Hiç sizden gelen bir bağış teklifi geri çevrildi mi?“ Kendisinin buna dair hatırladığı bir şey olmadığı şeklinde cevap verdi, ancak UA’da, Eyalet Dairesinin ona Wohlleben’e götürmesini bildirerek para vermiş olduğunu ve bunun artık gerekli olmadığının söylendiğini okumuştu. Ama kendisinin hatırladığı bir şey yoktu. 10.04.2001 tarihli kayıttan aktarım: Muhbir 2150 [=Brandt] ile özellikle ilgilenilmesi çerçevesinde üç kaçak hakkında Wohlleben’in bildiklerine dair daha fazla şey öğrenilebilmişti; 2001’deki spontan konuşma NPD Eyalet Yönetim Kurulu toplantısından önce Weintraube Otelinde gerçekleşmişti. Brandt bu mekanda sık sık Eyalet Yönetim Kurulu Toplantıları yapıldığını, bunun her dört haftada bir vuku bulduğunu söyledi. Aktarım: Kaynağın gelir vergisi geri ödemesinden aldığı 500 markı bağışlamaya hazır olduğunu gizlice söylemesi üzerine Wohlleben, soğuk bir şekilde cevap vermişti ve bu teklifi unutması gerektiğini söylemişti. Götzl: “O halde 500 markmış, bir şey hatırlatıyor musunuz?“ diye sordu. Brandt: “Hayır.“dedi. Aktarım: Çok eylem yapmış oldukları için paraya ihtiyaçları yoktu, ama kendi güvenliği nedeniyle kaynak bunu bilemezdi. Brandt bunu bildiğini, medyada yeralmış olduğunu söyledi. O zaman böyle olmuş olsaydı bile, kendisi bunu aynı şekilde yorumlamamıştı. Onların satışa başladıklarını, tişört işinin gerçekleştiğini düşünmüştü, „işte öyle bir şey“. Götzl, Brandt’ın Wohlleben ile yurtdışında barınma olanakları hakkında tekrar konuşup konuşmadığını sordu. Brandt bunun zaten her zaman konu olduğu şeklinde cevap verdi; ya üçünün geri gelmesi ya da olaylar zamanaşımına uğrayana kadar, onların kovuşturma dairelerinin ulaşamayacakları bir yere yerleştirmeleri tasarlanıyordu. Ralf’le yaptığı özel bir konuşmayı hatırlayamıyordu. Ancak odaklandıkları nokta, „tamamıyla kayıp olduklarından“ onların avukatlar vasıtasıyla geri gelmelerini sağlamaktı.
Götzl ,1.4.2001 tarihinde Jena’daki Weintraube Oteli’nde saat 14 civarında gerçekleşen konuşmadan aktardı: Bu arada olaylar nedeniyle Güney Afrika’da yeni barınma olanakları ortaya çıkmıştı, Böhnhardt ve Mundlos bunu kabul etmişlerdi; Beate bunu istemiyordu ve sonrasında mercilere teslim olacaktı, korkacak bir şeyi yoktu. Brandt bunun mümkün olduğunu söyledi, şu anda tek tek konuşmaları hatırlamıyordu. “Kaynağın notu“ndan aktarım: Camiada şu ana kadar Güney Afrika’yla iki kontak biliniyordu, Dr.Nordbruch’un çiftliği ve ikinci olarak da, Boer toprağı olan Balmoral’daki bir rezidans. Brandt Norbruch’un zaten Güney Afrika‘da oturduğunu ve Alman kökenli nüfus ile bağlantıları olduğunu söyledi. Orada ne gibi barınma olanaklarını bulunduğunu söyleyemiyordu. Götzl, rezidansın kendisine bir şey ifade edip etmediğini sordu, sonuçta bunu o söylemişti. Brant: “Evet, söylendiği gibi, Nordbruch ve Boer Cumhuriyeti.“ Bu Güney Afrika içinde „genç, özerk bir cumhuriyet“ti, orada genç Boerler yaşıyordu ve tarım ve benzeri şeyler öğreniyorlardı.
Aktarım: Wohlleben şu anki barınma yeri hakkında bir imada bulunmamıştı, sadece Gerlach düşüncesizlik ederek ailelere, üçünün teslim olmaktansa kendilerini vuracaklarını söylediğini, anlattığı için onlarla iletişim bozulmuştu. Brandt “Orada bunu benim söylediğim mi yazıyor?“ diye sordu. O zaman kendisine böyle söylenip söylenmediğini hatırlamıyordu. Aktarım: Konuşma Wohlleben’den bir yorum gelmeksizin sonra ermişti ve otele geri dönülmüştü. Götzl, Brandt’ın sorgulamasında bağışın geri çevrilmesinin de konu edilmiş olduğunu söyledi. Şöyle aktardı: TLfV’ye gerçeğe uygun bir şekilde bilgi verip vermediğine dair soruya Brandt, her zaman gerçeğe uygun bilgi verdiği şeklinde cevap verdi; ayrıca TLfV‘nin onun ifadelerini kontrol edeceği açıktı, Wohlleben’in ifadesine göre üçünün paraya ihtiyacı yoksa, bu doğruydu. Brandt o zaman böyle söylediyse, bunun doğru olduğunu sanıyordu, ama şu anda kendisi kişisel olarak buna dair bir şey hatırlamıyordu.
Götzl, Brandt’ın NPD’deki görevlerini sordu. Brandt 2001’den önce üye olduklarını söyledi. Parti Eyalet Başkan Yardımcısı olmuştu ve NPD Thüringen’in eyalet basın sözcüsü olmuştu, bu görevi bıraktığında onu Wohlleben devralmıştı. 2001’deki deşifre olma durumuna kadar Eyalet Başkanıydı. Götzl BKA’nın bir raporundan aktardı: Tino Brandt 90’lı yıllarda NPD üyesi oldu ve 1999’da Eyalet Basın Sözcüsü ve 2000’den itibaren Eyalet Başkan Yardımcısı oldu. Brandt “Bunun doğru olduğunu sanıyorum.“ dedi. Aktarım: Ayrıca kendisi JN’nin Eyalet Grubunun kuruluşuna da katılmıştı. Brandt kendisinin üye olmadığını ama katkıda bulunduğunu ve desteklediğini söyledi. Brandt soru üzerine, deşifre olma durumundan sonra Federal Yönetim Kurulu tarafından istifa etmesinin talep edildiğini söyledi, bunu derhal yapmıştı ve görevlerini bırakmıştı.
Götzl: „Heilbronn bölgesi ile hiç ilginiz oldu mu?“ Brandt:“Benim kendimin mi?“ Politik olarak hiçbir ilgim olmadı. Orada Thüringen’de beraber çalışmış olduğum bir iş adamı tanıyordum.“ Onun evi mezada çıkarılmıştı ve kendisinin maşa olarak evi ucuz fiyata satın alması gerekiyordu. Adam parayı bulamamıştı ve ev zorunlu açık artırmaya çıkarılmıştı. Kendisi bundan istifade etmemişti. Bu olayın Heilbronn’daki „Neckarstadtulm“da gerçekleşmiş olması sadece bir tesadüftü. Bütün bu hikaye bir „yalan haber“di. Soru üzerine Brandt, politik olarak Heilbronn çevresinden kimseyi tanımadığını söyledi. Soru üzerine Brandt, evin „Neckarstadtulm“da [olasılıkla Neckarsulm kastediliyor], yani oraya 15-.20 km uzaklıkta bulunduğunu söyledi. Götzl Harthausen’deki bir adresi aktardı, ev 26.11.2004’te zorunlu açık artırma sonucu elde edilmişti ve 13.3.2008’de tekrar satılmıştı. Brandt evin bu arada zorunlu açık artırmaya çıkarılmış bulunduğunu, kendisinin eve gerçekten hiç sahip olmamış olduğunu söyledi. Zschäpe’nin avukatı Sturm bir ara verilmesini talep etti. Götzl Carsten Schulze’ye dair bir sorusu daha olduğunu söyledi: “O sizinle politik olarak angaje olmaya devam etmek isteyip istemediği hakkında konuşmuş muydu?“ diye sordu. Brandt, o JN Eyalet Başkanı olduktan sonra gerçekleşen bir konuşmayı hatırladığını söyledi. Schultze Rudolsstadt’taydı ve kendisine ve belki Mirko Eb.‘ye veya orada olan başka birine daha, görevlerini bırakmak ve artık politik olarak angaje olmak istemediğini söylemişti. Bunu zaman olarak da belirleyip belirleymeceği sorusuna olumsuz cevap verdi. 6.10.2000 tarihli [aynı şekilde!] bir TLfV kaydından aktarım: Carsten Schultze şaşırtıcı bir şekilde, artık politik faaliyetlere katılmak istemediğini ve kız kardeşinin yanına taşınmak istediğini kısa anlatmıştı. Brandt “O halde 2001 yılıydı.“dedi. [kaydın tarihi bu olduğundan, olasılıkla 2000 yılı kastediliyor]. Schultze bunu onlara Rudolstadt’ta anlatmıştı. Onunla, bir huzursuzluk çıkmaması için görevlerini usulüne uygun bir şekilde bırakmasını kararlaştırmışlardı. Bunun dışında, bu bir problem değildi. Bu konuda Schulze’ye engel çıkarıldığını hatırlamıyordu: „Bizim için problem yoktu.“ dedi. Götzl: „Sizin hafızanızdakine göre tarih 2001 mi?“ diye sordu. [Götzl yanlışı tekrarladı] Hatırladığına göre deşifre olma durumu Mayıs 2001’de gerçekleşmişti. Bu yüzden Mayıs 2001’den sonra olmalıydı. Bunu saat 11.44’e kadar verilen bir ara izledi.
Sonrasında Götzl, Avukat Eisenecker ile bağlantı konusuna tekrar döndüğünü söyledi. Götzl, Brandt’ın Zschäpe’nin vekaletinin toplantı sırasında Eisenecker’e teslim edilmiş olduğunu söylediğini ifade etti ve ardından Brandt’a, kimin teslim etmiş olduğunu sordu. Brandt: “Artık hatırlamıyorum.“dedi. Götzl: “Sizden mi?“ diye sordu. Brandt:“Hayır, çünkü o zaman bunu hatırlardım.“ dedi. Vekaletin oraya özellikle getirilmiş olduğunu sanıyordu. Sadece bunun Dr.Eisenecker’in de hazır bulunduğu yönetim kurulu toplantısında gerçekleştiğini hatırlıyordu. O anki şartları artık hatırlamıyordu.Götzl toplatının nerede ve ne zaman yapılmış olduğunu sordu. Brandt tarihi hatırlayamadığını ama yerin Thüringen olduğunu söyledi. Bu bir Federal Yönetim Kurulu toplantısıydı veya NPD’nin genişletilmiş bir yönetim kurulu toplantısıydı.
Ardından Götz, konuşma hakkını önce savunmaya vermek istediğini bildirdi. İlk olarak Zschäpe’nin Savunma Avukatı Stahl sormaya başladı. Stahl, Brandt’ın az önce avukat vekaletinden, Eisenecker bağlantı kurulmaya çalışılmasından, bir vekalet teslim edlmiş olduğundan, sosyal olarak kabul edilebilir olduğu takdirde onların zaten eve dönmeyi istiyor olduklarından bahsettiğini söyledi. Stahl “Bunu nereden biliyordunuz?“ diye sordu. Brandt:“Söylediğim gibi, aramızda geçen konuşmadan ve ayrıca, onların dönmesinin bizim çıkarımıza olmasından.“ dedi. Brant devam ederek, „sosyal olarak kabul edilebilir“ ifadesiyle, kararlaştırıldığı gibi on yıllık hapis cezası değil bir-iki yıllık şartlı tahliye ya da benzer bir şey verilmesini kastettiğini söyledi. Bunun uygun bir avukat tarafından önceden kontrol edilmesi gerekiyordu v.b. Stahl Brandt’ın bu bilgiye nereden sahip olduğunu sordu. Brandt tam olarak hatırlamadığını ama kendisi bu konuşmaları Ralf ile yapmış olduğunu sandığını söyledi, çünkü o tarihte muhattabı oydu. Eisenecker Brandt’ı birden fazla kez temsil etmişti. Bu yüzden Eisencker ile en iyi bağlatılara kendisi sahipti. O Mecklenburg-Vorpommern’de oturuyordu ve diğerleri için çok ulaşılabilir değildi. Stahl bağlatının tam olarak nasıl olduğunu sordu. Brandt artık tam olarak hatırlamadığını söyledi.
Deşifre oluşuna kadar siyasi aşırı sağın yönetiminde aktif olup olmadığının sorulması üzerine Brandt: „Evet, 2001’e kadar.“dedi. Stahl, „O halde sizin politik aşırı sağ olarak aktif olduğunuz kırsal bölgede, siyasi eylemleri kim planlıyordu?“ diye sordu. Brandt, Thüringen’de THS‘un yanısıra B&H’un, Nordhausen/Mühlhausen’de Michael See çevresinin varolduğunu söyledi. Ama politik eylemlerin çoğu THS tarafından düzenleniyordu. Stahl, Brandt’ın çabalar, eylemler ve politik etkinlikler hakkında bilgilendirilip bilgilendirilmediğini sordu. Brandt, Thüringen’de gösteriler ve benzeri şeyler gerçekleştireleceği zaman kendisinin detaylı olarak bilgilendiriliyor olduğunu söyledi. „Die Nationalen“ nin ve B&H‚ın Gera’da yaptıklarından elbette her zaman haberdar olunmuyordu. Stahl, Brandt’ın kontak kurmuş olduğu ve terörist eylemler planladığını veya gerçekleştirdiğini bildiği diğer aşırı sağ gruplaşmaları sordu. Brandt “Terörist eylemlerden hiçbir zaman haberimiz olmadı.“dedi. Thüringen’de konserler düzenleyen B&H vardı. Politik çalışmaları ise asıl olarak kendileri gerçekleştiriyorlardı, Brandt el ilanlarından, „Die Nationalen e.V.“‘deki ortak gazete projesinden bahsetti, çıkartmaları kendileri hazırlamışlardı. Stahl bundan, Brandt’ın fikirlerden, nasıl eylemler plandığından haberi olduğu sonucunun çıkarıp çıkaramayacağını sordu. Brandt, Thüringen’de —bazen Nordhausen/Mühlhausen’de, bağlantıları olmayan yerler hariç—haberdar olunduğunu söyledi. THS’da bazen politik faaliyetlerin oylandığı kadro toplantıları da yapılıyordu. Stahl bu oylamalar çerçevesinde, geniş veya dar çevrelerde terör hücreleri vasıtasıyla terör eylemlerinin siyasi araç olarak kullanılmasının konuşulup konuşulmadığını sordu. Brandt buna olumsuz cevap verdi. Her zaman siyasi yollarla, Özgür Eyalet Thüringen’de „en şahane nedenlerle“ yasaklanmış olan gösterilerle, pankartlarla, afişlerle devam etmeye çalışmışlardı. Elbette çıkartmalar nedeniyle mala zarar verme durumları gerçekleşmişti. Bunun için sonrasında, daha fazla milletvekilne sahip olmak için NPD yoluna girmişlerdi, hedef buydu.
Stahl, Brandt’ın „asıl olarak“ demiş olduğunu söyledi; ama „asıl olmayarak“, ikincil bir konu olarak da olsa, bunun konuşulup konuşulmadığını sordu. Brandt ikincil bir konu olarak, Sonneberg’deki bir dazlaklar dostluk grubu diskoteğinde yaralanmaların meydana gelmiş olduğunun konuşulduğunu söyledi. Stahl kendisi için konunun terör eylemleri olduğunu söyledi. Brandt bunun hakkında hiç konuşulmamış olduğunu söyledi. Stahl, Brandt‘ın dün Zschäpe’nin „aptal bir ev kadını“ olmadığından bahsettiğini söyledi ve onun hakkında izlenimleri dahilinde, tartışmalara katıldığı zamanlarda onun kendi fikirlerini geliştirdiğini ve dile getirdiğini farketmiş olup olmadığını sordu. Brandt politik anlamda fikirler farketmediğini söyledi, zaten tartışmalar „Germanentum“ (Almanlık) ve benzeri şeyler hakkındaydı, politik temel hakkında tartışmalarda o orada olmuyordu. Kapke ile „“Sozialrevolutionäre“ (Sosyal Devrimciler) ve „Autonome Nationalisten“ (Otonom Milliyetçiler) hakkındak yapılan bir tartışmayı hatırlıyordu. Ama Zschäpe hala oradayken, temel tartışmalara girmemişlerdi, herkesin pozisyonu aynıydı. Stahl, “O halde „politik tartışma“ denilince ne anlıyorsunuz, konu Germanentum (Almanlık) olduğunda fikir birliği yok muydu?“ diye sordu. Brandt buna olumsuz cevap verdi; katkıda bulunuluyordu, kişiler Thüringen’de „geleneklerin değişimi“ konusunda kendi tecrübelerini aktarıyorlardı, bu konuda o da kendininkileri aktarmıştı. Stahl Brandt’ın somut bir konuşma içeriği hatırlayıp hatırlamadığını öğrenmek istedi. Brandt konuşmalardan belli parçalar hatırlamadığını söyledi. Bunlar tamamen normal konuşmalardı. Kendisi Zschäpe ile hiçbir zaman „Sozialrevolutionäre“ (Sosyal Devrimciler) hakkında konuşmamıştı, günlük normal konuşmalardı bunlar, belki bazen NPD’nin bir gösterisine katılınıp katılınmayacağı konuşulmuştu. Başlangıçta NPD ile araları bal şeker değildi: „Belki bu yönde“ dedi.
Stahl, Brandt’ın „aptal bir ev kadını“ olmamak karşılaştırmasıyla neyi dile getirmek istediğini sordu. Brandt camiada kendi görüşü olmayan, sadece duyduklarını tekrarlayan, her tatışmaya yerli yersiz katılan „skinheadgirls“ (dazlak kızlar) vardı. Zschäpe böyle biri değildi. Zschäpe’nin politika hakkında ve neyi desteklediği hakkında bir fikri vardı. Stahl ama bu yüzden, onu bir fikir lideri ile aynı kefeye koyması gerekmediğini söyledi. Brandt „Hayır.“ Dedi. Stahl, Mahkeme Başkanının, davalar zamanaşımına uğrayana kadar üçünün yurtdışına gitmeleri için çaba harcandığına dair bir kayıttan, aktarım yaptığını söyledi. Brandt’ın zamanaşımı konusunda ne bildiğini sordu. Beate konusunda bildiği tek dava, el ilanı dağıtımı vasıtasıyla Rudolstadt Belediye Başkanına hakaretten açılan bir taneydi, polis delilleri usülüne uygun bir şekilde beyan etmemiş olduğu için dosya kapanmıştı, dava bir „fars“tı. Bu söylenenlerin kendi sorusunu pas geçtiğini, konunun üçünü kabaca işaret eden suç eylemleri olduğunu söyledi. Brandt o dönemde Bild gazetesinde, 2004 ya da 2005 yıllında, o zamana ait meselenin zamanaşımına uğradığının yeralmış olduğunu söyledi. Stahl bunun kendisi için açık olduğu, konunun o tarihte zamanaşımından bahsedilip edilmediği olduğu, şeklinde karşılık verdi. Brandt sadece o zamanki habere dayanarak da böyle olduğunu söyledi. Garaj aramasının ardından bir zaman, Thüringen „Bild“ gazetesinde soruşturmaların sürdürüleceği ve şu veya bu zaman zamanaşımına uğrayacağı yazıyordu. Buna dayanarak böyle düşünmüştü. Suçlamaların hangi tarihte zamanaşımına uğradığını bildiğini reddetti. Kabaca bir tahmini sorulduğunda Brandt, 2003 veya 2004 cevabını verdi, Bild gazetesinde nasıl yeraldığını tam olarak hatırlamıyordu.
Zschäpe’nin Savunma Avukatı Sturm, Brandt’ın çoğu THS tarafından ve ayrıca B&H ve Michael See Çevresi tarafından düzenlenen politik eylemler gerçekleştirildiğini anlattığını söyledi. Tam bir tarih belirlemesi sordu. Brandt THS’un varoluşundan itibaren her zaman eylemler yaptığını, gösteriler düzenlendiğini, başlangıçtan 2001’e kadar devamlı olarak her yıl Rudolf Heß’in ölüm gününde el ilanları dağıttığını söyledi. Sturm, Çarşamba toplantılarının nasıl olduğunu sordu. Brandt başlangıçta beş ila on kişi olduğu şeklinde cevapladı, sonrasında sayı artmaya devam etmişti. Asıl olarak bira içmek için buluşuluyordu. Başlarda Saalfeld-Rudolstadt çevresi geliyordu, sonrasında Jena’dan, Gera‘dan, Franken‘dan, Sonneberg’den kişiler eklenmişti ve her defasında daha fazla kişi gelmişti. Bilgilendirici materyal ya da yeni NE veya „Deutsche Stimme“ [NPD Parti Gazetesi] olduğunda, bunlar yeterli sayıda dağıtılıyordu. Politik konuşmalar yapılmıyordu, hava insanların sohbet edip bira içtikleri bir meyhanedeki gibiydi. İlk mekan kendi evinden 200 m uzaklıktaydı, normal bir şekilde oraya gidilmeye devam edilmişti ve ardından bütün bu gelişmeler yaşanmıştı.
Sturm devamlı artan sayı hakkında bir tahmin yapılmasını istedi. Brandt bir ara bir dostun Heilsberg’deki bir mekanı aldığını söyledi, orada her zaman kesinlikle 70,80 kişi bulunuyordu. Orada bazı hafta sonlarında konserler de veriliyordu. Sturm, Çarşamba buluşmalarında Zschäpe’yi de farkedip etmediğini sordu. Üçü oradan ayrılmadan önce, o da ara sıra orada hazır bulunuyordu. Brandt düzenli olarak değil, ama bir bazen olduğunu söyledi. Bu Çarşamba toplantılarında Germanentum (Almanlık) hakkında tartışmalar yapılıp yapılmadığı sorusuna olumsuz cevap verdi. Orada sadece bira içilmişti, bir konuşmacı yoktu, her masa da kişiler kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Bu bir „Skatkardeşler Toplantısı“ gibiydi (*Skat bir iskambil oyunu). Sturm bazen skat oynanıp oynanmadığını sordu. Brandt buna olumlu cevap verdi, bazen dart, bilardo, her şey oynanıyordu. Zschäpe’nin savunma avukatları durumu aralarında biraz daha uzun görüştüler; ardından Sturm, Brandt’ın sözünü etmiş olduğu hukuk eğitimlerinin, ideolojik eğitimlerin ve Germanentum (Almanlık) eğitimlerinin ne sıklıkta yapılmış, kim tarafından düzenlenmiş olduklarını ve neye benzediklerini sordu. Brandt hukuk eğitimlerinin bir ya da iki defa “Dr. Eisenecker“ tarafından yapıldığını sandığını söyledi. Soru üzerine, belki iki ayda bir olduğunu ifade etti.
Sturm ideolojik eğitimlerin ne sıklıkta yapıldığını sordu. Brandt eğitimlerin genellikle her altı, sekiz haftada bir yapıldıklarını, her hafta eğitim gerçekleştirilmediğini söyledi. İdeolojik eğitimler küçük meyhanelerde gerçekleştiriliyordu. Konuşmacılar zaman zaman NE için yazmış olan yazarlar ya da farklı gazetelerden, işi nedeniyle tanışmış olduğu, gazeteciler oluyordu. Ya da bazen tamamen kendileri oluyordu, kendisi veya Kapke konuşuyordu. Tanındık bir konuşmacı söz konusu olduğunda 50, 60, 70 kişi katılıyordu; hukuk eğitimleri 10,15 kişilik daha küçük bir çevrede gerçekleşiyordu. Sturm, Brandt’ın Zschäpe’nin ideolojik eğitimlere katıldığını farkedip etmediğini sordu. Brandt “Artık hatırlamıyorum.“dedi. Sturm, o halde Brandt’ın Zschäpe’yi tarif ettiği şekilde algıladığı ne gibi vesileler olduğunu sordu. Brandt onu gördüğü etkinlikleri tek tek hatırlayamadığını söyledi. Sturm, eğitim çalışmaları ve Çarşamba toplantıları dışında ne gibi buluşma olanakları varolmuş olduğunu sordu. Brandt konserlerden bahsetti, şarkı akşamlarına veya konserlere ve doğum günlerine gidiliyordu. Sturm “Konserlerde de Germanentum (Almanlık) hakkında sohbet ettiniz mi?“ diye sordu. Brandt: “Hayır, orada müzik dinleniyordu.“ dedi. Sturm bu yüzden onun bu izlenimleri nerede edinmiş olabileceğini sorduğunu söyledi. Brandt araya giren zamandan nedeniyle detayları hatırlayamadığını ifade etti. Sturm, ama bunun somut bir anı olduğunu, Brandt’ın diğerlerini somut olmayan bir şekilde hatırladığını söyledi. Brandt şimdi gözlerinin önünde somut bir resim bulunmadığını söyledi. 15 yıl geçtiğini ve bunun bir zaman sonra hazıfanın bir köşesine kaldırıldığını ekledi. Orada oturanların çoğunun 15 yıl önce ne hakkında konuştuklarını hatırlayabileceklerini sanmadığını söyledi.
Sturm, 90’larda Brandt’ın hayatında kendisi için önemli olan şeyi sordu. Brandt o zamanlar politik çalışmalarının kendisi için önemli olduğunu söyledi, bunlar insandan çok şey talep ediyordu. Her hafta sonu etkinlikler için, sadece Thüringen’de değil ülke çapında, yoldaydı. Politik çalışmalarını, normal işi gibi zevkle yapmıştı. Kitaplar alıp okumaktan zevk alıyordu. Asıl ilgi odağı, Thüringen’de ilerlenmesi ve belki meclise girilmesiydi. 2001 „hikayesi“ yaşanmamış olsaydı belki de o zaman mümkün olacaktı. Sturm, Brandt’ın muhbirlik faaliyeti ile kişisel bir problem yaşayıp yaşamadığını sordu. Brandt bunu doğruladı, bu ip üstünde yürümekti, „ardından gelen 2001’deki kati sonu“ da hesaba katıldığında, bunu kesinlilkle kimseye, tavsiye edemezdi. Bütün yaşamı kaybolup gitmişti, intihar etmeyi düşünmüştü. Bunun nasıl bir şey insan hiçbir şekilde tahmin edemezdi. Sturm, Brandt‘ın muhbir yöneticileri ile gerçekleştirilen öğleden sonra görüşmelerinde heyecanlı veya gergin olup olmadığını sordu. Brandt sadece başlangıçta böyle olduğunu söyledi, ardından rutin haline gelmişti, çoğunlukla diğer insanlarlar da ettiği sohbetler gibi oluyordu. Şimdi burada üçünün kaçak olma konusu okunuyordu. Genellikle hafta sonları, neyin nerede olduğu, kaç kişinin söz konusu olduğu konuşuluyordu.
Sturm üçünün ne sıklıkta konu edilmiş olduğunu ve görüşmelerde bunun ne gibi bir rol oynadığını sordu. Brandt, İçişleri Bakanın onların kısa sürede yakalanacaklarını iddia ettiği kaçma olayından önce,önemli bir rolleri olduğunu söyledi: “O zaman gerçekten kızmışlardı.“ diye ekledi. İlgili soru üzerine Brandt, ekstra paradan ve onun araya girip giremeyeceğinin sorulduğundan bahsetti. Bunun için konuyu didiklemesi gerektiğini ve meseleye daha fazla karışırsa, bunun kendisini fazlasıyla tehlikeye atacağını söylemişti. Sturm, Brandt’ın Wohlleben ile üçüyle dairhangi görüşmeleri yapmış olduğunu sordu. Brandt görüşmeler yaptığında bunların zaten belgelenmiş olduklarını söyledi. Sturm, Brandt’ın görüşmeleri kendisinin birebir deneyimlemiş olduğunu söyleyerek karşılık verdi ve Wohlleben ile hangi vesilelerle konuşmuş olduğunu sordu, kayıtlara geçenlerden bağımsız olarak anlatmayı denemeliydi. Brandt hafta içinde bir Eyalet Yönetim Kurulu oturumu için Coburg’da olduğunu, buluşmalar normalde sadece hafta sonu gerçekleşiyordu, söyledi, ama hafızasında özel bir konuşma yoktu. Söylediği gibi, bütün bu olay kendisi için 2001’e kadar bir önem arzetmiyordu. Sturm; 1998’de Böhnhardt, Mundlos, Zschäpe’nin kaçmaya başlamasından sonraki telefon görüşmesine kadar, aralarında bir iletişim kurulup kurulmadığını sordu. Brandt kendisinin böyle bir anısı olmadığını; yönetimdeki kişilerin tam takibat altında bulunduğu tahmin edildiği için direk bir kontağın olmadığını sandığını söyledi. Sturm: “O halde bir yıl sonra yapılan bu telefon görüşmesi gerçekten de alışılmadık bir şeydi.“ dedi. Brandt bunun alışılmadık bir şey olduğunu söyledi. Sturm, bu yüzden Brandt’ın içeriğe dair bir şey hatırlamamasının kendisini şaşırttığı şeklinde karşılık verdi. Brandt: “Olabilir.“ dedi. Ama, 2001’deki deşifre olma olayı ile beraber bu eski yaşam kendisi için sonlanmıştı. 10-15 yıl sonra bunu bir anlamı olabileceğini tahmin edemezdi. Bunu not almıştı ve günlük politikayla uğraşmaya devam etmişti.
Sturm, Brandt’ın 2001’de hastalanıp hastalanmadığını, depresyona girip girmediğini sordu. Brandt depresyona girdiğini, uzun süre işssiz kaldığını ve oldukça gözlerden uzak bir şekilde Rudolstadt’ta yaşadığını söyledi. Tıbbi tedavi ile ilgili olarak Brandt, 2011’de üçü ile ilgili mesele tekrar gündeme geldiğinde, tedavi görüyor olduğunu söyledi, „kendisi katillerin şefi“ haline gelmişti. Antidepresan almış olduğunu doğruladı. Artık almıyordu. Altı ay ya da bir yıl civarında bunları almıştı. Bunun 4.11.2011 tarihinden sonra gerçekleşmiş olduğunu doğruladı. Sturm, Brandt’ın hasta raporlu olduğu 26.1.2012 tarih sorgulama dosyalarından ifadelerinden alıntı yaptı. Brandt raporlu olduğunu çünkü „iş terimleriyle“ bir tükenme sendromu yaşadığını ve akustik travma problemi olduğunu söyledi.Önceden durum böyleydi.
Ardından Zschäpe’nin üçüncü Savunma Avukatı Heer sormaya başladı. Dün Böhnhardt, Mundlos, Zschäpe ile ilişkilerinin nasıl olduğunun sorgulanması çerçevesinde Brandt’ın, bugünden bakıldığında arkadaş olunduğunu söylediğini, bununla ne kastetmiş olduğunu sordu. Brandt grup içinde birbirlerini yoldaş olarak gördüklerini, bunu sonradan değerlendirmesi gerekirse, arkadaş olduklarını, iyi anlaştıklarını söyledi. En iyi arkadaşlar değillerdi, sonuçta onlar Jena’daydılar. O zamanlar, iyi geçinseler de geçinmeseler de yoldaş olarak grup içinde yeralıyorlardı. Heer, Brandt’ın o zamanki değerlendirmesinin arkadaşlık olduğu sonucuna götürmediğini söyleyerek soru sormaya girişti, ancak bu Götzl’ün bunun imalı bir soru olduğunu ifade ederek araya girmesiyle kesildi. Brandt, o tarihte bunu kimsenin ona sormadığını, o zaman da böyle söyleyecek olduğunu ifade etti. Soru üzerine Brandt, bugünden bakıldığında arkadaş olduklarını söyleyeceğini tekrarladı. Heer Brandt‘tan bunu biraz daha açmasını istedi. Brandt o tarihlerde milliyetçi bir grup olduklarını söyledi, yoldaşlardı, o zamanlar bir arkadaşız denmiyordu. Heer bunun grubun tümü için mi yoksa Mundlos, Böhnhardt, Zschäpe için mi geçerli olduğunu sordu. Brandt elbette diğer kişilerle de iyi bir yoldaşlık ilişkisi olduğunu söyledi, ama onlarla gerçekten iyi anlaşmıştı. Brand soru üzerine, ikisinin [duyulduğu şekliyle] bunu daha sonradan nasıl görüyor olduklarını hatırlamadığını, ama hala orada bulundukları o zaman sürecinde arkadaş olduklarını düşündüğünü söyledi.
Heer, Brandt’ın tam da biraz önce, o zamanki yoldaşlık ilişkisinden bahsetmiş olduğunu söyleyerek başladı. Götzl araya girdi, Brandt’ın o zamanlar yoldaşlık deniyor olduğunu, bugünkü bakışla arkadaşlık deneceğini söylediğini ifade etti. Bir aradan sonra Heer, o zamanlar sözü geçen üç kişi ile kişisel bir ilişki alanı bulunup bulunmadığını sordu. Brandt asıl olarak beraber çalıştığı kişilerin zaten onlar olduklarını söyledi. Sonuçta Jena’da küçük bir gruplardı. Ama Saalfeld-Rudolstadt’ta da 60-70 kişinin hepsiyle aynı tartışma koşulları söz konusu değildi. 70-80 kişiyle kesintisiz sohbet ediyor değildi. Asıl olarak Jenalılar ve Saalfeld-Rudolstadt’tan bir kaç kişiyle meşgul oluyordu. Bu dar çevrede üçü iyi anlaştığı kişiler arasındaydı. Heer, Mundlos ya da Zschäpe ile konuşmalarının sayısı ve süresi arasında bir fark bulunup bulunmadığını sordu. Mundlos ile Zschäpe’den daha sık konuşmuş olduğu kesindi, ama bugünden baktığında belirgin bir şey söyleyemiyordu. Zschäpe ile genel olarak ne sıklıkta konuştuğuna dair bir şey hatırlayıp hatırlamadığı sorusuna olumsuz cevap verdi. Heer: “Sizin için arkadaşlığı oluşturan nedir?“ diye sordu. Brandt, insanın herhangi bir durumda biribiri için orada oması, iyi anlaşması olduğunu söyledi: “Arkadaşlık, insan bunu nasıl tarif edebilir ki?“ diye sordu. Heer, Brandt’ın o tarihte yoldaşlık ve arkadaşlık arasında bir fark görüp görmediğini sordu. Brandt: “Söylediğim gibi, konu sadece yoldaşlık olduğunda, sonuçta Thüringen’de… yüz yoldaşım vardı.“ dedi. Heer: “O zaman bir fark görüyor muydunuz ya da şimdi bir fark görüyor musunuz?“ diye sordu. Milliyetçi politikaya dahil olan bütün gençlikle kıyaslandığında, elbette Jena’daki kişilerle daha yakın bir ilişkisi vardı. Heer, bunun kendi sorusuna cevap olmadığını söyledi ve Brandt’a, Zschäpe’nin ona özel yaşamı ile ilgili bir şeyler anlatmış olup olmadığını sordu. Brandt buna olumsuz cevap verdi, birbirlerini o kadar sık görmüyorlardı. Kiminle beraber olduğu ve benzeri şeyler hakkında hiç konuşmamışlardı. Hafızasında başka özel şeyler olup olmadığı sorusuna da olumsuz cevap verdi.
Bunun öğle arası izledi, iki defa uzatılmış öğle arası izledi. Nedeni belirsiz kaldı. Duruşma saat 14.22’de tekrar başladı. Götzl bir açıklama yaptı; POM W. (*polis memuru) öğle arasında kendisine, Bayan Zschäpe’nin savunma avukatlarına artık güvenmediğini Götzl’e bildirmesini ondan talep etmiş olduğunu, söylemişti. Götzl Zschäpe’ye bunun doğru olup olmadığını sordu. Zschäpe başıyla onayladı. Götzl Zschäpe’yi, bunu şimdi ana duruşma sırasında değil ama sonrasında detaylı olarak da sunması gerekliliği konusunda bilgilendirdi. Görevden azletme şartı, güven ilişkisinin devamlı olacak şekilde bozulmasıydı. Zschäpe’den bunu ertesi gün saat 14’e yazılı olarak sunmasını istedi.. Götzl ardından, bugün artık devam edilmeyeceğini ve yarınki duruşmanın iptal olduğunu söyledi. Tanık Brandt, tekrar çağrılacağının kendisine bildirilmesi için salona çağrıldı.
Duruşma günü saat 14.27’de sona erdi.